“GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER” 6 EKİM 1923; İSTANBUL’UN KURTULUŞU

Yazan  05 Ekim 2019

Bugün, 6 Ekim 2019, Tarih boyunca Türkiye'nin göz bebeği olan İstanbul'un işgalden Kurtuluşu’nun 96'ncı yılını kutluyoruz. Türk Milleti’ne kutlu olsun.

İstanbul ilk çağlardan itibaren önemli konumda bulunması nedeniyle tarih boyunca milletlerin iştahını kabartan yerleşim yeri olmuştur. O yüzden, birçok ülke kendi merkezlerini bu önemli topraklara taşımak için savaşlar yapmıştır.Dünyada eşi benzeri olmayan en güzel kentlerden biri olan İstanbul,29 Mayıs 1453’de Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesi ile yeni bir çağın başlamasına yol açmıştır.Dünyanın en önemli merkezlerinden biri olan İstanbul, Avrupa ve Asya Kıtası'nın birbirlerine en yakın mesafede olduğu yerdir. Karadeniz'den, Marmara Denizi'ne geçişi sağlayan iki yakaya kurulmuştur. İstanbul Boğazı'nın doğu kıyılarında Anadolu-Asya ve batı kıyısında Trakya-Avrupa toprakları yer almaktadır. 

 

Şairlerin, yazarların, komutanların ve kralların hayranı olduğu ve sahip olmak için çabaladığı 5 asır başkentimiz olan İstanbul için Hz. Muhammet; “İstanbul bir gün elbet fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan ve onun askeri ne güzel askerdir.” Mustafa Kemal ATATÜRK; “İki büyük cihanın birleştiği yerde, Türk vatanının değeri, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği İstanbul, bütün vatandaşların kalbinde yeri olan bir şehirdir.” Fatih Sultan Mehmet; ”Ya ben İstanbul’u alırım, ya da İstanbul beni. ”Gerard De NervaI; “İstanbul eskiden beri Avrupa ve Asya’yı birleştiren büyülü ve adeta kutsal bir mühürdür. İstanbul, muhakkak dünyanın en güzel yeridir.” Yahya Kemal Beyatlı; “İstanbul, gözleri en ziyade kamaştırmış ve gönüllere en ziyade yerleşmiş bir şehirdir. Türkiye Türklerinin yeryüzünde başka bir eseri olmasaydı, tek başına yalnız bu eser şeref namına yeterdi”. Napoleon Bonaparte; “Eğer dünya tek bir devletten ibaret olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.” Petrus Gyllius; “Diğer bütün kentler ölümlüdür, ama sanırım İstanbul, insanlar var oldukça yaşayacaktır”. Rus Çarı I. Petro; ”İstanbul’a hükmeden bütün cihana hükümdar olur. Onun için, mümkün olduğu kadar İstanbul’a yaklaşmak gerekir.” Sözleri İstanbul’un önemini ve güzelliğini anlatmışlardır.

İşte; bu İstanbul’u, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İngiltere, Fransa ve İtalya’nın oluşturduğu üçlü blok aralarına aldıkları Yunanistan tarafındanfiilen işgale başlamıştır.Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerinde yer almamasına rağmen İtilaf Devletleri’nin her türlü isteklerine boyun eğilmiştir.Bu antlaşma gereği ve Boğaz’ın güvenliğini sağlamak amacıyla, 6-12 Kasım 1918’de Çanakkale Boğazı düşman savaş gemileri ile kuşatılmıştır.13 Kasım 1918’de; 22 İngiliz, 12 Fransız, 17 İtalyan, 4 Yunan gemisi ve 6 denizaltıdan oluşan 61 adet gemi ile İtilaf donanmaları Boğaz’a girerek Haydarpaşa önlerine demirlemişlerdir. 15 Kasım’da donanmadaki gemilerin sayısı 167’ye yükselmiştir. 1’nci aşamada 3500 kişilik bir işgal kuvveti değişik bölgelere yerleştirilmiş ve 7 tepeli şehir 5 yıl kan ağlamıştır.7 Şubat 1919’da, İngiliz General Edmund Henry Allenby, “İşgal Orduları Kumandanı” olarak büyük bir kinle beyaz at sırtında İstanbul’a girmiştir.

