Bu sayfayı yazdır

Ülkemizin Enerji Kaynakları

Yazan  30 Ekim 2013

Dünyada bütün madenler jeolojik çalışmalar sonrası ortaya çıkarılmaktadır. Arazide jeolojik çalışmalar sonrası yapılan jeolojik haritalarda belirlenen kaya birimleri, fasiyesler, tektonik hatlar, petrografik, paleontolojik ve jeokimyasal çalışmalar, bölgenin jeodinamik evrimi ve jeolojik tarihçesinin belirler. Bunun yanı sıra bölgedeki mevcut maden yataklarının varlığı ve oluşum mekanizmaları da ortaya konur. Hangi kayalarda ne gibi madenlerin varlığı bilindiğinden, maden yataklarının belirlenmesinde jeolojik çalışmalar çok önemlidir. Ülkemiz çok zengin maden yataklarına sahip olmamakla birlikte birçok madende uzun yıllar kendine yetecek rezervlere sahiptir. Bazı madenlerde de dünya ölçeğinde rezervlerimiz bulunmaktadır. Enerji insan hayatının vazgeçilemez bir parçası olma özelliğini hala korumaktadır. Zira enerji, insanlığın ilerlemesindeki en önemli itici güçtür. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı, uzun yıllardır takip edilen yanlış politikalar sebebiyle her geçen gün hızla artmaktadır. Bu bağımlılığın azaltılması ancak ve ancak kendi öz kaynaklarımızın devreye alınması ile mümkün olabilir. Bu sebeple enerji sektörü ile ilgilenen yatırımcıların zaman geçirmeden, kendi kaynaklarımıza yatırım yapmalarına imkân sağlanmalıdır. Şimdi ülkemizde bulunan fosil, yenilenebilir ve nükleer enerji kaynakları hakkında kısa bilgiler aktararak kendi potansiyelimizi tanımaya çalışalım.

FOSİL KAYNAKLAR

KÖMÜR: Ülkemizin bugün için belirlenmiş kömür rezervi 13.300.000.000 ton linyit, 1.200.000.000 ton taşkömürü olmak üzere toplam 14.500.000.000 tondur. Ülkemizde kömür oluşumlarına uygun Tersiyer yaşlı karasal çökellerin alanı 110.000 km2 olup, kömür yönünden müsait olarak da 45.000 km2’lik bir alan belirlenmiştir. Bugüne dek yapılan ayrıntılı jeolojik çalışmalar ve sondajlar neticesinde de kömür yayılım alanlarının 2000-2500 km2 olduğuancak, bu alanın daha da fazla olduğu tahmin edilmektedir.

%70 oranında açık işletme ile çalıştırılan ülkemiz kömürleri yaklaşık 40 ilde çıkarılmaktadır. Bu rezervlerin %20’si kamuda, %80’ini de özel sektörde bulunmaktadır. Linyit yataklarımızın büyük bir kısmının işletmede olmadığı bilinen bir gerçektir. Bu elektrik santrallerinin kurulu gücünden ve ithal edilen kömürlerden bilinmektedir. Linyit kömürlerinin %68’i düşük, %23,5’u 2000-3000 kcal/kg, %5,1’i 3000-4000 kcal/kg ve %3,4’ü 4000 kcal/kg’ın üzerinde ısıl değerine sahiptiler. Ülkemizde yerli kömüre dayalı 20 elektrik santrali bulunmaktadır. Bu santrallerden 17’si linyit, 2’si taş kömürü ve 1’i de asfaltit’e dayalı santrallerdir. Bugün kömüre dayalı olan toplam elektrik gücümüz 8.48 2.8 MW’tır (8.147,8 MW + 335.0 MW). Bu güç mevcut rezervler ile en azından ikiye katlanabilir.

Kömür aramalarında jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonrasında ortaya konan neticelere göre tahmin edilen sahalarda sondajlı çalışmalara geçilir. Özellikle jeofizik çalışmalarla cevherin varlığı yüksek oranda tespit edilebilir. Devlet, kamu kuruluşları vasıtasıyla kömür aramalarını ciddi bir şekilde yürütmektedir. Özel sektörün de elinde bulundurduğu kömür sahalarında çalışmalar yapması ve sahalarında bulunan rezervleri ortaya çıkarması her bakımdan önem arz etmektedir.

