Koronavirüs Sonrası Gelişmeler ve Yönelimler Nasıl Olmalı?

Yazan  31 Mayıs 2020

Yeni dönemde küresel dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı üzerinde antant kalındığı görülmektedir. Değişim başladı ancak insan davranışının teknoloji kadar hızlı değişmediği de bir gerçek.

Fiziki yapılar çok hızlı değişebilir ama davranışlar sürekli değişir ama yavaş değiştiği için değişim çok hissedilmeden süreç devam eder. Belki de değişimin yavaş gerçekleşiyor olması insanlığın tarihi boyunca biriktirdiği hafızasının bir sonucu olabilir. Esas olan kırmadan dökmeden hedefe ulaşmak olmalıdır. Bunun için sessiz sedasız değişim gerçekleşiyor olabilir.

Yeni döneme ve yeni hayat tarzına uyum sağlama küresel dünya için çok kolay olmayacaktır. Ülkelerin stratejik hedefleri ortadan kalkmadı devam ediyor ama yaşadığı tecrübeler birikimine artı bir değer kattığı da kesindir. İstese de istemese de insanlığın hafızasında bir birikim oluştu. Bugüne kadar toplumları gönüllü ve gönülsüz alışık olduğu davranışlarını değiştirmeye virüs dışında herhangi bir şey mecbur bırakmadı. Onun için toplumlarda derin bir travma etkisi bıraktı ve sonuçları uzun sürecek.

Ülkeleri yönetenler, politika belirleyicileri virüsün etki alanının dışında kalamadılar sonuçta onlarda yönettikleri toplumlar gibi kendilerinin de psikolojileri etkilendi. Her ne kadar ülkelerinin çıkarlarını belirleyen stratejileri olmuş olsa da küresel dünyanın insanlar için ortak bir kader alanı olduğu gerçeğini küreselleşen dünya tecrübe hanesine bu süreçte kaydetti. Coğrafya milletlerin kaderini belirler geçerli kalıbı çağın bilim ve teknolojisinin ulaştığı yer itibariyle günümüzde zaman ve mekan kavramlarının eski anlamını yitirmesine sebep olmuş, herkes ve her ülkede olan bir şey herkesi ve her ülkeyi ilgilendirir bir noktaya insanlığı taşımıştır.

Ülkelerin içerisinde yaşadığı zaman dilimi içerisinde elde ettiği tecrübelere rağmen hayat akışını devam ettiriyor ve ülkeler arası ve ülkelerin toplumlarının hayatı sürdürme mücadelesi devam ediyor. Hayat devam ettiği sürece de insanlar problemleri çözmek için yoğun çabalar harcamaya devam edeceklerdir.

Günümüzde teknolojinin geldiği yer itibariyle dünya köy haline dönüşerek herkesin her şeyi gördüğü bir alana dönmesiyle toplumsal taleplerde değişmiştir. Çağın teknolojisiyle algılayıp, düşünüp, tasarladığı teknolojiyi ürüne dönüştüren ülkeler ekonomik, sosyal ve kültürel yapılarına uygun ihtiyaçlarını karşılamak için ürettikleri ürünü tüketmektedirler. Diğer taraftan geliştirilen iletişim ve görsel teknolojilerin küreselleşen dünyaya yayılması nedeniyle küresel dünyanın her bir bireyi gelişen ve üretilen yeni ürünleri görüp beğenip satın alma fırsatını yeni teknolojiler sayesinde pazarlama teknikleriyle sahip olma imkanını yakalamıştır. Üretmeyen toplumlarda üretmediği ürünleri küreselleşen dünya ile birlikte tüketme arzusu içine girmişlerdir. Ancak, üretmediği ürünü tüketmenin üretmeyen ülkelere bedeli ağır olmaktadır.

Küreselleşen dünyada toplumların refahını artırmak için çağın bilim ve teknolojisini üretip ve kullanabiliyor olmak refahtan pay almanın ön koşulunu oluşturmaktadır. Bunun için beşeri sermayenin yeterli ve yetkin olmasının yanında organizasyon yapabilme kapasitesinin yüksek olması da gerekmektedir. Organizasyon var olan kaynakların etkin şekilde kullanılması anlamını taşımaktadır. Var olan kaynakları etkin kullanamayanlar için Nasrettin Hoca’nın söylediği ‘’un var, şeker var, yağ var helva yok’’ anlamını bulmaktadır.

Türkiye sahip olduğu birikimi, tecrübesi ve beşeri sermaye yeterliliği açısından helva yapabilecek kapasiteye sahip bulunmaktadır. Bu toprakların yetiştirdiği Nasrettin Hoca misali helva yemek isteniyorsa helva yapabilecekleri helva yapmak için görevlendirmesi gerekmektedir.

