Haziran 2014 itibarıyla artan PKK eylemselliğine ilişkin olarak birçok şey söyleniyor. Hatta bu duruma şaşıranlar bile var. Aslında yaşanmakta olanlara şaşıranlara şaşırmak lazım. Çünkü PKK eylem sürecini başlatacağını birçok farklı şekilde açıkça uzun süredir ifade etmektedir. Bunun yanı sıra PKK’nın “çözüm sürecinde” olunmasına rağmen izlediği hareket tarzı ve buna ilişkin intikal eden bilgiler, PKK’nın gerek kırsal gerekse şehirlerde eylemsellik sürecini başlatacağının güçlü emarelerini taşımaktadır. Bu çerçevede birden ortaya çıkmış gibi gösterilmeye çalışılan PKK terörü, “çok sağlıklı yürüyor” gibi gösterilen çözüm sürecini bozan tarafın PKK olduğu izlenimini yaratma çabasının da önemli emarelerindendir.

‘Çözüm süreci’ kapsamında dahi PKK’nın söylemlerini sürekli tehdit algısı üzerine kurduğu görülmektedir. Örgüt üst yönetiminin açıklamalarında süreç açısından tatmin olmadıklarına dair memnuniyetsizliklerini yinelemeleri bu bağlamda önem arz etmektedir. Terörizmin en önemli araçlarından bir tanesi ‘beklenilmeyen’ olgusu vasıtasıyla toplum üzerinde şok ve korku yaratabilme kabiliyetidir. PKK’nın ise artık bu aracı kullanmaya ihtiyaç dahi hissetmediği görülmektedir. Bu yazıda, bize gösterilen kadarıyla yaratılmaya çalışılan gerçek dışı barış ortamının, aslında nasıl olduğunun somut verilerle analiz edilmesi ve değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. 

Çözümün Çözümsüzlüğü

‘Demokratik açılım’ ve ‘çözüm süreci’ çerçevesinde sürecin başarıyla sürdürüldüğünün en önemli kanıtı olarak; “Artık şehitler gelmiyor” söylemi birçok kez önümüze sürülen önemli savlardan biriydi. Hatta süreci eleştirenlerin “ölü sevicilikle” dahi suçlandığına da tanık olduk. Süreç içerisinde yaşanan çok net bir şey varsa o da PKK’nın silahlı eylem kabiliyetini muhafaza ederek, bu kapasitesini süreç içerisinde ciddi seviyede arttırmış olmasıdır. Çünkü süreç boyunca güvenlik birimlerinin örgüt gruplarına yönelik müdahalesinin önü kesilmiştir. Bu durum da PKK’nın kırsal ve büyük şehirlerde bulunan kadrolarının örgütsel faaliyetlerinin işleyişini kolaylaştıran bir etken olmuştur.

Bu minvalde PKK özellikle kırsal alandaki hareket kabiliyeti kapsamında bulunduğu coğrafyada alan hâkimiyetini ciddi bir seviyeye yükseltmiştir. Kış üslenmesi süresince PKK; katılım, lojistik temini, milis ağı gibi havaların düzelmesiyle birlikte, eylemsellik sürecine başlamasını kolaylaştıracak örgütlenmeye matuf tüm hazırlıklarını sürecin de kendisine verdiği rahatlık çerçevesinde gerçekleştirmiştir. Sonuç olarak; intikal rotalarının rahat kullanımı, lojistik teminin düzenli sağlanabilirliği, milis ağı ile iletişimin rahatlıkla kurularak kadrolara ve tabana yönelik talimatların ulaştırılması, yeni katılımların kadrolara kazandırılması, kırsal alanlardan şehirlere doğru hareket imkân ve kabiliyeti kazanmaları, gerçekleştirdikleri eylemler sonrasında üslenme bölgelerine rahatlıkla zayiat vermeksizin dönebilmeleri örgütün mevcudiyetinin bulunduğu bölgelerde alan hakimiyetini sağladığını gösteren önemli emarelerdir.