 

 (Kaynak-MTA)

 (Kaynak-MTA)

 

ASFALTİT: Petrol kapanlarında petrolün jeolojik olaylar neticesinde meydan gelen hidrostatik basınç, gravitasyon ve sıcaklık gibi sebeplere bağlı olarak yüzeye yakın yerlerde veya yüzeydeki kayaların çatlaklarına, kırıklarına yerleşmiş olan hidrokarbonlara asfaltit denmektedir. Asfaltiti petrol kökenli ve petrolün doğal artıkları olarak da tanımlayabiliriz. Petrolün ısı, basınç ve bazı kimyasal reaksiyonlar sonucu meydana gelmiş hali asfaltittir. Kalori değeri 2.896-5800 kcal/kg’dır. Ülkemizde Şırnak ve Silopi’de görülen asfaltit yataklarının rezervi 82.000.000 tondur. Asfaltit, ısınmada, su geçirmez kablo, balata, otomobil lastiği, boya yapımında kullanılmaktadır. Ancak yüksek ısıl değerinden dolayı elektrik santrallerinde de kullanılmaktadır. Silopi’de 3X135 MW gücünde kurulacak olan asfaltite dayalı santralin ilk ünitesi kurulmuş ve enerji üretmeye başlamıştır. Diğer taraftan asfaltitlerin küllerinde U, V, Mo, Cd, Co, Ni ve Ti gibi elementler de bulunmaktadır. Asfaltit yatırım yapılması gereken önemli bir cevherdir.

BİTÜMLÜ ŞEYL:  Organik ve inorganik maddelerden meydan gelmiş, içinde alg parçaları ve bitki kırıntıları bulunan ince yapraklı özelliğe sahip bitümlü kayalara bitümlü şeyl veya bitümlü şist denilmektedir. Bitümlü şeyller genelde %70 civarında karbon, %15 hidrojen, %1-24 oksijen ve %0,1-9 arasında kükürt ihtiva etmektedirler. Petrol ve gaz üretiminde, termik santrallerde, külleri çimento ve refrakter yapımında kullanılmaktadır. Dünya bitümlü şeyl rezervi 411 milyar tondur. Ülkemizde Göynük, Beypazarı, Seyitömer, Gölpazarı, Ulukışla ve birkaç yerde bulunan bitümlü şeyllerin rezerv 1.6 milyar tondur. Kalori değerleri 365-1390 Kcal/kg civarındadır.

PETROL: Petrol yatakları, denizlerde, göllerde çökelmiş olan organik maddelerin uzun süren jeolojik zamanlar sonrasında gözenekli kayalar içinde sıvı fazda oluşturduğu hidrokarbonlardır. Petrol yataklarının da bulunmasında jeolojik, jeofizik ve sondajlı çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemizin güney sınırlarında zengin petrol yatakları bulunduğu halde ülkemizde niçin petrol yoktur sorusu sürekli sorulan bir sorudur. Bunun cevabı şudur: Türkiye coğrafyası hemen her jeolojik devirde ciddi tektonik hareketlere maruz kalmış, kayalar adeta alt üst olmuştur. Kırılan, kıvrılan, birbiri üzerine binen kayalar, kayaların ilksel yapılarını tamamen bozduğundan dolayı bu jeolojik yapı hem maden, hem de petrol ve doğalgaz yönünden sürekli olmayan bir netice ortaya koymuştur. Güney Anadolu’da böylesine karışık ve bir kırıklı yapı bulunmamaktadır. Ülkemizin petrol rezervi 43.200.000 tondur. Yeni rezervler bulunmadığı takdirde ve bu üretim hızı ile yaklaşık 18,5 yıllık bir petrol rezervimiz bulunmaktadır. Ancak ülkemizin bütün petrol havzalarında ve özellikle de denizlerimizde derin sondajlar yapılarak yeni rezervler bulunabilir. Zira bugüne dek yapılan sondajlarla tahmin edilen derinliklerde petrollü kayalara rastlanamamış veya o kayalarda petrolün göç ettiği sonucuna varılmıştır. Dünya petrol rezervi 1.652,6 milyar varil, 234,3 milyar tondur. Dünyada yılda yaklaşık 4 milyar ton petrol kullanılmaktadır. Yeni rezervler bulunmadığı takdirde dünya petrol rezervleri yaklaşık 45 yıl sonra tükenecektir. Ama okyanuslarda ve buzullarınaltında petrol aramalarının yapıldığı da bilinen bir gerçektir

