Prens Bandar’ın Ölümü Hakkındaki İddialar ve İstihbarat Savaşları


Prens Bandar’ın Ölümü Hakkındaki İddialar ve İstihbarat Savaşları

Yazan  08 Ağustos 2012
Suudi Arabistan'ın yeni İstihbarat Şefi Prens Bandar’ın Suriye ya da İran İstihbarat servisleri tarafından yapılan bir saldırı sonucu ölmüş olabileceği iddia edilmektedir.

Suudi Arabistan'ın eski Washington büyükelçisi Prens Bandar Bin Sultan 19 Temmuz 2012 tarihi itibarıyla Suudi Arabistan İstihbarat Servisi şefliğine getirilmişti. Bandar'ın yeni görevine atanmasının hemen ardından İran Press TV'nin internet sitesi Suudi Arabistan'ın İstihbarat binasının bombalı saldırılara hedef olduğunu ve Suudi Arabistan İstihbarat Şefi Bandar'ın yardımcısının hayatını kaybettiğini duyurmuştur.[1] Suudi medyası bu habere herhangi bir tepki vermemiştir. Bunun ardından İsrail istihbaratına yakın Debka sitesi 26 Temmuz 2012'de kendi istihbarat kaynaklarına dayandırarak yazısında Prens Bandar'ın da bu patlamada öldüğünü iddia etmiş, 29 Temmuz 2012'de Fransız yazar Thierry Meyssan Voltaire.net sitesinde aynı iddiada bulunan bir yazı kaleme almış,31 Temmuz'daki başka bir yazıda ise yine DebkaPrens Bandar'ın Şam'daki patlamanın intikamını almak için İran ve Suriye istihbarat servisleri tarafından yapılan suikasttaöldüğünü ileri sürmüştür.[2]

Bütün bu iddialara karşın Suudi hükümeti açıklama yapmayan tavrını sürdürmüştür. Öte yandan Saudi Research and Marketing Group'un bir yan kuruluşu olan ve Prens Salman'ın oğlu Faysal bin Salman'a ait Saudi Research and Publishing Company (SRPC) tarafından yayınlanan Arab News 4 Ağustos'da Thierry Meyssan'e cevaben yazdığı yazıda Prens Bandar'ın 26 Temmuz'da iki kez kamuoyunun önüne çıktığını ileri sürmüş ve Prensin öldüğü yalanının Suriye ve İran istihbarat servisleri tarafından çıkarılan komplo teorileri olduğunu ifade etmiştir.[3] Suudilerin herhangi bir tepki vermediği bu iddialar eğer doğruysa İran'ın Bandar gibi önemli bir ismi istihbaratın başına getiren Suudi Arabistan'a verdiği bir gözdağı ya da 19 Temmuz 2012'de Ulusal Güvenlik binası hedef alınan Suriye'nin bir misillemesi olarak yorumlanabilir.

Prens Bandar'ın Suudi İstihbaratının başına getirilmesi 19 Temmuz 2012'de Suriye Ulusal Güvenlik binası hedef alan saldırı ile aynı güne gelmesi açısından oldukça ilginçtir. Bunun yanında bu atama kesinlikle sıradan bir görevlendirme değildir ve hiç kuşkusuz Ortadoğu bölgesindeki yükselen gerilim ile yakından bağlantılıdır. Zira, Suudi Arabistan'ın Suriye'ye yönelik politikasının Prens Bandar Bin Sultan'ın eliyle sürdürüldüğü bilinmektedir. Bu makalede Prens Bandar'ın İstihbarat Servisi Şefliğine atanmasının nedenleri ve olası sonuçları ele alınacaktır.

