Bilgi Çağında Rekabet Mücadeleye mi Evriliyor?

Yazan  04 Temmuz 2020

Kalkınma ve gelişme çabaları insanlığın var olduğundan beri devam etmektedir. Bu sürecin devam etmesi beklenir. Kalkınma ve gelişme süreçleri beraberinde rekabeti de getirmiştir.

Bu açıdan rekabet insanlığın var olduğundan beri sürmektedir. İnsanlar, toplumlar ve ülkeler birbirlerinden etkilenmekte bu etki yarışa dönüşmekte yarış ise özünde var olan rekabeti ortaya çıkarmaktadır.

İletişim rekabetin dinamizminde önemli bir yer tutmaktadır. Görme ve haber alma, bilgi sahibi olma insanlar arası iletişimi ve buna bağlı olarak etkileşimi sağlamaktadır. Bilgi iletişiminin sınırlı olduğu dönemde etkileşimin yavaş olduğu dönemleri temsil ederken bilgi edinmenin ve iletişimin hızlanmasıyla etkileşimde hızlanmıştır. İletişim, toplumlararası etkileşimin katalizör görevini üstlenmiştir. 21. yüzyılın teknolojilerinin insanlara, insanlığın yaşadığı hiçbir dönemde olmadığı kadar yüksek hızda iletişim ve etkileşim imkanı sağlamaktadır. Bilgi edinme hızı rekabetin de o ölçüde artmasına neden olmuştur.

Rekabet gelişmenin sürekliliği açısından insanlar için önemli bir motivasyon kaynağı olmaktadır. İnsanın içinde olan ben duygusu rakiplerine karşı daha fazla kazanım elde etme dürtüsünü ortaya çıkarmaktadır. İçgüdüsel ego rekabetin sürekliliğini sağlarken diğer taftan da gelişmenin esasını oluşturmaktadır.

İnsanın sahip olduğu değerler itibariyle diğer canlılardan farklı olarak kendisine bahşedilmiş üstünlükler olmasaydı tabiî ki kültür ve medeniyet gibi eserleri ortaya koyma yetenekleri ortaya çıkmayacaktı. Akıl ve aklı bir yöne doğru yöneltmek için zorlayan beklentiler yanında hayalin gerçekleştirilmesi için harekete geçilmesi kararının verilmesi insanı sürekli başarı aramaya sevk etmektedir. Bireylerin, toplumların ve ülkelerin başarı araması diğerleri için üstünlük anlamı taşımaktadır. Buda rekabetin şiddetini artırmaktadır.

Rekabetin insanlığın gelişimi safhalarından itibaren sürdüğünü dini kaynaklarda geçen Habil ile Kabil hadisesinden öğrenmekteyiz. İnsanoğlunun dünyada toplumlar halinde yasamaya başladığından bu yana bireyler arası rekabetin Habil ile Kabil hadisesinin bize aktarıldığı gibi rekabetin acımasız bir mücadeleye dönüşmesi söz konusu olabilmektedir. Aklıselim için tarihi süreçler içerisinde elde edilen tecrübelerden ders çıkartılması gereken birikimler olarak kayıtlara alınması beklenir.

İnsanlığın tarihi gelişim yolculuğunda rekabetin belirleyici unsuru yine insanoğlunun kendi döneminde kendisinin geliştirdiği bilim ve teknolojinin çıktıları olan ürünlerle sağlanmaktadır.

İnsanların sürekli daha iyiyi daha güzeli ve daha üstünü arama içgüdüsel çabaları olmasaydı insanlık bugünkü hayat standardını yakalaması imkan dahilinde olmayacaktı.  İnsanın diğer canlılardan farkı sürekli arayış  içerisinde olmasıdır. Bu arayış insana yeniyi bulma yeteneğini sürekli olarak getirme fırsatını tanımaktadır. İnsanın sahip olduğu öğrenmeyi öğrenme kabiliyeti yeni medeniyetler geliştirmesine imkan tanımaktadır. İnsanın içinde var olan başarma azmi olmasaydı bu gün için insanlığın içinde bulunduğu bilgi çağına ulaşması mümkün olmayacaktı.

