Kerry’nin Yeniden Sonuçsuz Orta Doğu Ziyareti

Yazan  09 Ocak 2014

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Amerikan basınında Orta Doğu barış görüşmeleri olarak adlandırılan Filistin-İsrail görüşmeleri için yeniden temaslarda bulunmuştur. Kerry’nin amacı Filistin ve İsrail taraflarını görüşmelere başlamak için bir anlaşma çerçevesinde mutabakata vardırmaktır. Ancak, ziyaret bu amaca ulaşamamıştır. Kerry’nin söz konusu amaca ulaşma ihtimali de kısa süre için oldukça zayıftır.

Filistin-İsrail Görüşmelerinde İran Faktörü

ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin Filistin-İsrail barış görüşmeleri çerçevesinde yaptığı onuncu ziyaretin de sonuçsuz kalmasına rağmen ABD diplomasisi söz konusu konuda ısrarcı davranmaktadır. Bu ısrarın ardında Suriye’deki iç savaşın içinden çıkılmaz bir hale gelmesi, Mısır’daki olayların büyümesi ile İsrail’in güvenliğinin tehlikeye düşmesi yer almaktadır. Bunun yanı sıra ABD-İsrail arasında, ABD-İran yumuşamasının getirdiği gerginliği ortadan kaldırmak da sebepler arasındadır. Kerry’nin girişimleri ABD ile Netanyahu hükümeti arasındaki tüm gerginlere rağmen İsrail’in güvenliğini doğrudan etkileyen bu olayların çözümü amaçlamakta ve bu yüzden Filistin İsrail barış görüşmeleri yerine söz konusu girişimlere Orta Doğu barış görüşmeleri denmektedir. Kerry’nin son ziyareti de göstermektedir ki, her ne kadar ABD yetkilileri konuyu Orta Doğu barışı olarak tanıtsa da, mesele ABD’nin geleneksel politikaları çerçevesinde İsrail’in güvenliği açısından ele alınmaktadır. Ancak böyle bir durumda bile ABD ile İsrail iç siyasetinin özellikle İran politikası ile gerginlik dönemine girmesi söz konusudur.

ABD ile İran arasında nükleer faaliyetleri konusunda yapılan ön anlaşmaya istinaden ABD ve İsrailli yetkililer görüşmelere devam etmektedir. Bu görüşmeler konusunda İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ABD'nin İran'la yaptığı anlaşma dolayısıyla eleştiriler getirdiği ve İran'ın faaliyetlerinin İsrail'in güvenliğini olumsuz etkilediğini ifade ettiği açıklanmıştır. Ancak, eski İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in ABD'ye karşı Netanyahu'nun sergilediği tavır dolayısıyla "bunu yaparak kendi kellesini vurdu" şeklindeki açıklaması, Netanyahu'nun ABD'de yer alan İsrail destekçisi lobiler üzerinde çok da etkili olmadığı açıklamasıyla birleşince son dönemde bahsi geçen ABD-İsrail gerginliğinin stratejik bağlamda olmadığı anlaşılmaktadır. ABD-İsrail gerginliğinin daha çok Netanyahu'nun yaklaşımı dolayısıyla oluştuğu görüşü "adının açıklanmasını istemeyen bir Amerikalı yetkili tarafından" ABD ile İsrail arasındaki görüş ihtilafı İran'a yaptırım uygulama taktikleri açısından gerçekleşiyor, genel politikada bir görüş ayrılığı yok ifadesiyle açıklanmıştır.[1] Dolayısıyla Netanyahu Kabinesi ile ABD arasında yaşanan gerilim İsrail’in güvenliği stratejisi çerçevesinde önemsenmemektedir. ABD bu noktada İsrail’in güvenliğini yakından ilgilendiren Filistin-İsrail barış görüşmelerinde de önemli bir rol oynamaktadır. Böyle bir siyasi ortamda Filistin-İsrail barış görüşmeleri yeniden başlatılmak istenmektedir.

Kerry’nin Ziyareti Öncesi Filistin ve İsrail Liderlerinin Durumu

ABD Dışişleri Bakanı İsrail ve Filistin yetkilileriyle "Orta Doğu barışı" için temel hazırlayacağı düşünülen anlaşma üzerinde görüşmeler gerçekleştirmiştir. İsrail tarafı ABD'nin İran konusundaki tavrı sonrasında Vaşington'a mesafeli dursa da geleneksel ittifak çerçevesinde politikaların büyük sapmalar göstermesi beklenen bir durum değildir. ABD tarafı ise görüşmelerin bir Amerikan planı olmadığını, sadece ABD'nin gözetmenliğinde İsrail ve Filistin tarafının yapacağı bir anlaşma olduğunu ifade etmiştir. Bunun yanında Amerikalı diplomatların bu ziyaretler sonunda bir anlaş imzalanmasını beklemedikleri, görüşmelerin sonunda muhtemel anlaşmaya dair bir genel çerçevenin belirlenmesinin bile başarı olacağını ifade ettikleri açıklanmıştır. Mahmud Abbas da yaptığı açıklamada söz konusu çerçeve belirlenirken milletinin çıkarlarının aksine bir baskı ya da talebi hissettiği anda masadan kalkmak için tereddüt etmeyeceğini açıklamıştır.

