Mısır’da Derinleşen Ekonomik Kriz

Yazan  23 Mart 2013

 

Mısır’da Mübarek’in devrilmesinin ardından halkın hoşnutsuzluğunun sona ermemesi ve protestolara devam etmesinin en önemli nedenini ekonomik sorunlar oluşturuyor. Ekonomik problemler bugün Mısır’ın en somut sorunu olarak öne çıkıyor. Öyle ki, Mübarek döneminin sonunda 2,1 milyon olan işsiz sayısının, 2012’nin son çeyreğinde 3,5 milyona ulaştığı[1], 2000-2010 arasındaki GSYİH’nın büyüme oranlarının yüzde 5’ten yüzde 0,5’e indiği kaydedilmiştir.[2] Devrimin ardından Mısır ekonomisinin motoru olan turizm sektörü ciddi şekilde gerilemiş, turizm gelirleri yüzde 80 oranında düşmüştür. [3] Mısır’da üretim ve ihracatın neredeyse durma noktasına gelmesi, artan işsizlik, pahalılık ve güvenlik sorunları nedeniyle yabancı yatırımlar neredeyse tamamen tükenmiş, döviz rezervleri ise tükenmeye doğru gitmektedir.

Aslına bakılırsa Mısır ekonomisinin bu duruma gelmesi Cemal Abdülnasır’ın ölümünün ardından Enver Sedat döneminde uygulanan  ve Mübarek döneminde de sürdürülen “intifah” denilen ekonomide liberalleşme politikalarına dayanmaktadır. Bu politikalarla dünya piyasalarına bağlanmış olan Mısır ekonomisi kırılgan hale gelerek özellikle 2008 ekonomik krizinden etkilenmiş ve bu  Arap Baharı’nın da etkisiyle Mısır ekonomisini çöküşün eşiğine getirmiştir.

Ekonomide devletçi model uygulayan Nasır döneminde ekonomide tüketici ürünlerinde kendi kendine yeterlik, ithal ikamecilik benimsenmiştir. Nasır döneminde Mısır, sadece pamuk ihracatçısı olan bir ülke olmaktan çıkarak sanayileşme hamlesi yapmış, devletçi politikalarla orta sınıf yararına bir gelir bölüşümü gerçekleşmiştir.[4] Bu dönemde baskıcı rejim devletin halkın temel ihtiyaçlarını destekleme (sübvansiyonlar) yolundaki sosyal politikaları ölçüsünde sürekliliğini sağlamıştır.

1970’lerle birlikte küreselleşme ve uluslararası kapitalist sistemde uygulamaya konulan neo-liberal politikalar, Üçüncü Dünyada uygulanan devletçi ekonomi politikalarının yerine kendini dayatırken Mısır ekonomide bu politikaları oldukça erken bir dönem olan 70lerde benimsemiştir.  İntifah denilen politikalarla ekonomide liberalleşmeye[5] giderken siyasal liberalleşmenin önünü açmayan Sedat kendi meşruiyetini sağlama almak için İslami referansları kullanmış, kitlelerin desteğini dini kullanarak kazanma yoluna gitmiş, bu da Mısır’da Nasırcı modernizmin karşısında siyasal İslamcı akımı güçlendirerek, bugünkü Müslüman Kardeşler iktidarının önünü açacak süreci başlatmıştır.

Sedat döneminde intifah politikaları ile özel sektör desteklenmiş, Mısır ekonomisi uluslararası kapitalizme entegre olmuş, dış ticaret artmış, uluslararası ekonomi kuruluşları ile koordinasyon sağlanmış, Dünya Bankası, ABD, Japonya, Almanya Mısır’da kalkınma projelerini desteklemiştir. Ülkeye  yabancı yatırımlar çekilmiş, askeri ve ekonomik dış yardım alınmış, hatta Camp David Antlaşmasının imzalanmasının ardından ABD Mısır’a verdiği kredilerin süresini uzatmıştır. Turizm gelirleri artarken yurtdışındaki 4 milyon kadar  Mısırlı işçinin döviz gelirleri ülkeye girmiştir. Dış ticaret artışa geçerken dış ticaret ortakları da Nasır dönemindeki doğu bloğu ülkelerinden batıya ve özellikle ABD’ye kaymıştır. ABD’nin Camp David antlaşmasının ardından artan desteği intifah politikalarının motoru olmuş, Mısır’ın ekonomisinin dünya pazarına entegre olmasına önemli rol oynamıştır. ABD’nin Mısır’a her yıl yaptığı askeri yardım dışındaki yardımlar 1976-83 arasında 7,6 milyar dolara ulaşmıştır.[6]