Eylemler Geliyorum Diyor

Tüm bu gelişmeler ışığında havaların düzelmesiyle birlikte kış üslenmesi sürecinin de bitiyor olmasından hareketle 21/03/2014 tarihinden itibaren PKK’nın hazırlık sürecinin hareketlenme ve eylemselliğe dönüşme safhasına geçtiği görülmektedir. Bu durumu net bir şekilde gözler önüne seren diğer bir gelişme de 21/03/2014 tarihinde Diyarbakır’da gerçekleştirilen Nevruz kutlamalarında bir ilk olarak Abdullah Öcalan’ın yanı sıra Kürdistan Demokratik Toplum Konfederalizmi (KCK) Eş Başkanı Cemil Bayık’ın videolu mesajının yayınlanmasıyla yaşanmıştır. Bu durumun ilk olma özelliği, PKK kadrosundan birisinin Türkiye’de gerçekleştirilen izinli bir gösteride ilk defa görüntülü konuşmasının yayınlanıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca Cemil Bayık’ın konuşmasında ifade ettikleri de bugün yaşanan ve artarak devam eden olayların habercisi niteliğindedir.

Cemil Bayık 21/03/2014’de; “Kürtler, sorunları barışçıl şekilde çözmek istiyor fakat tek taraflı olarak müzakere zemini yaratılsa da devlet, AKP Hükümeti adım atmadı. Sürecin içini boşalttılar. Seçimlerin kurbanı yaptılar, Önder Apo’nun tek taraflı başlattığı süreci boşa çıkarmayı esas aldılar. Netice alınmadıysa, süreç tıkandıysa, devlette büyük bir kriz yaşanıyorsa o bu gerçeklikle bağlantılıdır. 2014 nevruzuna giriyoruz. Bu nevruzda da yine umutluyuz. Hiçbir zaman umudumuz tükenmedi. Ama Türkiye’de demokratikleşme gelişmedi ve Kürt sorunu çözülmedi, böyle nevruza girdik. Bununla birlikte kazanımlarımız var. Şimdi kimin barış istediği ve sorunun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümünü istediği ortaya çıktı.”[1] demiştir. Cemil Bayık böylece süregelen sürecin tek taraflı olduğunu belirtmiş, PKK’nın bu sürece yönelik hareket tarzının nasıl olacağının da sinyallerini açıkça vermiştir. Bu konuşmada öne çıkan diğer önemli bir husus sürecin tıkandığına ilişkin net vurgudur. Ayrıca büyük bir kriz yaşandığını ifade ederek Cemil Bayık, çözüm süreci çerçevesinde başlatılan diyalog kapsamında PKK olarak bu sürecin bir tarafı olmadıklarını, bu bağlamda da alınan kararların kendileri için bağlayıcı olmadığını öne çıkarmıştır.

Nevruz kutlamalarına bakıldığında da örgüt kadrosunun yanı sıra örgüt tabanının da eylemsellik sürecini başlatmaya yönelik provokatif hareketlenme içerisinde olduğu görülmektedir. Özellikle büyük şehirlerde örgüt sempatizanlarınca Öcalan lehine sloganlar atılması, “Öcalan’a özgürlük” yazılı pankartların taşınması, bu durumun en net göstergelerinden olmuştur. Nevruz kutlamaları sonrasında ortamın örgüt lehine çevrilmesine yönelik diğer bir gelişme de yerel seçimler çerçevesinde yaşanmıştır. PKK etkin olduğu bölgelerde çözüm süreci bağlamında kendilerine yönelik güvenlik uygulamalarının da bulunmamasının verdiği rahatlıkla, yerel seçimlere yönelik propaganda çalışmaları yürütmüştür. Ayrıca gerekli gördüğü hallerde de baskı ve şiddete başvurarak farklı hareket etme eğilimi olan kişileri kendi istedikleri yöne kanalize etmişlerdir. Bu bağlamda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Tunceli’de PKK’nın bizzat seçim çalışmalarına müdahil olarak bölgede bulunan yaklaşık 200 kişiyi, kırsal alanda etkin oldukları bölgelere çağırmak suretiyle yerel seçimlere yönelik propaganda yaptıklarına[2] dair bilgiyi kamuoyu ile paylaşması bu duruma önemli bir örnektir. 