S. Arabistan'ın Suriye politikasının ise son zamanlarda alışılmış Suudi dış politikasının dışına çıktığını ve oldukça sert ve atak bir hal aldığı görülmektedir. Öyle ki, kadınların araba kullanmasının tartışmaya açıldığı, kız çocuklarının nüfus kayıtlarının tutulmadığı S. Arabistan, Suriye söz konusu olduğunda demokrasi savunucusu kesilmiş, bir yandan Suriye'deki Sünnilerin haklarını savunurkendiğer yandan da kendi ülkesindeki ve Bahreyn'deki Şiileri ezmekte sakınca görmemektedir.S. Arabistan'ın Suriye'deki isyancılara olan açık desteği İran ile olan rekabetinin de etkisiyle dikkat çekici düzeyde artmıştır. Bu nedenle Suriye konusunda pasif kalmakla eleştirilen eski İstihbarat Şefi Prens Mukrin'in yerine ABD ile özel ilişkilere sahip olması ile tanınan Prens Bandar'ın bu stratejik göreve getirilmesi oldukça önemli sonuçlara neden olabilir.

ABD ve Suudi Arabistan Suriye konusundaki işbirliği ve bu işbirliğindeki Bandar'ın özel rolü de dikkate alındığında bu atamanın neden sıradan bir atama olmadığı iyice ortaya çıkmaktadır. Zira ABD ve S. Arabistan Esad yönetiminin devrilmesi konusunda uzunca bir süredir sıkı bir işbirliği içinde olmuşlardır. Bu sıkı işbirliğinin temelleri George W. Bush yönetiminin son dönemine dayanmaktadır.

Ortadoğu'da Politikalarında Suudi Arabistanlı Dönüşüm

Amerikalı ünlü araştırmacı-yazar Seymour Hersh 7 Mart 2007 tarihli "The Redirection"[4] adlı makalesinde George W Bush döneminde ABD'nin Irak politikasındaki ani bir değişikliğin arka planını anlatmaktadır. Bu ani değişiklik ile ABD Ortadoğu politikasını İran'ı çevreleme hedefi çerçevesinde şekillendirmeye başlamıştır. Bu değişikliğin sebepleri arasında İran'ın Amerikan ordusunun Irak'ı işgalinden güçlenerek çıkması ve 2006 savaşında Hizbullah'ın İsrail Ordusu'na karşı direnişi önemli etkenler arasında olmuştur.

ABD'yi bu politika değişikliğine ikna eden ise Suudi Arabistan olmuştur. Suudi Arabistan ve ABD arasında yapılan anlaşma ile hem İsrail hem de Suudi Arabistan ve diğer Sünni Arap devletleri için tehdit olarak görülen İran'a karşı ortak bir tutum izlenmesine karar verilmiştir. Tabii ki bundan İran'ın en önemli destekçileri olan Suriye rejimi ve Hizbullah da payını alacaktır. Bu anlaşmayla Amerikan yönetiminin Sünni Araplar ile İran liderliğindeki Şii Hilaline karşı birlikte çalışmasına karar verilmiştir. Bu bağlamda Suriye-İran ittifakını kırmak için bir strateji geliştirilmiştir. Bu strateji çerçevesinde S. Arabistan en iyi yaptığı işlerden birini yapacak ve Suriye'de muhalefete para ve lojistik destek aktaracaktır.

Hersh'e göre bu politika değişikliğinin kaçınılmaz sonucu da İran'a karşı radikal İslamcı Sünni grupların desteklenmesi gereğidir. Bu bağlamda da S. Arabistan ABD'yi bu grupları kontrol altında tutabileceğine ikna etmiştir.

Hersh'in "Redirection" dediği bu yeni stratejinin beyin takımı ise dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, ulusal güvenlik danışman yardımcısı Elliot Abrahms, ABD'nin eski Irak Büyükelçisi Zalmay Halilzad ve Suudi Arabistan'ın yeni İstihbarat Şefi Prens Bandar'dır.