Mısır’ın dünya ekonomisine entegre olma süreci Mısır ekonomisinin dışarıya bağımlılığını artırarak bugünkü ekonomik krizinin temellerini atacaktır. Öyle ki, 70’lerin ortalarından itibaren Mısır’ın yatırım, ithalat ve GSYİH’da dış yardımın oranı ve Mısır’ın dış borcu artmaya başlamıştır. 1973’te dış borcun GSYİH’a oranı yüzde 31’ken, 1978’de yüzde 66’ya, 1985’te yüzde 82’ye ulaşmıştır. [7]

Sedat’ın intifah politikası halk tabanlarının yoksullaşmasına neden olmuş ve bu  Nasırcı Arap milliyetçiliğinin düşüşü ile ortaya çıkan ideolojik boşluk ile birleşerek siyasal İslam’ın özellikle yoksul ve orta sınıf Arap halkları üzerinde taraftar bulmaya başlamasına yol açmış ve Müslüman Kardeşler’in “çözüm İslam’da” sloganı kitleleri giderek daha fazla Mısırlıyı kendine çekmeye başlamıştır.

Nasır’ın toprak reformu ve parasız eğitim gibi sosyal reformlarından faydalanmış olan, Nasır dönemindeki kazanımlarını Sedat döneminde kaybeden genellikle güneyli,  Nasır’ın parasız eğitim reformundan faydalanmış olmaları dolayısıyla eğitimli alt sınıf Mısırlılar (fellahlar) İntifah’a enflasyon, işsizlik ve dış borç gibi sonuçlarından dolayı  karşı çıkmışlardır. Bu Müslüman Kardeşler’deki bölünmeyi de getirmiş, ilk grup ılımlı bir yönelim çizerken diğer grup radikalleşme yoluna girmiştir. [8]

80’lerde Sedat’ın intifah politikalarını biraz olsun yavaşlatan Mübarek 90’larda ekonomik liberalleşme sürecini hızlandıracaktır. Bu dönemde uluslararası mali kuruluşlar ve petrol zengini Arap ülkelerinin ekonomik yardımlarını alan Mısır ekonomisi Körfez savaşının olumsuz etkilerinden kendini koruyacak ve liberalleşme politikalarına hız verecektir. Yine 90’lar Mısır’ın IMF tavsiyelerine daha fazla uyduğu bir dönem olmuştur. IMF’nin programları doğrultusunda Mısır’da  314 devlet kurumunun özelleştirilmesi öngörülmüş, özelleştirme sayesinde ülkeye yabancı yatırım çekilmiştir.[9]

Sedat ve Mübarek dönemlerinde ekonomik büyüme[10] gerçekleşse de bu eğilimin kırılgan bir zeminde olduğu, batı destekli şirketlerin karlılığına, devlet kurumlarının özelleştirilmesi sonucu çekilen dış yatırıma dayalı olduğu için kırılgan bir zeminde geliştiği, bu sistemin eşitsizlik yaratarak ve işsizliği yaygınlaştırarak ülkede bir patlamaya doğru gittiği Arap Baharı ile anlaşılacaktır.

