ABD Gezisi ve Sonuçları

Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD gezisi Türkiye’nin gündemini belirliyor. Gerçekten de Türk-Amerikan ilişkileri son on üç seneden buyana geçtiği istikrarsızlık döneminin zirvesine tırmanmış durumda.

Meselenin kökeninde Soğuk Savaş sonrası ilişkilerin yeniden tanımlanmasının gecikmesi var. Soğuk Savaş sonrasında ABD bütün dünya ile ilişkilerini yeniden tanımladı. Ancak, Kuzey ırak'taki gelişmeler Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden tanımlanmasını engelledi. İki ülke arasındaki ilişkiler askeri niteliğini Irak ve PKK merkezli olarak korudu.

Tabii ki bu dönem huzurlu geçmedi. Türkiye, sürekli olarak ABD'nin Irak'ta bir Kürt devleti kurmaya çalıştığından şüphe etti. ABD ise bunu inkar etti durdu. Bu karşılıklı şüphe ve gerilim ilişkilere istikrarsızlık olarak yansıdı.Son iki seneden beri ilişkiler istikrarsızlığın ötesinde kriz döneminden geçiyor. AKP iktidarı, nasıl Avrupa Birliği'nin çöken federasyon projesinin Türkiye'yi etkilemeyeceğini anlatıyor ise Türkiye-ABD ilişkilerinin de mükemmel olduğunu ileri sürüyor.

Oysa ilişkilerdeki krizi Amerikan tarafı gizlemiyor. Amerikalı yetkililer krizi kendi açılarından yorumlayarak her vesile ile dile getiriyorlar. Türkiye'yi, Türk halkını açık bir şekilde Amerikan düşmanlığı ile suçluyorlar. ABD, hala Türkiye'nin "gelmiş" olduğu "çizgiden" memnun değil. Konu sadece Türkiye'nin 1 Martta tezkereyi reddetmesi ile ziah edilemez.

ABD, Soğuk Savaş'ta olduğu gibi Büyük Orta Doğu Projesi ile küresel bir strateji geliştirmiş durumda. Nasıl Soğuk Savaş döneminde NATO kapsamında bütün Batı ülkelerinin ve Türkiye'nin Amerikan savaş konseptini tartışmadan kabul etmesini istemiş ise şimdi de ayni şeyi BOP kapsamında istiyor.

Türkiye ise Suriye, Irak ve İran gibi BOP açısından yaşamsal öneme sahip üç ülkenin geleceği ile ilgili olarak ABD'den farklı düşünüyor. Bu Türk-Amerikan ilişkilerindeki gerginliğin temel nedeni. ABD bu konularda Türkiye'nin kabulünü almadıkça PKK konusunda harekete geçmeme ve PKK'yı bir şantaj meselesi yapma politikası izliyor.

AKP lideri ise bir yandan Türk devletinin stratejik aklından geriye kalanın baskısı ve uyarısı ile ABD'nin Türkiye'nin üç komşusu ile ilişkileri konusunda farklı politikalarını devam ettirme öte yandan ABD'nin desteğini alarak 2007 yılına kadar iktidara kalma çabası içinde. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasal kariyerinde hedefi Cumhurbaşkanlığı. Cumhurbaşkanlığı seçimi Mart 2007'de yapılacak. Kasım 2007'de ise genel seçimler.

Erdoğan 2007'ye kadar AKP hükümetini devam ettirerek Cumhurbaşkanlığını güvence altına almak istiyor. Bunun için AKP'ye Amerikan desteğini devamını sağlamaya çalışıyor. Bu çerçevede "Türkiye'de anti-Amerikancılıktan CHP sorumludur" şeklinde siyasi tarihimize utanç sevilesi olarak geçecek açıklamalar yapıyor. ABD ise Erdoğan'ın zayıf noktasını iyi yakalamış durumda. Yeni Muhafazakar yazarlara AKP'nin Türkiye'yi şeriat devletine götürdüğü yazdırılarak AKP baskı altına alınmaya çalışılıyor.

Türk-Amerikan ilişkilerindeki son durum, PKK konusunda uzlaşma yok. Suriye konusunda uzlaşma yok. İran konusunda uzlaşma yok. Özetle uzlaşma yok. AKP ise her şey iyi ve güzel havasını yayarak ilişkilerde sanal bir düzelme sağlamaya çalışıyor. Oysa yapılması gereken sanal düzelmeler peşinde koşmak değil, haysiyetli bir duruşu gerçekleştirmek. Saygı duyulmasını sağlamak için milli bedel ödemeye hazır olunmalıdır.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display