Biyopolitik Kontrol

Mekânı dış politikanın belirleyici unsurlarından biri olarak ele almak ve coğrafyadan devlete dönük stratejik bakış ile klasik veya determinist jeopolitik analizler yapmak, insanlığın kaderini belirleme gücünü ellerine geçirmeye çalışan ölümlü tanrıların ya da nebülözdeki çekirdek kitlenin, söylemsel ve eylemsel ‘Tasarı’larını çözümlemede yetersiz kalmaktadır.

Borçlandırma ve yoksullaştırma yöntemleri ile binlerce yılın üretici kitleleri ve medeniyetin lokomotifi olan çiftçi aileler bugün açlık sınırının altında, göçmen kamplarında veya şehir varoşlarında yaşamaya mahkûm edilmektedir. Toprakları ulus-üstü şirketlerce gasp edilmekte, su havzaları ticarileşmektedir. Şehirde yaşayan büyük kitlelerin kültürleri ile uyumlu sağlıklı gıdalara ulaşım hakkı ellerinden alınırken, insanlık kısırlaşma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu tahakküm ilişkisi eleştirel jeopolitik yaklaşımla ele alınmaktadır.

Eleştirel Jeopolitik ve Biyopolitik

Jeopolitik, yeni Webster sözlüğünde, “Coğrafya, doğal kaynaklar, sınaî gelişme ve siyasi gücü kapsayan coğrafyanın ve güç politikalarının, uluslararası ilişkiler kapsamında inceleme metodu”[1]olarak tanımlanmaktadır. Robert Cox[2] gibi dünya resmine eleştirel bakan analistler, hegemonyanın devlet değil çıkar birliği oluşturmuş sınıflar düzeyinde sürdüğünü ve devletin araçsallaştığını işaret etmekte ve bu grubu Nebülöz (Nébuleuse) olarak adlandırmaktadırlar.[3] Kurumlar hegemonyanın oluşumunda çevre ülkelerinin elitlerini sisteme çekme ve hegemonya karşıtı fikirlerin gelişimini engelleme rolü oynamaktadırlar.[4] “Devlet” olarak okuma esasen hegemon çekirdeği işaret etmektedir.

Eleştirel jeopolitiğin araştırma alanı; söylemsel yapılar ve yapısökümlerinin tartışılması, dünya genelinde jeopolitik konstellâsyonların/işlevsel alt birimlerin aynı şekilde çatışmaların, yerel veya bölgesel düzeyde ele alınmasıdır.[5]. Heinz Nissel “Eleştirel jeopolitiğin en önemli vazifesini jeopolitik “Tasarılar”ın (Leitbilder) incelenmesi olarak ele almaktadır. Tasarı/Rehber birçok sahada ve safhada şekillendirmeyi içeren Jeopolitik Tassavvurlar’ın ulaşmayı hedefledikleri son resim, siyasi karar alıcıların derinliğine şekillendirdikleri eylemlerdir.

“Hayat artık iktidarın bir nesnesi haline gelmiştir”.[6] Biyo-iktidar hayat üzerindeki iktidarı temsil etmektedir ve bu iktidarın en önemli işlevi hayatı yönetmek, nüfusu kontrol etmek olarak şekillenmektedir. Kapitalizmin bu denli gelişimi de biyo-iktidarın disiplinci bir denetimle, bir dizi amaca ulaşmak için kendisine gereken uysal bedenler yaratmış olmasına bağlanmaktadır.[7] O halde biyo-iktidar, iktidar konusunda asıl meseleyi bizatihi hayatın üretimi ve yeniden üretimi olduğu bir durum olarak ele almaktadır..[8] Postmodern çağ girişinde biyo-iktidar ulus üstü bir yapıya dönüşmüş olup yeni kontrol mekanizmaları üretmektedir. Üretilen bu mekanizmalar “bios”u jeo-iktidarın hem öznesi hem nesnesi haline getirmektedir.

Yerkürenin yeniden şekillendirilmesi ve düzenlenmesi (Weltordnung) gezegenin çevreyle ilgili kritik eşiğine ulaşmış olmasıyla diğer dönemlerden oldukça farklılaşmaktadır. Hâkimiyet ve kontrol vasıtası ya da güç için kaynaklara sahip olmak ile “çıplak hayat” (zoê) gerekliliği için sahip olmak arasındaki sınır silikleşmektedir. Çıplak hayat bütün canlı varlıkların ortak özelliği olan yaşama/canlılık olgusunu ifade etmektedir.[9] Foucault modern çağın eşiğinde doğal hayatın devlet iktidarının mekanizma ve hesaplarına dâhil edilmeye başlandığını ve bu yolla siyasetin de biyosiyasete dönüştüğünü ifade ederken. Agamben, siyasetin bugüne dek eşi benzeri görülmemiş derecede totaliterleşmesini mümkün kılan şeyin de çağımızda siyasetin tamamen biyosiyasete dönüşmesi.[10] olduğunu ileri sürmektedir.