 

 

II.Mehmet’in (Fatih Sultan) 29 Mayıs 1453’de fethettiği İstanbul’u, VI. Mehmet (Vahdettin) kaybetmiştir. 1453’den I.Dünya Savaşı'nın sonuna kadar Osmanlı Devleti'nin hâkimiyetinde olan İstanbul, savaşın ardından kâğıt üzerinde ve antlaşmalarla işgal edilmiştir. İtilaf Devletleri işgali, ilk önce denizden başlamış, boğaz gemilerle abluka altına alınmış ve karaya asker çıkartılması ile süreç devam etmiştir. İşgal girişimi çok kanlı olaylara sahne olmuş,sivil, asker ve görevliler öldürülmüştür. Hükümet daireleri, kışlalar işgal edilmiş ve silahlara el konulmuştur.Bu olan olaylar karşısında padişah ve hükümet çaresizlik içerisinde seyirci kalmıştır. İmzalanan antlaşma Osmanlı Devleti'ni askeri ve siyasi yönden etkisizleştirmiş, güçsüz ve kişiliksiz bir kuklaya çevirmiştir.

Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal Paşa, 10 Kasım 1918'de Adana'dan bindiği tren düşmanın işgal ettiği 13 Kasım’da Çarşamba günü saat 12.45'te İstanbul Haydarpaşa Garı'na inmiştir.Aynı gün öğleden sonra saat 15.00'e doğru Haydarpaşa’da trenden inip,Galata rıhtımına gitmek için Fransız “Kartal” (Enterpise) istimbotuna binmiştir. Haydarpaşa rıhtımına ayak bastığında düşman gemilerinin zafer bayrakları açmış şekilde toplarını sağa sola çevirerek İstanbul limanına girdiklerini, gayri Türk azınlıkları da sevinç çığlıklarıyla karşı sahilleri çınlattığını gördüğünde çok üzülmüştür. Boğaz’daki dev boyutlu düşman zırhlılarının arasından Sirkeci'ye geçerken güvertede bir sigara yakmış, sigarasında birkaç nefes almış ve bakışlarını boğazı kaplayan çelik yığınlarının üzerinden ufka doğru çevirerek, yanındaki yaveri Cevat Abbas Bey'in duyacağı şekilde, bu görüntü için kendinden emin, "Endişelenme! Geldikleri gibi giderler" demiştir.

İşgal sürecinin ilk tohumları atılırken düşman kuvvetlerin baskısı giderek artmış ve baskılara dayanamayan padişah,21 Aralık 1918’de meclisi dağıtma kararı almıştır. Tevfik Paşa, Damat Ferit Paşa ve Ali Rıza Paşa art arda Osmanlı Hükümetlerini kurmuştur. Ancak Mustafa Kemal Paşa, kurulmuş olan Osmanlı Hükümetlerini tanımadığını beyan etmiştir. Bu durum, İstanbul’un kurtuluşu ile ilgili Ankara’nın tavrını net bir biçimde ortaya koymuştur. Ali Rıza Paşa, Anadolu’daki çalkantıyı fark etmiş ve Mustafa Kemal Paşa’yı kızdırmamak için Ankara Temsil Heyeti teklifinde bulunmuştur. Ancak bu teklifi Mustafa Kemal Paşa,Meclis-i Mebusan’ın derhal toplanması ve Sivas Kongresi’nde alınan kararların hemen tanınması ve dünyaya duyurulması şartı ile kabul etmiştir. Osmanlı Hükümeti, 12 Ocak 1920’de seçimleri yapmış, İstanbul’da ilk toplantısını icra ederek yeniden Meclis-i Mebusan’ı oluşturmuştur. 20 Ocak 1920’de Meclis-i Mebusan gizli bir toplantı yaparak Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde alınan kararları, “Misak-ı Milli” kararları olarak kabul etmiş ve bütün dünyaya duyurmuştur.