    

(Türkiye Petrol Havzalar- Kaynak/PİGM)  

DOĞALGAZ: Metan, etan ve propandan meydan gelmiş gaz fazındaki bir hidrokarbon bileşiğidir. Fosil yakıtlar içinde an az karbon ihtiva eden bir yakıttır. Dünya doğalgaz rezervi 208,4 milyar m3’tür ve yılda 3 milyar m3 doğalgaz tüketilmektedir. Ülkemizin doğalgaz rezervi 6,84 milyar m3 olup, yaklaşık 10 yıl sonra tükenecektir. Bu sebeple petrolde olduğu gibi kendi doğalgazımızı ortaya çıkarmak için aramalara devam edilmesi gerekmektedir.

KAYA GAZI (PETROLLÜ ŞEYL): Oluştuğu kayalardan göç eden petrolün ve doğalgazın bir kısmı teşekkül ettiği ana kayacın gözeneklerinde kalabilir. İşte kaya veya şeyl gazı adı verilen gaz bu gazdır. Kayalar içindeki bu gaz su basıncı ile yeryüzüne çıkarılarak kullanılmaktadır. ABD, Çin, Kanada kaya gazı üreten ülkelerdir. ABD’de 2006 yılında 30 milyar m3 kaya gazı üretimi yapılmıştır. Bu da ABD’nin doğalgaz üretiminin yaklaşık % 6’sına tekabül etmektedir. ABD son dört yılda yaklaşık 200 milyar m3 kaya gazı üretimi yapmıştır. Ülkemizde Güneydoğu Anadolu (Diyarbakır-Mardin arsında) ve Trakya (Hamitabat) Bölgeleri’nde yaklaşık 13 trilyon m3 kaya gazı rezervi bulunmaktadır. Bu rezervin üretilebilir miktarının ise 2 trilyon m3 olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca Sivas ve Tuz Gölü Havzalarında yapılacak çalışmalar neticesinde yeni rezervler de bulunabilir. Türkiye’nin yılda 50 milyar m3 doğalgaz kullandığı dikkate alındığında bu konun ciddi bir şekilde ele alınması gerekmektedir.

(Kaynak-EIA)

 

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI

Hidrolik, rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz, dalga, akıntı, hidrojen gibi sürekli yenilenen ve kullanılmaya hazır halde bulunan, çevreye fosil yakıtlardan çok daha az zarar veren, elektrik enerjisi üretilirken CO2 emisyonu en az seviyede olan, diğer kaynaklar gibi karışık proses teknikleri olmayan enerji kaynaklarına yenilenebilir enerji kaynakları denmektedir. Ülkemizde elektrik enerjisi üretimine ilişkin 18.5.2005 tarihli ve 5346 sayılı kanun çıkarılarak bu kaynakların kullanımının önü açılmıştır.

HİDROLİK ENERJİ: Ülkemizin 2012 yılı itibariyle hidrolik kurulu gücü 19.619,7 MW’tır. Ülkenin hidrolik potansiyelinin 36.000-40.000 MW civarında olduğu bilinmektedir. 2023 yılında bu potansiyelin tamamının devreye alınacağı programlarda yer almaktadır.

