Türkiye’nin Yasaklı Enerji Hazinelerinden Toryum

Yazan  27 Temmuz 2023

Enerji, finans, silah ve gıda-ilaç, küresel emperyalizmin temel ayaklarıdır. Bunlar aynı zamanda müreffeh devletin de direkleri demektir. Enerji sorununu çözmenin bir aşama sonra sanayileşmek, tarımsal üretimi artırmak, işsizlik problemini sonlandırmak, dış ticaret dengesini iyileştirmek gibi zincirleme sonuçları bulunmaktadır. Zincirin bir halkasınındaki kriz diğerlerini de etkileyecektir. En önemli halkanın enerji mi, gıda mı, yoksa finans mı olduğu tartışılabilir. Bununla beraber “enerji zengini bir ülke, ihtiyaçlarını dışardan alabilir” görüşü yanlıştır. Çünkü sadece fosil yakıtların kastedildiği enerji zenginliği hiçbir ülke için sürdürülebilir değildir.

Siyasal ve hukuksal alandaki gelişmelere karşın uluslararası toplumun anarşik özelliği devam etmektedir. Uluslararası hukuk alanında her başarı, bir süre sonra güçlü tarafın elinde istediği zaman kullanabileceği silah haline gelebilmektedir. Ukrayna’daki insancıl hukuk ihlalleri sebebiyle Putin hakkında tutuklama kararı önemli olup Güney Afrika’daki zirveye katılmaktan vazgeçmek zorundak kaldığını unutmayalım. Ancak çok daha fazlasını dünyanın her yerinde yapan ABD veya diğerleri için böyle bir karar çıkmamıştır. Bunun sebebi uluslararası hukukun da anarşik düzende ustaca kullanılabilen bir silah haline gelmesidir. Bu silahın hedefi olmamak ve gerektiğinde kullanabilmek için iyi bilmek ve geliştirmek son derece önemlidir.

Ülkelerin jeopolitik önemiyle orantılı olarak güvenlik, ekonomik ve sosyal sorunlar konusunda dış güçlerin kumpas, baskı veya tehditlerine maruz kaldığı gerçektir. Esasen bu gerçek, uluslararası toplumun anarşik özelliğinin tabii sonucudur. Yapılması gereken dış güçlerden şikayet etmek yerine onların oyununa gelmemek, kumpasına düşmemek, baskılarına karşı koyabilmek için zamanında yeterli, gerekli tedbirleri almaktır. Toryum, Türkiye’nin garyr-i resmi yasaklı hazinelerinden sadece biri olup mesela bor madeni içinde benzer gerçekler bulunmaktadır.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca, Trakya’da üçüncü termik santral inşası planlandığı açıklandı. Bu haberdeki ayrıntılarda, hatta bakanlık sitesinde toryum kelimesine rastlamıyoruz.

Yeni nükleer santral projeleri açıklanırken toryum santralleri konusunda bakanlığın körleri, sağırları, dilsizleri oynaması hazindir. Bu kapsamdan niçin Trakya sorusu da zihinleri kurcalamaktadır. Daha önce tarım ve hayvancılık deryası Trakya’da termik santralleri gündeme gelmişti. Zamanında tepkiler ve hukuk yolu mücadeleleriyle bu projeler iptal edildi. Bununla beraber mesela Çin’in Adana, Çukurova bölgelerinde çevreyi kömür dumanıyla zehirleyen termik santralleri projesi yürümektedir. Dünyanın en önemli tarımsal üretim havzalarından olan bu bölgeyi çürütecek projeler henüz iptal edilmedi. Yeni termik santralleri ve bu snatraller için kömür elde etmek üzere orman ve tarım katliamı sürmektedir. Uranyumla çalışan nükleer santralin, çevreyi kirletme yüzdesi kaza olmadığı takdirde düşüktür. Fakat bu konuda en ileri teknolojiye sahip ülkelerden mesela Japonya’da dahi gün gelince sızıntı yaşanmıştır. Zaten fabrika atıklarından dolayı Trakya’nın, yeraltı/yerüstü suları zehirlenmiş, varsın radyasyonlu pirinç üretsinler, denilebilir.

Özellikle Güneydoğu bölgelerimizde nice sondajların betonla kapatılarak petrol olmadığı raporları, konunun üzerine giden teknik elemanların yok edildiği komplo teorisi sayılabilir. Sahada yıllarını harcamış uzmanlardan bizzat dinlemeseydim ben de inanmazdım. Bununla beraber seçim öncesinde keşfedilen petrol/gaz zenginliklerinin ne pahasına olursa olsun halkın istifadesine sunulacağı beklenmektedir. Aynı beklenti toryum zenginliğimiz için de söz konusudur.