İzmir’in işgali sonrası başlayan mitingler, yükselen milli tansiyon ve Misak-ı Milli’nin, yani “Ulusal And”ın kabul edilmesi İtilaf Devletlerini korkutmuştur.Bu olaylardan endişe duyan İngilizler, İstanbul u işgal etmek üzere Sarayburnu’na asker çıkartmışlardır. Mustafa Kemal Paşa, 16 Mart 1920 İstanbul’un işgalini Manastırlı Hamdi’den saat 10.00’da gelen;“Bu sabah, Şehzadebaşı’ndaki Muzıka Karakolu’nu İngilizler basıp oradaki askerlerle çarpışarak, şimdi İstanbul’u işgal altına alıyorlar”telgrafı ile duyurmuştur. İtilaf Devletleri,Türk halkına işgali duyurmak için 16 Mart’ta telgraf ile tebliğ yayınlamıştır.Tebliğ de; İşgalin geçici olduğunu, Padişah ve Halifeliği korumak için geldiklerini belirterek, halktan verilecek kararları uymaları istenmiştir. Bu tebliğ üzerine, Mustafa Kemal Paşa;bütün Vali, Komutanlara ve Müdafaa-i Hukuk Heyetlerine yayınladığı genelge de; “İtilaf Devletleri tarafından silahlı çarpışma sonunda, İstanbul’un işgali zorla gerçekleştirilmiştir. Bu suikasttan yararlanarak hainlik düşünen birçok kimsenin milleti aldatmaya kalkışmaları muhtemeldir. Nitekim resmi bildiriler şeklinde imzasız bazı bildirilerin yayınlanmak istediğini öğreniyoruz. Yanlış hareketlere yer verilmemek ve gerçek duruma ters düşen heyecanlar yaratılmamak bakımından, bu gibi bildirilere asla değer verilmemesi gerekir. Gerçek durumu izleyen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, milleti aydınlatacaktır”sözleri ile Türk halkına işgalin kabul edilmeyeceğini belirtmiştir. Aynı gün;İtilaf ve tarafsız yabancı devletlerin Dışişleri Bakanlıkları ve Millet Meclis Başkanlıklarına, işgali protesto ettiğini içeren mesajlar göndermiştir.Manastırlı Hamdi Efendi, Mustafa Kemal Paşa’ya son çektiği telgrafta; “Harbiye telgrafhanesini İngiliz askerleri, işgal edip telgraf teli kestikleri gibi Tophane’yi işgal ediyorlar ve zırhlılardan asker çıkarılıyor. Durum ağırlaşıyor ve sabahki çarpışmada 6 şehit 15 yaralımız var” sözleri ile işgalin boyutu anlatmıştır.

İstanbul’un işgaliile Osmanlı'nın fiilen hayatiyetine son verilmiştir.Hava kuvvetleri ve teşkilatı tamamen dağıtılmış ve ortadan kaldırılmıştır.İngiliz ve Fransız hava birlikleri, Yeşilköy Tayyare İstasyonu’na yerleşmiştir. Yeşilköy'den çıkartılan Türk havacıları, Milli Mücadele’de kullanmak amacıyla kurtardıkları faal olan tayyare ve malzemelerini mavna ve kayıklar ile Maltepe İstasyonuna nakletmişlerdir. Yeşilköy Tayyare İstasyonu’ndaki 60 tayyareden faal olan 31 av, 3 eğitim/irtibat ve 11 keşif/bombardıman toplam 45 tayyare, deniz yolu ile portatif hangarlara nakledilmiştir. Tayyareler, binalara sokulamadığından deniz kıyısına istiflenmiş, getirilen malzeme, tezgâh ve eşyalar üst üste yığılmıştır. İşgal sonrası istasyon'daki havacılar, Anadolu’da yükselmekte olan harekete katılmak için büyük istek duymuş, tayyare kaçırmak amacıyla hazırlıklar yapmış ve Ankara’ya ulaştırmayı hedeflemişlerdir. Yeşilköy Tayyare Mektebi, Maltepe İstasyonu'na intikal etmiş, meydan uygun olmadığı için uçuş yapabilme olanağı olmamış ve tayyarelere bakım-onarım tam olarak yapılamamıştır. Milli Mücadele’de, İzmir'in işgali ile kaçan pilotlar ve İngilizlerin esir pilotları serbest bırakması ile 20 Rasıt-Pilot Subay, 10 Astsubay Pilot ve 10 makinist 40 kişi görev almıştır. Bnb. Latif, Yüzbaşı Fazıl ve İsmail Hakkı, Svl. Plt. Vecihi Bey Maltepe Tayyare İstasyonu’ndan Anadolu’ya geçmiş ve Milli Mücadelede etkin olarak harekâta katılmıştır.