Küreselleşmenin tahakküm mücadelesi jeopolitiğin iki çekirdek alanında ve esasen jeokültürel bölünmeler üzerinden gerçekleşmektedir. Jeopolitiğin, enerji jeopolitiği gibi bir Tasarı alanını oluşturan biyopolitik, biyo-teknolojiden öjenik teknolojilere varan araçları ile varoluşa hükmetme rolüne soyunmuş ölümlü tanrıların bu yüzyılın en tehlikeli mücadele alanını işaret etmektedir.

Gıda ve Enerji Yeterliliği

Dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük sorun insanların doğal kaynakları gittikçe daha çok kullanmaları ve tüketmeleridir. İnsanlığın doğal kaynakları tüketme hızı, doğanın kendini yenileme hızının %50 üzerine geçmiş durumdadır[11]. Ancak tüketimde bölgeler/toplumlar arasındaki asimetri ve asimetrinin sürdürülebilmesi, bazı ülkelerin kontrol altına alınmasını, kaynaklara erişim ve gelişmelerinin engellenmesini, nüfus artışının gezegene getireceği ek yükün sınırlandırılmasını gerekmektedir ki konu itibarıyla jeopolitik kontrol kapsamlıdır.

Dünya genelinde enerji kaynakları insanlık için yeterli miktarda mevcuttur. Genel olarak bakıldığında 2011 yılı itibarıyla üretilen birincil enerji miktarı 13.202 mtoe[12] olup tüketim 13.113 mtoe dur. Kişi başına düşen enerji üretimi 1.88 toe dir. 2012 yılı itibarıyla ham petrol ve doğal gaz üretimleri tüketimden fazla vermektedir.[13] Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından yayınlanan “Dünya Enerji Görünümü 2012” raporuna göre iklim değişikliğinin tehlikeli sonuçlarından korunmak için bilinen fosil yakıtı rezervlerinin üçte ikisinin yeraltında bırakılması[14] gerekirken tüketim kapitalizminin artan kaynak ihtiyacı sınır tanımamaktadır

Hayatın çekirdeğinde bulunan “gıda” halen insanlığa yeterli düzeydedir. Bugün dünya genelinde 12 milyar kişiye yetecek gıda maddesi üretilmektedir.[15].Bununla bağlantılı olarak, Uluslararası Hububat Konseyinin (IGC) araştırmalarına göre, küresel buğday üretiminde rekor yükseliş yaşanmaktadır.[16]. Sorun “kontrolün” aşılıp kaynaklara ulaşılmasında, borsalardaki spekülatif fiyatlandırmalar veya arz kısıtlamalarında yatmaktadır. Gıdaya ulaşım hakkı temel insan hakları içerisinde yer alırken gıda egemenliği özel şirketlerin eline geçmekte,[17] Kissinger’e atfedilen “gıdayı kontrol eden insanlığı kontrol eder” deyişi adım adım gerçekleşmektedir.

Bugün dünyaya yönelik en önemli diğer bir sorun su yetersizliği ve havza kirliliğidir. Ancak BM Genel Kurulu eski başkanlarından olan Jan Eliasson, dünyadaki su sorununun su kaynaklarının kıtlığından dolayı değil, kötü yönetilmesinden kaynaklandığına dikkat çekmektedir.[18]

Gıda ve Su Egemenliği, Nüfus Kontrolü

Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan insanlar, Hindistan’da yaşayanlara göre kişi başına yaklaşık dokuz kat fazla doğal kaynak kullanmaktadır. Dünyadaki herkes bir Kuzey Amerikalı kadar tüketse dört, bir Avrupalı kadar tüketse üç, Türkiye'de yaşayan bir kişi kadar tüketse bir buçuk gezegene ihtiyaç vardır.[19] Genetik devrim-yeşil devrim başlıkları altında Dünya’da açlığı giderme propagandası, örtülü olarak ve bazen açıktan, on bin yılı aşkın süredir insanlığın ortak malı olan tohumları şirketlerin malı haline getirmiştir.[20] Dünya çiftçileri ulus-üstü bir düzine kadar şirketin kontrolü altına sokulmaktadır.[21] GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) tohum kullanımı sonucunda verim düşüşü ve artan maliyetlerden borçlarını ödeyemeyerek intihar eden Hintli çiftçi sayısının 2002-2008 yılları arasında 125.000’e ulaştığı, Hindistan Tarım Bakanlığı’nın resmi verilerine göre her ay 1000 çiftçinin intihar ettiği belirtilmektedir.[22] Dünya’da GDO’lu üretim yapılan alanlar 2013 yılı itibarıyla 100 katına çıkmıştır.[23]

