YÖK BAŞKANI PARİS KÜRT ENSTİTÜSÜ’NDEN HABERDAR MI?
×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116



YÖK BAŞKANI PARİS KÜRT ENSTİTÜSÜ’NDEN HABERDAR MI?

Yazan  14 Ocak 2009
CEYHUN BOZKURT - YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, 2009 yılının ilk günlerinde, Ankara ve İstanbul üniversitelerinin edebiyat fakültelerinde “Kürt Dili ve Edebiyatı” bölümünün kurulacağını açıkladı.

Özcan'ın açıklamasında önemli bir nokta da, bu açılacak bölümlerde ders vermesi için, Paris Kürt Enstitüsü ile temasa geçileceğini vurgulaması. Açıklamanın, iki boyutu dikkatimizi çekti.

Birinci boyut, bu çalışmanın DTP ile bir ilgisinin olup olmadığı. Yapılan haberlerde, bu hamlenin TRT 6'nın kurulmasından sonra gelmesine dikkat çekilirken, kimse, üniversitelerde "Kürt Dili ve Edebiyatı" bölümü açılması teklifinin, kısa bir süre önce DTP'den geldiğini hatırla(t)madı. Bu görevi biz yapalım. DTP Siirt Milletvekili Osman Özçelik, 24 Kasım 2008 tarihinde Meclis Başkanlığı'na sunduğu kanun teklifinde İstanbul Üniversitesi ile Dicle Üniversitesi'nde "Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü" kurulmasını istemişti. Irak'ın kuzeyinde halen 3 üniversitede Kürtçe eğitim verildiğini belirten Özçelik, o dönem yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı:

"Gerek Lozan Antlaşması'nın hükümleri ve gerekse Anayasa, Kürtçe'nin kullanımına olanak sağladığı gibi, anadil, insanların doğuştan kazandığı temel haklardandır. Bu nedenle Kürtçenin sosyal yaşamda kullanılması, kitap basılması, gazete çıkarılması konusunda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Türkiye demokrasisinin gelişmesiyle Kürtçenin eğitim ve öğretimde kullanımı, toplumsal barış için önem kazanacağı gerçeğinden hareketle, Yüksek Eğitim Kurumlarında formasyon kazanmış öğretmenlere gereksinim duyulacaktır."

Özellikle son cümle, önümüzdeki dönemde, nelerle karşılaşabileceğimiz noktasında da işaretler veriyor. Yani, bu bölümler kurulur da mezunlar verilirse, formasyonla Kürtçe öğretim verebilecek öğretmenler yetişecek. Arkasından da "Bu çocuklar ilköğretimde Kürtçe öğrendi, lisede de Kürtçe eğitim verilsin. Arkasından da üniversitede" denilebilir. Sonrası malum, devlet kurumlarının Türkçe ve Kürtçe hizmet veren bölümleri olmak üzere yeni bir bölünme talebi. Bunun sonunun nereye varacağını siz hesap edin. Malum, adamların her dediği yapıldığına göre, bu son talepleri de kabul edilebilir.

Neyse, konumuza dönecek olursak, bu talep DTP'nin, Anayasa Mahkemesi'nde görülen "DTP Kapatma Davası" iddianamesini referans alacak olursak da, dolaylı yollardan, PKK'ya ait. Zaten dikkatle okunacak olursa, DTP'nin gündeme getirdiği bir konuyu, ifadeyi bir şekilde daha önce terör örgütü PKK'nın yöneticileri, kendi yayın organlarında dillendiriyor. Daha sonra DTP'liler, konuyu Meclis ve Türkiye gündemine taşıyor. Kürt Dili ve Edebiyatı bölümü talebi de PKK'nın yıllardan beri dile getirdiği bir konu. Bu nedenle, devletin attığı bir adım değil terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti'ne dayattığı bir konu olarak bu konuyu değerlendirmek mümkün.