İngilizler,16 Mart sabahı direnişi kırmak için Türklere çok sert davranmış, uykudaki askerlerimizi bile şehit etmişlerdir.İngilizler, çok sayıda asker karaya çıkarılarak ilk iş olarak Milli Savunma Bakanlığını ve bilahare, resmî daireler fiilen işgal edilmeye, karakollar basılmaya başlanmıştır. 16 Mart 1920’de,Meclis-i Mebusan basılmış ve dağıtılmış, 11 Nisan 1920’debir kez daha ve son kez resmen kapatılmıştır.Halkın seçmiş olduğu milletvekillerini yerlerde sürükleyerek götürmüş ve bazıları tutuklamışlardır. İngilizler, Milli Mücadele’yi engellemek içinmilletvekili, asker ve sivil 145 Türk aydınını tutuklayıp Akdeniz’in ortasındaki Malta adasına sürgün etmişlerdir.Sürgün edilenlerin arasında; Ziya Gökalp, Hüseyin Cahit Yalçın gibi yazar ve fikir adamları, Hüseyin Rauf Orbay ve Ali Fethi Okyar gibi milletvekilleri, Fahrettin, Cevat Çobanlı, Ali Saitve Ali Sabis Paşa, Ali Çetinkaya gibi asker ve devlet adamları yer almıştır. İngilizlerin Malta’da 3 yıla yakın tuttuğu 145 sürgünden 15’i ölmüş, 20 sürgün ise tek veya topluca kaçmayı başarmıştır. Malta sürgünleri, Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN gayretleri ile esir İngilizlere karşılık takas edilerek kurtarılmıştır.

İstanbul’un Kurtuluşuna giden süreç, 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN Samsun’a çıkması ile Milli Mücadele’de, çeşitli cephelerde verilen zorlu savaşlar sonundaki zaferler ile başlamıştır. İstanbul’un 16 Mart 1920’de İtilâf Devletleri tarafından işgali, Millî Mücadele’nin bir dönüm noktasını oluşturmuştur.Milli Mücadele’nin zaferle bitmesinden sonra 9 Eylül 1922’de İzmir ve 18 Eylül 1922’de Batı Anadolu işgalden kurtarılmıştır. Türk Ordusu’nun İzmir’e girmesinden sonra Fahrettin Paşa komutasındaki 5.Süvari Kolordusu İtilaf Devletleri kontrolündeki tarafsız bölgeye doğru ilerlemeye başlamıştır. Bunun üzerine Müttefik kuvvetlerde bulunan Fransız ve İtalyan birlikleri derhal geri çekilmiştir. İngiltere, Ankara Hükümeti ile anlaşma yolları aramaya başlamıştır. Ancak, Ankara Hükümeti İstanbul ve Çanakkale boğazlarının denetimini istemiştir. İngiltere Başbakanı Lloyd George, bu istekleri reddetmiş ve birliklere savaş pozisyonu alması emrini vermiştir. Türk birlikleri, İngiliz direnişi ile karşılaşmadan tarafsız bölgeye girerek Çanakkale Boğazı’na doğru ilerlemeye başlamıştır. Türklerle savaşılmasını istemeyen Winston Churchill’in başını çektiği bir grup bakan istifa etmiştir.