< < < < < Güvenli Bölgeler Özerk Devletçiklere Dönüşüyor
 Bu sayfayı yazdır

Güvenli Bölgeler Özerk Devletçiklere Dönüşüyor

Yazan  04 Eylül 2019

Suriye'deki iç savaş Mart 2011'de başladı, günbegün savaşan aktörler sayısı arttı.

Eylül 2015'de Rusya'nın da fiilen dahil olmasıyla artık mini-dünya savaşı yaşanır oldu. Vekalet savaşı şeklinde yürüyen savaş asillerin de kısmi dahil olmasıyla aslında başka bir şekle dönüştü. Asiller adeta vekillere eklemlendi.

Ben bu savaş türünü iliştirilmiş gazeteci (embedded journalist) kavramından esinlenerek 2016'daki bir çalışmamda Embedded Warfare olarak adlandırmış, Türkçeye de Katışık Savaş olarak tercüme etmiştim. Sanırım sahada olan biteni anlatan uygun bir kavram.

Suriye'deki Katışık Savaşın aktörleri şimdilerde yeniden konuşlanıyor, pozisyon alıyor. Asiller kendileri adına savaşan vekilleri savaş sonrasında da kendi politikalarının bir aracı olacak kullanabilmek adına hak ve yetkilerinin yeni Suriye anayasasında yer alması için müzakere masasına kuvvetli şekilde oturtmaya çalışıyor.

Bu süreçte güvenli bölge mekanizması uygun bir araca dönüştü. Asiller vekillerin kontrol ettiği alanları onlar için güvenli alan hale getirmeye, sonrasında da o güvenli alanlarda oluşturulan yerel yönetimlerin olduğu gibi anayasaya aktarılmasını planlıyorlar.

Biz bu oyunu Irak'ta gördük. Her zaman da dediğimiz gibi Irak'ta 20-30 yılda olanlar hızlı çekim gibi birebir Suriye'de 4-5 yılda gerçekleşiyor. Irak'ı bir laboratuvar gibi görüp ders alan ABD ve Batı planlarını hızla uygulamaya sokarken, ders almayan Türkiye'yi yönetenler Irak'taki hataları tekrar etmekte ısrar ediyor ve hatta doğru yaptığını düşünüyor.

Suriye'de aktörlerin sahadaki kontrol alanlarına bakıldığında Suriye'nin en az 3 parçaya ayrıldığı görülür. Bu da İsrail'in güvenliğinin sağlanması bağlamında ta 1982'lerde kamuoyuna yansıyan İsrail planlarıyla örtüşür.

İsrail'in yarı resmi istihbarat sitesi Debka'nın 2017'de yayımladığı ve o tarihteki nüfuz alanlarını gösteren haritası anlamlı. Hele haritalarda Türk, Rus, ABD nüfuz veya kontrol alanlarını güvenli bölge (safe zone) olarak adlandırılması da manidar. O haritada Türk güvenli bölgesi olarak gösterilen alana İdlib kuzeyini (Halep-Lazkiye M4 karayolu kuzeyi)  de ekleyin.

Birbiriyle güvensizlikleri zirvede olan ABD ile Türkiye'nin Fırat'ın doğusundaki güvenli bölge mutabakatı aslında Türkiye açısından trajikomik bir masala dönüyor. Tam bir oyalama ve kandırmaca yaşanıyor. ABD-PKK planının uygulanmasından farklı olmadığı görülüyor.

Buna rağmen Türkiye'ye 2-3 haftalık bir süre daha vererek adeta Türkiye'nin sınır ötesi operasyon olasılığını yok denecek seviyeye indirilmesine ve PKK/YPG'ye koruma kollama sağlayacak 5-9 km derinliğinde tampon bölgenin oluşumuna fırsat sağlamış oluyor.

Mutabakatla ilgili PYD/YPG tarafından gelen açıklamalar sanki bir devlet yönetiminden gelen mahiyette. Bakın mealen neler söylüyorlar: Türkiye sınırından 5-9 km geriye çekeriz ancak kolluk kuvvetlerimiz şehir merkezlerinde görevlerine devam edecekler. Türkiye tampon bölgede daimi asker bulunduramayacak. Bölgedeki siyasi yönetimde herhangi bir değişiklik olmayacak.

Bu açıklamaları yaparken neye güveniyorlar acaba? İddia ettikleri gibi bu mutabakata ilişkin bir anlaşma gerçekten var mı?

Benzer durum Fırat batısında, Debka sitesinin haritasında Türk güvenli bölgesi olarak gösterdiği bölgede de var. İdlib'in kuzeyinin Türk kontrolünde bir güvenli bölgeye dönüşmesiyle (gelişmeler Erdoğan'ın Putin ve Trump'la yaptığı görüşmelerden böyle bir sonuç çıktığına işaret ediyor) muhtemelen Müslüman kardeşler ideolojisine yakın bir yerel-özerk bölge de Fırat'ın batısında oluşuyor. Ancak Tel Rıfat, Afrin gibi yerlerde PKK/YPG'nin kontrolü yeniden ele geçirmeye yönelik artan saldırıları önümüzdeki dönemde Türkiye'nin Fırat'ın batısındaki etkinliğinin tehlikede olduğu  emareleri.

Fırat'ın doğusunda şimdi oluşan tampon bölge belki (?) sınır güvenliği açısından Türkiye'ye faydası olacak ancak PKK terör devletçiğinin oluşmasını önleyemeyecek. Fırat batısında oluşacak Türkiye kontrolündeki güvenli bölgedeki özerk yapı da özellikle İdlib kuzeyinde toplanmış onbinlerce selefi teröristin, orada imha edilmezlerse,  Türkiye içlerine sızmasını önleyemeyecek gibi gözüküyor.

ABD istihbarat raporları, yabancı düşünce kuruluşlarının raporları ve yurt içinden yansıyan haberler, yaşanan olaylar selefi grupların Türkiye içinde de hızla yaygınlaştıklarına işaret ediyor.

Bu durum Suriye'nin Irak gibi her an parçalanmaya hazır bir yapıya dönüşmesine neden olduğu gibi IŞİD ve El Kaide türevi terör örgütlerinin Türkiye içinde örgütlenme ve maşası oldukları aktörlerden alacakları talimata göre de gerektiğinde Türkiye'yi yeni bir terör sarmalına sokabilecekleri bir tehditle karşı karşıya bırakmıştır.

Suriye'de vekalet savaşından katışık savaşa dönüşen askeri politik durum şimdilerde güvenli bölge mutabakatlarından özerk-devletçik yapılarına dönüşen bir fotoğrafa işaret ediyor.

Bu aynı zamanda Suriye'nin bölünmesi ve Suriye'deki teröristlerin ve terör yapılarının Türkiye'ye aktarılmasına giden bir tehdide de işaret ediyor. Uyarması bizden.