Konunun bir de Paris Kürt Enstitüsü boyutu var. Paris Kürt Enstitüsü, özellikle 1990'lı yılların sonunda siyasal Kürtçü hareketin Fransa'daki en önemli merkezlerinden biridir. 1983 tarihinde kurulan Enstitü, terör örgütü PKK da dahil olmak üzere birçok örgüte de fikren katkı sunar. Kuruluş sürecinin 1940'lı yıllara kadar gittiği söylenir. Enstitünün fikir babası olarak gösterilen kişi ise Kamuran Bedirhan'dır.[i] Bedirhan ailesi, Mustafa Kemal'e karşı örgütlemeye çalışılan Kürt isyanında, önderlik için Kürtlerin Lawrence'sı olarak bilinen Binbaşı Noel tarafından seçilen ailedir. İleri gelenleri, sık sık bu İngiliz ajanı ile temas kurmuşlardır.[ii] 1895'te Şam'da dünyaya gelen Kamuran Bedirhan, yine Binbaşı Noel'le birlikte birçok toplantı, organizasyon tertip eden Emin Ali Bedirhan'ın oğludur. İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra, hakkında soruşturma açılan Kamuran Bedirhan, sık sık Binbaşı Noel ile birlikte Anadolu'nun birçok iline gitti. Noel ile birlikte örgütledikleri tertipler açığa çıkınca, hakkında Mustafa Kemal tarafından tutuklama emri çıkartıldı. Kamuran Bedirhan, bu kararlar nedeniyle çareyi Almanya'ya kaçmakta buldu. Buradan da 1930 yılında Suriye'ye giden Bedirhan'ın son durağı Paris oldu. Burada Polonyalı bir kadınla evlenen Bedirhan, Irak Kürtlerinin Avrupa'daki en önemli bağlantılarından biri oldu. Bedirhan, Mesud Barzani'nin babası ve bir dönem Irak Kürtlerinin en önemli lideri olan Molla Mustafa Barzani ile görüşmek isteyen gazetecilerin ilk başvurduğu isimdi.[iii] Paris Kürt Enstitüsü'nün fikir babası olan Bedirhan, 6 Aralık 1978 tarihinde öldü. Bedirhan, Fransız istihbatıyla da yakın olduğu belirtilir.

İşte bu Kamuran Bedirhan'ın fikir babası olduğu Paris Kürt Enstitüsü, Fransa devletinin de desteğiyle 1983'te açıldı. Fransa'nın Kürt konusunda, eskiden beri nüfuz çabaları olduğu bilinir. Bu çalışmalar içinde Paris Kürt Enstitüsü önemli bir yer tutar. Zaten kurulduğundan beri enstitünün başında bulunan Kendal Nezan'ın da Fransız devletiyle arası son derece iyi. Hatta o kadar iyi ki, Fransa eski Devlet Başkanı Françoise Mitterrand'ın dul eşi 'Madam' Danielle Mitterrand'ın sevgilisi olduğunu bilmeyen kalmadı. Teröristbaşı Öcalan da bu ilişkiyi, mahkemede şöyle açıklamıştı:

"- Bayan Mitterand, PKK'ya aşırı bir sempati besliyor. Örgüt ile ilişkileri nedir?

- İlişkileri doğrudur. Kendal Nezan iledir. Son zamanlarda bize de sempati duyuyor."

Gazeteci Ardan Zentürk, 9 Aralık 2004 tarihinde, International Herald Tribune gazetesine verilen ve Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde Türkiye'deki Kürtler için 'otonomiye' varan 'federal haklar' talep eden ilanın perde arkasından çıkan Dr. Kendal Nezan'a tepkisini "'Madam'ın koynundan' fetva vermek" yazısıyla göstermişti.[iv] Bu arada aynı ilan 10 Aralık 2004 tarihinde, Fransız Le Monde gazetesinde de Fransızca olarak yayımlandı.