PKK’nın, Nevruz ve yerel seçimler kapsamında gerek kadroları gerekse tabanı nezdinde eylemsellik sürecine yönelik hazırlığını tamamlaması ve kış üslenmesinden çıkmaya başlaması akabinde, 26/03/2014 tarihinde Şırnak/Silopi’de bir polis aracına Molotof kokteyli atılarak birisi ağır, üç polisin yaralanmasıyla[3] sonuçlanan eylemle bugün artarak devam eden eylemleri başlattığı söylenebilecektir.

         Tablo: Mart-Haziran 2014 Döneminde PKK Tarafından Gerçekleştirilen Eylemler[4]

26/03/2014 tarihinden itibaren gerçekleştirilen eylemlerin türleri incelendiği zaman, sivillere yönelik kaçırma, yol kesme, kimlik kontrolü ve araç yakma eylemlerinin yoğunluğu dikkat çekerken güvenlik birimlerine yönelik gerçekleştirilen eylemlerin silahlı saldırı ve el yapımı patlayıcı (EYP) kullanmak suretiyle saldırı gerçekleştirilmesi çerçevesinde şekillendiği görülmektedir. Söz konusu eylemlerde PKK’nın önemli silah envanterlerinden olan DOÇKA, Bixi ve Kanas gibi silahları kullanması önemli hususlardandır. Ayrıca bazı kesimlerce çadırların kurulduğu bölgelerde sivillerin “hak talebi” çerçevesinde “protesto gösterisi” gerçekleştirdikleri yönündeki söylemlerini boşa çıkartan önemli bir detaydır. ‘Çözüm süreci’ kapsamında hareket kabiliyetini önemli bir düzeye getiren örgütün bu süreç içerisinde istihbari faaliyetlerini de önemli bir oranda gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Bu çerçevede köy korucularına yönelik suikast tarzı eylemler gerçekleştirilmesi de dikkat çekici hususlardandır.

Son altı aydır köy korucularına yönelik gerçekleştirilen eylemler neticesinde dokuz köy korucusu şehit olmuştur. Ayrıca incelediğimiz dönem içerisinde (Mart-Haziran 2014) 28/05/2014’de Mardin/Dargeçit İlçesi’nde bir köy korucusunun çocuğunu okuldan almak için gittiği esnada okul bahçesinde başından vurularak öldürülmesi[5], örgütün bu eylemleri için istihbari bir çalışma gerçekleştirdiğini de göstermektedir. Bu durum aynı zamanda örgütün istihbari çalışmalar yürütecek düzeyde alan hâkimiyeti kazandığı hususunu da pekiştirmektedir. 

Gerçekleştirilen eylemlerin özelliklerine bakıldığı zaman, PKK’nın alan hâkimiyetini ciddi anlamda kazandığı ve eylemlerini bu hâkimiyet çerçevesinde şekillendirdiği görülmektedir. Bu hâkimiyet aynı zamanda bölgede yaşayan ve kendilerine karşı olan ya da olabilecek kişi ve gruplara karşı da hâkimiyet kurma yönünde şekillenmiştir. Bu bağlamda bölgede PKK’ya rakip olabilecek dini motifli oluşumların mensuplarına yönelik eylemler gerçekleştirilmesi öne çıkan eylem türlerindendir. PKK’nın eylemlerinin, örgütün bölgedeki mevcudiyeti ile imkân ve kabiliyetine ket vurabilecek her türlü hususu engelleme ve ortadan kaldırmaya yönelik olduğu da görülmektedir. Bu çerçevede ana yolların ve alternatifi olan kesimlerin ulaşıma kapatılması, karakol inşaatında çalışan kişilerin kaçırılması, araçların yakılması gibi eylemler bu durumun önemli göstergelerindendir. Ayrıca örgüt mensuplarının “KCK Asayiş” tabelası önünde yol keserek kimlik kontrolü yapmaları da bölgede devletin değil kendilerinin sözünün geçtiğini göstermeye matuf şov amaçlı propaganda içerikli eylemsellik tarzını öne çıkarmaya çalıştıklarını gözler önüne sermektedir.   

