< < Ermenistan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi Üyeliği ve İsrail


Ermenistan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi Üyeliği ve İsrail

Yazan  02 Kasım 2023

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), 1998 Roma Statüsü ile soykırım dahil insanlığa karşı suçları yargılamak üzere kurulmuştur.

1949 Cenevre sözleşmeleri ile bu kapsamdaki diğer mutabakatlar gereği konusu çatışmalardaki haklar olan insancıl hukuk ihlallerini yargılamak temel görevidir. Uluslararası Adalet Divanı (UAD), genel bir mahkeme olup suçluları yargılama kapasitesi düşüktür. Devletler, aralarındaki sorunları çözmek üzere UAD’na başvurabilmektedir. UCM ise kişileri yargılayan bir mahkemedir. Bununla beraber soykırım iddiaları söz konusu olduğunda bir devlet tek başına da Divan’a başvurabilmektedir. Ermeni soykırım iddialarının parlamentolardan kabulü için nice mesailere karşın Ermenistan’ın Divan’a başvurmadığını hatırlatalım.

UCM’ne, öncelikle sözleşmeye taraf devletler ile BM Şartı’nın ilgili maddesi gereği Güvenlik Konseyi başvurabilir. UCM savcılığı sözleşme kapsamındaki suçlarla ilgili re’sen soruşturma başlatabilir. Savcının, soruşturma başlatabilmesi için Ön Soruşturma Dairesi’ne başvurarak onay alması gerekmektedir. Devletlerin veya BM Güvenlik Konseyi’nin başvurusunda onay gerekmemektedir. Bununla beraber taraf devletin veya BM Güvenlik Konseyi’nin başvurusunda da, dava kabul edilmeyebilir. Bu gerçekler ışığında UCM nezdinde dava açmanın en kestirme yolu, sözleşmeye taraf olmaktır.

Ermenistan’ın Ekim başında UCM yetkisini tanıması, Paşinyan’ın Putin düşmanlığıyla açıklandı. En azından Azerbaycan ve Türkiye’de böyle zannedilmektedir. 1993’ten 2020’ye Ermenistan kaynaklı işgal, soykırım, sivil hedeflere saldırılar sürüp gitmiştir. Ermenistan’ın insancıl hukuk kapsamındaki dosyası oldukça ağır olmasına karşın Soykırımı Önleme Sözleşmesi ve diğer sözleşmeler kapsamında Azerbaycan’ın ağırdan almasının hatalı olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz.

Soykırımcı Ermenistan, Karabağ’da etnik temizlik yaptığı iddiasıyla Azerbaycan’a karşı UAD’nda dava açtı. Savunma sürecinde Azerbaycan da Ermenistan’a dava açmıştır. Her ne kadar Divan, Ermenistan’ın taleplerini kabul etmemişse de ilk dava açan, bir anlamda hukuk sahasında ilk saldıran olarak bir adım öne geçmiştir. Bu süreçte Ermeni iddialarını yerinde incelemek üzere oluşturulan BM heyeti Karabağ’ı ziyaret etmiş, sivil hedeflere saldırı olmadığını tespit etmiş, Ermenistan’a gidenlere herhangi bir baskının söz konusu olmadığını, kendi istekleriyle Karabağ’ı terkettikleri kayda geçirilmiştir. Bu anlamda Azerbaycan, daha sonraki süreçlerde önemli bir belgeye sahip olmuştur. Ancak benzer bir heyetin niçin Ağdam, Şuşa başta olmak üzere Ermenistan’ın desteği ile bölgede taş taş üstünde kalmadığının, Bakü’deki bir milyon kaçkının soykırımdan kaçarak nasıl bir sefalet içinde yaşadığının bu seviyede kayda geçirilmediği de önemli bir gerçektir.

Paşinyan’ın Putin nefretinden dolayı Ermenistan’ın UCM’ne taraf olduğu zannı sadece tesellidir. 27 yıllık işgal sürecinde her iki taraftan birçok kişinin hayatını kaybettiği saldırı ve savunmalar, 2020’de Azerbaycan’ın savunma için harekete geçmesi, nihayet 44 günlük savaş sonucunda topraklarını kurtarma sürecindeki çatışma alanları dikkate alındığında Azerbaycan aleyhine Ermenistan’ın kullanabileceği, mahkemeye delil olarak sunulabileceği çarpıtma belge, fotoğraf ve şahitlere hazır olalım. 19 Ekim’den itibaren Ermenistan yollarına düşen Ermeniler için de uluslararası insancıl hukuk kapsamında dosyaların şişirildiği tahmin edilmektedir.

Azerbaycan, bir taraftan UCM’ne taraf olma sürecini başlatmalı diğer taraftan ülkesinde sivil yerleşim yerlerine ve vatandaşlarına yönelik insancıl hukuk ihlalleri “hazinesini” hukuken kabul edilebilir, teknik olarak işleme alınabilir dosyalar haline getirmelidir.

