×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116



Ben Dalgama Bakarım

Yazan  25 Eylül 2008
MUSTAFA ASLAN - Onuncusunu gördüğüm, sonunda sonuncusunu da göreceğim bu sûni dalgalarla dalgamı geçmeye devam edeceğim!

Büyük bir naylon leğende, elle karıştırılarak oluşturulmaya çalışılan bu dalgalar, ancak üzerinden atlarsak paçalarımızı ıslatabilir!...

Bu sûni dalgayla ve bu dalgaların yapımcılarıyla dalga geçmeye o kadar hakkım var ki!... Muhteşem Türk Atatürk'ün; bizden önce babalarımıza, babalarımızdan sonra bize, bizden sonra da bizim çocuklarımıza yani her kuşağın Türk Gençliği'ne vasiyetleri diye algıladığım iki söylevinden biri olan "Bursa Nutku"nu, unutmayan her Türk de, bu dalgalarla dalga geçer. İşte o vasiyet:

"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, "Demek adâlet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek." Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki; "Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir." İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği..."

Lütfen okuduktan sonra, günümüze uyarlayarak, iyice özümsemek için bir daha okur muyuz?!...

Başbakan'ın; her sıkıştığında yaptığı gibi yine yaptığı ve gündem değiştirerek ilk sıraya aldığı ve aldırdığı "alt kimlik", "halk" ve "taraftarlık" başlıklarına değinmek istiyorum bir daha...

"Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran halka, Türk Milleti denir." Anayasal tarifi ve hemen peşine; "Ne mutlu Türk'üm diyene." vecizesini, Bursa Nutku ile yorumlayarak bir daha okur muyuz?

Tarihin her döneminde devletli olmuş ve her dönemde halkları bir araya toplayarak milletleştirmeyi başarmış tek millet olan Türk Milleti'ni; araç olarak kullandığını hiç saklamadığı demokrasi sayesinde yükseldiği Başbakanlık Makamı'nın gücünden istifâde ile "Türk Halkı" ve "Alt kimlik" diye tarif edebilen bir tarihî talihsizliğimizi anlayabilmek için de bir daha okur muyuz?!...

Shekespear; "İktidar dalkavukluktan hazzetmeğe başladığında, şeref ayaklar altında ezilir." demiş! Kocaman kocaman tarifli, millet vekili dokunulmazlığı zırhıyla donanmış adamlar, en hafifi "şerefsiz müfteri" olan hakaretleri, küfürleri siyâset yapmak adına havalarda uçuştururlarken; öfkenin de bir siyâset ve hitâbet şekli olduğu millete dayatılırken, milletin ilgilenmesi istenilen dalgaların nasıl dalga geçilmesi gereken işler olduğunu anlayalım mı artık?

Faşizan bir uygulamayla ve artık haddinden fazla sulandırılarak tatbik edilen göz altına almalara, vicdanım ve hür aklım gereği karşı çıktım, karşı çıkmaktayım... Göz altına alınan benden olduğu veya göz altına alınandan olduğum için değil, haksızlığa muhalefet edilmesi gerektiği için karşı çıktım.

Herkes, kendi kapısı önünden mesul olacağına göre, her kes meselelere ve sokağa kendi gözlüğünden bakacağına göre, iki elin bir baş için olduğunun doğruluğu şüphe götürmediğine göre, siyasetin sağ veya solu olmazsa veya bunlardan biri eksik olursa siyâset topal veya çolak olacağına göre; sağcı-solcu, milliyetçi-liberal, üniter devletçi-globalist, laik-ümmetçi bütün samimi vatanperverlerin; cumhuriyet ve Atatürk kazanımlarıyla hesaplaşmaya soyunanlara karşı cephe birliği yapmaları akıl gereği değil mi?

Hem Milletim'i, hem Devletim'i, hem Ordum'u, hem Türklüğüm'ü, hem devletimin bütün kurumlarını severek yapılmak istenen faşizan baskıya, oluşturulmak istenen 'korku iklimi'ne karşı çıkamam mı?

Israrla ve inatla savunduğum "TÜRK MİLLETÇİLİĞİ" fikrim, bu baskıya karşı çıkmam için ilk nedenim değil mi?

Alt kimliğe, bölücülüğe, dilde ayrımcılığa, demokratlık adıyla teröristlere destek verilmesine, kendimize dokunmadığı sürece yapılanlara bigâneliğe itiraz etmem fıtratımdan, Türk Milliyetçiliği'mden değil midir?

İsteyen kendisini istediği yerden sayabilir, zannedebilir! Buna Batı'nın tesiriyle aşağılık kompleksi der ve "Ne mutlu Türk'üm diyene." diye devam ederim.

"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."

Selam, sevgi, dua...

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display