21. yüzyılın bilgi çağı insanlar için daha donanımlı olmayı gerekli kılmaktadır. Çağın insanlığının her şeye sahip olma, bireyin ise sahip olabilme fırsatlarını bilginin sağladığı bir çağa kendisini taşımıştır. Birey bu yüzyılda öğrenmek için daha çok zaman harcarken çok daha kısa sürede öğrendiğini tüketecektir. Bu nedenle 21. yüzyıl insanların sürekli öğrenmesi gereken bir sürece girildiğini hadiseler göstermektedir. Öğrenmeyi öğrenmek bu süreçte esas olacaktır.

Kalkınma ve gelişmeyi belirleyen bilim ve teknoloji olurken toplumlar bu konuda sahip oldukları beşeri sermaye ile bu alandaki yarışa katılabilmektedirler. Hadise toplumlar için; bilim ve teknoloji üretimi yarışına katılmak ya da üretilenleri kullanmak veya bunları seyretmek şeklinde tezahür edecektir.

Bilim ve teknoloji üretebilecek beyinlere sahipseniz ve bunları iyi organize edebiliyorsanız rekabette önde olan ülkeler arasına katılıyorsunuz. Söz konusu yüksek teknolojiye sahip ürünleri üretebilme yetkinliğine sahip olduğunuzda rekabette sıyrılıp öne geçme fırsatını yakalayabiliyorsunuz. Elde edilen bu fırsat size diğer ülkelere fiyatını belirlediğiniz ürünleri satma imkanı sağlarken diğer taraftan zenginleşmeyi ve kendinizi koruma altına almayı sağlamaktadır. Bu safha ekonomik yarışın yani rekabetin kazanılması fırsatlarını ortaya koymaktadır.

Ülkelerde elde edilen ileri teknoloji tasarımlayıp üretebilme yetkinliği rekabette öne çıkmayı sağlamaktadır. Toplumların büyük çabalarla oluşturdukları organizasyonlar sonrası sağlanan ekonomik gelişmeler artı değer oluşturmaktadır. Sağlanan artı değer toplumlara refah artışı olarak geri dönmektedir. Refahı belli bir seviyenin üzerine çıkartan toplumlar kültür ve sanatta da yeni gelişmelere yönelmektedirler. Bireyin refahının artmasıyla birlikte temel ihtiyaçlarından arta kalan artı değer ile fert estetik değerler üzerine yoğunlaşabilmektedir. Hem eğitim seviyesi hem de gelirdeki artı değer artışı bireye estetik değerlere yönelmede katalizör görevi üstlenme fırsatı vermektedir.

Gelişme ülkelerde kendi başına oluşmamaktadır. Ülkelerin büyük bir özveri ile yapılması gerekenleri tavizsiz yerine getirmeleri ile gelişme gerçekleşmektedir. Organizasyon yapabilme becerisi gelişme yetkinliğini yakalamanın esasını oluşturmaktadır. Bunun için eğitime büyük emek vermenin yanında eğitimin çıktılarının ülke ekonomisine geri dönme ikliminin sağlanması bu süreçte önemli gerekliliklerden olmaktadır. Burada demokrasi, hukukun üstünlüğü, eşitlik, şeffaflık ve güven en önemli alanları oluşturmaktadır.

Toplumda entelektüel birikimin kalite ve kantite miktarı artmadan bilim ve teknoloji alanında kor teknolojileri üretme yetkinliğinin kazanılması imkan dahilinde olamamaktadır. Bilim ve teknolojide üst noktayı yakalamakla beşeri sermayenin belli bir seviyenin üzerine çıkması refahın artması için kültür ve sanatın ülkede önem kazanması hadiseleri birbirlerini motive eden yani biri olmadan diğerlerinin gelişmesinin neredeyse mümkün olmadığı bağlantıları bulunmaktadır. 

Kor teknolojileri üretebilen ülkeler yeteri kadar beşeri sermayeye sahip ve bunları etkin bir şekilde kullanabilen ülkelerdir. Beşeri sermaye bir ülkenin en değerli varlığını temsil etmektedir. Bu ülkeler eğitime önem veren ülkeler olmanın yanında diğer ülkelerin sahip olduğu beşeri sermayesini de kendi ülkesinin yeni gelişmeler elde etmesi için azami ölçüde kullanmayı başarabilen ülkeleri temsil etmektedirler. Bilim ve teknoloji ve buna bağlı kültür ve sanat üretebilen bu ülkeler çok iyi organizasyon yapabilme becerisini kazanmış yöneticilere sahip ülkelerden oluşmaktadırlar.

