TSK’nın 1983–2010 Yılları Arasında Kuzey Irak’ta PKK Unsurlarına Karşı Yürüttüğü Sınır Ötesi Operasyonlardaki Başarısı Üzerine Bir Değerlendirme

Yazan  23 Ekim 2013

 

Irak’ın kuzeyini/Kuzey Irak’ı uzun yıllardan beri kendisine hareket ve destek alanı olarak seçen ve buradan gruplar halinde Türkiye’ye sızarak terörist eylemlerde bulunan PKK’ya karşı, Türkiye 1983’ten bu yana “düşük yoğunluklu çatışma” (DYÇ) konsepti çerçevesinde sınır ötesinde de mücadelelere girişmiştir/girişmeye devam etmektedir.

Zaman zaman çeşitli kesimler tarafından iddia edilen ve basına yansıyan bazı açıklamalarda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) PKK’ya karşı yürüttüğü mücadelenin başarısız olduğu dile getirilmektedir. Ümit Özdağ’ın da dikkat çektiği gibi konuyla ilgili bilgi sahibi olmayanların da DYÇ yani terörizm ve gerilla savaşında zaferin tanımını doğru bir şekilde yapmadan Türk ordusunun başarısız olduğunu iddia etmeleri, bilimsel açıdan yanlış olduğu gibi ahlaki açıdan da doğru değildir.[1]

İşin ilginç tarafı, konuyla ilgili bilgi sahibi olmayanlar açısından başarı ya da başarısızlık durumu verilen askeri ve sivil insan kaybı üzerinden yapılırken asimetrik çatışmanın ve DYÇ’nin mantığı görmezden gelinmektedir. Oysa ki dünya üzerindeki benzer örnekleriyle karşılaştırıldığında TSK’nın bu askeri insan kaybı anlamında da başarılı olduğu görülmektedir. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, DYÇ ve asimetrik çatışma literatüründe güvenlik görevlisi kaybı açısından teröre karşı başarı durumu için geçerli oran 1’e 7’dir. Yani, 1 teröriste karşılık 7 güvenlik görevlisi kaybı mücadele eden devlet açısından bir başarı olarak kabul edilmektedir ve dolayısıyla, bu oranı yakalayan her devlet terörle mücadelede başarılı kabul edilmektedir. Dikkat edilirse bu orana sivil kayıplar dahil edilmemektedir, çünkü mücadeleyi yürüten silahlı personeldir ve dolayısıyla başarı ya da başarısızlık durumu da çatışmanın silahlı unsurlarının niteliği ve niceliği açısından anlamlı olmaktadır. Güncel bir örnek vermek gerekirse, İngiltere’nin ile IRA arasındaki mücadelede İngiltere için oran 1:3 (başarı) iken, ABD'nin Vietnam Savaşı'nda Vietkong gerilllarına karşı yürüttüğü mücadelede oran 1:17 (başarısızlık),  SSCB'nin yürüttüğü Sovyet-Afgan Savaşı'nda bu oran 1:9'dur (başarısızlık) Oysa ki, TSK’nın PKK’yla olan mücadelesinde durum literatürdeki oranın tam tersidir: 1 güvenlik görevlisi kaybına karşılık 8 terörist. Nitekim,  Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 2012 Haziran’ında bir soru önergesine verdiği yanıtta, 1983’ten bugüne kadar toplam 4 bin 892 asker terörle mücadele kapsamında şehit düştüğünü belirterek, bu rakama polis, geçici köy koruyucusu gibi güvenlik görevlilerinin de eklenmesiyle şehit sayısının 7 bine yaklaştığını açıklamıştır. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ise, 2009’da, PKK ile mücadelede verilen şehit sayısı için, “TSK’nın şehit sayısı; 4 bin 970’tir. PKK ise 40 bine yakın personelini kaybetmiştir” açıklamasında bulunmuştur.[2] TSK, polis ve geçici köy koruyucusu kayıplarına sivil kayıplar da eklendiğinde ise Türkiye’nin PKK terörüne karşı verdiği şehit sayısı 23 bin 242’ye ulaşmaktadır (21 Haziran 2012 itibariyle).