Nezan açıkça "Kuzey Irak'ta kurulacak Kürt Devleti'ne daha sonra Türkiye topraklarını da dahil edileceğini, bunun için çıkarılacak isyanın Avrupa Birliği Üyeleri ve Amerika tarafından da destekleneceğini" diyen biri.[v]

Peki Paris Kürt Enstitüsü'nün önayak olduğu ve Leyla Zana, Mehdi Zana, Feridun Çelik, Murat Bozlak, Yusuf Alataş, Tuncer Bakırhan, Hatip Dicle, Mahmut Alınak, Selim Sadak, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Orhan Doğan gibi isimlerin imzaladığı 'Türkiye'deki Kürtler ne istiyor?' başlıklı ilanda hangi talepler vardı. Hatırlamakta fayda var:

- Kürt halkının varlığını tanıyan, kendi dilinde eğitim, yayın hakkını garanti altına alan ve kendi kurum ve kuruluşlarını oluşturmasına izin veren yeni demokratik bir anayasa.

- Türkiye'de silahlı çatışma ve şiddete son verecek, ülkeyi güven ve uzlaşı ortamına kavuşturacak genel af.

- Avrupa'nın da desteğiyle Kürt bölgelerinde ekonomik kalkınmanın hayata geçirilmesi ve 1990'larda yıkılan 3 bin 400 Kürt köyünün yeniden kurulması ve 3 milyon Kürt'ün evlerine dönmesi.

Aslında bu talepleri, terör örgütü PKK'nın eylemlerini, politikalarını biraz takip eden bir kişi hatırlayacaktır. Terör örgütü, yıllardır arkasını dayadığı güçlerin desteğiyle, bu talepleri yıllardır dile getiriyor. Paris Kürt Enstitüsü'nün ilanı da bu taleplerin uluslararası zeminde bilinmesi ve Türkiye'ye yönelik baskı unsuru yapılması amacıyla böyle bir organizasyon tertipledi. İlanın yayınlandığı döneme baktığımızda da, 17 Aralık AB Zirvesi'ne tam 8 gün kala, Fransa'nın Türkiye'nin üyeliğine tam muhalefet ettiği bir dönemde bu ilanın yayınlanması dikkat çekici. Bu hatırlatmayı yapmamız, AB sürecini desteklememizden değil, Fransız devleti, yani istihbaratıyla Paris Kürt Enstitüsü arasındaki ilişkiyi göstermesi bakımından çarpıcı olarak görmemiz nedeniyledir.

Yeniden enstitünün başındaki Nezan'a dönecek olursak, terör örgütü elebaşlarından Kani Yılmaz da yazdığı kitapta, Nezan'ın, İtalya'daki kaçak günlerinde teröristbaşı Öcalan'ı ziyarete gitmiş ve terör elebaşına açıkça destek vermişti. Öcalan ile görüştürülmeyen Nezan, bu desteği Madam aracılığıyla teröristbaşına iletmişti. Ancak aynı Nezan Öcalan yakalandıktan sonra ise desteğini geri çekti. Teröristbaşının yakalanması sırasında ve mahkemedeki korkakça tavırları sonrasında Nezan'ın başındaki Paris Kürt Enstitüsü, "Apo Türk gücünün baskısıyla konuşuyor. Her türlü işkence gördü. Sanıyorum kendisiyle cezaevinde anlaşma yoluna gittiler. Ama Apo'nun söyledikleri artık geçersizdir" açıklamasını yapmıştı.[vi]

Nezan'ın sevgilisi Madam, Halepçe katliamı sonrası Türkiye'ye sığınmacı olarak gelen Kürtlerin ağızlarını, dişlerini, beygir satın alır gibi kontrol ederken, Kürtleri ne kadar çok sevdiğini (!) göstermişti. Bu görüntüler hiçbir zaman hafızalardan silinmeyecek görüntülerdi. Ancak birileri tarafından bunlar Türk milletine unutturuldu.