Yaşanan süreç kapsamında önem arz eden diğer hususlardan bir tanesi de PKK’lı grupların eylemleri gerçekleştirdikten sonra yaya olarak bölgeden uzaklaşabilmeleridir. Bu durum da örgüt kadrolarına ayrı bir öz güven vermektedir. Ancak bu durumun sorumlusu güvenlik birimleri değil güvenlik birimlerine müdahale edilmemesi yönünde talimat veren Hükümet yetkilileridir. PKK, bir dönem eylemlerinde özellikle halkın tepkisine neden olacak hareket tarzından kaçınmaktaydı. Ancak yaşanılan bu süreçte PKK’nın eylemlerinin halkın tepkisini çekecek nitelikte olduğu ve bu eylemlerin özellikle yapıldığı anlaşılmaktadır. Çünkü PKK, kendi tabanı dışında kalan kesim tarafından da gücünün mahiyetinin net bir şekilde anlaşılmasını amaçlamaktadır.

PKK Sinemalarda

PKK’nın diğer bir gayesi de gücünü şiddetle ifadesini meşrulaştırmaktır. Bu bağlamda PKK eylemlerinin nedenini çözüm sürecine rağmen karakol yapımlarına devam edilmesi ve askeri hareketlilik olarak açıklamaktadır. İlk olarak PKK’nın bulunduğu bölgelerde askeri hareketliliğin daha önceki dönemlerde olduğu gibi örgüt gruplarının tespitine ve yakalanmalarına ya da etkisiz hale getirilmelerine yönelik olmadığı aşikâr bir durumdur. Hâlihazırda Diyarbakır/Lice’de sürmekte olan gerginlikte güvenlik birimlerinin anonslarında özellikle sürecin sıkıntıya girmemesine dair karşı tarafı sakinliğe davetine yönelik çabaları, bu durumun en önemli göstergelerindendir. Ayrıca askeri hareketlilik olması halinde, PKK gruplarının bu kadar sıklıkla ve rahatlıkla eylem gerçekleştirme imkânının söz konusu dahi olamayacağı çok açıktır.

Karakol inşaatı konusuna gelince ise çözüm süreci dâhilinde Türkiye sınırları içerisinde barınan ve terör faaliyetleri sürdüren grupların, süreç dâhilinde söylendiği gibi sınır dışına çekilmek yerine bulundukları bölgelerde alan hâkimiyetini kazanmak, yeni katılımları sağlamak adına faaliyetler gerçekleştirdiği bilinmektedir. Bu bağlamda bir devletin sınırları dâhilinde vatandaşlarının güvenliğini sağlamak en temel görevlerinden birisidir. Irak ve Suriye gibi istikrarsız ve birçok terör örgütünün at koşturduğu coğrafyalara komşu olan Türkiye’nin sınır güvenliğinde oluşabilecek bir zafiyet, Reyhanlı’da yaşanan olaylar gibi çok ciddi hasarlar ve sonuçlara neden olabilecek niteliktedir.

Bu nedenle karakol yapımlarını bahane ederek eylemsellik sürecine giren PKK’nın asıl amacı, imkân ve kabiliyetlerine ciddi sıkıntı yaratacak bir unsuru ortadan kaldırmaktır. Bu şekilde intikal rotalarından rahatlıkla geri üs bölgeleri olan Irak, İran ve Suriye’de yer alan barınma alanlarına geliş gidişleri kolaylaşacak, kaçakçılık faaliyetlerinden maddi gelir temini devam edecek, aynı şekilde Türkiye içerisine kadro ve lojistik aktarımlarında tıpkı çözüm sürecinde olduğu gibi bir sıkıntı yaşamayacaktır.

