< < Suriye’nin Kuzeyi - Durum Analizi 2021’ye Girerken Siyasi ve İnsani Durum
 Bu sayfayı yazdır

Suriye’nin Kuzeyi - Durum Analizi 2021’ye Girerken Siyasi ve İnsani Durum

Yazan  02 Ocak 2021

Amaç

Bugün pek çok analist, Kuzey Suriye'deki yeni bir siyasi ve insani realitenin eşiğinde olduğumuzu ifade etmektedir.  Sahada Suriyeliler’in oluşturduğu siyasi (silahlı/silahsız) ve demografik gruplar bölgedeki asıl unsurlarken ABD, Rusya ve İran gibi ülkeler de bu iç savaşa fazlasıyla müdahil olmuşlardır. Türkiye ise halkının maruz kaldığı ağır mülteci yükü ve Suriye İç Savaşı'nda tehlikeli boyutlara ulaşan tehditleri neticesinde Suriye İçsavaşı’nın zorunlu olarak bir parçası durumuna gelmiştir.Dolayısıyla analiz yapılırken Suriye'deki silahlı gruplar arasındaki ilişkiler ve aynı zamanda savaşa bir şekilde müdahil ülkelerin çıkarları ve birbirleriyle olan ilişkileri hesaba katılmıştır.

Aşağıdaki çözümleme, Fırat Kalkanı Harekâtı  (Azaz, El Bab, Cerablus)

1. Zeytin Dalı Harekatı (Afrin)

2. İdlip ve

3. Doğu Fırat (Barış Pınarı Harekâtı) esas alınarak her bir bölge için ayrı ayrı yapılmıştır.  .

İdlip ve Doğu Fırat ile karşılaştırıldığında, hem Azaz hem de Afrin bölgeleri daha istikrarlı görülmekle beraber herhangi bir cephe hattı değişikliğine daha az açık gözükmektedir. Her iki bölgeye yönelik TSK(Türk Silahlı Kuvvetleri)operasyonlarının (2016,2018) sona ermesinden sonra önemli bir zaman geçmiş olması, bölgedeki statükoyu sağlamlaştırmaktadır. Ancak, birbirine komşu bu iki bölgenin de ortak tehdit dinamikleri bulunmaktadır.
Fırat Kalkanı Harekâtı (Azaz Bölgesi) ve Zeytin Dalı Harekatı (Afrin Bölgesi) Bölgeleri


Çözümleme


Şekil 1 https://southfront.org/

Tel Rıfat

TSK, 2018 yılının başında  SDG/PYD/PKK'nın kontrolündeki Afrin'i hedef alan Zeytin Dalı Harekatı'nı başlattı. Her ne kadar TSK ve SMO’nun (Suriye Milli Ordusu) icra ettiği Zeytin Dalı Harekatı başarılı olsa da Rusya'nın Tel-Rıfat'taki PYD unsurlarını adeta himaye altına alması neticesinde operasyon,Afrin kurtarılmasına rağmen yarım kaldı.Bu durumu takiben SDG/PYD/PKK bu ilçeyi yerlerinden edilen milyonlarca Suriyeli için güvenli bir sığınak olan Azaz, El Bab, Cerablus  ve Afrin şehirlerine asimetrik saldırılar gerçekleştirmek için bir üs olarak kullandılar. Özellikle 2020 yılının ikinci yarısında SDG/PYD/PKK unsurları hem cephe hattı saldırıları ile hem de bombalı saldırılarıyla yukarıda belirtilen saldırılarına hız verdiler. Bu anlamda Tel Rıfat’ın terörden arındırılması  Hem Fırat Kalkanı Harekat bölgesinin hem de Zeytin Dalı Harekat bölgesinin güvenliği için önem teşkil etmektedir. Ancak bu yaklaşım, Rusya’nın Suriye’nin her türlü askeri ve ekonomik gücünü Şam yönetiminin elinde tutmak istediği tutumu göz önüne alındığında ve Tel Rıfat’taki Minyak Hava Üssü varlığı da düşünüldüğünde,meselenin sahada değil masada halledilmesi gereken bir sorun olduğu gözükmektedir. Böylece ancak Rusya’nın ikna edilmesi sonucu 2021 yılında TSK’nın bölgeye yönelik bir operasyonu sürpriz olmayacaktır.

DEAŞ Saldırıları

DEAŞ, 2016’daki Fırat Kalkanı Harekatı'ndan sonra ilk defa Eylül 2020 ile beraber bölgede tekrar faaliyete  geçti. Türkiye destekli SMO’yu hedef alan örgüt, özellikle suikastlar yoluyla bölgedeki yerel üst düzey güvenlik güçleri mensuplarını hedeflemektedir. Washington merkezli Institute of War’a göre Doğu Fırat’taki sözde SDG yönetiminin DEASH mensuplarını hapishanelerden peyderpey salması neticesinde DEASH’ın operasyonları sadece Halep’te değil tüm Suriye’de etkin hale gelmiştir.[1]

İdlip

2020 İlkbaharı’nda İdlip şiddetli rejim saldırılarına maruz kaldı. HTS (Hayat Tahrir Şam) ve SMO, Rusya destekli Suriye Rejim Güçleri’ne karşı Serakip ve tüm M-5 çevre yolunu içeren toprakları kaybetti. Bu savaş 5 Mart 2020'de Rusya ve Türkiye'nin arabuluculuğunda ateşkesle durduruldu. Ancak hem rejim güçleri hem de TSK cephelere yığınak göndermeye devam etti. Sayısı 20.000’e yükselen ve sahaya çok iyi bir şekilde yayılan NATO standartlarındaki TSK, İdlip’e defalarca sızma girişiminde Rejime imkan vermedi.