1996 yılında yapılan Dünya Gıda Zirvesi’nde “Gıda Güvenliği” tanımı "eğer bir nüfusun her zaman fiziki, sosyal ve iktisadi olarak gıdaya ulaşımı varsa, eğer bu gıda beslenme-bilimleri açısından miktar, çeşit ve kalite açısından uygunsa ve uygun bir kültür tarafından onaylanıyorsa gıda güvenliği söz konusudur” şeklinde kabul görmüştür. Bu gün Dünya genelinde 852 milyon insan yetersiz beslenmektedir. Bugün Dünya genelinde 12 milyar kişiye yetecek gıda maddesi üretilirken, açlık bugün ne teknik ne de yetersizlik sorunudur.[24] Bu konuda dikkat çekici husus yetersiz beslenen nüfusun yarısını küçük çiftçi aileler (asırlardır üretici olan kesim) oluşturmaktadır. Diğerleri %20 vatansızlar, %29 kentliler, %10 orman köylüleri, balıkçılar ve göçebelerdir.

Svalbard Küresel Tohum Deposu'nun[25] finansmanı incelemeleri başta Rockefeller ailesinin kurmuş olduğu vakıf ve örgütler üzerinde dikkat toplamıştır. Birçok küresel şirketle işbirliği halinde NGO’lar ve araştırma merkezleri üzerinden yayılan Rockefeller grubunun, “CGIAR[26] projesi mercek altına alınmaktadır. “Rockefeller Vakfı’nın onlarca yıllık stratejisinin bir parçası olarak bilimi öjenik’in[27] hizmetine sunmakla suçlanmaktadır.[28] Titizlikle planlanmış bir strateji izleyen bu yapılanma 1972 yılında ilk Birleşmiş Milletler-Uluslararası Çevre Konferansını da düzenlemiş eylemlerini perdelemiştir.

John D. Rockefeller tarafından azgelişmiş ülkelerde nüfus artışını engellemek amacıyla 1952'de kurulan New York merkezli Nüfus Konseyi (Population Council) aile planlaması faaliyeti örtüsünde gelişmekte olan ülkelerde kısırlık faaliyetleri yürütmekle suçlanmaktadır[29]. Joseph Brewda, bu yapılanmayı “Gıda Kontrol Soykırımı” uygulamakla suçlamaktadır.[30] Azgelişmiş ülkelerde nüfus değişik yöntemlerle kontrol altına alınmaya çalışılmakta, gıda üretimini ve dağıtımında inisiyatifin ele geçirilmesi suretiyle insanlık ve değişik canlı formları üzerinde (bios) karar alma gücü özelleştirilmekte, bu yönde siyasal, ekonomik ve hatta askeri baskı kurulmakta[31] akademik araştırmalar engellenmektedir[32]. Bir yanda tohum ticareti ve piyasalara girişi ile ilgili, diğer yanda tohumların fikri mülkiyeti (TRIPS) ile ilgili birbirini tamamlayıcı baskıcı ve kısıtlayıcı yasal düzenlemeler yapılmaktadır.[33]

Tarımda standardizasyon, tohum üretiminin kontrol altına alınması, Dünya Bankası yapısal düzenleme kredileri ile kabul ettirilen teşvik uygulamalarının kısıtlanması sonucunda vahim bir hal almıştır. Kaynaklara ulaşım kısıtlanmaksızın bolluk kontrol edilemez. Gıda kontrolü üzerinde manipülasyonlar geliştiren örgütlerin başında Genetik Gıda üretim firmaları gelmektedir.[34]

Uluslararası Tohum Federasyonu (ISF) 2011 yılı tohum raporunda 9,9 milyar dolar değerinde olan Dünya tohum ihracatında, önde gelen ülkelerin sırasıyla Fransa (1,6 milyar dolar), Hollanda (1,5 milyar dolar) ve ABD (1,4 milyar dolar) olduğu belirtilmiştir. Şirketleşmiş medya, demokrasinin “aleniyet” ilkesinin yüklenicisi olması gereken noktada “ticaretin yanında yer almakta”[35] kamu bilgilendirilerek konu kapsamlı olarak tartışılamamaktadır.