Görüldüğü üzere, PKK’nın 40 bine yakın kaybına karşılık TSK’nın kaybı 4 892’dir. Yani literatürdeki ifadesiyle 1 güvenlik görevlisine karşılık 8 terörist. Diğer bir ifadeyle 80 teröriste karşılık 10 güvenlik görevlisi. (Literatürdeki oranı hatırlayın: 1 teröriste karşılık 7 güvenlik görevlisi). Dolayısıyla TSK bu rakamla DYÇ ve asimetrik çatışma literatüründe başarı açısından saptanan oranı tersine çevirerek büyük bir başarıya imza atmıştır. Öte yandan TSK’nın kayıplarına diğer silahlı güçler (polis, geçici köy korucusu) eklendiğinde bu oran 1 güvenlik görevlisine karşılık yaklaşık 6 terörist olmaktadır ki (yani 60 teröriste karşılık 10 güvenlik görevlisi), yine bir başarı durumu söz konusudur.

Yukarıdaki genel açıklamalardan hareketle TSK’nın PKK’ya karşı Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği sınır ötesi operasyonların ve sıcak takipler incelendiğinde ise ortaya gerçekten büyük bir başarı öyküsü çıkmaktadır. (Bkz. Tablo 1 ve Tablo 2)[3]

 

Tablo 1: TSK’nın Kuzey Irak’taki PKK Unsurlarına Karşı Gerçekleştirdiği “Sıcak Takip”lerin ve Sınır Ötesi Operasyonların Dönemlere Göre Dağılımı

Dönem

 

“Sıcak Takip”

ya da Sınır Ötesi Operasyon Sayısı

 

Kuvvet Unsurlarına Göre “Sıcak Takip” ve Sınır Ötesi Operasyon Sayısı

 

1983-1990

8

Kara (1)               Hava (2)             Kara&Hava (5)

 

1991-2001

42

Kara (12)             Hava (11)           Kara&Hava (19)

2002-2006

0

 

 

2007-2010

38

Kara (3)              Hava (34)            Kara&Hava (1)

 

Toplam

88

Kara (16)            Hava (47)            Kara&Hava (25)

 

 

Tablo 2: TSK’nın Kuzey Irak’taki PKK Unsurlarına Karşı Gerçekleştirdiği

Yedi Büyük Sınır Ötesi Operasyonun Bilançosu[4]

 

 

PKK’nın Kaybı

 

TSK’nın Kaybı

 

 

Ölü

Yaralı

Ölü

Yaralı

Açıklama

 

ÇEKİÇ Harekâtı

(14 Mayıs-26 Haziran 1997)

2730

415

114

338

 

PKK “cephe savaşı”na girişmiştir.

 

KUZEY IRAK Harekâtı

(16 Ekim-7 Kasım 1992)

1551

1232

28

125

 

PKK “cephe savaşı”na girişmiştir.

 

ŞAFAK Harekâtı

(25 Eylül-15 Ekim 1997)

865

37

31

91

 

 

HAKURK/EJDER-Kış Harekâtı ve ÇELİK Harekâtı

(20 Mart-2 Mayıs 1995)

555

13

64

185

 

GÜNEŞ Harekâtı

(21-28 Şubat 2008)

240

?

27

 

 

2010 itibariyle son sınır ötesi kara operasyonu (Hava unsurlarının desteğinde)

 

EJDER-2 Harekâtı 

(5-11 Temmuz 1995)

204

89

21

 

 

 

EJDER-1 Harekâtı

(12 Nisan-23 Nisan 1994)

146

?