İşbu sebeple her ne kadar askeri yoğunluk İdlip’te görece Suriye’nin diğer bölgelerinden daha yoğun olsa da yakın gelecekte cephe hattında bir değişiklik beklenilmemelidir.  Ayrıca İdlip'te 4 milyon Ülke İçinde Yerinden Edilmiş İnsanın varlığı ve bunların Türkiye’ye, daha sonra da Avrupa'ya göç etmesinin sonuçları düşünüldüğün de uluslararası kamuoyunun olası bir rejim saldırısında Rusya ve Esad rejimi üzerinde yaratacağı baskı da önemli bir faktör olarak not edilmelidir.

Kuzey-Doğu Suriye ( Barış Pınarı Operasyon Alanı)

Türkiye, 2019 yılının başında, Türkiye'de terör örgütü ilan edilen PKK ve PYD gibi gruplardan oluşan ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'ne yönelik Barış Pınarı Operasyonu’nu gerçekleştirdi. Mevcut Trump yönetimi Türkiye'nin bu operasyonuna karşı durmadı, ancak Rusya-Esad Rejimi ve SDG arasındaki anlaşmayla temas bölgelerinde  rejim askerlerinin iki taraf arasına girmesi neticesinde Türkiye operasyonu Tel Abyad ve Resul Ayn hattından öteye götüremedi. Operasyonun ana amacının, SDG'nin bölgedeki varlığını ortadan kaldırmak ve bu ABD destekli  yasadışı  örgütün kontrolü altındaki topraklarda fiili devlet kurma çabalarını engellemekti.

Barış Pınarı harekatıyla etkisi azaltılmış olsa da bugün yasadışı örgüt hala etkin ve Türkiye'nin güvenliği için bir tehdit oluşturmaktadır. Bu anlamda Türkiye’nin bölgeyi önemsediği, SMO’nun daha ileri adımlar Tel Abyad’da cephe hattının diğer tarafında kalan Ayn İsa'ya yönelik baskısını arttırmasıyla kendini göstermektedir. Türkiye tarafından ilan edilen bir operasyon olmasa da, çatışmalar hatrı sayılır bir seviyededir. Özellikle tarafların askeri yığınak faaliyetlerini iyice arttırması ve Ayn İsa’dan dışarıya doğru olan sivil göç bölgedeki durumun son derece hassas olduğunu sergilemektedir. İkinci olarak, Türkiye,  SDG'nin kontrolü altındaki bölgelerle Kuzey Irak Kürt Yönetimi arasındaki geçişgenliğin kaygı verici bulduğu bilinmektedir.Önemli bir olasılık olmasa da, Türkiye Irak'ın bu geçişgenlikte önemli bir kavşak olan Sincar vilayetine yönelik bir operasyonu ya da baskısı öngörülebilir.

Bu doğrultuda, Türkiye ile ABD arasındaki ilişki 2021 yılında operasyonların devamı için belirleyici olacaktır. Bugün, ABD Suriye İç Savaşı bağlamında SDG'yi desteklese de, ABD ile Çin arasındaki küresel rekabet göz önüne alındığında, ABD’nin Türkiye'nin bölgesel açıdan kritik bir ülke olan ve bir NATO müttefiki olan Türkiye’nin desteğini kaybetmek istemeyeceği haklı bir senaryo olarak kendini gösterebilir. ABD'li senatör Lindsey Graham, ABD'nin bölgesel olarak Türkiye'yi Afrika’daki gücüyle ve küresel anlamda ise tekstil endüstrisi ve sağlıkta Çin'e karşı dengeleyici olarak düşünmek istediğini belirtmişti. Ancak aynı zamanda senatör, Türkiye'nin Rusya'dan S400 hava savunma sistemleri satın alınması ve Türkiye'nin F-35 programından çıkarılmasıyla ilgili sorunların yukarıda bahsedilen alanlarda Çin’e karşı işbirliğinden önce çözülmesi gereken konular olarak kendini göstermektedir. [2]Bu bağlamda, ABD'nin küresel düzeydeki politikaları ve seçimlerinin 2021'de Fırat'ın doğusundaki durumu şekillendireceği rahatlıkla değerlendirilebilir.

Diğer yandan, sözde SDG yönetimiyle Doğu Fırat’ta asıl unsur olan Arap kabileler arasında sorunlar olduğu bilinmektedir. Bu sorunlar 2020 yılı sonuna yaklaşırken protestolar, tutuklamalar, suikastlar ve son olarak çatışmalar olarak sahaya yansırken, bu sorunların çözülmesi için her ahngi bir ilerleme kaydedilemedi. Tam tersine, Arap aşiretlerinin liderleri Türkiye ve Suriye rejimi ile temasa geçtiler ve bu durum bu kabilelere yönelik ek tutuklamalar olarak geri döndü.

Sonuç olarak, Doğu Fırat bölgesindeki çatışma potansiyeli, Suriye’nin Kuzeyin’deki bu bölgeyle ilgili tüm yerel, bölgesel ve küresel faktörler göz önünde bulundurulduğunda, 2021 yılında görece dahaciddi bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

 

 

[1]http://www.understandingwar.org/backgrounder/syria-situation-report-november-11-december-1-2020

[2]https://yetkinreport.com/en/2020/06/25/us-wants-to-work-with-turkey-in-africa-but-with-conditions/

Ali Berker Kandemir

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Orta Doğu Uzmanı