Organizasyon yeteneği, var olan değerleri bir araya getirme ve sonuç alma sanatıdır. 21. yüzyıl bilgi çağını temsil etmektedir. Bu çağın en büyük gücü bilgidir. Bilgiye sahip olmak için yetişmiş insan gücüne sahip olmayı gerektirmektedir. Beşeri sermaye ileri teknoloji üretebilme yetkinliğinin esasını temsil etmektedir.

Kor teknolojiyi üretebilme yetkinliğini yakalayan gelişmiş ülkeler diğer taraftan  küreselleşen dünyada kültür, sanat ve medeniyet geliştirme hususunda dünyaya önderlik görevini de üstlenmektedirler. Katma değeri çok yüksek ürünler ürettiği için sayılı sayıda olan bu ülkeler aynı zamanda cari açık değil cari fazla vermektedirler. İleri teknoloji üreten ve gelişmiş olarak ifade edilen ülkelerin paraları dünyanın her ülkesinde değerli olarak kabul görmektedir. Cari fazla sonrası ülkede oluşan artı değer tasarruf olarak yine ülkede kalmakta ve sonuçta yatırıma dönüşerek yeniden katma değer üretimine ortam hazırlamaktadır. Ayrıca artı değeri fazla olan bu ülkeler cari açık veren ülkelere kredi adı altında finansman sağlamaktadırlar. Sağlanan bu finansman genellikle ülkeleriyle ticareti artırmak amaçlı kullanılmaktadır.

Cari açık nedeniyle açığı kapatmak için cari fazla veren ülkelerden borçlanan ülkeler rekabet etme yetkinliklerini gerekli tedbirleri zamanında almazlarsa her geçen gün biraz daha fazla kaybederek daha fazla borçlanma ihtiyacı duymaktadırlar. Rekabet edebilmek için var olan kaynaklarını etkin bir şekilde kullanabilme yetkinliğini ülkenin kazanması gerekmektedir. Var olan kaynakların maksimum faydayı sağlayacak şekilde yatırım yapabilmenin yolu etkin bir planlama ile olacağı aşikardır. Ancak, bunu yapabilecek beşeri sermayenin ve bu beşeri sermayenin etkin kullanılması ihtiyacı bulunmaktadır.

21. yüzyılın dünyasında dünya küçülmüştür. İnsanlığın birikimi olan görsel ve iletişim teknolojileri dünyayı bir köy büyüklüğüne dönüştürmüştür. Dünyanın her yerine her an ulaşabilen ve haberdar olabilen insanlar birbirini takip ve kontrol eder duruma geçmiştir.

Dünyanın herhangi bir yerinde geliştirilen bir yenilik tüm diğer üreticiler ve tüketicilerce teknolojinin sağladığı imkanlarla kısa sürede öğrenilebilmektedir. İletişim ve haberleşme teknolojileri insanların haberdar olmalarını ışık hızında görüntülü ve sesli olarak şeffaf bir şekilde sağlamaktadır. Oysa ki gelinen noktada ürünlerin araştırma ve geliştirme planlama aşamasında dahi rakip taraflar bilgi sahibi olup hadiseye farklı boyutlarda dahil olabilmektedirler. Son dönemde bunun en çarpıcı örneğini ABD ve Çin ticari ürünleri hususunda gözlemlenmektedir. ABD, Çin’in ulaştığı teknolojik seviye nedeniyle Huawei firmasına uyguladığı yaptırımlar ile ilgili takınılan tavırların küresel dünyanın bugüne kadar uyguladığı serbest piyasa ekonomisi prensiplerinden sapma mı oluyor sorusunu gündeme taşımaktadır.

Son dönemde bazı ülkeler tarafından küresel dünyanın küresel pazarlardaki paylarını bir şekilde koruma veya artırma etkinliklerini artırmak için uygulanan politikalarda aykırılıkların arttığı gözlemlenmektedir. ABD ve Çin hadisesinin yanında belirginleşen İngiltere’nin AB’den ayrılma çabaları yanında uluslararası ticaretin yeni bir boyuta mı taşınıyor sorularını gündeme getirmektedir. Küreselleşmenin ve küresel rekabetin öncülüğünü üstlenen bu serbest piyasa ekonomisinin öncüleri olan ülkelerdeki küresel rekabet düşüncesiyle ilgili söylem ve eylem farklılaşması diğer ülkeler tarafından dikkatle takip edilmeye çalışılmaktadır.