5

 

 

 

Toplam

 

6291

 

1786

 

290

 

739

 

 

Tablo 1’de görüldüğü üzere Türkiye 1983–2010 yılları arasında Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği askeri operasyonlar esas olarak iki kategoride toplanmaktadır: Bunlardan ilki “sıcak takip hakkı” çerçevesindeki askeri eylemler iken diğeri ise “sınır ötesi operasyon”lardır. Bu kapsamda eldeki veriler ışığında yapılan derlemenin sonucunda, Türkiye’nin 1983–2010 yılları arasında Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı yürüttüğü askeri operasyonların (sıcak takip ve sınır ötesi operasyon) sayısı 88 olarak tespit edilmiştir ki gerçek rakamının (özellikle “sıcak takip” bazında) bunun çok daha üstünde olduğu aşikârdır. Bu rakamın kendi içerisinde “sıcak takip” ve “sınır ötesi operasyon” olarak ayrıştırılmasında yaşanan kimi zorluklardan dolayı, Tablo 1’de tespit edilen her olayın nitelendirilmesinde resmi kayıtlar, basın–yayın haberleri ve konuyla ilgili çeşitli kitaplardaki bilgiler baz alınmıştır. Bu çerçevede gerek resmi makamlarca gerekse basın–yayın organlarınca zaman zaman dile getirilen “25 defa sınır ötesi operasyon” ifadesi Tablo 2’de de doğrulanmakla birlikte, yine tabloda görüleceği gibi “sınır ötesi operasyon” kapsamına sokulması gereken küçük ya da orta çaplı sınır ötesi askeri eylemler de olduğu gibi, “sıcak takip” ile “sınır ötesi operasyon”un birleştiği ve dolayısıyla nitelendirmemizin zorlaştığı sınır ötesi askeri eylemler de vuku bulmuştur.

Tablo 2’de ise 25 adet sınır ötesi operasyonun büyük çaplı olanları baz alınarak askeri kayıplar açısından genel bir tablo ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu tabloda en dikkat çekici kısımlardan biri PKK’nın TSK’ya karşı en büyük kayıplarını “cephe savaşı” yaptığı durumlarda yaşamasıdır. Bu durum asimetrik mücadeleye alışkın terör örgütlerinin “cephe savaşı”nda düzenli ordular gibi savaş yeteneklerine haiz olamayacaklarının bir göstergesi olduğu gibi, tersten düşünüldüğünde, düzenli ordularının asimetrik mücadelede işlerinin neden zor olduğunun da bir açıklamasıdır. Tablo 2’de dikkat çekici kısımlardan ikincisi, TSK ve PKK’nın verdiği kayıplardır. Görüldüğü üzere yedi büyük sınır ötesi operasyon sonucunda PKK’nın verdiği kayıp 6291 terörist iken, buna karşılık TSK’nın kaybı sadece 290’dır. DYÇ ve asimetrik mücadele literatüründe başarı için 1 teröriste karşılık 7 güvenlik görevlisi kuralı hatırlandığında, TSK’nın bu noktada da denklemi tersine çevirerek, 1 güvenlik görevlisine karşılık 22 terörist rakamıyla oldukça büyük bir başarıya imza attığı görülmektedir. Dünya üzerinde teröre karşı yürütülen hiçbir mücadelede DYÇ ve asimetrik çatışma bağlamında başka hiçbir düzenli ordunun böylesi bir başarıya imza attığı görülmemiştir.

