Bu sayfayı yazdır

Koronavirus Sonrası Yeni Eğitim Mimarisi Nasıl Olmalı?

Yazan  20 Mayıs 2020

Kültürümüzde yer eden ‘’beşikten mezara kadar eğitim’’ söylemi son bilimsel çalışmalara göre ‘’ana karnından mezara kadar’’ ifadesi ile değiştirileceğe benziyor. Yeni bilgiler bize öğrenmenin ana karnında başladığını söylüyor.

Öğrenme ile ilgili yeni bilgilere göre demek ki eski bildiklerimizi bir kenara bırakmamız gerekmektedir. İnsanın hayata başlamasıyla birlikte öğrenme dönemi de başlamaktadır. Öğrenme süreçleri uzun ve tecrübelerle biriken bir öğrenme ve hayatta kalma mücadelesi hikayesi olarak devam etmektedir. Okula gitmeden de insanlar aileden ve yaşadığı toplumun tecrübe birikiminden edindiği bilgilerle hayatta kalmayı öğrenmektedir. Ancak eğitim başka bir şeydir. Öğrenmenin metodolojisini geliştirerek hayata uyarlamak aklın ve bilginin etkin kullanımını sağlayacaktır.

Eğitim insanlık tarihinin meydana getirdiği medeniyetin bir ürünüdür. Hayat tecrübelerinin hayatta kalma mücadeleleri sırasında insanların elde ettiği birikim ile hayatı daha verimli kullanma ve programlama metodolojisi geliştirme becerisi olarak görmek gerekir. Eğitim, insana bahşedilmiş olan aklın metodolojik bir şekilde kullanmasının öğrenme hadisesidir. İnsanlığın eğitim metotlarını geliştirerek toplumsal hayatı düzene sokma faaliyeti olarak da görülebilir. İnsanlık tarihi boyunca elde edilen bilgi, birikim, tecrübe ile kurup geliştirdiği medeniyetlerin 21. yüzyıla taşınması hadisesini ortaya koyar.

Çağımızda eğitimin gelişme süreçlerini toplumun tüm kesimlerine yayarak bilimde, teknolojide, sanat ve kültürde üretici konumunu öne geçirip takip edilen durumuna gelen toplumların diğerlerine göre toplumsal hayatta da refahı temsil ediyor olmaktadırlar. Bu nedenle eğitim küreselleşen dünyanın ekonomik ve sosyal hayatının belirleyicisi durumundadır.

Eğitimi toplumun inşası olarak değerlendirip yeni nesilleri ana sınıfından ele alıp üniversiteyi bitirene kadar geçecek süreler içerisinde cağın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde planlamamız gerekmektedir.

Eğitim uzun vadeli, meşakkatli ve çok maliyetli yatırım olmakla birlikte yatırımın geri dönüşü ülkenin kaderini belirleyici etki yaptığı için hayati derecede önem kazanmaktadır. Bu nedenle eğitim geleceğin tasarlanması olarak görülüp çok iyi mimarisinin hazırlanması  gerekmektedir.

Eğitimin görevi ülkenin ihtiyacı olan beşeri sermayeyi çağın gereklerini karşılayacak şekilde hazırlamaktır. Eğitimin çıktısı olan insan gücü sonuçta hayatın her alanına  dokunacak bireyler yetiştirmek olacaktır. Yetiştirilecek bu insan gücünün kalitesi sonuçta topyekun toplumun milletler ailesi içerisindeki yerini belirleyecektir. Bu nedenle eğitim organizasyonunun küresel dünya ile her alanda rekabet edebilecek donanımda insanlar yetiştirmek olmalıdır.

Ekonomik, sosyal ve politik gelişmeyi beşeri sermaye belirler. Beşeri sermayenin kalite ve kantitesi üretimden tüketime belirleyiciliğini ortaya koyarken sanat, kültür ve medeniyet inşasında da öne çıkmaktadır. Sahip olunan beşeri sermayenin ülkeye katkıları uluslararası ilişkilerinden bilime ve teknolojiye oradan küresel dünyanın şekillenmesine kadar çarpan etkisiyle devam eder.

Toplumların refahının küresel dünyada milletler ailesinin etkin bir üyesi olup olmadığını beşeri sermayenin niteliğini ortaya koymaktadır. Beşeri sermayenin şekillenmesini eğitim belirler. Eğitim ve öğretim bu açıdan politika üreticilerinin üzerinde önemli bir şekilde durmaları gereken ana görevlerin başında yer alır.