Diğer taraftan küreselleşen dünyanın sağladığı serbest piyasa ekonomisi fırsatlarından yararlanan Çin 1,4 milyarlık nüfusunu ve sağladığı sermaye birikimini etkin bir şekilde kullanarak dünyanın çeşitli yerlerine sermayeyi de arkasına alarak yayılmacı rekabet politikası uygulaması uluslararası kamuoyunun dikkatinden kaçmadığı gözlenmektedir.

Küresel dünyada rekabette ülkeler arası kısıtlamalara meyledilmesi durumunda bilgi ve iletişimin kısıtlamalarına yansıyacak herhangi bir siyası gelişme küresel dünyanın bugüne kadar elde ettiği kazanımlara büyük zarar vereceği aşikardır. Bu açıdan her boyutta küresel rekabetin şeffaf bir şekilde sürdürülmesi küresel dünyanın 21. yüzyıla taşıdığı medeniyetin geliştirilerek sürdürülmesi felsefesini ihtimamla koruması beklenir.

Firmalar bazında pazar payı olarak gözüken rekabet ülkeler bazında cari acık cari fazla boyutlarından refah artışı veya kaybı boyutuna evirilmektedir. Rekabet, ülkeleri küresel boyutta bölüşüm, paylaşım ve sonuçta egemenlik ya da var olan hakimiyeti koruma hususuna taşıdığı gözlemlenmektedir.

Rekabetin uluslararası hukukun koruması altında serbestçe yapılması dünyanın gelişmesini sürdürmesi açısından önem taşımaktadır. Çağın bilgi ve iletişim yanında ulaştırmada sağladığı hız insanlığın daha ileri medeniyet ve refah seviyesi yakalaması için rekabetin küresel boyutta sürdürülmesine ihtiyacı açıktır. İnsanlığın tarihi tecrübelerinden bu süreçte ders çıkararak ülkelerin kendi içerisine kapanması düşüncelerini olumlamayacağı beklenir. Yaklaşık olarak 8 milyarlık küresel pazarın üreticisi olmak veya ülkelerin bu devasa pazarı bir kenara bırakıp kendi iç pazarına razı olacağını beklemek aklı selimin uygun görmeyeceği umulur.

21.yüzyılda rekabete dahil olan ürün çeşitliğinde inanılmaz artış olmuştur. 1945 sonrası şekillenen serbest piyasa ekonomi sistemi ve buna bağlı olarak teşkil edilen organizasyonel yapıları içerisindeki uluslararası kuruluşlar içinde bulunduğumuz bilgi çağına uygun revize edilerek fonksiyonları etkinleştirilebilir. Bu tür kuruluşlara ihtiyaç azalmayıp artmaktadır. Uluslararası meselelerin çözülmesinde önemli görevler üstlenebilirler.

Ticarete konu olan emtianın ve ürünün anlamı da kendisi de çağımızda değiştiği görülmektedir. Yüz yüze yapılan pazarlama görüşmeleri artık internet üzerinden yapılabilmekte ve yine ürünler internet üzerinden alışverişe dönmektedir. Davranış değişmiştir. Değişmeye devam edecektir.

Diğer taraftan çağımızın en önemli ürünü haline gelen veri hususu üç boyutlu olmamasına rağmen en değerli katma değere sahip yüksek değerli ürüne dönüşmüştür. Bu ürünün pazarlanması ve uluslararası boyutta vergilenmesi hususu uluslararası organizasyonlar tarafından değerlendirilip hakkaniyet ölçülerinde çözüme kavuşturulması gereken konular arasında yer almaktadır. O açıdan uluslararası meselelerin çözülmesinde uluslararası örgütlere ihtiyaç eskisinden daha çok artmaktadır.

Rekabeti küresel boyutta tasarımlamak risk almayı getirirken kazanma iştahını da artıracaktır. Girişimciler firmalarını iletişim sistemlerinin sağladığı etkileşimleri etkin kullanarak küresel pazar paylarını artırmak için yetkinliklerini sürekli geliştirmeye çalışacaklardır. Bu çabalar bilgi ve teknolojiyi her defasında bir üst seviyeye taşırken insanların gelişen teknolojilerin hayata uyarlanması ile refahı artacaktır.

