PSİKOLOJİK SAVAŞ VE TÜRKİYE
×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116



PSİKOLOJİK SAVAŞ VE TÜRKİYE

Yazan  31 Mart 2009
GÖKMEN AKIN - Değerli okuyucular bir ülkenin psikolojik harbe yenik düşmesi için önce o ülkenin silahsız ve kansız bir şekilde işgal edilmesi yani ekonomik olarak kuşatılması gerektiğine inanmaktayım ki bu kuşatmanın ülkemizde çok iyi yapıldığ

Ülkemizde gerçekleşen bu kuşatmanın tarihteki şekline bakacak olursak Osmanlı İmparatorluğu İngiltere ile imzaladığı Balta Limanı Anlaşmasıyla kendi ekonomisini ülkeye gümrüksüz mal sokan ve ticaret yapabilen emperyalizme teslim etmesiyle ve bunun sonucunda da Levanten denilen gayri milli sermaye oluşmuştur ki bugün ülkemizde de Gümrük Birliği Anlaşmasıyla yapılan aslında tarihin tekerrüründen başka bir şey değildir.Her ne kadar bu durum karşısında kimliksiz aydınlar liberalleşme ve dünyaya entegre olma gibi safsatalar üretse dahi Hazine Müsteşarlığının günümüze çok yakın tarihte açıkladığı rakamları görünce ne derecede dünyaya entegre olduğumuzu ve liberalleştiğimizi anlayacağız kanısındayım.

Türkiye'nin borçları
İç borç toplamı:
Yıl 2002: 91.6 milyar dolar.
Yıl 2008 (Ağustos itibarıyla)
224.9 milyar dolar.
Dış borç toplamı:
Yıl 2002: 129.7 milyar dolar.
Yıl 2008 (Ağustos itibarıyla)
284.4 milyar dolar.
Toplam ülke borcu:
Yıl 2002: 221.3 milyar dolar.
Yıl 2008 (Ağustos itibarıyla)
509.3 milyar dolar.

Bu tablo bugün içinde bulunduğumuz durumu en iyi şekilde açıklamaktadır .Ülkemizde oluşan bu rakamların toplum hayatımızı nasıl etkilediğini hem kendimizden hemde en yakın komşularımızdan görmekte ve duymaktayız.Milletimizi adeta geçim kaygısından başka bir şey düşünemez hale getirenler hedeflerine ulaşmak için içimizdeki işbirlikçiler ile devlet ve millet hayatımızı psikolojik harbin merkezi haline getirmişlerdir.

Bu operasyonları yürütenler millet olma bilincimizi hedef almışlardır ki asırlarca birlikte oluşturduğumuz,içselleştirdiğimiz,anlamları ortaklaştırdığımız inançalrımız ve törelerimiz üzerinden bizi ayrıştırma operasyonuna tabi tumaktadırlar.Ülkemizde insan hakları ve demokrasi adına yürütülen çok kültürlülük,çok dillilik ,mezhep özgürlüğü ve hatta Ruhban Okulu açılması meseleside dahil olmak üzere yumuşatılmış Sevr Anlaşmasına tekamul edecek bir yapıyı devletimizin başına geçirmek istemektedirler.Bütün bunlar yetmezmiş gibi Sayın başbakanında adeta kimlik bunalımı içindeki tavrıda eklenince ülkemizde bu operasyona önce dur demesi gereken koltuğun durumu içler acısı halini almıştır.

Bir başka operasyonda dinimiz üzerinden yürütülmektedirki İslamın cihad ve özgürlük anlayışı,hür olma anlayışı Amerika Birleşik Devletleri merkezli bir Ilımlı İslam anlayışıyla adeta emperyalist sermayenin doğrultusunda ve batı politikalarının çıkarına hizmet eden bir konuma getirilmiştir.

Burada şunu sormak isterim dinler arası diyalog çalışması yapanlar veya medeniyetler ittifakı çalışması yapanlar Afganistan'da- Irak'ta-Filistin'de yapılanları görmezmi.Türkiye'de mezhep ayrılığı(ALEVİ-SÜNNİ) ve cemaat kültürü çerçevesinde gerçekleştirilmeye çalışılan din birliğinin bozulması operasyonunuda gözden kaçırmamalıyız. Bu noktada Batı Emperyalizminin milletimize adeta kavram satmasına ve zihinlerimizi bulandırmasına izin vermemeliyiz. Milletimizin bu konuda hem milliyetini hemde diyanetini koruma azminden vazgeçirilmesine izin vermemeliyiz.

Bu operasyonların bir başka ayağınıda vatan kavramının tahribatı oluşturmaktadır ki bunu yaparken de Türk kimliği karşısına bir Kürt kimliği ve Türk Dili karşısınada BİR Kürt Dili çıkartılarak yapılmaktadır.Tabiki bu noktadaki psikolojik opersayon sürecinde milletimizin önüne TÜRKİYE'LİLİK gibi bir kavram çıkarılmaktadır ve bu sürecin sonunu özerklikle tamamlamak istemektedirler.Bu operasyonla ilgili Yugoslavya örneğini gözden kaçırmamalıyız.

Ülkemizde gördüğümüz psikolojik operasyon sürecini dahada ağırlaştıran ve hatta bazen bizzat uygulayıcısı olarak karşımıza çıkan oryantalist aydınlarımızdır.Kimliklerine –Tarihlerine –Değerlerine yabancı kalmış ve Batı değerlerini kendi değerlerinden üstün gören bu satılık kalemler SÖMÜRENLE, SÖMÜRÜLEN arasındaki farkı emperyalizmin istediği şekilde ortadan kaldırmaya çalışırlarki bu da aslında bir çeşit misyonerlik faaliyetidir.

Değerli okuyucular konuyu paralize olmak kavramıyla daha iyi analayacağımıza inanıyorum.Belgesellerde izlediğimiz Aslan sürüsü Bufalo'ya saldırır ve hayvan canlıyken Aslanlar etlerini parçalayarak yer ama Bufalo bir şey yokmuş gibi kafasını havaya diker ve öylece kalır.İşte o anda paralize olmuştur Bufalo.Memeli hayvanların böbrek üstü bezleri bu durumlarda bir hormon üretir ve bu hormon acı hissettirmez aynı zamanda hayvanın savunma refleksini de kıran bir hormondur.

İşte toplumunda böbrek üstü bezleri vardır ve biz buna düşünce sistemi diyoruz.Toplumun düşünce sistemine PARALİZE OLMA hormonları ürettirilirse toplumun duyguları kilitlenir ve istediğinizi yaptırısınız.

Ülkemizde özellikle 1960 yılından beri sistemli bir psikolojik savaş(örtülü istila) ve paralizasyon sistemi uygulanmaktadır.Malesef toplumumuz giderek daha kanıksar ve vurdumduymaz olmuştur. Üniter devletimizin tasfiye süreci-PKK terörü – Avrupa birliği süreci-Kıbrıs meselesi ve ekonomik krizler de milletçe takındığımız tavır psikolojik operasyonların ne derecede başarılı olduğunun kanıtıdır kanısındayım.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display