IŞİD, Siyasal İslam ve Küresel Stratejik Hesaplar


IŞİD, Siyasal İslam ve Küresel Stratejik Hesaplar

Yazan  22 Haziran 2014

Giriş

          Adında kullandığı “İslam” kelimesinin dışında İslam diniyle yakından uzaktan alakalı olmayan bir örgüt, Irak’ın Sünni bölgesinde ortalığı kasıp kavuruyor. ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında kurulan; fakat bugünkü adını Suriye iç savaşının başlaması ile alan ve Esad rejimine, El-Nusra gibi Suriye’deki rejim muhalifi selefi örgütlere ve kısmen PKK’nın Suriye kolu olan PYD’ye karşı mücadele veren Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD), Suriye’deki vahşeti ile bir anda uluslararası toplumun dikkatlerini üzerine çekmiştir.[1]

IŞİD, son aylarda ise Irak’ta vahşetin her türlüsünü sergiliyor. Irak’ta asker, sivil, erkek, kadın, çoluk, çocuk demeden önüne gelen Şii Arap ve Türkmenleri öldürüyor. Teslim olanları yerlerde sıra sıra dizip infaz ediyor. Kimi kurbanların kesik başlarıyla futbol oynayacak kadar insani değerlerden uzak olduğunu gösteriyor.  Aralarında Türk diplomatlar, özel harekatçılar, kamyon şoförleri ve işçilerin de dahil olduğu 100 civarında vatandaşımızı elinde esir olarak tutuyor. Irak’ın petrol tesislerini hızla ele geçirip Bağdat’a doğru yönelen bir strateji sergiliyor. IŞİD’in icraatları ve stratejisi onu cihatçı bir örgütten ziyade Soğuk Savaş sırasında kurgulanan “Yeşil Kuşak” ile 1990’lı yıllarda Kuzey Kafkasya’da sürdürülen ayrılıkçı terör sırasında ortaya atılan “Mücahit Kuşağı” gibi kavramların bir prototipine benzetiyor.

IŞİD’in Kısa Hikayesi

IŞİD, kendisi Sünni değil, selefi bir örgüt olmasına rağmen, Irak ve Suriye’den Sünni unsurlardan Ortadoğu, Afrika, Asya ve diğer bölgelerden militanların katılımıyla oluşmuş bir örgüt. Irak’ın Felluce kentinde başlayan Sünni isyanının daha karmaşık bir yapıya bürünmüş halini temsil ediyor. IŞİD, Nisan 2013’de kurulduktan bir süre sonra El-Kaide (Irak)’tan koparak zamanla önde gelen cihatçı örgütlerden biri haline geldi.[2] IŞİD’in lideri Ebu Bekir El-Bağdadi’nin 1991’de Irak’ın Samara kentinde doğduğu, ABD’nin 2003 Irak işgalinin ardından direnişe katıldığı, 2010 yılında El-Kaide’nin Irak’taki lideri olarak öne çıktığı ileri sürülüyor.[3] Uzmanlar El-Bağdadi’ye, saha komutanı ve taktik uzmanı nitelikleri sayesinde, genç cihatçılar tarafından bir İslam ilahiyatçısı olan El-Kaide liderleri Ayman El-Zevahiri’den daha fazla teveccüh gösterildiğini savunuyorlar.[4]

IŞİD, 2013 Mart ayında Suriye’nin Rakka kentini ele geçirdi. Ocak 2014’te ise Irak’ta Felluce’yi denetimi altına aldı.  IŞİD, El-Kaide’nin Suriye’deki resmi kolu olan Nusra Cephesi’nin kendisine bağlanmasını istemiş, ancak Nusra Cephesi bunu kabul etmemişti. Öte yandan Zevahiri IŞİD’e Irak’ta faaliyet yürütmesini, Suriye’yi ise Nusra Cephesine bırakmasını istemişti. IŞİD lideri Bağdadi, El Kaide lideri Zevahiri’ye meydan okuyarak bu isteği kabul etmemiştir.

IŞİD’in Irak’taki Dayanakları ve Ezilen Sünniler

ABD, Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerle işbirliği yaparak 2003 yılında Irak’ta Saddam rejimini devirince, Sünni Araplar hızla sistem dışına itildiler. Washington, Baas rejiminden arda kalan sivil-asker bürokrasiyi zaman içinde dönüştürmek yerine devlet mekanizmasından uzaklaştırmayı tercih etti. Şiiler ve Kürtler bu süreçte işgalcilerin yerel ortakları olarak koltuk değneği işlevi gördüler. Iraklılar Amerikan işgaline karşı direnişlerini Sünni üçgeni olarak tabir edilen bölgede sürdürdüler. Bağdat’ın kuzeybatısında yer alan Samara ve Felluce kentlerini de içine alan bölgenin sınırlarını Bakuba, Tikrit ve Bakuba çizmekteydi.