Prens Bandar 1983-2005 arasında ABD Büyükelçiliği görevini sürdürmüştür. Yirmi yıl boyunca bu görevi yürüten Prens Bandar, bu görevinin ardından Temmuz 2012'de. S. Arabistan İstihbaratının başına atanana kadar Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği yapmıştır. Bandar ABD ile S. Arabistan arasındaki yakın ve karmaşık ilişkileri en yüksek düzeyde yürüten isim olarak tanınmaktadır. Bandar, Büyükelçilik görevi süresince Amerikan devlet adamlarıyla çok yakın ilişkiler kurmuş, ABD'nin en üst düzey yetkililerine Washington'daki Amerikalı yetkililerden bile daha kolay ulaşabilmiştir. Öyle ki,George W. Bush'un Prens Bandar'ı Dışişleri Bakanı Colin Powell'dan bile önce Irak'ın işgali konusunda bilgilendirdiği iddiaları ortaya atılmıştır.[5]

Aslında Bandar sadece Bush döneminde öne çıkan bir isim değildir. Prens Bandar'ın adı Reagan yönetiminin Nikaragua'daki solcu yönetimi devirmek için İran'a gizlice silah satarak Kontralara mali destek sağladığı İran-Kontra skandalına da karışmıştır. Bandar'ın Nikaragua'da Kontralara 32 milyon dolar mali destek sağladığı söylenmektedir. George H. W. Bush'a oldukça yakın olan Bandar, Bush ailesini sık sık Teksas'taki çiftliklerinde ziyaret etmiştir. Hatta prensin, Baba Bush'un "ricasıyla", oğlu George W. Bush'un başkan seçilmesine destek verdiği ve Bush'a danışmanlık yaptığı da iddia edilmektedir. Bandar'ın 80'lerde ABD'nin Afganistan'da Sovyetler Birliğine karşı mücahitleri desteklediği dönemde de Bandar ile işbirliği içinde olduğu söylenmektedir. [6]

Eski ABD Büyükelçisi Prens Bandar ile şu andaki ABD Büyükelçisi Prens Türki arasında ABD politikası konusunda derin anlaşmazlıklar olduğu iddia edilmektedir. Buna göre Bandar, ABD'nin olası İran operasyonu desteklerken Türki Beyaz Saray'a bölgede istikrarsızlık yaratacak politikalardan kaçınması yönünde telkinlerde bulunmaktadır.[7]

Sonuç

Suudi Arabistan ve ABD Suriye'deki demokrasi taleplerini savunmaktadırlar. Ancak ABD Irak'ta ya da diğer Ortadoğu ülkelerinde kullandığı demokrasi söylemini Suudi Arabistan için kullanmamakta, ülkede demokratik seçimler ile işbaşına gelecek bir hükümetin gereğinden söz etmemektedir. ABD, El Suud hanedanının tüm keyfi uygulamalarına sahne olan Suudi Arabistan'da 2005'te Kral Fahd öldüğünde Kral Abdullah'ın göreve gelmesine karşı çıkmamış, sessiz bir destek vermiştir. Aynı şekilde Bahreyn'deki Şii halk demokrasi talepleri ile ayaklandığında Suudi Arabistan liderliğinde Mart 2011'de gerçekleştirilen kanlı müdahaleye ABD yine karşı çıkmamıştır. Bütün bunlar ve bugün Suriye'deki gelişmeler yukarıda özetlenen ve ABD'nin Suudi Arabistan ve Sünni Araplarla ittifak içinde gelişen Ortadoğu politikası bağlamında değerlendirildiğinde anlam kazanmaktadır.

Suudilerin İran konusundaki çekinceleri sadece bölgedeki güç dengesinin İran lehine değişmesinden değil aynı zamanda ülkenin doğusundaki petrol zengini, Şiilerin yoğunluklu olarak yaşadığı bölgede İran'ın etkinliğini artırarak, ayrılıkçı eğilimleri güçlendirmesidir. Ancak Suudi Arabistan'ın doğusunda yaklaşık iki senedir devam eden ayaklanmalar giderek şiddetlenmektedir. Bu durumun da etkisiyle S. Arabistan Suriye konusunda önümüzdeki günlerde daha da etkili bir politika izleyecek, bu süreçte de Prens Bandar-eğer iddia edildiği gibi hayatını kaybetmediyse- en etkili aktörlerden biri olacaktır.