Bu sebeple PKK karakol yapımlarını terör eylemlerini başlatmak için bahane olarak kullanmaktadır. PKK’nın tezinden hareketle eğer karakol yapımları ve bölgedeki askeri varlık savaş nedeniyse, örgütün de aynı şekilde bölgede bulunmaya devam ederek süreci kendi lehine çevirmek suretiyle daha da güçlenme çabası da savaş nedeni olarak anlaşılabilir. PKK’nın bu süreçte eylemlerine başlamasındaki diğer önemli bir etken de örgütün kış üslenmesinden çıkmış olmasıdır. Örgüte katılımların ciddi oranda arttığı bu dönemde, kalabalıklaşan ve şartların kolaylıkla sorgulanabileceği zor yaşamsal şartlarla birlikte hiyerarşik baskıcı yapının kabul edilebilirliğini pekiştirebilmek adına örgütün kadrolarını hareketlendirmesi gerekmektedir.   

Sonuç

PKK üst yönetimi tarafından uzun süredir söylemlerinde sıklıkla vurguladıkları “zamanı gelince halkın da sürece dâhil olacağı” söylemini, bugün PKK’nın eylemleri bağlamında açıkça görmekteyiz. Kırsal kadroların barınma alanlarının bulunduğu bölgelerin yanı sıra şehirlerde bulunan kadrolar da aktif hale getirilmiş durumdadır. Yol kesme eylemlerinin kırsal kadronun etkin olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin dışında İzmir’de de gerçekleştirilmiş olması bu duruma örnek olan önemli gelişmelerdendir.

Ayrıca PKK’nın hâlihazırda sürdürmekte olduğu eylemleri çerçevesinde, ulusal düzeyde zorla da olsa sağlamaya çalıştığı meşruluğunu, uluslar arası düzeye çıkartmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle PKK’nın eylemlerinde sivillerin zarar görmesine neden olabilecek şekilde eylemler gerçekleştirdiği görülmektedir. Bu bağlamda 02/06/2014’de, Diyarbakır-Bingöl karayolu bölgesinde bulunan işçilerin kaçırılarak bölgede kurulan çadıra kapatılması ve bu noktadan askerlerin üzerine ateş açılması[6], işçilerin askerler tarafından atılan kurşunlarla öldürülmesini amaçlamıştır. Bu şekilde de askerlerin sivil vatandaşları öldürdüğü söylemi üzerinden örgütün propagandasına temel hazırlamaya çalıştığı açıkça görülmektedir. 

Bu nedenle 08/06/2014 tarihinde Diyarbakır/Lice’de bir şahıs tarafından provokasyon amaçlı indirilen Türk bayrağımız üzerinden, siyasi kararların uygulanmasıyla yükümlü güvenlik birimlerimize yönelik “görevlerini yerine getirmiyor” şeklinde yaratılmaya çalışılan algınının da maksatlı olduğu bu resmin ortaya çıkarttıklarındandır. Siyasi ve kişisel çıkar odaklı alınan kararların sorumluluğunu üslenmek yerine çok zor şartlarda görevlerini ifa etmeye çalışan güvenlik birimlerine yönelik gerçekleştirilen söylemler ve güvenlik birimlerine yönelik ileri de görmemiz muhtemel cezalar, asıl suçlunun kim ve kimler olduğunu gölgeleyemeyecektir. 

Siyasi kazanç sağlama ve itibar kaybını önleme çabası içerisinde olan yetkililerin, örgütün tüm hareketliliği ve faaliyetlerine ilişkin bilgilerin temin edilmesine rağmen ve örgütün bu tarz bir eylemselliğe gireceği bu kadar açıkken, çözüm süreci adı altında yetkileri sınırlandırılan ve müdahaleye imkan verilmeyen askeri birliklerin bu tarz provokasyon içerikli hareketlerden uzak durmasını yetersizlik gibi yorumlaması ya da görevini yerine getirmiyor algısı yaratma çabası çok büyük bir hatadır. Burada bir suçlu aranması gerekiyorsa bu sürecin gidişatının ne olacağı elde edilen tüm veriler ışığında açık bir şekilde belliyken siyasi çıkarları peşinde koşan yetkililerdir. PKK eylemlerini sürdürürken hiçbir şey olmamış ve ‘çözüm süreci’ çok başarılıymış gibi göstermeye matuf Diyarbakır’da gerçekleştirilen “Çözüm Çalıştayı”nı da bu çerçevede değerlendirmek yerinde olacaktır.