ABD’nin Irak’ta Baas rejimini uzaklaştırıp Şii ve Kürtleri öne çıkaran politikaları, Başbakan Maliki’nin gerek Saddam Hüseyin’in asılması sürecindeki gerekse iktidarı boyunca Sünni Araplara karşı katı tutumu, militan, finansman, silah, eğitim ve sair konularda dış destek alan El-Kaide bağlantılı unsurları giderek güçlendirdi.  Sünni aşiretlerle yapılan işbirliği direnişçiler üzerinde kısa süreli başarı getirse de uzun vadede kitlelerin daha da radikalleşmesine sebep oldu. 2011 yılında Sünnilerin yaşadığı Anbar kentinde Maliki rejiminin mezhepçi politikalarına karşı protesto gösterileri başladı.[5] Maliki, Bağdat’ta meydana gelen bombalı saldırılarda Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi’yi sorumlu tutup adı geçen hakkında yakalama kararı çıkarttı. Ardından gıyabında yargılanan Haşimi idama mahkum edildi. Maliki’nin başlayan Sünni Arap protestolarını kanlı şekilde bastırması, iktidara karşı silahlı mücadelenin önünü açtı.

IŞİD’in silah ve milis gücünün ötesinde uyguladığı vahşet aslında terör örgütlerinin stratejileri ile son derece ilintili görülmektedir. Şiddet yoluyla halkta korku yaratmak, devlet otoritesine sarsmak, devlete olan güveni erozyona uğratmak ve gücünün çok daha ötesinde etkiye sahip olmaktı. Zaten, IŞİD Suriye’deki vahşetiyle kısa sürede Ortadoğu’da terörün yeni adresi olarak gösterilmeye başlandı.[6] Diğer bir ifade ile IŞİD’in kafa kesme gibi kanla somutlaşan kanlı eylemleri aynı zamanda bir “halkla ilişkiler ve propaganda” stratejisi idi. Bu strateji, İŞİD düşmanlarında nefret uyandırırken, bilinçaltında korkuyu besliyor, IŞİD sempatizanlarında ise hayranlık uyandırıyordu.

IŞİD amacı olan bir hilafet devletini Irak-Suriye Sünni Arap bölgesinde kurmayı hedeflerken, Ortadoğu’da 1.Dünya Savaşı sonrası çizilen sınırları da ortadan kaldırmaya hedefliyor. IŞİD güçleri İngiltere ve Fransa arasında 1.Dünya Savaşı sırasında imzalanan gizli Sykes-Picot anlaşması kapsamında çizilen bugünkü Irak-Suriye sınırını bir anlamda buldozerle ortadan kaldırdı.[7] Söz konusu simgesel adım Batılı emperyalist ülkelere karşı olan halklar tarafından sempati ile karşılanmakla birlikte ortada büyük bir çelişki bulunmakta.

Öncelikle IŞİD, Irak’ta Bağdat’ın kuzeyi ile Suriye’de Şam’ın kuzeyi arasında yer alan bir bölgede devlet kurmak istiyor. Böylece bir taraftan Irak ve Suriye’nin fiilen Kürt, Şii-Nusayri ve Sünni bölgelerine ayırarak her iki ülkeyi de üçe bölmeye çalışıyor.

Kuşak’tan Kuşağa “Yeşil Kuşak”

Soğuk Savaş döneminde ABD’nin Sovyetler Birliği’ni kuşatmak için uyguladığı en önemli stratejilerden birisi “Yeşil Kuşak” idi. Sovyetler’in Afganistan’ı işgal etmeleri üzerine, Moskova’yı çevreleyerek sıcak denizlere inmesini önlemek amacıyla “Yeşil Kuşak” Projesi’ni uygulamaya geçirdi. Yunanistan’dan Çin’e kadar olan Müslüman ülkeleri Sovyetler’e karşı bir araç olarak kullandı. [8] ABD, Müslüman ülkeleri/örgütleri İslam’ın beş şartının ortaya koyduğu ilkelerden daha farklı bir çerçevede Siyasi İslam, İslami Köktencilik ya da Panİslamizm veçheleriyle siyasetine alet etti.[9] ABD’nin desteklediği, teşvik ettiği,  finanse ettiği bu ideoloji, Müslüman Kardeşler’de,  Suudi Arabistan’ın Vahhabi anlayışında, Hamas’ta, Afgan mücahit örgütlenmelerinde, Usame bin Ladin’in hareketinde farklı yönleriyle vücut buldu.[10]