Üretim bilgisini öğrenip ürüne dönüştürecek organizasyonları başarmak için çok ciddi çalışmalar yaparak plan ve programlar hazırlamak gerekmektedir. Yetişmiş donanımlı beşeri sermayenin bu amaç için görevlendirilmesi esastır.

Küresel dünya ile ilişkileri ekonomik, siyasi ve kültürel boyutta geliştirmek bilgi çağının vazgeçilmezi olmuştur. Bu açıdan hukuk, demokrasi, şeffaflık ve serbest piyasa ekonomi sistemini çağın değerleri olarak ele almak gerekmektedir. Hatta bu değerlerin uygulamada tüm dünyaya örnek bir şekilde uygulanması başarıyı artıracaktır. Küresel dünyanın değerlerini hayata geçiren Türkiye jeopolitiği nedeniyle cazibe merkezi haline dönüşebilir. Yumuşak güç her zaman daha etkili maliyeti düşük ve sonuç alıcı olagelmiştir. Güven hayatın sermayesidir. Güven olmayan yerde hayat olmaz. Onun için bölgede güven sağlanmalıdır.

Türkiye’nin jeopolitiği ve tarihi Brzezinski’nin Satranç Tahtasında ifade ettiği gibi dünyanın merkezi olan Kalpgah da yer almaktadır. Küresel dünyanın merkezinde yer alan ülkenin çağın bilim ve teknolojisini tasarlayıp üretiyor olması anlamlı olacaktır. Bu coğrafya dünyanın en dinamik bölgesini  temsil ettiği gibi yolların kesiştiği alan üzerinde bulunmaktadır.

Bu nedenle Türkiye tüm enerjisini toplayarak 21. yüzyılın teknolojilerini tasarlayıp üreterek küresel dünyanın değerlerini oluşturan demokrasi, hukukun üstünlüğü ve serbest piyasa ekonomisinin temsil edildiği değerler bütünü üzerinden dünyaya açılma fırsatını yakalayabilmelidir.

Diğer taraftan Türkiye’nin jeopolitiği kendi ekonomisini bilim ve teknolojinin dinamik yapısına inşa ederek küresel dünyanın pazar mesafesi üzerine kurması gerektiğini ifade etmektedir. Türk cumhuriyetleri ve bölgeleri göz ardı edilmeden Avrupa, Afrika yakın pazar alanları olarak çalışılmalıdır.

Ağacın gövdesi ne kadar büyük olursa olsun gücü kökünden alır. Avrasya dünyanın her köşesine eşit mesafede coğrafi uzaklık tüm diğer enstrümanlara mesafe olarak eşit mesafede olmayı gerekli kılmaktadır.

Siyasi, ticari, sosyal ve ekonomik ilişkileri tüm küresel dünyanın toplumlarıyla karşılıklılık çerçevesinde sürdürmek esas olmalıdır. Küreselleşen dünya ile sürdürülebilir bir ticari faaliyetin yürütülmesi için talep edilebilecek kalite, standart ve yeterlilikte ürün üretebiliyor olmak gerekir.

Dünyanın hızla gelişen ve değişen pazar taleplerini karşılayacak üretim organizasyon yapılarının planlanması önem taşımaktadır. Virüs nedeniyle  küresel dünyada duran hayatın yeniden üretime geçmesi safhasında bozulan tedarik zincirlerine Türk ürünlerinin eklemlenmesi üzerinde çalışmalar yapılarak bunun başarılması fırsatları yakalanmalıdır.

Çin ile ilgili oluşan tedarik zincirindeki olumsuz algının meydana getirdiği boşluğu Türk sanayisinin iyi bir organizasyonla karşılayabilmesi imkan dahilindedir. Bu bir fırsat olarak görülüp uzun vadeli düşünülüp değerlendirilmelidir.

Koronavirüs sürecinde AB’de yaşanan problemleri ortaklaşa çözme  husussunda gecikme yaşayan Avrupa, Almanya ve Fransa’nın 500 milyar Avro çoğu hibe şeklinde yardım yapılması anlaşması, ihtiyacı olan ülkeler açısından başta İtalya ve İspanya’yı rahatlatmış gözükmektedir. Sağlanan bu finansman AB ülkelerinde çözülme tartışmalarının şimdilik ötelenmesini sağlamış görülmektedir.

 Coğrafyanın küresel pazarlara ulaşma mesafesinin diğer üretici rakiplere göre  avantajlı olması artı değer taşımaktadır. Türkiye’nin coğrafyasının kendisine verdiği bu artı değer pazarların talebini karşılayacak ürünler üreterek iyi değerlendirmesi gerekmektedir.

