Bu sayfayı yazdır

Hangisi Önce Bölünecek? Irak mı, Suriye mi?

Yazan  06 Kasım 2019

Türkiye, bir aydır Fırat'ın doğusuyla yatıp kalkıyor. Televizyonlar özellikle Barış Pınarı Harekatının başlamasıyla birlikte neredeyse 24 saat harekata ilişkin programlar yayımlıyor. Tek gündem söz konusu harekat.

Hal böyle olunca, Prof. Ümit Özdağ'ın  ortaya koyduğu şekliyle Türkiye'nin içine düştüğü 4'lü kriz (devlet krizi, milli birlik krizi, ekonomik kriz, Suriyeli sığınmacılar krizi) bile konuşulmaz oldu, gündemden düştü. Bu da Türkiye'nin sorunlarına yönelik çözüm arayışlarının önünü kapatıyor, belirsizliği artırıyor.

Evet sınırlarımızın hemen dibinde bir terör yapılanmasıyla çevrelenmeye çalışılan Türkiye için elbette Suriye'de özellikle kuzeyindeki gelişmeler çok önemli. Ama küresel bir köy haline gelmiş dünyada başka yerde meydana gelen gelişmeler de Türkiye'yi belki en az Suriye kadar etkileyebilecek önemde.

Dünya genelinde birçok ülkede (Irak, Şili, Lübnan, Pakistan, İspanya, Hong Kong, İngiltere, Hollanda, Avustralya, yeni Zelanda, Endonezya, Fransa, İran, Mısır, Venezuela, Peru, Ekvador, Haiti) yolsuzluk, zam, gelir dağılımındaki eşitsizlik, işsizlik, kamu hizmetlerindeki yetersizlik ve siyasi boşluk sonucu patlak veren gösteriler her geçen gün yeni bir ülkeye sıçrıyor. Protestolar adeta bulaşıcı hastalık gibi salgına dönüştü ve dünya çapında sokaklarda şiddete dönüşüyor.

Bunların başında Irak geliyor. Ekim ayının başından buyana en az 250 kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi yaralandı.

2003'te, Amerikan işgaliyle birlikte Irak devlet sistemi tamamen çökertilmiş, ordusu dağıtılmıştı. Her ne kadar yeni anayasa hazırlansa, seçimler yapılsa, ordu kurulsa da hepsi kağıt üzerinde kaldı. Devlet sistemi işlemiyor, ordu, ordu niteliğine kavuşamadı. 2014'te IŞİD saldırısıyla birlikte Irak ordusunun Musul'u Anbar'ı nasıl kaçarak terk ettiğini hatırlıyoruz.

ABD'nin dizayn ettiği Irak ordusunun teşkilatlanması ve donatılmasının 2018'de tamamlanması planlanmıştı. Ancak ABD, 2011'de Irak'ı terk edince bu proje yarım kaldı. Muhtemelen kasten yapılan bir hamleydi. Çünkü 2014'te IŞİD tehdidi nedeniyle yeniden davet edilen ABD, daha fazla yetki ve inisiyatifle tekrar Irak'a döndü.

IŞİD tehdidiyle mücadele bağlamında İran da, Irak'ta nüfuzunu genişletmek üzere Haşdi Şabi adında silahlı güçle Irak'a müdahil oldu. Haşdi Şabi'nin Irak Ordusuna entegre edilmesiyle Irak ordusunun zaten zayıf olan emir komuta birliği, teşkilat yapısı iyice bozuldu. Bugün yaşanan protestolara ve IŞİD tehdidine karşı etkin müdahale edilememesinin ana nedenlerinden biri de budur.

Aynı Afganistan gibi Irak'ta işgal güçlerinin kontrolünde kendi kimliğini bulmaya çalışıyor ama nafile. Devlet, ekonomi, siyasi, güvenlik krizindeki Irak yine aynı Afganistan gibi yolsuzlukların pençesinde can çekişiyor.

Irak'ta 2003'ten buyana 450 milyar dolarlık yolsuzluk yapıldığı iddiaları var. İşte bu yolsuzluktur ki işsizlik, ekonomik kriz, kamu hizmetlerinin yetersizliği bugünlerde yaşanan sokaklardaki isyanın asıl nedeni.

2005 anayasasıyla federal yönetime geçen, kuzeyindeki bölgesel yönetime devlet içinde devlet statüsü tanıyan yeni Irak, aslında o günden buyana içinden yeni devletçiklerin doğumuna hazır hale getirildi. 

Son protestoların yoğunlaşması üzerine hükümet göstericilerin bazı taleplerini yerine getirme sözü verdi ve kararlar aldı. Başbakan Abdülmehdi istifa edebileceğini söyledi. Irak meclisi vilayet, ilçe ve nahiye meclislerinin lağvedilmesine karar verdi. Ayrıca 4 ay içinde Meclis Başkanlığına sunulacak anayasa değişikliği için komisyon kurulmasına karar verdi.

İşte dananın kopacağı yer burası olabilir. Irak'ın içinde bulunduğu ortamda askeri bir darbeden söz edilse de mevcut ordunun bunu yapma kabiliyeti yok gibi. Irak'ta başkanlık rejimine geçilmesi de konuşulanlardan. Bu Kürt bölgesinin ortadan kalkmasına neden olabilir.

İşte bu nedenle Kürt bölgesel yönetimi anayasa değişikliklerinde Kürt bölgesinin mevcut konumunu değiştirecek hiçbir şeyi kabul etmeyeceğini açıkladı.

Kerkük dahil tartışmalı bölgelerle ilgili anayasanın 140. maddesi bu süreçte kriz konusu olabilir. Bu Türkmenleri arada bırakacak Kürt-Arap çatışmasına yol açabilir. Ülkede birliği düzeni sağlayalım diye başlatılan anayasa değişiklik süreci Irak'ın resmen dağılmasına neden olabilir.

Malum Suriye'de de yeni anayasa yapım süreci başladı. ABD ve Rusya'yı arkasına alan SDG/YPG, Barzani yönetimine benzer yetkilere sahip özerk yapıyı Suriye anayasasına yazdırmak istiyor.

Irak ve Suriye benzer süreci yaşıyor. Suriye'deki Irak'takinin hızlandırılmış hali. Güney sınırlarımızda iki ülke sözde yeni anayasa ve yeniden yapılanma sürecinde aslında bölünmenin taşlarının döşendiği süreci yaşıyor. Bilinmeyen ise hangisinin önce bölüneceği. Önce bölünen de diğerindeki bölünmeyi hızlandıracak, domino etkisiyle Türkiye ve bölgeye yayılacaktır.

Yazının başında söz ettiğim Türkiye'nin yaşadığı dörtlü krize dikkat.

Türkiye'nin gözü ve kulağı aynı anda hem Suriye'de hem de Irak'ta olmalı. Ve bu süreçte her iki ülkede de merkezi yönetimi güçlendiren değişiklikleri desteklemeli, merkezi yönetimlerle işbirliği yapmalı, Irak ve Suriye Türklerinin sesi olmalı.