Soğuk Savaş’ın “Yeşil Kuşağı” 1990’larda yerini daha dar bir coğrafyada kurulması hedeflenen “Mücahit Kuşağa” bıraktı.  Kuzey Kafkasya’da Moskova’ya karşı bağımsızlık mücadelesi veren Çeçenler bir anda kendilerini radikal dinci örgütlerin koynunda buldular. Böylece masum bağımsızlık taleplerinin zamanla daha büyük bir jeopolitik kurgunun parçası haline geldiğini fark ettiler. El Kaide liderlerinden Ayman Al-Zevahiri, Çeçen sorununu cihat hareketinin en önemli unsurlarından biri olarak nitelendirdi.  Zevahiri, Kafkasya’nın özgürleştirilmesi halinde bölgenin cihatçılar için sığınak haline dönüşeceğine, Çeçen ve diğer Kafkasyalı mücahitlerin Hazar denizine ulaştıkları takdirde Afganistan ile aralarında sadece tarafsız statüdeki Türkmenistan’ın kalacağını, böylece Rusya’nın güneyinden Pakistan’a kadar uzayan bir “mücahit kuşak” oluşacağını düşünüyordu.[11] Moskova’nın ayrılıkçı hareketle son derece kararlı mücadelesi Kuzey Kafkasya’daki ayrılıkçı hareketi sona erdirdi. Dolayısıyla Zevahiri’nin bölgedeki hayali suya düştü.

Bu kez El-Kaide ile iç içe olan ancak Suriye ve Irak’taki stratejileri nedeniyle El-Kaide’den ayrılan IŞİD benzer bir stratejiyle ortaya çıktı.IŞİD, başlangıçta Esad rejimini hedef alan savaşı yürütürken ardından saldırılarını Suriye-Irak sınırına yoğunlaştırarak, iki ülke topraklarını kapsayan selefi bir emirlik kurmayı hedefledi.[12] IŞİD’in İslam Emirliği kurma gayretleri Iraklı siyasetçiler tarafından Suriye krizinin Irak’taki sonuçlarından biri olarak tanımlanırken,[13] Maliki’nin mezhepçi politikalarına bir tepki olduğu daha önce açıklanmıştı. Dolayısıyla IŞİD’in başlangıçta Esad rejimine karşı savaşan koalisyondan çıkmasından, El-Kaide lideri Zevahiri’nin talimatlarına karşı gelerek bu kez farklı hedeflere yönelmesine şaşırmamak gerek.

Sonuç

IŞİD, başvurduğu yöntemlere bakıldığında şimdiden son derece vahşi bir terör örgütü olarak literatürde yerini almış durumda. IŞİD’in İslam diniyle ve Sünnilikle en ufak bir ilgisi olmadığını tartışmaya bile gerek yok. IŞİD’in Irak’ta Şiilere karşı uyguladığı vahşeti Suriye’de Esad karşıtı Sünni gruplara da yöneltmiş olması da onu belirli bir mezhebin çıkarlarına hizmet eden örgüt niteliğinden uzaklaştırıyor.

IŞİD’in ortaya çıkışı, kullandığı yöntemler ve benimsediği stratejiler dikkate alındığında daha derin köklere sahip olduğu fark ediliyor. Özellikle “İslam Emirliği” söylemi “Yeşil Kuşak” ve “Mücahit Kuşağı” ile sıkı bir bağlantıya işaret ediyor. IŞİD’e karşı başarılı olmak için militan, silah ve finans kaynakları ile lojistik kanallarını etkisiz hale getirmenin yanında, arka planındaki jeostratejik zihniyetle nasıl baş edilebileceği hakkında da çalışma yapmakta fayda var.  


[1] “Ortadoğu’da terörün yeni adı IŞİD”, http://www.dw.de/ortado%C4%9Fuda-ter%C3%B6r%C3%BCn-yeni-ad%C4%B1-i%C5%9Fid/a-17354788

[2] “Dünden bugüne Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)”, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/06/140611_isid_kimdir.shtml

[3] Ibid.

[4] Ibid

[5] “Thousands protest in Iraqagainstvicepresident’sarrestwarrant”, http://www.alarabiya.net/articles/2011/12/23/184198.html

[6] Ibid, “Ortadoğu’da terörün yeni adı IŞİD”

[7] “IŞİD, Irak-Suriye sınırını kaldırdı”, http://www.ensonhaber.com/isid-irak-suriye-sinirini-kaldirdi-2014-06-14.html

[8] “The United StatesandtheBirth of Islamism”, http://www.theglobalist.com/united-states-birth-islamism/

[9] Ibid.

[10] Ibid.

[11]Ayman al-Zawahiri, KnightsundertheProphet's Banner, excerpts in Asharq al-Awsat (London), Dec. 2, 2001, in Foreign Broadcast Information Service, Daily Report, Near East South Asia, Jan. 10, 2002.

[12] “JihadistsseekIslamicstate on Syria-Iraqborder”, http://internationalspectator.com/2014/jihadists-seek-islamic-state-on-syria-iraq-border/

[13] “FM:ISIL SeekingtoEstablishIslamicEmirate at Syrian-IraqiBorders”, http://english.farsnews.com/newstext.aspx?nn=13921220000547

Dr. Erhan Canikoğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Rusya Slav Araştırmaları Merkezi Başkanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display