Arazi Soygunu (Landgrabbing)

Biyogüvenlik kapsamında azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri ve insan varlığını tehdit eden diğer bir olay “Yeni Kolonicilik” ve “Arazi Soygunu” (Landgrabbing) yarışı olarak kendisini göstermektedir. 2007 yılından itibaren, bankalar, yatırım fonları ve ortaklıkları ile aynı zamanda dev bir kamulaştırma dalgası güney yarım kürede yüz milyonlarca küçük çiftçi, balıkçı ve hayvan yetiştiricisini geçim kaynaklarından yoksun bırakarak önemli bir insan kitlesini kamplarda yardım ile yaşar hale getirmiştir.

2008 Finansal krizini takip eden dönemde, sadece Ekim 2008 ve Haziran 2009 arasında Dünya genelinde en az 47 milyon hektar toprak alan bu gücün kontrolüne girmiştir. Bu toprakların yaklaşık %75'i Afrika da yer almaktadır ve bu durum kıtanın en az 23 ülkesinde cereyan etmektedir. Çatışma sürecinin merkezinde büyük orman sahalarının ticari ziraata uygun tarım, mera alanlarına dönüştürülmesi de bulunmaktadır. Bu duruma direnen çiftçilerin sesleri fazla duyulmazken,[36] Avrupa’nın terör gerekçeli müdahale potansiyeli daha fazla konu edilmektedir. Raúl Zibechi anayasal olarak “toprak satılamama kararının kaldırılmasını müteakip son 30 yıl içerisinde sadece Latin Amerika’da 5000 adet 25 milyon hektar arazi ve üzerinde kurulu 5000 yerel birimin elden çıktığını belirtmektedir.”[37].

Halen Fransız Kuvvetlerinin denetimi altına sokulmuş olan Mali Yönetimi, Dünya Bankası ve diğer finans kuruluşlarının baskısı ile 2003 yılından 2011 yılına kadar 540 bin hektar alanı satmak zorunda kalmış 370 bin hektar alanın sözleşmesi tamamlanmıştır. Mali genelinde 2,5 milyon hektar alan satışa zorlanmaktadır.[38] Oakland Enstitüsü, “Wall Street Kurtları”nın “önümüzdeki iki yıl içinde 400 milyon hektar tarım arazisini satın almak için hazırlık yaptıklarını”[39] öne sürmektedir.

International Food Policy Research Institute 2006-2009 verilerine göre Ukrayna tarım arazileri Landgrabbing hedefindedir. 2008 yılı itibarıyla Libya 250 bin hektar alan satın almıştır. 2009 yılında ABD Merkezli Morgan ve Stanley firması 40 bin hektar alan satın alırken, İngiliz Landkom 100 bin hektar alan kiralamıştır[40] (IFPRI, 2009). Kırım’da da yeni yönetim tahsis ve özelleştirmeleri durduruştur[41].

21. Yüzyılda Homo Sacer

Agamben’in Yahudi soykırımını örnekleyerek tanımladığı egemenlik alanı “cinayet işlemeksizin ve kurban etmeksizin, adam öldürmenin meşru olduğu alandır”.[42] Bugün çıplak hayatlarının biyolojik metaaya indirgenmiş olduğu Sincan, Myanmar, Filistin, Orta Afrika, Suriye vb. Müslümanlarını örneğe dahil etmek gerekmektedir.  Nitekim Simon Critchley’in vurguladığı, Amerikan yüzyılı yaratmanın bir yolu olarak şer ekseni ile iyilik güçleri arasındaki kıyametçi çatışma kalıbına başvurulmasını (neoliberal Binyılcılık) ve Batı’nın “siyasal” kavramında Binyılcı düşünüşün dönemsel olarak Deccal ilan ettiği Müslümanların[43] durumunu birleştirdiğimizde, 21. yüzyılın homo sacer’i[44] olarak büyük oranda Müslümanlar ortaya çıkmaktadır. Totaliter rejimler açısından ise stratejik mülahazalar dışında herhangi bir teolojik gerekçeye de ihtiyaç yoktur.