RÜZGÂR ENERJİSİ: Güneş radyasyonunun dünyayı farklı ısıtmasından ve de dağlarda, tepelerde,  vadilerde, basınç değişiminin fazla olduğu yerlerde, kıyı şeritlerinde meydana gelen hava hareketine rüzgâr denilmektedir. Daha anlaşılabilir ifade ile rüzgâr, atmosferde sıcaklık farkları sebebiyle oluşan hava hareketleridir. Rüzgâr sahip olduğu kinetik enerjiden dolayı potansiyele sahip bir enerji kaynağıdır. Dünyaya gelebilen güneş enerjisinin tahminen %2’si rüzgâr enerjisine çevrilmektedir. İlk yatırım maliyetlerinin yüksekliği ve kapasite faktörünün düşüklüğüne (%25-40) rağmen atmosferde sürekli bulunması, temiz bir enerji kaynağı olması, yakıt maliyetinin olmaması, tükenmez oluşu, bakım ve işletme maliyetlerinin düşük olması sebebiyle son derece müspet bir enerji kaynağıdır. 2000’li yıllardan itibaren denizlerin üzerinde de rüzgâr santralleri kurulmaya başlanmıştır. Bu işin öncülüğünü yapan ülkeler Danimarka, Hollanda, İngiltere ve Almanya’dır. Yapılan değerlendirmeler göre; ülkemizde 7 m/s ve üzerindeki rüzgâr hızı için potansiyelimiz 48.000 MW (147 milyar kWh/yıl), 6 m/s ve üzerindeki rüzgâr hızı için 131.000 MW (378 milyar kWh/yıl) bir potansiyele sahip bulunmaktayız. Ülkemizin rüzgâr enerjisi kurulu gücü 2012 yılı itibariyle 2.260,5 MW’tır (%3.96). 2023 yılında 20.000 MW’a çıkarılması düşünülen rüzgâr enerjisi kurulu gücü için her alanın değerlendirilmesi ülkemizin yararına olacak bir neticedir.

 (Kaynak-Yenilenebilir Enerji G.M.)

JEOTERMAL ENERJİ:  Jeotermal enerji, yerin derinliklerindeki bir mağma odağı tarafından ısıtılan ve içinde fazla miktarda erimiş maddeler bulunan, sıcak su ve buharın yüzeye yakın bölgelere jeolojik olaylar sonucu taşınmasıyla oluşan bir ısı enerjisi olarak tanımlanabilir. Jeotermal kaynakların aranmasında da jeolojik ve jeofizik değerlendirmelerin yapılması çok önemlidir. Jeotermal kaynaklar ısı derecesine göre sınıflandırılır. 20-700 C arasındaki sahalar düşük sıcaklık, 70-1500 C arasındakiler orta sıcaklık ve 1500’den fazla sıcaklığa sahip olan sahalar yüksek sıcaklık sahalarıdır. Ülkemizin jeotermal enerji potansiyeli 31.500 (32.100) MWt dir. Bu potansiyeli belirleyen yaklaşık 1000 adet sıcak su kaynağı bulunmaktadır. Bu kaynakların %74’ü düşük ve orta sıcaklıkta olup, ısıtma, termal ve mineral elde edilmesi için uygundur. %6’sı elektrik enerjisi üretiminde kullanılabilir. Ülkemizde Batı Anadolu’da 17 sahada elektrik üretimine uygun jeotermal saha bulunmaktadır. 2012 yılı itibariyle jeotermal enerji kurulu gücümüz 162,2 MW’tir. 2023 yılında bu gücün 600 MW’a çıkarılması düşünülmektedir.