Bu nedenle koronavirüs sürecinde duran hayatı fırsat bilip eğitimi de 21. yüzyılı yönetebilecek nesillerin yetişmesini sağlayacak bir organizasyona dönüştürülmesi gerekmektedir. Gelecek nesilleri analiz ve sentez yapabilen ezberci değil anlayıp kavrayabilen, sorgulayıcı, araştırmacı donanımda yetiştirmenin yöntemi bulunup uygulamaya konulmalıdır. Anlayan, kavrayan ve analiz sonrası çözüm üretebilen nesiller yetiştirecek bir eğitim programı bu süreçte hayata geçirilmelidir. Ezberci değil gerçek hayatın pratik, hızlı ve problemleri çözebilen özelliklere haiz nesiller yetiştirilmesi hedeflenmelidir.

21. yüzyıl hız çağıdır. Zaman ve mekan kavramlarının değiştiği bir çağdır. Küresel dünya ile yarışacak hızlı ve doğru karar alıp uygulayabilecek beşeri sermayeye sahip ülkeler küresel pastadan daha yüksek oranında pay alacaktır.

Bu nitelikte nesilleri yetiştirebilmek için yüksek donanıma sahip öğretmenlere ihtiyaç vardır. Öncelikle öğretmenler bilgi, pedagojik yeterlilik ve psikolojik güç desteği konularında eğitime alınmalıdırlar. Güçlü, iddialı, fedakar ve donanımlı öğretmenler gelecek nesillere beklenen donanımı kazandırabilir.

Koronavirüs nedeniyle  hayatın durduğu bu zaman diliminde bir program çerçevesinde tüm öğretmenlerin 21. yüzyılın insanını yetiştirecek bilgi birikim ve donanım sahibi kılmak hedefi çerçevesinde hizmet içi eğitime tabi tutmak fırsatı yakalamak anlamını taşır. Ancak bundan sonra yetiştirilecek öğretmenlerin istenen özellikleri taşıyacak yeni bir organizasyonla yetiştirilmesi gerekir.

Öğretmen yetiştirme eğitimi öğretmen okulları vasıtasıyla yeniden çağın ihtiyaçlarına ve ülkenin hedeflerini dikkate alan bir biçimde şekillendirilmelidir. Öğretmen çocukların benzemek istediği rol model  olarak kendisine örnek aldığı insanlar olduğu için fiziki yapısından bilgi, birikim, donanım ve davranış şekliyle örnek şahsiyet olmalıdır. Bunlar seçilerek öğretmen okullarına alınmalı ve özel eğitimden geçirilmelidirler. Ülkenin geleceğini teslim edeceğiniz şahsiyetlerin en az bu görevi layıkıyla başarabilecek liyakat ve ehliyeti taşıyor olması beklenir.

Diğer taraftan öğretmenler ülkenin en önemli görevini üstlenen fedakar insanları olmaları nedeniyle bunların özlük haklarının hayat standartlarını çağın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmesi gerekir. Ailelerin en değerli varlığı çocukları olduğu gibi ülkenin geleceğinin belirleyicisi yine aynı çocuklardır. O açıdan eğitim ve organizasyon içerisindeki eğiticiler üzerinde hassasiyetle durulması gereken konuların başında yer almaktadır.

Geleceğin nesilleri olan çocukları çağın bilim ve teknolojisi, kültürü, sanatı ve hayatına hakim olacak şekilde hazırlamak küresel rekabetin vazgeçilmez şartıdır.

Ekonomik, sosyal, kültürel ve sanat alanında küresel dünyaya bir katkı sağlamanın yolu beşeri sermayenin yeterli ve kaliteli olmasından geçmektedir. Bilimde ve teknolojide önde olamayan toplumların küresel pazarlardan yeteri kadar pay almaları imkan dahilinde değildir.

Fert başına düşen gelir bir çok ülkede 60 bin ABD Doları iken 8 bin ABD Doları gelir elde ederek refah devleti olma hevesinde olmak gerçekleri yansıtmamaktadır. Başarı bilimin önderliğinde aklı kullanarak iyi organizasyonlarla çalışarak, alın teri dökülerek elde edilebilir.

Plan ve program olmadan hiçbir konuda istenen sonuca gidilemez. Ülke olarak önce nereye ulaşmak istiyorsunuz bunu belirleyeceksiniz, sonra belirlediğiniz hedefe ulaşmak için hangi insan gücüne ve hangi araçlara, ekipmana ihtiyacınız var bunları da ortaya koyacaksınız. Planınızda ne kadar zamanda belirlediğiniz hedefe ulaşacaksınız bunun bilinmesi gerekir.  Zaman en kıymetli değerdir. Hızla akıp gidiyor. Kendinizi sınırlamanız gerekenler var buna göre çalışma programı yapmanız gerek. Küresel dünyanın gelişmiş ülkelerinden geri kalmamanız gerekir.