Dolayısıyla buradan çıkan sonuç, iddia edilenin aksine TSK’nın PKK’ya karşı yürüttüğü mücadelenin özellikle sınır ötesi boyutunda çok büyük bir başarıya imza attığıdır. PKK’ya verdirdiği zayiattan dolayıdır ki PKK ve onu destekleyen kesimler ve büyük ülkeler (ABD, Almanya, Fransa gibi) Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarına karşı çıkmaktadırlar. Oysa unutulmamalıdır ki Abdullah Öcalan ve Şemdin Sakık’ın ele geçirilişi bile TSK’nın yürüttüğü sınır ötesi operasyonların doğal siyasi sonuçlarıdır. Hal böyleyken, Türkiye’nin 1983’ten bu yana Kuzey Irak’taki PKK unsurlarına karşı gerçekleştirdiği sınır ötesi operasyonlara 1990’lı yıllarda çoğunlukla destek veren ABD’nin, özellikle 2003’teki Irak Savaşı sonrasında Kuzey Irak’ta yeniden artan PKK varlığına karşı Türkiye’nin giriştiği/girişeceği sınır ötesi operasyonlara sıcak bakmamaya başladığı ve söz konusu operasyonları denetimi altına almaya çalıştığı görülmüştür.[5]Bunda AKP iktidarının sınır ötesi operasyonlar konusundaki siyasi korkaklığı büyük ölçüde etkili olmuştur.[6]Zira, Tablo 1’de de görüldüğü üzere 2002–2006 yılları arasında AKP iktidarı, Kuzey Irak’a hiçbir şekilde sınır ötesi operasyon düzenlemeyerek açıkçası PKK’nın 2003 sonrası Kuzey Irak’ta yeniden palazlanmasına yol açmış, bunun doğal sonucu olarak da Kuzey Irak’ta güçlenen PKK varlığına karşı 2007’den itibaren irili ufaklı sınır ötesi operasyonlar düzenlemek durumunda kalmıştır. Ne var ki bugün itibariyle gelinen noktada, Kuzey Irak’ta yürütülecek sınır ötesi operasyonlar konusunda inisiyatifin büyük ölçüde ABD’de olduğu ve Türkiye’nin Kuzey Irak’taki 1990’lı yıllardaki askeri etkinliğinin oldukça gerisine düştüğü görülmektedir ki bu durum PKK’yla mücadelede ciddi bir handikap oluşturmaktadır.

 


[1]Ümit Özdağ, “Türk Ordusu PKK’yı Yenmiştir ve Tekrar Yenebilir”, http://www.21yyte.org/tr/arastirma/ terorizm-ve-terorizmle-mucadele/2013/10/22/7257/turk-ordusu-pkkyi-yenmistir-ve-tekrar-yenebilir, 22 Ekim 2013.

[2]“Toplam Şehit Sayımız 23 Bin 250 Oldu”, http://www.haberexpres.com.tr/toplam-sehit-sayimiz-23-bin-250-oldu--9329h.htm, 21 Haziran 2012.

[3]Tablo 1 ve Tablo 2’deki veriler Bülent Şener, Türk Dış Politikasında Güç Kullanma Seçeneği (1923–2010): Teorik, Tarihsel ve Hukuksal Bir Analiz, Barış Platin Kitabevi, Ankara, Ocak 2013, s. 700-701’den alınmıştır.

[4]Sınır ötesi harekâtlarda PKK’nın ve TSK’nın kayıplarına ilişkin rakamlar kaynaklara göre farklılık göstermektedir. Dolayısıyla gerçek rakamlar bunların biraz altında ya da üstünde olabilir.

[5]Aslında, bugün de olduğu gibi 1990’lı yıllarda da ABD’nin PKK’ya karşı tavrı konusunda Türkiye kamuoyu ve Türk karar alıcıları her zaman şüphe içerisinde olmuşlardır. Gerek bu konuda yazılmış pek çok çalışmada, gerek basına yansıyan bazı haberlerde, gerekse bölgede görev yapmış bazı sivil ve askeri personelin aktarımlarında ABD’yle ilgili olarak dile getirilen bazı olaylar, bu şüphelerin yersiz olmadığını düşündürmektedir.

[6]1984’ten bu yana, Türkiye Cumhuriyeti’nin 25 hükümeti PKK terörüyle uğraşmak durumunda kalmıştır. Sadece, 5. Ecevit Hükümeti (28.05.1999-18.11.2002, 57. hükümet) ile Gül Hükümeti (18.11.2002-14.03.2003, 58. hükümet) dönemlerinde neredeyse sıfıra yaklaşan PKK terör eylemleri, ABD’nin Mart 2003’te Irak’ı işgal etmesiyle başlayan Irak Savaşı’yla birlikte yeniden yükselişe geçerek, 1. Erdoğan Hükümeti (14.03.2003-29.08.2007, 59. hükümet) ile 2. Erdoğan Hükümeti (29.08.2007-06.07.2011, 60. hükümet) dönemlerinde giderek ivmesini arttırmış ve şu anda görev yapmakta olan 3. Erdoğan Hükümeti (06.07.2011-...) döneminde neredeyse 1990’lı yıllardaki eylem ivmesine ulaşmıştır.

Doç. Dr. Bülent Şener

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display