Türkiye’de Gelişen Resim

Türkiye’de kısırlık oranı şiddetli bir hızla artmaktadır. Neoliberal politikaların önünü açtığı arazi talanı, su havzalarının ve tohum üretiminin özelleştirilmesi ve özgün neslin tükenmesi gündelik siyasal çatışmaların perdelemesi arkasında sürmektedir. G. Agamben “kan dökmeden öldürme” yetkisinin Roma Hukuku’nda bir hane reisi olması sıfatıyla “baba”ya tanınan yetki olarak ortaya çıktığını ifade etmekte, “baba, oğlu kendisinin eseri olduğundan dolayı oğlunun hayatı ve ölümü üzerinde yetki sahibi” olduğunu belirtmektedir. “Baba hukuku” ile “egemen hukuku” arasındaki sicilin birbiriyle sıkı bağlantısının her çağda “halkın babası” lakabının egemen soy kütüğüne işaret ettiğini vurgulamaktadır.[45] Devlet Baba figürünü benimsemiş toplumlarda halkın bedeni, eylemi ve düşünceleri üzerindeki kontrol olağan addedilmekte, kitlenin büyük oranında sorgulanmamaktadır. Toplumsal algı alanında devlet olgusu liderin şahsında cisimleşmektedir.

Türkiye’de Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar yabancılara tarım arazisi satışının önünü açan 18 Mayıs 2012 tarihli 6302 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinin ardından 6 ayda 6 milyon metrekareye yakın tarım arazisinin yabancılara satıldığı belirtilmiştir.[46] Ortaklarının tamamı veya büyük bir bölümü yabancı olan şirketler için tarım arazisi ve tarım dışı arazi alım sınırlaması da kalkmıştır.

2012 yılı itibarıyla bir önceki yıla nazaran Türkiye’nin tohum ihalatı % 248,5 oranında artarak 183,2 milyon dolara ulaşmıştır. İthalattaki en büyük pay sebze tohumlarındadır (% 66.9)[47] Türkiye’de hibrit tohum üretimin %100’ü özel sektör tarafından yapılmaktadır. Tohumluğu üretilen çeşitlerin çoğunluğu yabancı orijinlidir.[48] Hibrit karakterli ve yabancı tohumların insan sağlığına zararları ciddi ölçüde dile getirilmekte[49], yerel tohum nesli kaybolmaktadır.[50] Eski Tarım Bakanı Mehdi Eker GDO’lu ürün ithalatını yasaklayamama sebeplerini ise küresel yapılara bağlamıştır. Mehdi Eker, bunun için bütün ticari yapımızın gözden geçirmek zorunda kalınacağını belitmiştir.[51] Obama yönetiminin GDO ürünleri kabulü için başta Türkiye olmak üzere Ukrayna ve Rusya üzerinde büyük baskı kurduğu ifade edilmektedir.[52].

2011 yılı verilerine göre hibrit ayçiçeği, hibrit mısır, patates, soya, pamuk ve sebze tohumluğu üretiminin neredeyse tamamını özel sektör üretmektedir[53]. Yerel tohumların satışı yasal olarak yasaklanmıştır. 2012 yılında yaşanan 70 milyar $ düzeyindeki ithalat patlamasının 16 milyar $’lık kısmı tarım ürünlerinden oluşmaktadır.[54] 2010 yılında kentsel alanlarda yaşayanların oranı %75,’lere yükselirken kırsal alanlarda yaşayanların sayısı %20’lere düşmüştür.[55]

Halkın su kullanım hakkı elinden alınmaya çalışılır hale gelmiştir. Elektrik üretmek için 49 yıllığına özel şirketlere verilen bu "HES"leri alan firmalar, sadece sudan elde edilen enerji kullanım hakkını değil, bulundukları bölgelerdeki madencilik, tarım ve suyun tüm kullanım haklarını da ellerine almak istemektedirler.[56] Ülkelerin, bulanıklaşarak gelişmekte olan yeni tehdit ortamında, biyolojik servet ve varlığını güvenlik altına alması, yani biyo-güvenliğini sağlaması, yüksek strateji kapsamında toplumsal menfaatlere göre yapılandırılmak zorundadır. İnsanlık metalaştırılarak biyolojik değere indirgenmektedir.

Sonuç

Dünyada insanlığın refah ve sağlıklı yaşamını sürdürebilmesi için genel veriler itibarıyla gıda ve enerji kıtlığı bulunmamaktadır. Sorun bolluğu kıtlığa dönüştüren asimetrik kontrol mekanizmalarında yatmaktadır. Bu noktadan tahlille kontrolün sağlanması için ülkelerin yapısal ve kurumsal kontrolü kitlelerin yaşamını kontrolde temel öğeleri oluşturmaktadır. Siyasi coğrafya üzerinde sürdürülen güç ve hâkimiyet mücadelesi yaşam formlarının kontrolü ile kestirme sonuca ulaşma çabasındadır.