Görüşmelerin bu karmaşık durumuna istinaden Netanyahu ve Abbas "dar bir yolda kesilmeye gönderilen ineklere" benzetilmiştir.[2] Bu benzetme her iki liderin de aslında birbirinden çok farklı taleplere sahip olduğu halde, ABD tarafından aynı masaya oturtulma ve ortak bir yolda birleştirilme çabası dolayısıyla yapılmıştır. Ancak ne Amerikan tarafı, ne İsrail tarafı ne de Filistin tarafı görüşmelerden net bir sonuç alınacağı düşüncesine sahip değildir. Amerikalılar bir anlaşma için çerçeve oluşturulmasını başarı olarak görmektedir ama bu çerçevenin neler içereceği konusunda da belirgin bir tanımlama yapılmamaktadır. ABD İsrail'in yerleşim alanlarını genişletmesini kanunsuz bulduğunu açıklamakla yetinmekte, Filistin için somut çözüm önerileri ortaya koymamaktadır. Dolayısıyla ABD açısından anılan çerçevenin önemli noktalarından biri olarak yeni yerleşim alanlarının inşasının durdurulması olduğu söylenebilir. ABD Dışişleri Bakanı da İsrail’in yeni yerleşim birimleri inşa etmesine olumlu bakmadıklarını açık bir şekilde belirtmiştir.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Filistin-İsrail görüşmeleri çerçevesinde yaptığı temaslardan sonra açıklamalarda bulunmuştur.[3] Kerry; görüşmelere istinaden “yapbozun” parçalarının daha belirgin olduğunu ifade etmiştir. Ancak görüşmelerde sağlanan ilerleme ya da ne zaman Filistin ve İsrail taraflarının bir araya geleceğine dair net bir tarih verememiştir. Gelinen son durumda ABD'nin görüşmelerden asgari beklentisi olan muhtemel bir anlaşmaya dair genel bir çerçevenin çizilemediği de ortaya çıkmıştır. Kerry, Ürdün Kralı Abdullah ve Suudi Arabistan Kralı Abdullah'la da Filistin İsrail görüşmelerini ele almıştır. Kerry'nin Suudi Arabistan Kralı Abdullah ile yaptığı görüşme son dönemde hem İsrail hem de Suudi Arabistan'ın İran dolayısıyla yakınlaşması açısından önemlidir. Çünkü hem Telaviv hem de Riyad, Tahran'ın nükleer programı ve ABD ile yumuşama eğilimleri sergilemesinden rahatsızlıklarını dile getirmiştir.

ABD, Suudi Arabistan'ın Filistin tarafının "destekçisi" olduğu varsayımından hareketle İsrail ile Suudi Arabistan üzerinden Filistin meselesinde ilerleme kaydetmeyi ummaktadır. Ancak, hem İsrail hem de Suudi Arabistan'ın kaygılarının ortaklığı bu noktada ABD'nin hareket edebilmesini oldukça kısıtlayan bir durum ortaya çıkarmaktadır. İsrail içinden de Filistin barış görüşmelerine olumsuz tepkiler gelmeye başlamıştır. İsrail'in 1967 Savaşı öncesi sınırlarına çekilmesi teklifini şiddetle reddeden İsrail istihbarat bakanı ve Netanyahu'nun önemli destekçilerinden Yuval Steinitz, söz konusu teklifin kabul edilemez olduğunu açıkça dile getirmiştir. Ayrıca, Netanyahu koalisyonunun ortaklarından Ayelet Shaked de yaptığı açıklamada, İsrail 'in 1967 sınırlarına çekilmesinin siyasi bir intihar olduğunu ifade etmiştir.[4] Bu gergin ortam içerisinde Kerry'nin gerçekleştirdiği temasların bir kez daha sadece havanda su dövmekle yetinilen temaslar olduğunu söylemek mümkündür.

Sonuç

Obama dönemi ile başlayan ABD’nin Orta Doğu’da sert güç kullanımının azaltılma girişimlerine Filistin-İsrail görüşmeleri de eklenmiştir. ABD, Dışişleri Bakanı Kerry vasıtasıyla Orta Doğu’da II. Dünya Savaşı’ndan sonra giderek artan bir gerilimle devam eden sorunu çözme çalışmalarına tekrar başlamıştır. Bu hareketle ABD liderlik rolünü oynamaya çalışmakta, ayrıca İsrail’in güvenliği açısından da adımlar atmaktadır. Elbette ki müzakerelerin doğası gereği, İsrail’in de bu süreçte tavizlerde bulunması gerekmektedir. İşte bu nokta İsrail iç politikasında şahinler olarak değerlendirilen kesimi rahatsız etmiştir. Görüşmelerinin başarıya ulaşması önündeki bir engel İsrail şahinlerinin bu duruşu iken, diğer etken de Filistin lideri Mahmut Abbas’ın aleyhlerine bir kararı hissettikleri anda masadan kalkacakları açıklamasıdır. Bu iki tarafın da aslında çözüme gönülsüzce yaklaştıklarının göstergesidir. Ayrıca Suudi Arabistan’ın da ABD’nin bölgedeki önemli müttefiklerinden biri olması sıfatıyla dâhil olduğu görüşme trafiğinde net bir tavır sergilememesi Kerry’nin elini zayıflatmaktadır. Bütün bu faktörler birleştiğinde Filistin-İsrail barış görüşmelerinin bu şartlar altında ve yakın bir gelecekte başarıya ulaşma ihtimali zayıflamaktadır.

 


[1]The Washington Post, Kerry Lobbies Netanyahu to Give Interim Nucklear Deal with Iran Some Breathing Room, 06.01.2014. http://www.washingtonpost.com/world/middle_east/kerry-lobbies-netanyahu-to-give-interim-nuclear-deal-with-iran-some-breathing-room/2013/12/05/fa049752-5da7-11e3-bc56-c6ca94801fac_story_1.html . erişim (06.12.2013)

 

[2]Haaretz, Netanyahu Reaching Point of no Return, 03.01.2014.  http://www.haaretz.com/news/diplomacy-defense/.premium-1.566852(03.01.2014)

 

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display