Son olarak 10/06/2014 tarihinde PKK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan’ın Sterk Tv’de yayınlanan röportajında; “Hükümet ve heyet farklı bir açıklama yapıyor. Bu bir güven sarsılmasına yol açıyor. Bundan böyle gerillayı kimse ikna edemez. Önder Apo ile doğrudan ilişki ve görüşme olursa ikna olunur. Muhatap biziz, HDP ve BDP değil, bizim de tek muhatabımız önderliğimizdir.”[7] ifadeleri, PKK’nın taleplerini hangi boyuta çıkardığını göstermektedir. Ayrıca Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Demir Çelik’in, 09/06/2014’de sürece dair; “01/07/2014 tarihine kadar toplumun sivil demokratik örgütlülüğünü yasal güvenceye kavuşturmazsınız, Terörle Mücadele Kanunu’nu kaldırmazsanız, Avrupa Konseyi Bölgesel Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı kabul etmezseniz, savaş kapınızı çalıyor” ifadeleri de çözüm sürecinin geldiği noktayı çok açık bir şekilde anlatmaktadır.

‘Çözüm süreci’ kapsamında PKK’nın elde ettiği kazanımlarını sürekli bir üst boyuta çıkartmak adına faaliyetlerini sürdüreceği aşikârdır. Bu bağlamda kış üslenmesi boyunca kadrolarını, Nevruz ve yerel seçimler süresince de tabanını kendi mevcudiyetini muhafaza etmek ve bölgedeki gücünü arttırmak adına yönlendiren örgütün, bir taraftan eylemlerini sürdüreceği, diğer taraftan da taleplerini daha üst düzeylere çıkartarak ‘çözüm sürecini’ bunun bir tarafı olarak devam ettireceği düşünülmektedir. Yani HDP, BDP veya Abdullah Öcalan’ın muhatap alınmasından ziyade örgüt kendisinin muhatap alınmasını şart koşacaktır. Duran Kalkan’ın son açıklamasından da bu net bir şekilde anlaşılmaktadır. Bir terör örgütünün, bir devlet tarafından müzakere masasında muhatap olarak alınması demek örgütün meşrulaşmasıyla sonuçlanacak bir sürecin başlangıcıdır.    

Mart-Haziran 2014 Tarihleri Arasında Gerçekleştirilen Eylemler

-26/03/2014 tarihinde Şırnak/Silopi’de polis aracına Molotof kokteyli atılması ve birisi ağır, üç polisin yaralanması[8]

-04/04/2014 tarihinde Van/Başkale İlçesi yakınlarında bulunan bir şantiyenin bölgenin PKK sorumlusunun da dahil olduğu bir grup tarafından basılması ve şantiye şefinin kaçırılması[9]

-05/04/2014’de Hakkari Mesken Dağı’nda yapımı süren karakolun inşaatını engellemek adına içerisinde BDP’lilerin ve örgüt mensuplarının da bulunduğu kişiler tarafından çadır kurulması[10]

-06/04/2014 tarihinde Irak’ın kuzeyinde bulunan 10-12 kişilik PKK’lı grup tarafından Şemdinli/Derecik Mamraş Tepe Üs Bölgesi’ne açılan taciz ateşiyle bir askerin yaralanması[11]

-06/04/2014 tarihinde Şırnak’ın Güçlükonak İlçesi’ne bağlı Çevrimli Köyü’nde yaylaya çıkan 1’i geçici köy korucusu 3 köylünün PKK’lı bir grup tarafından kaçırılması[12]