Dört bir yandan terör saldırılarına muhatap olan Türkiye’nin de UCM üyelik sürecini başlatması son derece önemlidir. UCM’ne taraf olan Türkiye’nin İsrail’in Müslümanlara yönelik zulmü konusunda da kullanabileceği imkanlar ortaya çıkacaktır. Gazze'deki soykırımdan çok daha fazlasını Doğu Türkistan'da yıllardır programlı bir şekilde işleyen Çin'e karşı da UCM nezdinde başvuru imkanları ortaya çıkacaktır. Çünkü yakınlarını ziyarete giden birçok Türk vatandaşından haber alınamamış, kamplarda yaşayıp yaşamadığı dahi bilinmemektedir. Bu durumda Türkiye'nin Çin'e karşı başvurusu da gerekmektedir.

UCM, Ukrayna’daki çocukların Rusya’ya kaçırılmasından sorumlu tutarak Putin’i tutuklama kararı vermişti. İki ülke de Roma Statüsü’ne taraf olmadığı halde Ukrayna, 2014’de mahkemenin yetkisini kabul ettiğinden başvurusu değerlendirmeye alınmıştır. Bir BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi devlet başkanına karşı ilk defa dava açılarak tutuklama kararı verilmesi son derece önemli olup Yahudilerin önemli bir kısmının hazzetmediği Netanyahu için de benzer sürecin işlemesi beklenebilir. Putin’in, UCM’ne taraf bir ülkeye gittiği zaman tutuklanması gerekecektir. Bununla beraber mesela mahkemenin tutuklama kararına karşın El-Beşir, UCM’ne taraf Güney Afrika ve Ürdün ziyaretlerinde tutuklanmamıştı. Gerekçe olarak devlet başkanının dokunulmazlık hakkını ileri sürmüşlerdi. Buna karşın Putin’in Ermenistan’da tutuklanmama garantisi yoktur. Öte yandan Putin’in UCM’ne taraf olmayan Hindistan’daki zirveye de katılmama gerekçesi tutuklanma ihtimali olduğu dile getirildi. Belirtmek gerekir ki sözleşmeye taraf olmayan bir devlet de tutuklanma kararı verilen kişi ülkesine geldiğinde onu Lahey’deki yetkililere teslim edebilir.

Putin için hızla karar veren UCM, İsrail’in Filistinlilere karşı ihlalleri konusunda Filistin’in 2015’deki başvurusunu daha sonuçlandırmamıştır. Bu durum, mahkemeye güveni zedelemektedir. İsrail’e karşı süreçte ABD ve Siyonist lobinin baskısının aşılamadığı iddia edilmektedir. Bununla beraber batının Bosna’daki Müslümanlara karşı desteklediği soykırımcıların UCM’nin öncüsü durumundaki Eski Yugoslavya Uluslararası Savaş Mahkemesi’nde  mahkum edildiklerini hatırlatalım.

2011’de BM üyeliği için başvurusu üzerine Genel Kurul 2012’de Filistin’e “Üye Olmayan Gözlemci Devlet” statüsü vermiş olup BM üyesi devletler listesinde adı geçmemektedir. Buna karşın 2014’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisini kabul ederek 2015’den itibaren mahkemeye taraftır. Roma Statüsüne Taraf Devletler Meclisi listesinde “Filistin Devleti” olarak zikredilmektedir. Filistin’in İsrail’e karşı 2015’de başvurusunun BM üyeliğindeki sorunla bağlantılı olabileceği veya bu durumun bahane edildiği düşünülebilir. Ancak her halükarda geçen süre içerisinde mahkemenin karar vermesi beklenirdi.

Bir kısmına temas edilen örneklerde olduğu gibi UCM’ye dava açma veya UCM savcısının doğrudan dava açabilmesi, kabul edilen davaların sonuca bağlanması, verilen kararların uygulanması konusunda muğlak veya çelişkili örnekler bulunabilmektedir. Buna karşın bu gibi mahkemeler, önemli başarılara imza atmış, soykırımcılar ve ihlalciler açısından dikkate alınması gereken bir korku odağı haline gelmiştir. Başta Gazze katliamı olmak üzere mahkemenin gündemdeki ihlalleri bütünüyle çözmesini beklemek mümkün değildir. Bununla beraber öncelikle sözleşmeye taraf olmak, uzman kadrolar yetiştirerek hukuki süreçleri başlatmak son derece önemlidir. Mağdurlar veya mağdurların yanında yer alanlar bu konuda adım atmadığı takdirde örneklerde olduğu gibi cânilerin mahkemelerden güçlü çıkması kaçınılmazdır.

 

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

twitter.com/alaeddinyalcink

 

Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Misafir Yazar

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display