Ankara Valisi Jandarma Genel Müdürü Mü Olacak?

Yazan  31 Ocak 2014

 Aralık 2013’te yazmıştım. “AKP Hükümeti, Jandarma Genel Komutanlığı’nı Jandarma Genel Müdürlüğü’ne dönüştürmek için çalışmalarını sürdürüyor” diye.  Bu açıklamama dolaylı bir açıklama ile böyle bir çalışmanın olmadığına dair bir cevap geldi. Ancak İç İşleri Bakanlığı’ndan gelen haberler durumun hiç de öyle olmadığını ve AKP’nin artık Jandarma Genel Komutanlığı’na bir sivil genel müdür aradığını gösteriyor. Hatta böyle bir isim bulunmuş. En azından geçiş döneminde yandaş bir vali ile tepki uyandırmamak için güvenlik bürokrasisinden saygın bir isim ve devletin valisi olarak tanınan Ankara Valisi’nin ilk Jandarma Genel Müdürü yapılacağı haberleri dolaşıyor. Hatta, Hükümet’in hazırladığı beşinci yargı paketinin içine Jandarma Genel Komutanlığı’nın sivilleştirilmesi adı altında AKP’lileştirilmesi sürecini yasalaştırmak için çalışmalar yapılacağı söyleniyor.      

Türkiye, Başbakan Erdoğan’ın ifadesi ile bir Fetret Dönemi’nden geçmektedir. Fetret Dönemi kavramı Osmanlı tarihinden anılan bir kavramdır.1402’de Ankara Savaşı’nda Yıldırım Beyazıt, Timur’a yenilince Osmanlı Devleti’nin iktidarı Yıldırım Bayezid’in oğulları Emir Süleymanİsa ÇelebiMusa Çelebi ve Çelebi Mehmet arasında dağılmıştır. Her birisi ülkenin bir yanına hakim olan şehzadeler, ülkenin diğer  bölgelerini de ele geçirmek için birbirleri ile savaşmışlardır. 1413’te I. Mehmet Han iktidarını sağlamlaştırmış ve Fetret Devri sona ermiştir. Başbakan Erdoğan’ın, kendi iktidarını Fetret Devri olarak nitelendirmesinin nedeni de ülkemizde aynı anda çoklu iktidar yapısının oluşmasıdır. AKP Devleti, Hizmet Cemaati Devleti ve KCK Devleti. Bütün bunların yanında köşeye itilmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Bu devletler arasındaki çatışmadan dolayı, MİT’in Türkiye içinde örtülü operasyon yapma yeteneği ortadan kalkmış, Suriye’de muhalefete giden tırlar yakalanmaya başlamıştır. Bu tırların yasal olmadığı iddiası doğrudur ancak yasal olmadıkları için değil, devletler çatışmasından dolayı durdurulmaktadır. AKP Devleti şu an Adalet Bakanlığı ve Emniyet’te kendi hakimiyetini sağlamak için kapsamlı operasyonlar gerçekleştirmektedir.   

Jandarma Genel Komutanlığı’nın da genel müdürlüğe dönüştürülmesi çalışması bu politikanın sonucudur. AKP Hükümeti’nin ne yazık ki, düşman ordulardan daha çok Türk Silahlı Kuvvetleri’nden korktuğu görülmektedir. AKP Hükümeti’nin TSK’ya karşı adını doğru koyalım; düşmanlığı ve derinden duyduğu korku, o derecede seyretmiştir ki yıllarca kurulan kumpaslara ortaklık etmek konusunda en ufak bir tereddütü olmamıştır. Bu kumpasların Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin güvenliğini ağır bir tehdit altına atması dahi AKP Hükümeti’ni harekete geçirmemiş, bütün otoriter parti yönetimlerinde olduğu gibi AKP iktidarının güvenliği Türkiye’nin güvenliğinin önüne konulmuştur.

2007’den bu yana yürütülen operasyonlardan dolayı TSK’nın moral ve motivasyonu çok ağır darbeler almıştır. Orduda silah arkadaşlığı kavramı zayıflamıştır. Astsubayların ve uzmanların haklı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından gündeme taşınan talepleri karşılanmayarak subay - astsubay geriliminin artırılması arzu edilmiştir.  Deniz Kuvvetlerimize karşı sürdürülen operasyonlar neticesinde Doğu Akdeniz’in jeopolitik önemi büyük ölçüde artmış, Suriye, Akdeniz’deki Afganistan’a döndüğü için daha güçlü bir donanma acil ihtiyaç haline gelirken, geldiğimiz noktada gemileri olan ancak amiral sınıfı tasfiye edilmiş bir deniz kuvvetlerimiz olmuştur. Pilotların zorunlu hizmet süresinin 15 yıldan 10 yıla düşürülmesinin ülke güvenliğine zarar vereceği bu satırların yazarı dahil bir çok kurum ve kişi tarafından dile getirilmesine rağmen burada yazılması gerekli olmayan bir neden ile AKP Hükümeti’nin ısrarı sonucunda 10 yıla indirilmiştir. TSK’nın ağır baskı ve psikolojik operasyona maruz kalmasından dolayı pilotların 10 yılı doldurunca kitleler halinde istifa etmeleri üzerine ortaya milli güvenlik tehdidi çıkmış, AKP Hükümeti de zorunlu hizmet süresini 14.5 yıla çıkarma kararı almıştır.   