Belirlenen 21. yüzyılın ihtiyaçlarını karşılayacak beşeri sermayesini yetiştirmek için eğitim programı hazırlanması gerek bunun için konuyla ilgili eğitim psikolojisi, eğitim sosyolojisi, pedagoji ve bilim dallarının bir araya geldiği ülkenin bu konudaki yetkin şahsiyetlerinin hazırlayacağı eğitim stratejisini oluşturan eğitim programı hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Eğitim ile ilgili programın 21. yüzyıl boyunca temel esaslarda değişme olmadan sadece bilim ve teknolojik gelişmelere uygun revizyonların dışında değişikliğe uğramaması gerek şartı oluşturmaktadır. Küresel dünya ile yarışacak geleceğin insanını inşa etmek süreklilik ister. Eğitim bir milletin geleceğini belirler hayati derecede önemlidir. Küresel rekabetin toplum için en önemli belirleyici unsurunu temsil eder.

Küresel dünyada rekabet üstünlüğünü elde etmek için araştırma ve geliştirme faaliyetlerini organize etmek gerekmektedir. Rekabet üstünlüğünü ülkede geliştirilen teknolojiler ve yenilikler belirler. Kültürü, sanatı küresel dünyanın bilgi birikimine bilgiyi devleti yönetecek siyasileri eğitimin çıktısı olan entellektüel havuz belirler.

Üniversiteler bir ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesinin en önemli dinamiklerini oluşturur. Araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile ortaya çıkan teknolojik bilginin sanayiye aktarılmasıyla yeni ürünün küresel pazarlarda tüketiciye ulaştırılması sağlanır. Diğer taraftan üniversitede yine yapılan araştırma ve geliştirme faaliyetleriyle yenilikçilik ve ürün geliştirme faaliyetiyle ürünlerde katma değer artışı sağlayarak rekabet üstünlüğü artırılabilir. Yine temel bilimlerde yapılan araştırma ve geliştirme faaliyetleriyle ülkenin bilim havuzuna katkı sağlanabilir.

Üniversiteler ülkenin çeşitli yörelerinden gelen öğrencilerle birlikte sosyal faaliyet yanında bilimsel faaliyetler çalışmasıyla kültürleşme ve kültür üretme görevi üslenirler.

Ülke eğitim yoluyla beşeri sermaye birikimini artırır. Bu vesileyle ekonomik, kültürel ve sosyal boyutta ülkenin topyekun kalkınma ve gelişme hızını artıracak katalizör görevi yerine getirir. Entelektüel birikimi yeterli olmayan ülkelerin küresel rekabette istenen başarıyı elde etmesi imkan dahilinde değildir.

Hayatın tüm alanlarını şekillendiren beşeri sermayedir. Nitelik olarak iyi eğitim  almış insanlar sanayide küresel rekabetin üstesinden gelen ileri teknoloji üretip ürüne şekil vermektedirler. Yenilikçi  teknoloji bazlı ürünler üretmek araştırma ve geliştirme faaliyetini etkin bir şekilde kullanabilen organizasyonları kurabilmektedir.

İleri teknoloji üreten firmaların fiyat elastikiyetleri düşük olduğu için pazar problemleri olmamaktadır. Aynı üründen üreten firma ve ülke sayısı çok az olduğu için bu nadir ürünler için pazarlama faaliyetine gerek olmamaktadır. Ürünün fiyatını üretici belirlemektedir. Zenginlik bu tür yüksek teknolojiye dayalı ürün üretmekten geçmektedir. Üretici ülke çoğu zaman bu ileri teknoloji ürün talebini karşılamıyor olabiliyor. Bu tip ürün üreten ülkelerin yeteri kadar kalifiye  beşeri sermayesi var anlamı ortaya çıkmaktadır.  Sonuçta bunlar ülkeye refah sağlarken diğer yandan da ülkeye güven artırıcı görev üstlenmektedirler.

Ekonominin sektörlerinin ara elemanı ihtiyacını karşılayacak mesleki teknik okulların çağın ihtiyaçlarına uygun geliştirilmesi ekonominin gelişmesi için ayrı bir öneme sahiptir.