Türkiye’de ekonomik güvenlik açığını ve cari açığı gidermede bir araç olarak görülen uygulamalar ile kişisel ve grupsal çıkar hesaplarının sonucu olarak algılanabilecek siyasi kararlar toplumun büyük kesiminin görüşünü perdeleyen Baba figürü engellemesi ve keskin siyasi kutuplaşma nedeniyle sorgulanmamaktadır. Jeopolitik Tasarı’nın biyopolitik yoldan gerçekleştirilmesi savaşmaksızın esareti sağlamakta, nesilleri tehlikeye sürüklemektedir. Türkiye esir alınmış Afrika ülkeleri ile aynı düzleme getirilmemelidir. Jeopolitik ve strateji, doğaçlama kararları kaldırmamaktadır. Jeopolitik kontrolün bir alt ancak başat dalı haline gelmekte olan küresel biyopolitik, bu unsurların en tehlikelisi olarak yalnız ülkemizi değil tüm canlı organizmalarını tehdit etmekle beraber vatanın her bir karış toprağının terki için vatandaş kanından tasarruf sağlamıştır.

 


[1]International Webster’s Comprehensive Dictionary, ed. S. Stephenson Smith, Trident Press International, 2003, s.529.

[2]Burcu Bostanoğlu ve Akif Okur, Uluslararası ilişkilerde Eleştirel Kuram (2 b.). Ankara: İmge.2009, s. 84.

[3] Nébuleuse (Nebülöz), Dünya ekonomi politiğini ve düzenleme biçimini belirler, politikanın şekillendirilmesinde etkindir. Nebülöz içerisinde; uluslararası şirketlerin yönetici kadroları, ulusal temelli büyük işletmelerle sanayi gruplarını kontrol edenler ve mahalli temelli küçük kapitalistler yer almaktadır. (Robert Cox ve Michael G. SchechterThe Politikal Economy of a Plural Word, Routledge 2002).

[4]Robert W. Cox, Structural Issues of Global Governance: Implications for Europe. S. Gill içinde, Gramsci, Historical Materialism and International Relations. Cambridge and Victoria, Cambridge University Press 1993, s.62.

[5] Heinz Nissel, Kritische Geopolitik, ÖMZ - Österreichische Militärische Zeitschrift, Landes-verteidigungsakademie-Wien 2010/1, s.11-21.

[6] Michel Foucault, "Les mailles du pouvoir", Diets et écrits (Cilt 4). Paris: Gallimard,s.194 aktaran Hard ve Negri, 2012. s. 45.

[7] Giorgio Agamben, ,Kutsal İnsan, Egemen İktidar ve Çıplak Hayat Çev. İ. Türkmen, (2 b.). İstanbul: Ayrıntı, 2013, s. 12.

[8] Michael Hard ve Antonio Negri, İmparatorluk, Çev. A. Yılmaz, (7 b.). İstanbul, Ayrıntı,2012, s. 45.

[9] Giorgio Agamben, ,Kutsal İnsan, Egemen İktidar ve Çıplak Hayat Çev. İ. Türkmen, (2 b.). İstanbul: Ayrıntı, 2013, s. 9.

[10] Ibid, s.17, 145

[11] WWF Türkiye. (2013). http://www.wwf.org.tr/ne_yapiyoruz/ayak_izinin_azaltilmasi/. (03.03.2013), s.6.

[12] Mtoe: Milyon ton petrol eşdeğeri. Toe ton petrol eşdeğeri.

[13] International Energy Agency (IEA), Key World Energy Statistics -2013, Paris, s. 33, 48.

[14] WWF Türkiye, 2013.

[15] DEZA Glossar, Schweizerische Eidgenossenschaft. Eidgenössisches Departement für auswärtige Angelegenheiten, Direktion für Entwicklung und Zusammenarbeit,http://www.deza.admin.ch/ glossary_popup.php?itemID=178653&langID=6, (13.02.2014)

[16] Hürriyet Gazetesi, Hububat üretimi 2 milyar tona, buğday rekora gidiyor, 06.03.2014, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/tarim/25950852.asp (10.03.2014).

[17] Anne Schweigler, Monopol und Elend, 23.01.2014, http://www.welt-ernaehrung.de/2014/02/06/ monopol-und-elend- gastbeitrag/ (24.02.2014).