Çin’in ilk toryum santralinin faaliyete geçtiği haberleri, Trakya’ya nükleer santral açıklamasından bir ay önce servis edildi. Bununla beraber araya bir sürü çarpıtılmış bilgiler konuldu. Mesela resmi açıklamaların aksine Çin’in toryum zengini bir ülke olmadığını, bu kaynaklara özellikle belirtelim. Uluslararası raporlarda bu kaynaklara sahip altı ülke zikredilip, altıncısı Mısır, dünyadaki rezervlerin %5.6’sına (380.000 ton) sahiptir. Demek ki Çin’in rezervi bunun da altında. Çin’in 20 bin yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak rezervlere sahip olup olmadığı teknik bir konudur. Eğer bu haber doğruysa Türkiye ve Hindistan, dünyanın yüz bin yıllık ihtiyacını karşılayacak kaynaklara sahip demektir. Zira bir ton toryumdan üretilen enerji 200 ton uranyumunkine eşdeğerdir. Üstelik toryumdan üretim aşamasında radyasyon salınımı, uranyumunkine göre yok mesabesinde. Yani toryumdan enerji, aynı zamanda temiz enerji grubuna girmektedir.

Toryumdan elektrik üreten santrali ilk defa ABD 1970’lerde kurdu, işletti, santrali kapattı. Gerekçe olarak projenin başarıyla sonuçlandığı bilgisi verildi. ABD merkezli enerji kartellerinin yeni ürün veya yeni rakiplerle enerji üzerinden küresel emperyal kontrolü bırakmak istemedikleri açıkktır. Hindistan toryum santrallerinden elektrik üretimini yıllardır sürdürmekte, yenilerini inşa etmektedir. Çin’in inşa halinde bilinen 10 toryum santrali daha bulunmaktadır. Bu konuda birçok toryum fakiri ülkede araştırmalar ve denemeler sürmektedir. Bu ülkeler arasında Türkiye’nin olmaması ilginçtir. Esasen dost ülke, nükleer güç Pakistan ile 2000’lerde başlayan müzakereler neticesinde 2014’de önemli mutabakatlar imzalandı. Buna göre Türkiye 2023 gibi toryumdan elektrik üretecekti. Bu mutabakat üzerine dünyanın önde gelen nükleer fizikçilerinden Nejat Veziroğlu, kalan ömrümü ülkeme ayırıyorum, toryum projesinde ben de varım diyerek koşup geldi.

Halen aydınlatılmamış olan, kumpaslarla dolu 2007 İsparta uçak kazası sonucu projenin önemli uzmanları hayatını kaybetti. Kaza esnasında Pakistan’la müzakereler devam etmekteydi, yıllar sonra da önemli sözleşmeler imzalandı, ancak sessizce rafa kaldırıldı, 2023’de hatırlayan yok. Daha da ilginci resmi gazetede yayınlanan sözleşmelere rağmen bakanlık resmi sitesinde bilgilendirme yok. Danışmanlığım altında tezini tamamlayan Pakize Yüzbaşıoğlu’nun “Yeni Nesil Nükleer Enerji Santralleri ve Toryum Ekseninde Pakistan-Türkiye İşbirliğinin İki Ülke Dış Politikalarına Olası Etkileri” başlıklı makalesi tezin özeti durumundadır.

ABD raporlarına rağmen petrol için sahada koşuşturan birçok mühendisimizin öldürüldüğüne yukarıda temas edildi. Isparta’dakiki uçak kazası da dört dörtlük bir katliam komplosudur. Bununla beraber yarım asra yakındır, terörle mücadelede de on binlerce vatan evladımız kaybetmedilmedi mi? Evladını kaybedenler dahil kimse daha fazla şehit istemediğini söylemedi de çocuklarını törenlerle askere uğurladı. Bu durumda “mühendislerimizin, akademisyenlerimizin hayatını tehlikeye atmayalım, küresel kartelleri kışkırtmayalım” mantığı kesinlikle kabul edilemez.

Türkiye’nin toryum santrali projesini engelleme konusundaki varsa tehditler, engeller, heyecanla yürüyen projenin rafa kaldırılmasının arkasındaki sebepler paylaşılmalıdır. Ne pahasına olursa olsun bu proje kaldığı yerden devam etmelidir. Bir siyaset piyonunun saçmalaması üzerine haftalarca, aylarca kanallarda kafa şişiren aydınlar, gazeteciler, akademisyenler, uzmanlar bu konuyu da gündeme almalı, yol göstermeli, aternatif projeleri tartışmalıdır. Herkes, her kurum yetkilisi varsa tehditler, blöfler, ayartmalar konusunda bildiğini açıklamalıdır. Küresel emperyalizmin veya refah devletinin finans, gıda/ilaç ve silah direkleri de son derece önemlidir. Ancak resmi açıklamalara rağmen TMO’nden randevu alamayan veya ürün dolu kamyonlarda/traktörlerde çile çeken/sıra bekleyen/alın terinin karşılığını almak isteyen eli nasırlı üreticileri, ürettiklerine pişman etmeyecek çareler de gündeme alınmalıdır. Milyonlar üniversite kapısında beklerken, üniversite diplomalı işsizlerden geçilmezken tarım/hayvancılıkta belli yaşın üzerindekiler kaldı. Hesap uzmanı edasıyla, yığınla rakamlarla nasıl zarar ettiklerini anlatsalar da dinleyen yok.

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

twitter.com/alaeddinyalcink

Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Misafir Yazar

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display