21. yüzyılın bilim ve teknolojideki gelişim hızı her geçen gün artmaktadır. Önümüzdeki süreçte devreye girmesi beklenen kuantum bilgisayarlarının devreye girmesiyle çözümlenecek problemler ve yapılacak yeni tasarımların bilgi çağını nereye taşıyacağını şimdiden tasavvur etmek mümkün görünmemektedir.

Dünyanın herhangi bir ülkesinde gelişen yenilikçi fikir veya buna bağlı yeni ürün küresel etkileşim ve rekabet kaygılarıyla hızla tüm dünyaya yayılmaktadır. Gelişen teknolojileri  ülkede adapte edebilmek veya yeni teknoloji üretimine önderlik etmek için yetkin beşeri sermayeye sahip olmak yeni bir rekabetin belirleyici unsurunu oluşturmaktadır.

Çağımızda teknoloji ve yenilikçiliğin üretim süreçlerinin geliştirme süresi çok kısalmıştır. Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin yapılması ve planlanmasında küresel dünyadaki düşünce ikliminin ve yinelikçi fikirlerin taranıp çalışmalara konu edinilmesi rekabette önde olmayı sağlayacaktır. Müteşebbislerin yanında kamunun yeni gelişmeleri görüp buna göre hadiselere adapte olmak için uyum sağlamalıdır. Rekabet yarışından hiçbir şekilde kopmadan yola devam etmek bu dönemde esastır. Rekabet, bisikletin pedalını sürekli çevirmeye benzemektedir.

21. yüzyıl rekabetçiliği rekabette öndekini geçmek için moral ve motivasyonu yüksek tutmak gerekmektedir. Rekabette birileri sıyrılıp geçerken doğal olarak birileri de geride kalacaktır. Rekabetin esası da budur. Geride kalmamak ülkenin beşeri sermayesinin etkin bir şekilde kullanılmasıyla sağlanabilir.

Ülkeler arasında rekabet çok boyutta gerçekleşmektedir. Ülkeler arası rekabeti belirleyen ülkenin varlıklarıdır. Bu varlıkların en önemlisi beşeri sermayedir. Beşeri sermayeniz varsa ve bunu iyi bir organizasyonla ülkenizin rekabet üstünlüğü için organize edebiliyorsanız; ekonominiz, askeri gücünüz ve uluslararası ilişkilerde etkinliğiniz o ölçüde olacaktır.

Kültür ve sanat ürünleri turizmin gelişmesine katalizör görevi görürken toplumu ufkun ötesine taşıması için de katkı sağlamaktadır. Kültür ve sanat insanların kendi düşünce iklimini geliştirmesi açısından ufuk açıcı görev üstlenmektedir. Bu tür faaliyetlerin sonuçları ortaya çıktığında ülkeyi cazibe merkezi haline dönüştürmektedir.

Rekabet, beşeri sermayeden teknoloji üretimine oradan kültür ve sanat geliştirilmesine kadar hayatın tüm alanlarında kendisini hissettirirken uluslararası etkinliğin tüm alanlarında varlığını sürdürmektedir.

Türkiye açısından küresel dünyanın 21. yüzyıl vizyonu iyi okunup stratejiler buna göre şekillendirilmelidir. Zaman kaybetmeden beşeri sermayenin etkin kullanılması ile tasarımlanıp araştırma ve geliştirmeye dayalı ürün üretilmesi ile coğrafyanın kendisine sağladığı üstünlükleri kullanarak her boyutta rekabet üstünlüğü fırsatlarını yakalayabilmelidir.

Sonuç olarak; tarihi tecrübelerden aklı selim çıkarımlar elde ederek hakkaniyet esaslarında yaşanabilir bir dünya kurmak için var olan uluslararası kurumları çağın ihtiyaçlarına uygun hale getiren organizasyonlarla  21. yüzyıl dünyasının inşa edilmesi bugün olduğu gibi gelecek nesiller açısında da önem taşımaktadır.

 

 

İsmail Hakkı Yücel

21. Yüzyıl Türkiye Enstitisü
Misafir Yazar

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display