[18] Jan Eliasson, Dünya "Su" İçin Birarada, 23.08.2011, http://www.enerjihaber.com/dunya_su_icin_ birarada-26-haber-245.html, (12.01.2013).

[19] WWF Türkiye. (2013). http://www.wwf.org.tr/ne_yapiyoruz/ayak_izinin_azaltilmasi/. (03.03.2013), s.6

[20] Kenan Demirkol, GDO Çağdaş Esaret, (2. b) İstanbul: Kaynak 2011, s. 94, 111.

[21] Richard Freeman, Control by the Food Cartel Companies: 08.12.1995. http://www.larouchepub.com/ other/1995/2249_cartel_companies.html. (04 12, 2013)

[22] Andrew Malone, The GM genocide: Thousands of Indian farmers are committing suicide after using genetically modified crops. 03 11, 2013 http://www.globalresearch.ca/the-gm-genocide-thousands-of-indian-farmers-are-committing-suicide-after-using-genetically-modified-crops/10829 (11.11.2013)

[23] Haber 7. GDO'lu üretim alanları 100 katına çıktı. (24.07.2013). http://ekonomi.haber7.com /sektorler/haber/1053958-gdolu-uretim-alanlari-100-katina-cikti. (01.10.2014).

[24] DEZA Glossar, Schweizerische Eidgenossenschaft. Eidgenössisches Departement für auswärtige Angelegenheiten, Direktion für Entwicklung und Zusammenarbeit,http://www.deza.admin.ch/glossary_popup. php?itemID=178653&langID=6  (13.02.2014).

[25]Global Crop Diversity Trust (GCDT- Küresel Hasat Çeşitliliği Örgütü) aracılığıyla işletilen Norveç’in kuzeyindeki Spitsbergen adasında "Svalbard Küresel Tohum Deposu" adı verilen ambar. Dünyanın dört bir yanından yaklaşık 3 milyon farklı tohum donmuş bir dağın 130 metre altına inşa edilen ambarda özel ambalajlarda saklanıyor. http://www.engdahl.oilgeopolitics.net/Auf_Deutsch/Saatgutbank_des_Bill_Gates_ in_/saatgutbank des bill_gates_in_.HTM (11.12.2013)

[26] CGIAR Uluslararası Ziraat Araştırmaları Danışma Grubu (Consultative Group of International Agricultural Research,)

[27] Öjenik, ilk kullanımı Eflatun'a kadar gitse de, modern anlamıyla ilk olarak Sir Francis Galton tarafından ortaya atılmış, sağlıksız ceninleri ayırıp, sağlıklı ceninler yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı bir toplumsal akım veya toplumsal felsefedir.

[28] F. William Engdahl, “Doomsday Seed Vault” in the Arctic-Bill Gates, Rockefeller and the GMO giants know something we don’t, 04.12.2007, http://www.globalresearch.ca/doomsday-seed-vault-in-the-arctic-2/23503 , (12.01.2014)

[29] 1975 yılında Türkiye'de yaklaşık yüzde 2 olan kısırlık; 2004'de yüzde 10, 2005'de yüzde 15 2009'da yüzde 25'ler civarına yükselmiştir. Yine, 1970’li yıllarda Türk erkeklerinde 1mm3 te 125 milyon dolayında olan sperm sayısı, 2010’lara gelindiğinde 5 kat azalarak 20-25 milyona gerilemiştir.http://www.kalem.org.tr .

[30] Joseph Brewda, Kissinger's 1974 Plan for Food Control Genocide. Executive Intelligence Review. 12.08.1995,  http://www.larouchepub.com/other/1995/2249_ kissinger_food.html. (01.02.2014).

[31] Coalition Provisional Authority: (Irak İşgali sonrasında kurulan Geçici Koalisyon Otoritesi) Irak yasalarını değiştiren-Lahey Konvansiyon ile yasaklanmış bir uygulamadır- 100 maddelik direktifin 81. maddesi ile Iraklı çiftçilerin tohumu saklaması yasaklanmış, patentli tohum kullanma zorunluluğu getirilmiştir. Genetiği Değiştirilmiş (GD) bitkiler için zarar gören çevre ya da canlılar için herhangi bir tazminat davası açılamayacaktır. (Demirkol, 2011, s. 130)

[32] Bakınız; http://info.kopp-verlag.de/hintergruende/enthuellungen/f-william-engdahl/wissenschaftliche-fachzeitschrift-buckelt-vor-monsanto-zieht-kritische-studie-zurueck.html , ayrıca K. Demirkol, 2011, s. 188-213. Türkiye’de soyanın üretiminin çöküşü için bkz. http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,10002191/19.05.2010 M. Bayraktar.(11.01.2014).