Orta Doğu 2014 senesinde de büyük çatışmaların yaşanması muhtemel bir bölgedir. ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Council on Foreign Relations tarafından yayınlanan çalışmada 2014’de Orta Doğu ile ilgili önemli çatışma beklentileri şöyle sıralanmıştır.  Etkisi Yüksek Olasılık: Orta şekilde Suriye’ye dış müdahale, Etkisi Orta Olasılık: Yüksek şekilde Afganistan’da istikrarsızlık ve şiddetin artması, Pakistan’de şiddet ve istikrarsızlığın artması, Yemen’de El Kaide’nin güçlenmesi, Irak’ta Sunni-Şii iç savaşının başlaması, Suriye’deki iç savaşın Ürdün’e sıçraması, Etkisi Orta Olasılık:  Orta şekilde, Mısır’da politik istikrarsızlığın artması, Lübnan’da mezhep çatışmalarının artması, Etkisi Düşük Olasılık: Orta şekilde Türkiye’de PKK terörünün başlaması. Burada sayılan etkilerin tamamı ABD için ortaya çıkabilecek yüksek, orta ve düşük etkilerdir.

Oysa bunların Türkiye üzerindeki etkilerinin daha fazla olacağı ortadadır. Türkiye istikrarsızlığın arttığı bir şiddet sarmalının ortasında bulunmaktadır.  Üstelik bu sadece 2014 ile sınırlı bir durumda değildir.Gelecek 20 yılda Orta Doğu’da yeni devletler kurulurken bir çok devlet parçalanacak veya yok olacaktır. Amerikalı uzmanlar bu sayının 14’e kadar çıkacağını öngörüyor ve/veya arzu ediyorlar. Bu süreçte Orta Doğu’da melez savaşlar denilen konvansiyonel savaşlar ile gerilla savaşlarının karışımı savaşlar gerçekleşecektir. Halen Suriye’de yaşanan iç savaş yukarıda kastedilen anlamda bir melez savaşın prototiplerinden birisidir. Orta Doğu’nun balkanlaşması adını verdiğim bu sürecin Türkiye üzerinde büyük bir basınç oluşturacağı ortadadır.

Türkiye’ye yönelik tehditler sadece dışarından kaynaklanmamaktadır. PKK, tarihinin en güçlü seviyesine ulaştırılmıştır. KCK devleti müzakere sürecini çok doğru adımlar ile değerlendirmiş, meşrulaşma sürecinde önemli adımlar atmış, Güneydoğu Anadolu’da devlet mekanizmasına paralel KCK “devlet” mekanizmasını kurmuştur. PKK’lı çeteler kırsal alanda kurtarılmış bölgeler oluşturmuşlardır. 30 Mart seçimlerinde örgüt, Güneydoğu illerinde 2011 seçimlerinde % 51 olan oy ortalamasını % 80’e çıkarmayı hedeflemektedir. PKK için seçimler seçim değil, demokratik özerklik için referandumdur. PKK seçim sonrasında bir şehir ayaklanmasını göz önünde tutmaktadır. Bütün bu bölgesel karışıklıklar ve PKK terörünün beklenmesi gereken eylemleri karşısında Türkiye’nin elindeki en önemli güç TSK-Jandarma-Polis ve MİT’ten oluşan güvenlik sistematiğidir.

Polis, istihbarat ve terörle mücadele gibi kadroları tamamen dağıtılmış ve bir kısmı bu konularda deneyimsiz kişilerin kadrolara yerleştirilmesi ile kritik bir döneme girmiştir. İstanbul kenti gibi 14 milyonluk dev bir şehrin güvenliğinin başında, hayatında bir gün bile polislik yapmamış bir vali bulunmaktadır. MİT, Türkiye içinde örtülü operasyon yapamayacak şekilde esir alınmış durumdadır. 200 subayı 1992-1994 süreci ile ilgili yargılanan ve yüzlerce subayı da yargılanmayı bekleyen TSK, Uludere’de Ocak 2014’ün üçüncü haftasında açılan PKK ateşine karşılık vermekten sakınmakta, ancak Ocak 2014’ün dördüncü haftasında Suriye’den ateş eden El Kaide’ye elindeki bütün mevcut silahlar ile ateş ederek cevap vermektedir. Bu, siyasi baskı altına alınmış bir ordunun fotoğrafıdır.   

Bölgesel ve ulusal nitelikli bu şartlar karşısında Jandarma Genel Komutanlığı, gerilla savaşı ve melez savaş konusunda Türkiye’nin yetişmiş en iyi, deneyimli ve mobil birliklere sahip  gücüdür. E. Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner, Kara Kuvvetleri’ni eleştirirken, jandarma için “onlar kendi işlerini iyi yapıyorlar” tespitini yapmaktadır.

Özetle, Türkiye ve Orta Doğu bölgesi önümüzdeki 20 yılda büyük bir jeopolitik kırılma ve sosyal kaosa sürüklenirken, PKK ile ne yaşanacağı belirsizliğini muhafaza ederken, aklı evvel bazı danışmanlara uyarak Jandarma Genel Komutanlığı’nı kısa vadeli parti çıkarları uğruna feda etmek ve Jandarma Genel Müdürlüğü’ne dönüştürmek, büyük bir yanlıştır. AKP Hükümeti son 12 yılda Emniyet Genel Müdürlüğü’nü getirdiği noktayı şimdi görmekte ve kendince düzeltmeye çalışırken düşünmelidir: “Poliste yaptığım iyi mi ki jandarmada yapacağım iyi olsun?”

Tekrar edelim: Jandarma Genel Komutanlığı’nda yapılacak iki şey: Genel Komutanın Jandarma içinden çıkmasını sağlamak ve 1980 öncesinde olduğu gibi sicil açısından valilere bağlamak ile sınırlı olmalıdır. Bunların dışında yapılacak her şey gereksiz, yanlış ve milli güvenliğimize yönelmiş bir tehdittir.

Prof. Dr. Ümit Özdağ

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Yönetim Kurulu Başkanı

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display