-07/04/2014 tarihinde Diyarbakır-Bingöl Karayolu’nda iki kamyonun ateşe verilmesi, Mardin/Kısmetli Köyü’nde bulunan sivil bir petrol arama şirketinin PKK’lılarca basılması ve bir yakıt tankının ateşe verilmesi[13]

-14/04/2014 tarihinde Hakkari/Şemdinli’de Kale Tepe mevkiinde karakol inşaatına yönelik keşif ve gözetleme faaliyeti yürüten askerlere yönelik PKK unsurlarınca DOÇKA ve Bixi olduğu değerlendirilen ağır silahlarla taciz ateşi açılması[14]

-14/04/2014’de Hakkari Mesken Dağı’nda kurulan çadırda bulunan kişilerin dağın zirvesine çıkarak yapmak istedikleri basın açıklamasına izin verilmemesi neticesinde güvenlik birimlerine yönelik taş atma eyleminin gerçekleştirilmesi[15]

-16/04/2014’de Şırnak’ta karayolu inşaatında çalışan üç işçiyi kaçırması[16]

-18/04/2014’de Elazığ/Arıçak İlçesi Bükardı Beldesi eski belediye başkanı ile birlikte toplam dört kişinin kaçırılması[17]

-19/04/2014 Diyarbakır/Hazro-Silvan İlçeleri arasında yapımı süren karakol inşaatında görevli mühendisin kaçırılması[18]

-22/04/2014’de Diyarbakır-Bingöl karayolu Lice İlçesi’ne mücavir bölgede karakol inşaatına karşı çadır kurulması[19]

-23/04/2014’de Hakkari Kale Tepe’de bulunan komando birliğine taciz ateşi açılması[20]

-27/04/2014’de Iğdır’ın Karakoyunlu İlçesi Bulakbaşı Köyü’nde iki kişinin BDP’ye oy vermemesi nedeniyle darp edilmesi ve ölümle tehdit edilerek Ağrı Dağı’nı terk etmeye zorlanması[21]

-27/04/2014’de Van/Saray İlçesi’nde bir belediye encümenin istifaya zorlanması[22]

-28/04/2014’de Hakkari/Şemdinli-Kale Tepe Üs Bölgesi’ne yönelik taciz ateşi açılması[23]

-28/04/2014’de Diyarbakır-Bingöl karayolu Lice mevkiinde kurulan çadır protestosu esnasında yapılan yol kesme eylemi sırasında iki uzman çavuşun kaçırılması[24]

-03/05/2014’de Şemdinli/Kalmış Tepe Üs Bölgesi’ne Doçka ile ateş edilmesi[25]

-13/05/2014’de Hakkari Mesken Dağı Bölgesi’nde bulunan askeri birliğe yönelik ateş açılması ve bir askerin yaralanması[26]

-14/05/2014’de Şırnak/Görmeç Köyü mevkiinde askeri üs bölgesindeki yol inşaatında çalışan dokuz işçinin kaçırılması[27]

-16/05/2014’de Tunceli merkeze bağlı Sütlüce Köyü’nde inşaatı süren karakolun güvenliğini sağlayan askeri birliğe yönelik ateş açılması ve iki askerin yaralanması[28]

-18/05/2014 Diyarbakır/Lice Kıyıköy Mahallesi’nde ikamet eden iki kişiye yönelik silahlı saldırıda bulunulması[29]

-19/05/2014’de Van/Çatak’da karakol inşaatına malzeme taşıyan sivil bir kamyonun yakılması[30]

-24/05/2014’de Diyarbakır-Bingöl karayolunun trafiğe kapatılması ve yollara hendek açılması[31]

-27/05/2014’de Ağrı/Doğubayazıt’ta askeri birliğe ateş açılması[32]

-27/05/2014’de Diyarbakır/Lice ve Hani İlçeleri arasında bir askerin kaçırılması[33]

-28/05/2014’de Mardin/Dargeçit İlçesi’nde bir korucunun başından vurularak öldürülmesi[34]

-28/05/2014’de Diyarbakır/Dicle İlçesi Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) Başkanı’nın kaçırılması[35]