[33] Schweigler, 2014.

[34] Merry M. Baker. Who Is Responsible for the World Food Shortage. Executive Intelligence Review 08.12.1995, http://www.larouchepub.com/other/1995/2249_food_intro.html(10.01.2014)

[35] The Thistle Editör Yazısı, June/July 2001, Continuing the Green Revolution: The corporate assault on the security of the global food supply, http://www.mit.edu/~thistle/v13/4/food.html(12.02.2013).

[36] Olaf Bernau, Landgrabbing: Neokolonialer Landraub in Afrika. Der globale Widerstand wächst, 02.05.2012, http://www.forumcivique.org/de/artikel/landgrabbing-neokolonialer-landraub-afrikader-globale-widerstand-w%C3%A4chst (11.02.2014).

[37] Raúl Zibechi, Territorien des Widerstands. Eine politische Kartografie der urbanen Peripherien Lateinamerikas, Assoziation A Berlin 2011, aktaran Olaf Bernau, Der globale Widerstand wächst ,ak-analyse & kritik-zeitung für linke Debatte und Praxis / Nr. 569 /17.2.2012.

[38] Bernau, 2012.

[39] Oakland Enstitüsü, Press Release: Wall Street Banks Eye American Farmland, Threaten Future of U.S. Agriculture,18.02.2014, http://www.oaklandinstitute.org/press-release-wall-street-banks-eye-american-farmland-threaten-future-us-agriculture (10.03.2014).

[40] IFPRI Policy Brief, 13.04.2009, http://www.ifpri.org/sites/default/files/publications/bp013all.pdf (12.02.1014).

[42] Agamben, 2013, s. 48, 140.

[43] Critchley, S. İmansızların İmanı, Siyasal Teoloji Deneyler, çev. E. Ünal, İstanbul: Metis 2013, s. 122, 123, 128.

[44] Öldürülebilen ama kurban edilemeyen insan. (Agamben, 2013, s. 17.

[45] Agamben, 2013, 109-110

[46] Erdoğan Bayraktar, Yabancılara 6 ayda 6 milyon metrekare Tarım Arazisi Satıldı, 12.12.2012, http://t24.com.tr/haber/yabancilara-6-ayda-6-milyon-metrekare-tarim-arazisi-satildi/219537 (11.02.2014).

[47] TEB Türkiye Ekonomi Bakanlığı, Tohumculuk, 2013, http://www.ibp.gov.tr/pg/sektorpdf/tarim/ tohumculuk.pdf  (21.02.2014), s.1, 2.

[48] Hüseyin Velioğlu ve diğerleri. Ülkemizde Tohumculuk Sektörünün Durumu ve Bakanlık Uygulamaları. Ç. Üniversiteleri (Dü.), Türkiye II. Tohumculuk Kongresi içinde (s. 10-15). Adana: Çukurova Üniversiteleri Rektörlüğü.2005.

[49] Ahmet Maranki, ve diğerleri  Hibrit Tohumlar Hakkında Ne Dediler? 14.02.2011, http://www.maranki.com/873_Hibrit-Tohumlar-Hakkinda-Ne-Dediler-.html. (20.04.2013)

[50] Ntvmsnbc, Tohum yoksa gelecek de yok, Anadolu özgü yerel tohum çeşitliliğimiz yok oluyor, 17.10.2012, http://www.ntvmsnbc.com/id/25363257/ (21.01.2014).

[51] Mehdi Eker, Yapımcı M. Ali Önel (Deşifre programı içinde), A Haber,14.02.2012, http://www.ahaber.com.tr/Ekonomi/2012/04/14/desifrede-tansiyonu-yuksek-tartisma (11.02.2014)

[52] William Engdahl,  GMO Crop Catastrophe in USA a lesson for World, 18.08.2010, http://www.engdahl.oilgeopolitics.net/GMO/GMO_Crop/gmo_crop.html (12.01.2013)

[53] TEB, 2013.

[54] Mustafa Kaymakçı, Panel: Yerel Tohumların Önemi, 29.09.2013 http://haber.sol.org.tr/ekonomi/kuresel-isgale-karsi-yerel-direnis-haberi-80332  (21.02.2014).

[55] Kemal Demir ve Suat Çabuk, Türkiye'de Metropoliten Kentlerin Nüfus Gelişimi, Erciyeş Üni. SBE Dergisi C. 1, 2010, ss: 193-215, s. 204

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display