Üreticilerin ve kamunun bir araya gelerek üretim ve yeni  yatırım hususunda ülke için ortak aklı kullanarak yatırım, üretim ve ihracat bazında yeni bir sinerji oluşturulması önem taşımaktadır.

Türkiye’nin tüketim ekonomisinden hızla üretim ekonomisine yönelmesi gerekmektedir. Üretmeden tüketmenin sürdürülebilir olmadığı anlaşılmıştır. Bir yandan aramalı üretimine geçilirken diğer yandan ülkenin beşeri sermayesi  araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yönlendirilerek ileri teknoloji üretilmesi hedeflenmelidir. Üretim bilgisi ürüne dönüştürülerek ülkenin ürün gamı genişletilmelidir.

Biyoteknoloji, gen teknolojisi, malzeme teknolojisi, elektronik, iletişim ve nano teknoloji alanları başta olmak üzere çok yoğun araştırma ve geliştirme faaliyetlerine gidilmelidir. Bu var olan kaynakların etkin kullanılması ile sağlanabilir. Mevcut organizasyonlardan üniversiteler, teknoparklar ve enstitüler bu amaç için desteklenip teşvik edilmelidir.

Ülkenin kaynakları sonuç alıcı bir biçimde belli plan ve program çerçevesinde araştırma ve geliştirme faaliyetleri için ayrılmalıdır.  Yurt dışına çeşitli sebeplerle giden yetişmiş insan gücünün ülkeye dönmesi için imkan ve ortam hazırlanmalıdır.

Küresel rekabette ucuz ürün üreterek rekabet sağlama dönemi Türkiye için geride kalmıştır. Müşterinin taleplerini karşılayan ürünler üretmek şimdiki zamanda anlamlı olacaktır.

Özel spesifik ileri teknoloji ürünleri refahın artırılmasını sağlamaktadır. Zenginliğin esası araştırma ve geliştirmeye dayalı yeni ürün tasarlayıp üretebilmekten geçmektedir.

Bilginin üretilip dağıtılması için iletişim altyapısının çağın ihtiyaçlarına uygun hale gelmesi gerekmektedir. 5 G’ye uygun iletişim altyapısının ülkenin her yanında yeterlilikte olması önem taşımaktadır. Nesnelerin interneti önümüzdeki süreçte hayatımıza giriş hızı artacaktır. İletişim altyapısındaki ve yeni akıllı teknolojilerin hayata geçmesindeki herhangi bir gecikme ülkeyi inanılması zor maliyetlerle karşı karşıya bırakabilir.

Ülkede çağın bilim ve teknolojik gelişmesi için bilimsel merakın ortaya çıkması gerekmektedir. Bilimsel iklimin geliştirilip sağlanması hayati derecede önem taşımaktadır.

Bir şeyin alıcısı varsa o alan da gelişir. Ülkede bilim insanlarına verilen değer artarsa bilim iklimi de kısa sürede oluşur. Ülkede bu alanın altyapısı mevcuttur. Küreselleşen dünyada teknolojik rekabetin çok hızlı artması nedeniyle teknolojik gelişmeler de o ölçüde hızlı artmaktadır. Araştırma ve geliştirmeye ayrılan kaynaklar bir çok ülke tarafında GSMH’nın %4’den fazlası ayrılmaktadır.  Rekabete araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile geliştirilen stratejik teknolojik ürünler yön vermektedir.

Stratejik yeni teknolojilerin geliştirilmesi ülkenin kalkınma ve gelişmesini şekillendiren beşeri sermayesinin varlığı belirlemektedir. Eğitim burada belirleyici rol oynamaktadır. Eğitimin kalitesinin çağın ufkunun ötesinde insan yetiştirme yetkinliğini taşıması toplumun tüm kesimlerinin topyekun kalkınma ve gelişme hamlesini başarmasına fırsat sağlayacaktır.

Ülke nüfusunun yaş grupları itibariyle genç nüfusunun oransal olarak rakiplerine oranla yüksek olması, gelecekteki rekabette bu nüfusun iyi eğitilmesi halinde rekabette üstünlük sağlamasını kolaylaştıracaktır.

TÜİK verilerine göre; 2019 yılında Türkiye’nin ortanca yaşı % 32,4, 15-64 çalışma çağı yaş grubu %67,8 iken çocuk yaş grubu 0-14 %23,1 ve 65 yaş üstü %9,1 olmuştur. 15-24 yaş grubunu oluşturan genç nüfus %15,8’ini oluşturmaktadır. AB’de ise bu oran 2018 yılı verilerine göre genç nüfus oranı %10,8 seviyesinde olmuştur.

2040 yılında Türkiye’de genç nüfus %13,4’e gerilemesi beklenmektedir. Nüfus açısından Türkiye’nin fırsatları 2040 yılına kadar devam etmektedir. Türkiye bu açıdan önündeki 20 yılı her boyutuyla verimli kullanmanın yollarını bulmalıdır.