Nezan son olarak, TRT 6'ya alternatif peşinde koşuyor. Şu sıralar açılacak bir Kürtçe TV daha var. Adı Kûrdiya. Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya, Milliyet gazetesinden Devrim Sevimay'a verdiği röportajda veriyor bu bilgiyi.[vii] İnternetten yayın yapıyorizliyorum, kültür sanat ve haber kanalı olacak gibi. Yılbaşında birkaç saatlik deneme yayını yaptılar, zannediyorum bugünlerde yayına girerler. Merkezi Paris`te; Ankara, İstanbul, Erbil, Diyarbakır, her yerde büroları olacak. Başında Paris Kürt Enstitüsü Başkanı Kendal Nezan var. Yine internetten okuduğuma göre Şivan Perwer orada program yapacak. Bağımsız, devlet desteği almadan. Bence doğru ve güzel olanı bu.

Paris Kürt Enstitüsü, daha birçok etkinlik ve eylem düzenledi. Bu etkinliklerin hemen hemen hepsinde hedefe Türkiye'yi koydular. Hatta o kadar ki, Irak'ın işgali öncesi Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesi gündeme geldiğinde, Amerika'ya destek amacıyla bile olsa, buna izin verilmemesi gerektiğini söyleyip, Türk ordusunun Kuveyt'ten Irak'a girmesi gerektiğini söyledi. Gerekçesi ise çarpıcıydı: "Türk askerinin seçeceği güzergah ileride bağımsız Kürdistan yolunu tıkayabilecek!"[viii]

Enstitü son olarak 5 Haziran 2008 tarihinde Taraf Gazetesi'nde bir ilan yayımlattı. Bu ilanda imzası bulunanlar arasında terör örgütü PKK'ın yan kuruluşu KADEK'in sözde lideri Zübeyir Aydar da vardı. İlanda sadece Aydar'ın sıfatı vardı: KADEK Başkanı.

İlanda, terör örgütünün siyasallaştırılması çalışmalarında son derece önemli bir yer tutan, konunun terörle mücadeleden çok Türkiye ile PKK arasında masaya oturma anlamına gelebilecek uluslar arası boyut vurgusu yapılıyor, Tony Blair, Martti Ahtisaari, Felipe González ve Bernard Kouchner gibi devlet adamlarının arabulucu olarak görevlendirmelerini talebi yer alıyordu.

Lafı çok uzatmayalım. Bizim YÖK Başkanı, işte bu enstitü ile temasa geçileceğini söylüyor. Bu sözlerden sonra "Yusuf Ziya Özcan ya Paris Kürt Enstitüsü'nün ne olduğunu bilmiyor ya da bölücü Kürtçüler açısından tarihe altın harflerle geçme derdine düştü" diyesi geliyor insanın. Kandırılmış ve saf gençliğimizin emanet edilmesi planlanan enstitü, Türkiye'nin bölünmesi için terör örgütü PKK ile açıkça işbirliği yaparken, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, umarız kendi atadığı YÖK Başkanı'nın açıklamalarını dikkate almamıştır.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[i] M. Ali Eren, Avrupa'daki Güneydoğu, Aksiyon Dergisi, 26.08.1995, Sayı: 38
[ii] Ayrıntılı bilgi için bkz. Uğur Mumcu, Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925, um:ag Vakfı Yayınları, 22. Baskı, Nisan 1997, Ankara
[iii] Hulusi Turgut, Barzani Dosyası, İstanbul, 1969, s. 38
[iv] Ardan Zentürk, 'Madam'ın koynundan' fetva vermek, Star Gazetesi, 12 Aralık 2004
[v] Nuh Gönültaş, Kürt-Türk kardeştir, Kendal Nezan, Tercüman Gazetesi, 12 Aralık 2004
[vi] Agy.
[vii] Milliyet Gazetesi, 11 Ocak 2009
[viii] Nuh Gönültaş, agy.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display