Bu sayfayı yazdır

Türkiye Cumhuriyeti'nin Takip Ettiği Dış Türkler Politikası(zlığı)

Yazan  04 Mayıs 2007
Orta Asya, Türklerin ilk ana yurdudur ve bölge genelde “Batı Türkistan” olarak anılmaktadır.

SSCB döneminde bu bölgede yaşayan Türklerle doğrudan bir ilişki kurmayan ve genelde ilişkileri merkezi Sovyet yönetimi ile sürdüren Türkiye, 1991'de SSCB'nin dağılması sonucu bölgede oluşan Türk devletleri ile ilişkiler kurmuştur.Orta Asya ve Kafkaslarda yer alan Türk Devletleri; Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan'dır.

Bu bölgenin doğal ve ekonomik potansiyeli, tüm dünyanın ilgisini çekmektedir. Türkiye bu yeni devletlerle ekonomik işbirliğinin yanı sıra türlü sosyal, kültürel ve eğitim ilişkilerini de geliştirme çabası içindedir. Bölge ile ilişkilerinde soy, dil ve kültür birliği gibi büyük avantajlara sahip olan Türkiye, aynı zamanda Rusya, Çin, İran ve Pakistan gibi de bazı önemli rakiplerle mücadele etmek zorundadır. Bölgeye yönelik Türk dış politikası olumlu olmakla birlikte daha iyi bir hale getirilebilir. Türkiye'nin bölgeyle diplomatik ilişkilerini canlandırması lazım. Ankara'dan üst düzeyde ziyaretlerin sıklaştırılması şarttır. Ankara'nın diplomatik ve siyasal ağırlığını bölgede çok önemli yatırımları olan Türk iş adamlarının arkasına koyması ve bu arada özellikle finansman sorunlarına eğilmesi gerekmektedir. Her konuda ciddi bir şekilde yoğun çalışmaya ihtiyaç vardır.

SSCB'nin dağılması sonrasında oluşan ve Sovyet mirasından aslan payını kapan Rusya Federasyonu içinde bugün önemli bir Türk varlığı yaşamaktadır. Son yıllarda Rusya ile ekonomik ve ticari ilişkilerini çok büyük oranda geliştiren Türkiye, Otonom Cumhuriyetler ve topluluklar halinde Rusya Federasyonu içinde yaşayan Türklerle kültürel ve eğitim kapsamlı ilgilenmektedir. Bazı eksiklikleri bulunmasına rağmen uygulanan politikalar doğru ve isabetlidir.

Doğu ve Güneydoğu Türkistan Türkleri, Türkiye'ye en uzak coğrafî bölgede yaşayan ve en sıkıntılı dış Türkler gruplarını oluşturmaktadır. Doğu Türkistan Türkleri, Çin esareti altında bulunmaktadır ve bölgeye yönelik bir dış politikadan bahsetmek mümkün değildir. Çin'in tartışmasız büyüklüğü ve buradan Türkiye'nin ileriye dönük ticari beklentileri, bölge Türklerinin sorunları karşısında Türkiye'yi duyarsız kılmaktadır. Benzer şekilde Güney Türkistan'da yaşayan Afganistan Türklüğü de, Rus işgalinden sonra Taliban zulmünü yaşamıştır. Bu konuda da Türkiye, ilgisiz kalmıştır. SSCB'nin dağılması ve ABD'deki 11 Eylül olaylarının ardından ABD'nin isteği üzerine Türkiye NATO çerçevesinde Afganistan'a asker göndermiştir.

Sonuç olarak bugün genelde Türk Dünyası, bilim ve teknolojik yarıştan kopmuş, geri kalmış, cahil ve eğitimsiz bırakılmış, zor ve sancılı bir dönemden geçmektedir. Türkiye özellikle devlet statüsüne sahip olan Türklerle ilişkilerini geliştirerek daha etkili olmasını sağlayabilir.

1933 yılında SSCB'nde yaşayan Türklere yaklaşmamız gerektiğine işaret eden Atatürk yine yıllarca önce bir gencin "Gençliğin ideali ne olacak?" sorusu üzerine; "Türklükten büyük ideal olur mu? Bugün sınırlarımız dışında bunca Türk yaşıyor. Bunların arasında bir Kültür Birliği kurmalıyız. Aynı tarihten geliyoruz, geçmişimizi yeterince bilmiyoruz. Aynı dili konuşuyoruz, birbirimizi anlamıyoruz. İstanbul'da konuşulan Türkçe, burada yayınlanan dergi; Kırgız'da Kıpçak'da, Özbekistan'da, Azerbaycan'da bizim anladığımız gibi anlaşılmaktadır. Her tarafta İstanbul lehçesi konuşulmalıdır. Hunlar, bütün Türk Âleminde, bizim anladığımız gibi anlaşılmalıdır. Niçin ben Türkiye Reisicumhuru olarak Türk Dili ve Tarihiyle bu kadar yakından ilgileniyorum? İstiyorum ki, menşeimizle ilgili bilgiler birbirine eş ve sağlıklı olsun. Temiz Türkçemiz, her tarafta aynı biçimde konuşulsun."

Atatürk bu sözleri SSCB dağılmadan yıllarca önce söylemiştir. Atatürk'ün işaret ettiği yere Türk Cumhuriyetleri bağımsızlığını ilan ettikten sonra bile gelinememiştir. 1991'de Türk Cumhuriyetleri bağımsız olduktan sonra ilki 1992'de gerçekleşen Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Doruk Toplântısı'nın 8.'si 5 yıllık aradan sonra 2006 yılında toplânmıştır. Kırgızistan hariç tüm Türk Cumhuriyetlerinin geçtiği Latin alfabesine geçiş için hazırlıklar yoğunlaşmakla birlikte zirveye katılan katılımcılar birbirlerini hâlâ kulaklıkla dinlemektedirler.

Türkiye Cumhuriyeti büyük devlettir. Hamasetle değil "Adriyatikten Çin Seddine kadar" bütün bu coğrafya üzerinde yaşayan Türklerle bilfiil ilgilenmelidir. Hem Türk Cumhuriyetlerine hem de Türk topluluklarına gereken yakınlığı göstermelidir. Turancı, Pan-Türkist gibi suçlamalardan çekinmemelidir. Büyüklüğüne yakışır davranışlar göstermelidir.

Doç. Dr. Meşküre Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı