"AK Parti" değil, doğrusu AKP'dir

Yazan  11 Haziran 2009
Başbakana yakın bir gazeteci Başbakan ile konuşurken iktidar partisinin adını AKP diye telaffuz etti. Diğer bir gazeteci bunun üzerine biraz da ihtihzalı bir biçimde onu uyardı. Bu gazeteci de biraz da mahcup bir eda ile AKP sözünü düzelterek “AK Par

Bu tavır bize George Orwel'in ünlü eserini hatırlattı. Bilindiği gibi Orwel, 1984 adlı ünlü eserinde Okyanusya adlı bir ülkeden söz eder: Bu hayal ülkesinde bilginin üretilmesi ve yok edilmesi gibi konularıyla ilgilenen bir "Doğruluk Bakanlığı" vardır. Bu bakanlık geleneksel değer yargılarına savaş açar. Örneğin "savaşı barış", "hürriyeti esaret" ve "cehaleti kuvvet" olarak öğretirdi. Düşünce bütünlüğünü ise; düşünmemek, düşünmeye gerek duymamak olarak açıklardı. Doğruluk Bakanlığının ahlaka karşı açtığı savaşta hedef olarak kelimeler alınmıştı. Düşünme suçunun işlenmesini imkânsız hale getirmek için de orada düşünce alanının daraltılması yöntemine başvurulurdu.

2009 yılında Okyanusya'da değil ama Türkiye'de Orwel'in bu eserini Başbakan Erdoğan'ın konuşması üzerine bir kez daha hatırladık. Erdoğan şöyle diyordu: "Bizim partimizin kısaltılmış adı AK Parti'dir, AKP değil. AKP diyenler, ne yazık ki demokratik noktadaki etik kurallara uymadan, siyasi etiği hiçe sayarak, bunu edep dışı söylemektedirler, bu kadar açık ve ağır söylüyorum".

Bir partinin kısaltılmış adının nasıl kullanılacağını Başbakanlar değil o dilin kuralları tayin eder. Dil kuralları gereği AKP, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kısaltılmış adıdır. Doğrusu bu partinin kısaltılmış adı "AK Parti"dir, diye tescilli bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu nedenle Başbakanın "Adalet ve Kalkınma Partisi"nin kısaltılmış adını AKP olarak kullananları "edepsiz" ve "etik" dışı olarak suçlaması doğru değildir.

Başbakan değil, Türkçe ne diyor!

Hangi sözlerin nasıl kullanılacağı ya da nasıl kısaltılacağıyla ancak Okyanusya gibi bir hayal ülkesinin "Doğruluk Bakanlığı" ilgilenir. Demokratik sistemlerde partiler, siyasi görüşü benzer olan guruplar tarafından kurulur. Partinin resmi adı, onu kuranlar tarafından tescil ettirilir. Ancak parti kurulduktan sonra onun adını, liderini ve sıfatını halk nasıl algılıyorsa öyle isimlendirir. Nitekim kısaltılmış adı CHP olan partinin gerçek adı "Cumhuriyet Halk Partisi" ; MHP'nin ise Milliyetçi Hareket Partisi'dir. Kısaltılmış adı AKP olan partinin uzun adı da "Adalet ve Kalkınma Partisi"dir. Bildiğimiz kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kısa adının AKP olarak ifadesi Türkçe'nin kurallarına uygundur.

Bu nedenle de bizim partiye "AK Parti diyeceksiniz, aksi takdirde " edep dışı ", " siyasi etik dışı " davranmış olursunuz" demeye Başbakan dahil, hiç kimsenin hakkı yoktur. Bir partinin adını hiç kimse Başbakan gibi kısaltarak kullanmak zorunda değildir. Bunun ne etik, ne de edep ile bir ilişkisi vardır. Bunun yalnızca Türkçe ile ilişkisi vardır. Türkçe'de kısaltmalar kural olarak kelimelerin baş harfleri alınarak yapılmaktadır. Bu durumda "AK Parti" yanlış "AKP" doğru bir kullanılma biçimidir.

Demokrasi ve hoşgörü!

Diğer yandan siyasi parti ya da liderlerin gerçek adını ve değerini halk verir. Bu bağlamda Ecevit'e "Karaoğlan", Türkeş'e "Başbuğ", Demirel'e "Baba", "Çoban Sülü" adını halk vermiştir. Demirel kalkıp da hiçbir zaman benim adım "Baba" ya da "Çoban Sülü değil" Süleyman Demirel'dir, dememiştir.

Kaldı ki, Başbakan "Türk Milletinin" adının dahi "Türkiyeli" olarak kullanılmasını önermiş birisidir. Bu ülkede milletin adını dahi değiştirme yetkisini kendisinde görenler, partilerinin kısaltılmış adının şöyle ya da böyle ifade edilmesine tahammül edememektedir. Bu durum ülkeyi yönetenlerin nasıl bir demokrasi ve hoşgörü anlayışına sahip olduğunu göstermeye yeter.

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display