Türkiye’nin Gelecek Üç Yılı Üzerine Düşünceler

Yazan  12 Şubat 2014

2003 yılında yazdığım bir yazıda Türkiye’nin en uzun on yılına girdiğini kaydetmiştim. Bu tespitimi daha sonra ki yıllarda değişik vesileler ile “Cumhuriyet’in en uzun on yılından geçtiğini” ifade ederek söyledim ve yazdım. Cumhuriyetin en uzun on yılı tespitini, Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. Yüzyılını anlatan “İmparatorluğun en uzun yüzyılı” adlı kitabından esinlenerek yapmıştım. 2014 başı itibarı ile Türkiye Cumhuriyeti en uzun on yılını tamamladı. Bu on yıl içinde hayal bile etmesi zor şeyler oldu. On yıl hatta beş yıl olsa “şöyle olacak” diyeni Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevk ettirtecek şeyler gerçekleşti.

Ege’de bazı adalarımız Yunanistan tarafından 2004 sonrasında işgal edildi. Önce kimse farkına varmadı. Sonra ortaya çıktı. Dış İşleri Bakanlığı görüşmeler sürüyor diyerek TBMM’ne bilgi verdi. Yunan Dış İşleri Bakanlığı “Görüşme yok. Adalar bizimdir” dedi. Yani vatan toprakları işgal edildi ve kimse ses çıkarmıyor.

 Yunan Ordusu Kardak’ta kaybettiği subayları için her yıl tören düzenliyor, biz Kardak’ı alan subaylarımızı terörist diye hapse attık. En seçkin subaylarımız olan SAT, SAS ve Özel Kuvvet subaylarını katil diye damgaladık. Karargâhlarını bastık, devlet sırlarını sokağa döktük. Yüzlerce general-amiral ve subay darbeci, casus, fuhuşçu suçlamaları ile yargılandı ve mahkum oldu. Bazıları yargılanmaya devam ediyor. Deniz Kuvvetleri ile Hava Kuvvetleri ağır darbe almış durumda. 1992-1994 arasında PKK ile savaşan 200 karacı ve jandarma subayı gizli tanıklar ile yargılanıyor. Özetle, Balkan Savaşından buyana Türk Ordusu’nun morali bu kadar kötü olmamıştı.

2003’de PKK Türkiye içinde zor hareket ediyordu. Kentlerde esamesi okunmuyordu. 2013’de Güneydoğu Anadolu’da bir KCK-PKK devleti var. Müzakere sürecinde meşrulaşan PKK gücünün zirvesine çıkmış. PKK, 2007’den bu yana oyunu arttırıyor. 2011 seçimlerinde Güneydoğu Anadolu’da % 51 olan BDP oylarını Öcalan 2014 Mart seçimlerinde % 80’e çıkarma hedefini koymuş. PKK seçim değil bu bir özerklik referandumu propagandası ile seçmen üzerinde büyük bir baskı oluşturmuş. Başbakan yardımcısı Beşir Atalay’ın “Öcalan Kürtlerin lideridir” tespiti yapılırken, “devlet nasıl olsa PKK ile anlaşıyor ve bizi sattı” diyen devlet yanlıları, artık PKK’ya direnmekten vazgeçmiş durumdalar. 

PKK “şehitleri” dedikleri mezarlıklar 24 saat silahlı PKK’lılar tarafından korunuyor. Kırsal alanda PKK kurtarılmış bölgelerine askere operasyon yaptırılmıyor. İkili iktidar yani devlet iktidarının dar alana sıkışmış olanı ve PKK-KCK iktidarı yan yana varlıklarını sürdürüyorlar. Polis karakollarına kilitlenmiş.  Asker kışlalarına çekilmiş durumda. Nadiren dışarıya çıkan bir askeri birliğin üzerine PKK flamaları sallayanlar hakaret ediyor. Şırnak’ta sınırda kaçakçılık hattında yol yapımı sırasında askerlere saldıran PKK sempatizanları “Nasıl olsa kısa bir süre sonra Kürdistan’ı terk edeceksiniz. Ne uğraşıyorsunuz” diyerek hakaret ediyorlar.          

İki terör örgütü lideri hapishanede yatıyorlar. Birisi PKK terör örgütü lideri A. Öcalan diğeri E. Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ. Bir farkları var. Başbuğ’un kurmay heyeti kendisi ile birlikte terör örgütü mensubu olarak mahkum. Öcalan’ın kurmay heyeti ise Kandil’de serbest ve AKP Hükümeti ile pazarlıklarını sürdürüyor. Mart 2014 seçimlerinde sonra PKK demokratik özerklik talebinde bulunmayı, Birleşmiş Milletler’e başvurmayı ve kent ayaklanması sürecini başlatmayı tartışıyor.

Yargı ve polis ikiye ayrılmış durumda. Cemaat yanlısı olanlar ve olmayanlar. Olmayanların içinde herkes var. Gerçekten AKP Hükümeti Güneydoğu Anadolu’da nasıl PKK’ya paralel devlet kurma, ikili iktidar oluşturma imkânı sağladı ise Ankara’da da cemaate 17 Aralık 2013’e kadar bu imkânı tanıdı.  17 Aralık sonrasında başlayan yolsuzluk operasyonuna karşı AKP Hükümeti anayasanın 138. Maddesini askıya almış durumda. Adalet Bakanlığı savcıların TBMM’ne yolladığı fezlekeleri yollayan savcılar görevden alındıktan sonra savcılık makamlarına geri yollayarak TBMM’nin hakkını da gasp etmiş. Artık hukuk devleti yok. Erdoğan’ın ifadesi ile fetret devrini yaşıyor devlet.

 Milli İstihbarat Teşkilatı Türkiye içinde örtülü operasyon yapma yeteneğini yitirmiş durumda. Adana’dan Suriye’ye kadar yakalanmadan tır götüremiyor. Jandarma Genel Komutanlığı’nın geleceği belli değil.

 2003’den buyana devam eden ucuz dolar akımı sayesinde Türkiye Cumhuriyetinin 80 yılda yaptığı borcun üç katını son 10 senede yapan AKP iktidarının yönettiği ekonomi 2003’de de dünyanın 17. Büyük ekonomisi idi 2013’de de öyle. Ancak 2014’de dünyadaki en kırılgan beş ekonomiden birisi.

 Milli güvenliğin en önemli unsurlarından birisi olan milli kimliğimiz her gün “Türk, Kürt, Laz, Çerkes” diye diye hırpalandıkça hırpalanmış…

 Bütün bunlar olurken Türkiye’nin çevre coğrafyası ve özellikle Ortadoğu 2. Dünya Savaşı’ndan buyana içinde olduğu istikrarsızlık sürecinin en ağır aşamalarından birisine girmiştir. Ve bu istikrarsızlığın dalgaları artık Türkiye’nin Ortadoğu’daki sınırlarını aşarak Anadolu’nun içlerine vurmaktadır. 

 Sonuç olarak önümüzdeki üç yıl son 100 yılda Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı sürecinde yaşadığımız ağırlıktaki sürece benzer bir süreci yaşayacağız. 

 

Prof. Dr. Ümit Özdağ

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Yönetim Kurulu Başkanı

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display