Operasyon fobisi ve ötesi

Yazan  20 Nisan 2009
Türkiye’de toplumun hemen her kesimi, bir biçimde operasyon mağduru haline getirilmiştir. Ülkede operasyonsuz gün geçmiyor.

Daha önceleri ülkeyi bölmek amacıyla cinayet işleyen ve baskın yapan PKK adlı terör örgütüne karşı operasyonlar yapılırdı. Son iki yıldır PKK'ya karşı yapılan operasyonlarda bir gerileme görülürken toplumun her kesimine dalga dalga korku salan operasyonlar hız kazanmıştır. Organize suç, mafya, fuhuş, kumar, çete operasyonları derken toplumda bir büyük operasyon sendromu oluşturulmuştur.

Operasyon Fobisi Yaratmak!

Operasyonların içi, ucu ve sonu açık olması ve yıllara yayılması durumu daha da vahim kılmaktadır. "Hiç kimse dokunulmaz değildir" sözünü yetkililer söylemektedir. Dikkat edilirse; suç işleyen "hiç kimse dokunulmaz değildir" denmiyor. Bu söylemin arka planında biz istediğimiz herkese suçlu suçsuz demeden dokunuruz tehdidi vardır. Bu durum operasyonların "üzüm yemek için değil, bağcıyı dövmek için" yapıldığı yargısını halk nezdinde giderek yaygınlaştırmaktadır.

Öyle görülüyor ki, operasyonların haklı, etkili, amacına uygun ve hukuki bir zeminde yapılmış olması önemsenmemektedir. Bazıları için önemli olanın operasyonun yapılmış olmasıdır. Bu tür operasyonlar gerçekte operasyon fobisi yaratmak amacına yöneliktir. Böylece suç işleyen ya da işlemeyen hiç kimse kendisini güvende hissedemeyecektir. Gece yarısı kapısının bir biçimde, bir bahane ile çalınabileceğini düşünen herkes bırakın eylemlerini kontrol etmeyi, birbiriyle konuşmasını bile kontrol etmek zorunda kalacaktır. Böylece iktidar tarafından muhalif düşüncelerin otokontrolü yapılmış olacaktır. İnsanlar konuşma, davranış ve tutumlarını kendiliğinden kontrol edebilecek, iktidarda dikensiz gül bahçesine gelmiş olan ülkede icraatlarına muhalefetsiz devam edebilecektir. Öteden beri Türk toplumunda "büyükler en iyisini bilir" yargısı geçerliydi. Şimdilerde bu "iktidar en iyisini bilir" e dönüşmüştür. Durum bu ise Türkiye'de haksızlığa, baskıya ve kötü yönetime karşı muhalefete de ihtiyaç yoktur.

Ancak işin bir diğer yanı daha vardır. O da bu bitmek tükenmek bilmeyen operasyon ve tutuklamaların toplumsal bilinçaltını kirletmesidir. Bu durum toplumun ruh sağlığını ve kendine güven duygusunu bozmakta ve sağlıklı bir kamuoyu oluşmasını engel olmaktadır. Buna bir de basın ve televizyonlarda yapılan tartışmaların analizden daha çok, yargı yapan jüri kimliğine bürünmesi eklendiğinde, durum giderek zıvanadan çıkmaktadır. Tartışmacıların yargıç, sunucuların hâkim rolü oynadığı bu toplantılarda varsayım ve ön kabullerden hareket edilerek, her türlü savunmadan mahrum insanların itibar infazları yapılmaktadır.

Toplumun daha doğrusu muhaliflerin tepesinde demoklesin kılıcı gibi asılı duran dalgalı operasyonların olduğu yerde demokrasiden söz edilebilir mi? İfade ve düşünce özgürlüğü bir yana özel konuşmaların bile resmi makamlar tarafından çarşaf çarşaf kamu oyuna sunulduğu bir yerde "kişinin özgürlüklerinin özüne dokunulamaz!" ilkesinin bir anlamı olabilir mi? Bu tür uygulamaların olduğu bir yerde de "hukuk devleti", "bağımsız yargı" kavramlarının bir anlamı var mıdır?

Türkiye'de yaratılan bu operasyon fobisi ile muhalifler sindirilmiş ve susturulmuştur. Operasyon fobisi insanların konumu, statüsü ve masumluğunun onu haksızlığa uğramaktan koruyamayacağını öğretmiştir. Demokrasi adına durum vahimdir.

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display