2000’lerin başlarından itibaren ülkede artan yoksulluk, hükümetin yolsuzlukları ve özellikle genç nüfustaki işsizlik nedeniyle  Kefaya ve 6 Nisan hareketleri gibi rejim karşıtı gençlerden oluşan örgütlenmeler ortaya çıkmıştır. 2011’de bu örgütlenmeler ve sokaklara dökülen diğer halk kitleleri “çözüm İslam’da” sloganını kullanmak yerine ifade özgürlüğü, demokrasi, ücret artışı, sağlık, hizmetleri, eğitim gibi sosyal haklar gibi somut talepler öne sürmüştür, demokrasi, polis-ordu rejiminin sona ermesi halk yararına yeni ekonomik ve sosyal politikaların benimsenmesi ve bağımsız bir dış politika istemişlerdir.[11]

Mübarek’in Ocak 2011’de devrilmesinin ardından, dışa bağımlı ekonomik sistemi destekleyen[12] Müslüman Kardeşler ülkede güçlü bir tabanı da olması sebebiyle batının desteğini alacak yegâne örgütlenme olarak öne çıkmıştır. Zira Müslüman Kardeşler hiçbir platformda düzeni eleştirerek yeni bir ekonomi ya da sosyal politika sunmamakta, ABD yanlısı siyaset izlemekte, ekonomik liberalizme ve NATO-ABD politikalarına karşı çıkmamaktadır. Ancak Ocak 2012 parlamento ve Temmuz 2012 Başkanlık seçimlerinden başarıyla çıkan Müslüman Kardeşler, enkaz bir ekonomi devralmış, bu sorunları çözemedikleri oranda da kan kaybetmişlerdir. Yoksul halk doğrudan ekonomik sorunlar nedeniyle, ülke nüfusunun yüzde 25’ini[13] oluşturan 18-29 yaş arası gençler işsizlik nedeniyle, liberal, laik halk ve ülke nüfusunun yüzde 9’unu[14] oluşturan Kıptiler özellikle 15 Aralık 2012’de referanduma sunulan ve kabul edilen anaysa taslağının  şeriat hükümlerini içermesi nedeniyle ülkede şeriat düzeni kurulması endişesiyle Müslüman Kardeşler ve devlet başkanı Muhammed Mursi’ye karşı olan blokta yer almışlar, Mübarek’in yönetimi bırakmasının ardından Tahrir meydanını boşaltmayı reddetmişlerdir.

Sonuç

Mısır’da Mübarek karşıtlığı ve ülkede yeni düzen talepleri halktan çalınan zenginliğin tekrar halka ulaştırılması, yoksullara devlet yardım ve hizmetlerinin artırılması, özelleştirilen sanayilerin tekrar millileştirilmesi ve yabancı yatırımların kısıtlanması yönündeydi. Ancak büyük bir ekonomik kriz içerisindeki Mısır’da ekonomiyi tekrar canlandırmak için alınan-alınacak tüm önlemler bu taleplerin tam tersine devleti ekonominin her alanından çıkararak, kamu kuruluşlarını özel sektörün ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirme doğrultunda gelişmektedir.

Önümüzdeki süreçte Mısır dışarıya daha fazla[15] borçlanacak, özellikle ABD’den alınan borçlar Mısır’daki reform sürecinin bu ülkenin kontrolü altında gelişmesini sağlayacaktır. IMF ile yapılacak anlaşma ile ekonomik liberalleşme programları doğrultusunda özelleştirmeler hız kazanacak, dış sermaye girişinin serbestleştirilmesi ve ticaretin önündeki engellerin kaldırılması Mısır’ın zaten var olan dış borç sorununu artıracaktır, bu da yapısal uyumlaştırma programlarını benimsemesi yönünde artan baskıyı getirecektir. IMF ile askıya alınan 4,8 milyar dolarlık kredi paketiyle ilgili görüşmeler devam etmektedir. 4,8 milyar dolarlık bu IMF yardımının özellikle gıda ve yakıtta tüketicilere yapılan devlet desteğini kesecek olması ülkede huzursuzluğun arttığı bir dönemde oldukça sıkıntılı bir durum yaratacaktır. IMF yardımı ülkeye tekrar yabancı yatırımın çekilmesini sağlayarak kısa vadede güven ve istikrarı sağlayarak ekonomik sorunları bir ölçüde çözse de uzun vadede Mısır’ın rahatlayabilmesi için nüfusu 80 milyonu aşmış olan ülkede özellikle genç nüfusa istihdam yaratılması ve halkın diğer haklı taleplerinin karşılanmasında yatmaktadır. Ancak şu ana kadar alınan önlemler ile ülkedeki sivil ve askeri elit daha fazla kâr elde ederken Mısır halkı daha fazla yoksullaşacaktır.