Köy okullarının yeniden açılması hem eğitim ve öğretimin yerinde yapılması hem de öğretmenin köyde kalması nedeniyle köyde kültür aktarımının gerçekleşmesi sağlanacaktır. Köylünün çocuğunu okutacağım diye şehre göç etmesi hadisesi ortadan kalkacaktır. Bu vesile ile köyün ekonomik faaliyetlerinin sürdürülmesi sağlanacaktır.

Köylerin son dönemde şehre göç hadisesiyle şehirlerde yığılma özellikle de büyük kentlerde ve İstanbul’daki varoşlaşmanın artmasına köy okullarının kapatılmasının da büyük etkisi olmuştur.

Köyden çocuğumu okutacağım diye şehre inen aileler köyde iken üretici ama şehre inince tamamen tüketici durumuna düşmüştür. Eğitimi ve bir sanatı olmayan şehre yeni gelen şehrin varoşlaşmasına katkıda bulunarak geçinecek bir gelir sahibi olmadığı için de şehrin huzurunu olumsuz etkileme aracı haline gelebilmektedir.

İnsan gücü planlaması yapmadan lisede veya meslek liselerinde eğitim programları ve okullar açmak ülkenin en önemli kaynağını israf etmek anlamını taşır. Okula başlamayla eğitim sürecinden iş hayatına geçene kadar ki süre 20 yılı bulmaktadır. Bu süre öğrenci için aile için ve ülke için çok önemli bir zaman kullanımını ve yatırımını ifade etmektedir. Bu açıdan insan gücü planlaması önem taşımaktadır. İnsan gücü planlamasında dünyadaki bilim ve teknolojideki gelişmeler dikkate alınırken sosyal hayattaki gelişme ve dinamikleri de göz ardı etmeden gerçekleştirmek gerekmektedir.

Eğitim planlamasında 20 yıl sonrasındaki gelişmeleri dikkate alarak ve ülkenin o dönemdeki işgücü ihtiyacı öngörülerek planlama yapılmak durumundadır.

21. yüzyıl bilgi ve hız çağını temsil etmektedir. Bu nedenle sosyal hayatın buna göre tasarımlanması gerekmektedir. Bunun için eğitim programlarının hızlı değişen teknolojilere ve iş hayatına adaptasyonu sağlayacak nesillerin yetiştirilmesi şeklinde hazırlanması elzemdir. Bu nedenle esnek eğitim programları uygulamaya konulmalıdır. Yetiştirilecek insan gücünün hızlı değişen iş ve sosyal hayata uyum yeteneği yüksek bireyler olarak yetiştirmek gerekmektedir.

Yüksek öğretim kurumlarının kökleşip kurumlaşması çok önemlidir. Üniversitelerin bilim alanlarının üniversiteye bilimsel katkıları ülkeye, dünya bilim birikimine sağlayacakları katkı üniversiteyi de üniversiteler sıralamasında yerini belirleyecektir. Bu açıdan üniversitelerdeki bilim iklimi motivasyon için çok büyük anlam taşır.  

İçinde yaşadığımız çağ teknoloji ve hız çağı olduğu için her şeyin şu andakinden daha hızlı değişmesi beklenmektedir. Toplumun bu değişim ve gelişim sürecini sağlıklı bir şekilde yönetebilmesi için yeni nesillerin bu yeni hayat tarzına uygun ve esnek yetiştirilmesi gerekmektedir. Eğitim süreçlerinde bu konunun göz ardı edilmeden programlamalarda özenle üzerinde durulması gerekmektedir.

Sonuç olarak ülkenin geleceğinin inşası iyi planlanmış eğitime bağlıdır. Düşünen, algılayan, analiz ve sentez yapabilen çağın gelişmelerini okuyup anlayıp kavrayarak problem çözme yeteneklerine sahip esnek nesillerin yetiştirilmesiyle 21. yüzyılın küresel dünyası ile her alanda rekabette başarılı bir Türkiye inşa edilebilir.

  

 

 

Kaynaklar:

İsmail Hakkı Yücel, Sanayide Robot Teknolojisi, uygulaması Ve Önemi, DPT yayınları, 1991.

Bilim Teknoloji Politikalarının Ülke Kalkınmasındaki Önemi ve Türkiye’nin Araştırma Kapasitesi, DPT Yayınları, Ankara, Mayıs 1992.

Bilim-Teknoloji Politikaları ve 21. Yüzyılın Toplumu, DPT Yayınları, Ankara, Ağustos 1997.

İsmail Hakkı Yücel, Türkiye’de Bilim Teknoloji Politikaları Ve İktisadi Gelişmenin Yönü, DPT yayınları, 2006.

 

 

İsmail Hakkı Yücel

21. Yüzyıl Türkiye Enstitisü
Misafir Yazar