 (Kaynak-MTA)

GÜNEŞ ENERJİSİ: Termonükleer bir reaktör olan güneşte bulunan hidrojen gazının helyuma dönüşmesi sonrası açığa çıkan enerji bir ışıma enerjisidir ve bu enerji dünyada bir yılda bütün enerji kaynaklarından üretilen enerjiden 15.000 kat daha fazladır. Mesele, bu kaynağın enerjide kullanılabilir hale getirilmesindedir. Aslında 1970’li yıllardan bu yana yapılan çalışmalar neticesinde epey yol alınmış ve güneş enerjisi, elektrik üretiminde, ısıtma ve soğutmada, seracılıkta, tarımda, sanayide, deniz suyundan tuz ve tatlı su üretiminde, güneş pillerinde kullanılır hale gelmiştir. Ülkemiz, 110 günlük oldukça yüksek güneş enerjisi potansiyeline sahiptir. Şayet bu konuda ciddi yatırımlar yapılırsa Türkiye yılda birim metre kareden ortalama 1.100 kWh’lik güneş enerjisi üretebilir (kaynak-EİE). Ne var ki, ülkemizde güneş enerjisi sadece suyun ısıtılması şeklinde değerlendirilmektedir. Güneş enerjisi teknolojileri iki gruba ayrılır. 1. Isıl güneş teknolojileri, bu sistemlerde öncelikle güneş enerjisinden ısı elde edilir, ısı doğrudan kullanılabileceği gibi, elektrik üretiminde de kullanılabilir. 2. Güneş pilleri, fotovoltaik piller denen bu yarı iletken malzemeler güneş ışığını doğrudan elektrik enerjisine çeviriler. Ülkemiz tahminen 50.000 MW gücünde bir potansiyele sahiptir. Teorik olarak da 380 milyar kWh’lik bir üretim gerçekleştirilebilir. Ancak teknik potansiyelin 278 milyar kWh olduğu ifade edilmektedir. 2023 yılında 3000 MW’lık bir güneş enerjisi gücü planlanmaktadır.

BİYOGAZ: Bilindiği gibi biyogaz, artık organik maddelerin anaerobik bir ortamda çürümeleri neticesinde açığa çıkan renksiz, kokusuz ve bileşiminde metan ve karbondioksit bulunduran bir gazdır. Biyogazdan enerji olarak istifade edebilmek için içindeki metan yüzdesinin fazla olması gerekir. Ülkemiz kurulu gücü içinde 158,5 MW’lık bir güce sahiptir.

NÜKLEER ENERJİ YAKITLARI

URANYUM: Günümüzde dünya üzerinde 436 adet nükleer santral bulunmaktadır. Ayrıca 233 adet nükleer santralinde yapımı planlanmaktadır. Kurulu güç 374.135 MW, üretim ise 2.518 milyar kWh’tir. Dünya uranyum rezervleri 5.327.200 tondur. Ülkemizde nükleer santral henüz kurulma aşamasındadır. Kurulacak 10.000 MW gücündeki nükleer santrallerin üreteceği enerji miktarı 80 milyar kWh olacaktır. 30.000 MW gücündeki üç santralin ülkemiz enerjisine katkısı ise yaklaşık 250 milyar kWh olacaktır (2012 yılı üretimine eşit). Ülkemizde %0,08-0,04 tenörlü 9.129 ton uranyum rezervi bulunmaktadır. Ancak yapılacak arazi çalışmalar sonrası bu rezervin birkaç kat artma ihtimali mevcuttur. Uranyum ülkemizde Köprübaşı, Fakılı, Küçükçavdar, Sorgun ve birkaç bölgede daha bulunmaktadır.

TORYUM: Uzun zamandır nükleer santrallerde uranyumdan daha temiz ve tehlikesiz olan toryum cevherinin yakıt olarak kullanılması konusunda ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde artık bu yakıt nükleer santrallerde kullanılacaktır. Dünyada bilinen toryum rezervi 1.300.000 ton olup bu rezervin yaklaşık % 30’u olan 0,21 tenörlü 380.000 tonu ülkemizde bulunmaktadır. Bu rezervin yapılacak çalışmalarla %50 oranında artması mümkündür. Sivrihisar-Kızılcaören’de (Beylikahır) bulunan NTE’lerin içinde yer alan bu cevherin çıkarılması ve ilerideki teknolojik gelişmelere paralel olarak kullanılmak üzere hazır hale getirilmesi gerekmektedir.

 

  (Kaynak-MTA)

 

Muhittin Ziya Gözler

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Enerji ve Enerji Güvenliği Araştırmaları Merkezi Başkanı