 


* 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüs Oeradoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi, Araştırmacı

[1]http://www.dailynewsegypt.com/2013/03/04/capmas-unemployment-reaches-3-5-million/

[2]http://www.ft.com/cms/s/0/8610cd4e-80c5-11e2-9c5b-00144feabdc0.html#ixzz2MYr4R3v6

[3]“Optimism looms over Egypt’s tourism future despite Islamists’ rise to power”, Al Arabiya

7 Temmuz,  2012 , http://english.alarabiya.net/articles/2012/07/07/224931.html

[4]Robert Mabro, The Egyptian Economy: 1952-1972, 1974

[5]İntifah politikası için bknz . Marvin G. Weinbaum. “Egypt’s Intifah and the Politics of US Assistance”, Middle Eastern Studies  , Vol. 21, No. 2, Nisan, 1985,s. 206-222

[6]Weinbaum, s.212-215

[7]Ates, a.g.m

[8]Ateş, a.g.e.

[9]  Marsha Pripstein Posusney, “Egyptian Privatization: New Challenges for the Left,” Middle East Report 210 Spring 1999

[10]Örneğin Mübarek döneminde yapılan reformlarla 2004’te yüzde 4,1 olan olan ekonomik büyüme 2008’de 7,2’ye ulaşacaktır. Hatta 2010’da küresel krizin baş gösterdiği dönemde bile Mısır GSYİH’sı yüzde 5 büyümeye devam etmiştir.

[11]Samir Amin, Bir Arap Baharı mı?, Monthly Review, Kasım 2011, Sayı 28, s.18

[12]Örneğin Mursi iktidara gelir gelmez IMF ile Masaya oturmuştur, Müslüman Kardeşlerin Mursi’den önceki adayı ve finansörü bir multi-milyarder olan Hayrat  El Şatır açık Pazar ekonomisi, ekonomik liberalleşme, gibi neoliberal prensipleri benimsediğini açıkça ifade etmektedir.

[13]“Youth in Egypt”, UNDP Human Development Report, 2010,

http://hdr.undp.org/en/reports/national/arabstates/egypt/name,20494,en.html

[14] “Egypt”, CIA Fact Book, https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/eg.html

[15]Mübarek devrilmeden önce 2010 yılı sonu itibarıyla Mısır’ın toplam dış borcu 35 milyar dolara ulaşmıştır. Görüldüğü üzere Mübarek ve Sedat dönemlerinin ekonomi politikaları yeni yönetime büyük bir borç yükü bırakmıştır.

Sibel Kalemdaroğlu

sibelkalemdaroglu@gmail.com

Uzmanlık Alanları

Ortadoğu, Ortadoğu siyasi tarihi, Körfez ülkeleri

Biyografi

Sibel Kalemdaroğlu 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi’nde Araştırmacı olarak görev yapmaktadır.

İlköğretimin Arı Koleji, orta ve lise eğitimini TED Ankara Koleji’nde tamamladıktan sonra 1998 senesinde Bilkent Üniversitesi’ndeki lisans eğitimine başlamıştır. Uluslararası İlişkiler alanında lisans diplomasını 2003 senesinde aldıktan sonra Marka ve Patent vekili olarak çalışan Kalemdaroğlu 2010 yılından bu yana düşünce kuruluşlarında çalışmaktadır. 2012 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden yüksek lisans diplomasını aldıktan sonra yine aynı sene içinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora çalışmalarına başlamıştır.

2011 Haziran ayından bu yana 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’ndeki görevine başlamıştır. Kalemdaroğlu’nun bazı makaleleri 21. Yüzyıl internet sitesi ve Dergisi’nde yer almaktadır.

Yabancı Diller

İngilizce KPDS : 90

Almanca (Başlangıc seviyesi)

İtalyanca (Başlangıç seviyesi)

Arapça (Başlangıç Seviyesi)

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display