İnsanın kendisi ile ilgili bilinmek istenen bilimsel çalışmalar genetiğin çözümlenmesiyle birlikte bilinmeyen beynin yapısı ve fonksiyonları ile ilgili çalışmalar 2013 yılında ABD başkanın başlattığı araştırma ve geliştirme çalışmalarıyla hız kazanmıştır. Beyin ile ilgili bilinmeyenlerin bilinir hale gelmesiyle çözülemeyen problemlerin çözüleceği beklenmektedir. Diğer taraftan beyin fonksiyonlarının kullanımının artırılması ile birlikte verimliliğin çok daha artacağı ümit edilmektedir.

Ülkeler küresel rekabette üstünlüğü sürdürmek için kullanılan akıllı makinelerin daha etkin kullanılması için teknolojik altyapıların tesisi için hummalı çalışmalar devam ederken ülkeler arası üstünlük mücadelesi tüm boyutlarıyla sürmektedir. Ülkeler için geleceğin hükümranlığını belirleyen teknolojik üstünlük çabaları son dönemde pazarlama tekniklerini de yeni bir boyuta taşımaktadır. ABD ve Çin örneğinde olduğu gibi 5 G altyapısını yapmaya çalışan Huawei firmasını ABD engellemeye çalışmış ve Huawei’nin bu girişimini bilgi iletişim ve kontrolü ele geçirme olarak değerlendirmiştir. Önümüzdeki sürecin veriler dönemi olacağını ABD bilmektedir. Verilere sahip olan kontrol etme gücüne de sahip olacaktır.

Gelişen teknolojilerle birlikte petrolün yerini yeni enerji kaynakları almaya başlamıştır. Sürdürülebilir enerji güvenliği çerçevesinde ülkelerin güneş ve lidyum pilleriyle enerjinin stoklanması hususundaki gelişmeler petrol üreticisi ülkelerin ve bunları kontrol eden küresel güçlerin değişen yapılara uygun stratejiler geliştirmeleri önümüzdeki dönemde beklenmektedir. Yeni enerji kaynaklarının depolanmasında lidyum madeninin üretildiği ülkeler ve coğrafyaların kontrolü meselesi gündeme gelebilir.

Türkiye yeni dönemde sanayide üretime yönelik olarak üretim ekonomisi uygulamalarını hayata geçirirse ülkede olmayan hammaddelerin tedariki hususunda yeni stratejiler geliştirmek mecburiyetiyle karşı karşıya kalması gerekebilir.

Türkiye sanayileşme stratejilerini yeniden gözden geçirip sanayisini ülkenin her yerine dengeli bir şekilde yaymalıdır. Ancak sanayinin Anadolu’ya yayılması için altyapının yapılması gerekir. Taşıma maliyetlerini düşürmek gerekir. Bunun için hızlı ve düşük maliyetli ulaştırma sisteminin sağlanması gerek şarttır. Hızlı, güvenli ve düşük maliyetli raylı sistemin tesisi bu açıdan önem taşımaktadır. Üretici ürününü küresel pazarlara en düşük maliyetle ulaştırması rekabet açışından önem taşımaktadır.

Sanayide yeni yatırımların bölgelere dağılımı ülkenin stratejik kalkınma ve gelişme planlarına uygun olması gerekir. Bölgelere yayılacak sanayi yatırımları için kalifiye elemanların ve teknik personelin teminini sağlamak ancak uygun ortamın sağlanmasıyla gerçekleşebilir. Diğer taraftan hazırlanacak sanayi planının hayata geçmesi için uygun teşvik politikalarının hazırlanması önem taşımaktadır. Tarımsal alanların korunması bu safhada hayati derecede önem taşımaktadır.

Sanayinin bölgelere dağılımı nüfus yığılmalarının önüne geçeceği gibi büyük şehirlerdeki varoşlaşmayı da önleyecektir. Ayrıca ülkede dengeli bir sanayi yapılanmasının gelişmesini sağlarken bölgeler arası gelir dağılımı farklılıklarını da asgariye indirecektir.

Sonuç olarak Türkiye’nin zenginliği; bulunduğu coğrafya küresel pazarlara ulaşılabilirliği maksimum seviyeye çıkardığı için zaman ve maliyet açısından  sunduğu fırsatları kullanabilmeyi ülkenin beşeri sermayesini tasarım, üretim ve pazarlama yetkinliğini etkinleştirmesinin yanında küresel değerleri cazibe noktasına taşımasıyla eş oranlı olacaktır.

İsmail Hakkı Yücel

21. Yüzyıl Türkiye Enstitisü
Misafir Yazar

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...