-30/05/2014’de İzmir’de PKK’nın gençlik kolu olan Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketi (YDG-H) mensuplarının ateş yakarak yol kapatması[36]

-30/05/2014’de Diyarbakır’da yol kesme eylemi yapılması[37]

-30/05/2014’de Muş/Varto’da yol kesme eylemi yapılması[38]

-31/05/2014’de Diyarbakır-Bingöl karayolunun trafiğe kapatılarak yola hendekler açılması neticesinde yolun trafiğe açılmasına yönelik faaliyet gösteren güvenlik birimlerine yönelik el yapımı patlayıcılarla saldırılması[39]

-01/06/2014’de Tunceli/Nazımiye araç yakılması[40]

-01/06/2014’de Tunceli/Merkez’de iş makinası yakılması[41]

-02/06/2014’de Van/Çatak’da araç yakılması[42]

-02/06/2014’de Hakkari/Şemdinli’de araç yakılması[43]

-02/06/2014’de Van/Çatak’da araç yakılması[44]

-02/06/2014 Siirt/Eruh’da mukim bir köy muhtarının kaçırılması[45]

-02/06/2014’de Diyarbakır-Bingöl karayolu bölgesinde bulunan işçilerin kaçırılarak bölgede kurulan çadıra konması ve akabinde askerlerin üzerine ateş açarak, işçilerin askerler tarafından atılan kurşunlarla öldürülmeye çalışılması[46]

-02/06/2014’de Diyarbakır-Bingöl karayoluna alternatif olan diğer yolların kapatılması ve -yolların bağlantı noktalarının patlatılması[47]

-03/06/2014’de Bitlis/Merkez’de bir baz istasyonunun işlemez hale getirilmesi[48]

-04/06/2014’de Hakkari/Şemdinli’de güvenlik birimlerine yönelik silahlı saldırı gerçekleştirilmesi[49]

-04/06/2014’de Bingöl/Karlıova’da çadır kurma, yol kesme eylemi yapılması[50]

-04/06/2014’de Tunceli/Nazımiye’de yol kesme ve kimlik kontrolü yapılması[51]

-04/06/2014’de Diyarbakır/Hani’de güvenlik birimlerine yönelik taciz ateşi açılması[52]

-05/06/2014’de Diyarbakır/Lice’de güvenlik birimlerine yönelik taciz ateşi açılması[53]

-05/06/2014’de Diyarbakır-Bingöl karayolunun hendekler açılarak kapatılması bağlamında güvenlik birimlerine patlayıcı ve havai fişeklerle saldırılması[54]

-05/06/2014’de Diyarbakır-Bingöl karayolunun trafiğe açılması için çalışan güvenlik birimlerine yönelik silahlı saldırı ve üç askerin yaralanması[55]

-05/06/2014’de Diyarbakır/Dicle’de araç yakılması[56]

-06/06/2014’de Van/Çatak’da karayolunun kesilerek kimlik kontrolü yapılması[57]

-06/06/2014 Van/Çatak’da araç yakılması[58]

-07/06/2014 Tunceli/Ovacık’ta güvenlik birimlerine yönelik taciz ateşi açılması[59]

-07/06/2014 Diyarbakır/Lice’de güvenlik birimlerine yönelik EYP’li saldırı ve silahlı saldırı düzenlenmesi[60]

-07/06/2014 Bingöl/Kiğı’da araç yakılması[61]

-08/06/2014 Kars/Kağızman’da bir şirketin şantiyesinde çalışan kişilerin kaçırılması[62]

-08/06/2014’de Hakkari/Şemdinli’de araç yakılması[63]

-09/06/2014 Diyarbakır/Hani’de güvenlik birimlerine yönelik EYP’li saldırı düzenlenmesi[64]

-09/06/2014 Diyarbakır/Lice’de güvenlik birimlerine yönelik silahlı saldırı gerçekleştirilmesi[65]

-09/06/2014 Şırnak/Uludere’de güvenlik birimlerine yönelik silahlı saldırı düzenlenmesi[66]