Bu sayfayı yazdır

Suriye Nereye?

Yazan  19 Şubat 2020

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Terör ve Terörizmle Mücadele Başkanı, Genelkurmay İçgüvenlik Dairesi Eski Şube Müdürü, Emekli Albay Ünal ATABAY, İdlib konusunu Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk’e değerlendirdi.

Gelişmeleri yakından izleyen ÜnalAtabay “Suriye'den komşu ülkelere kaçanlarıın büyük çoğunluğu 9 yıllık çatışmanın yarattığı travmaya bağlı olarak Suriye'de Nusayri/Alevi gruplarla, Sünni muhalif grupları ve aileleri ile bir arada yaşamaya şanslarını kaybetti. Mezhep çatışması noktasına doğru evrilen bunu olumsuz tablonun karşılığı; Suriyelilerin kendi ülkene geri dönmelerine gerekçe olan mazeret iyaratıyor” diyor.

Suriye rejimi İdlib’de silahlı gruplar ile iç içe ve girit hale gelen sivil halkı, kendi vatandaşı konumundan çıkarmış, tüm radikal/ılımlı muhalif grupları Türkiye sınırına doğru sıkıştırıp dar bir coğrafyada yaşamaya mahkum edilmelerini ya da sınırı aşmalarını istiyor. Rejimin Bu saldırıları sonucunda; Türkmen Dağı M-4/M-5 karayolu Kuzeyi-Akil Dağı Reyhanlı üçgeninde ve Atme Kampı da dahil olmak üzere Türkiye sınırına paralel Gazze tipi şehir yaratılmak isteniyor.

Türkiye böyle bir gelişmeye karşı M-4/M-5 Karayolu bölgesinde rejim unsurlarının ilerleyişine engel olacak şekilde gerekli tedbirleri alsa da Rusya ve rejimin kararlılığında bir değişiklik gözlemlenmiyor. Ünal Atabay, “Bu karşılıklı kararlılık, geri adım atmama yönündeki irade; mevcut çatışmayı bölgesel bir çatışmaya doğruyu götürecek ciddi riskler taşıyor” görüşünde.

Mezhebi ayrışmanın en net gözlemlendiği bölge olan İdlip'de çatışmaların kapasitesine ve acımasızlığına bakıldığında, buradaki mezhebi çatışma tüm bölge coğrafyasına yayılma riski taşıyor. Nitekim, İdlib; taraflar arasında keskinleşen kin ve nefretin zirve yaptığı, geri dönüşü olmayan bir şekilde bağların koparıldığı alan halini aldı. İdlib, artık gelene kadar çözümün adresi olmaktan çıktı, bilinenlerin aksine Suriye'nin parçalanmasına/bölünmesine kasteder hale geldi.

Suriye iç savaşı ve öncesinden beri mezhebi olarak sosyal bağları zaten kopmuş olan bu Sünni kesimin, ruhi bağları İdlib noktasında iyice çözülmüş. Bu durum, önümüzdeki süreçte Suriye'de mezhepler üzerinden kesin bir ayrışmanın yaşanması ve yaşanacağı anlamına geliyor.

Söz konusu ayrışma öyle bir noktaya gelmiş ki, Esad yönetimi değişse bile, ülke içerisinde önlenemez bir Sünnü-Nusayri/Alevi ayrışması keskinleşmiş. Muhaliflerin büyük bir kısmı İhvan-ı Müslimin çizgisindeki Sünnilerden oluşuyor. Suriye'de Nusayrilerle birlikte hareket eden ve seküler kesimden oluşan Sünnilerin de azımsanmayacak  sayıda olduğu unutulmamalı.

Suriye'de yaşanan bu mezhebi ayrışma ve kopuş, etnik temelli ayrışmayı da beraberinde getirecek. Böyle bir gelişmenin yaşanması halinde neler olacağını emekli Ünal Atabay şöyle değerlendirdi:

“Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Harekat bölgesi ve İdlib’in bir kısmını içeren bölge Aünni/İhvan bölgesi,

 İsrail'in güvenliği çerçevesinde, Golan Tepeleri’ne doğru uzanan Dürzi bölgesi,

Nusayri/Alevi bölgesi,

Suriye’nin Irak’la bütünleşen Sünni federal/özerk bölgesi olacaktır.

Suriye’deki bir parçalanma/bölünme, Irak’ın ayrışmasında model oluşturacak ve ihtimaldir ki Suriye ve Irak’ın coğrafi birleşimi ile oluşan Sunni konfederal bir yapıya vesile olacaktır.

Suriye ve Irak'ta yaşanabilecek bir mezhebi bölünmeden Kürt etnik yapısı yararlanacak ve Suriye Kuzeydoğu’sunun bir kısmı ile Kuzey Irak (Barzan)i birleşecek ve yeni bölgesel Kürt yönetiminin de yolu açılacak."

 

Kaynak: www.sozcu.com