Prens Bandar'ın başında olduğu Suudi Arabistan istihbaratının Suriye konusunda daha aktif olarak çalışaması, Riyad'ın Şam konusundaki örtülü operasyonları ve istihbarat ataklarını artırması kuvvetle muhtemeldir. Bunun yanında Suudi Arabistan'ın bu faaliyetlerinin Suriye, Lübnan, Bahreyn ve Yemen'e ve bunların yanında Suudi Arabistan'ın doğusundaki Şii ayaklanmaya odaklanması beklenmelidir. Ayrıca, Riyad Şam üzerindeki baskısını artırırken Ankara'ya da Suriye konusunda daha etkili olması için daha fazla baskı yapmaya başlayacaktır. Ancak Prens Bandar'ın gerçekten Suriye ya da İran İstihbarat servisleri tarafından yapılan bir saldırı sonucu ölmüş olması Ortadoğu'da önümüzdeki süreçte gerçekleşmesi ihtimali muhtemel istihbarat savaşlarının oldukça sert geçeceğini göstermektedir.

 

· Bu yazı 23.7.2012'de Sibel Kalemdaroğlu tarafından yazılan "Prensin Dönüşü" adlı yazının güncellenmiş halidir.

 


[1] "Blast hits Saudi intelligence building, killing deputy spy", Press TV, 22 Temmuz 2012, chiefhttp://www.presstv.ir/detail/2012/07/22/252166/blast-hits-saudi-intelligence-building/

[2] "Saudi silence on intelligence chief Bandar's fate denotes panic", Debkafile, http://www.debka.com/article/22225/Saudi-silence-on-intelligence-chief-Bandar%E2%80%99s-fate-denotes-panic, 31 Temmuz 2012

[3] " Thierry Meyssan and Prince Bandar bin Sultan", Arab News, http://www.arabnews.com/thierry-meyssan-and-prince-bandar-bin-sultan, 4 Ağustos 2012

[4] Seymour Hersh, "The Redirection", The New Yorker, 5 Mart 2007

[5] Bob Woodward, Plan of Attack, Simon & Schuster, 2004 s.269

[6]Elsa Walsh "The Prince", The New Yorker, 24 Mart, 2003, http://www.newyorker.com/archive/2003/03/24/030324fa_fact_walsh

[7]Helene Cooper, "Saudis Say They Might Back Sunnis if U.S. Leaves Iraq", New York Times,13 Aralık 2006

 

Sibel Kalemdaroğlu

sibelkalemdaroglu@gmail.com

Uzmanlık Alanları

Ortadoğu, Ortadoğu siyasi tarihi, Körfez ülkeleri

Biyografi

Sibel Kalemdaroğlu 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi’nde Araştırmacı olarak görev yapmaktadır.

İlköğretimin Arı Koleji, orta ve lise eğitimini TED Ankara Koleji’nde tamamladıktan sonra 1998 senesinde Bilkent Üniversitesi’ndeki lisans eğitimine başlamıştır. Uluslararası İlişkiler alanında lisans diplomasını 2003 senesinde aldıktan sonra Marka ve Patent vekili olarak çalışan Kalemdaroğlu 2010 yılından bu yana düşünce kuruluşlarında çalışmaktadır. 2012 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden yüksek lisans diplomasını aldıktan sonra yine aynı sene içinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora çalışmalarına başlamıştır.

2011 Haziran ayından bu yana 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’ndeki görevine başlamıştır. Kalemdaroğlu’nun bazı makaleleri 21. Yüzyıl internet sitesi ve Dergisi’nde yer almaktadır.

Yabancı Diller

İngilizce KPDS : 90

Almanca (Başlangıc seviyesi)

İtalyanca (Başlangıç seviyesi)

Arapça (Başlangıç Seviyesi)

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display