Yeni bir PKK mı?

Yazan  21 Kasım 2017

 

ABD’nin; Barzani ve Öcalan’ı, Mensupları Nezdinde İtibarsızlaştırması

ABD ve küresel güç odakları, Ortadoğu bölgesinde (Türkiye-Irak-İran-Suriye) kurulmasını düşündükleri / uğraştıkları sözde Kürt devleti için; bu görevi kimlerle, ne zaman ve nasıl paylaşacakları, rolü kime / kimlere biçecekleri konusunda son dönemde kafalarının karışık olduğu mütalaa edilmektedir.

Söz konusu ortamda; bir taraftan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile yakın ilişkileri devam ederken, çıkarları gereği yüz üstü bırakabilmekte, bir taraftan terör örgütü PKK’yı açıkça desteklerken zaman zaman karşı tavır koymaktalar, buna mukabil PKK’nın Suriye kolu olan Demokratik Birlik Partisi (PYD)–Halk Koruma Birlikleri (YPG)[[i]] ile içli dışlı ilişkilerde bulunabilmekteler.  

ABD’nin bu ilişkilerinin esas gayesi; kendi çıkarları doğrultusunda bölgede kontrol edilebilir sözde bir Kürdistan kurmaktır. Egemen derin akıllar, bu kadar büyük bir coğrafyadaki enerji havzasının idaresinin akıllı bir yönetim yerine, feodal düzene dayalı aşiret kültürlü bir devlet üzerinden yürütülmesinin peşindedirler. Kısacası, sömürücü güçlere biat edenlerle birlikte yola devam etmek istemektedirler.

Söz konusu duruma en uygun yönetimin IKBY’nin olabileceği söylenebilirse de, Barzani Kürtleri’nin; bölgesel Kürt hareketinin motor rolünü oynayabilecek, diğer üç bölgedeki (Türkiye, İran, Suriye) Kürtler üzerinde birliktelik tesis edebilecek bir güce sahip olmadıkları, feodal siyasetin dışında yeni dünya düzeni ile uyumlu bölgesel denklemleri aidiyetine taşıyamadıkları gibi bir çok nedenlerle, son referandum sonrasında küresel güçlerin kartlarından şimdilik düşürüldükleri değerlendirilmektedir.[[ii]]      

Nitekim, Barzani’nin referandum sonrasında; ABD başta olmak üzere küresel odaklar tarafından yüz üstü bırakılması, bölge ülkelerinin baskısı sonucu emrivaki davranışlardan geri adım atması ve Irak Ordusu’nun harekâtı sonucunda kendi bölgesi dışında yasa dışı olarak kontrol altında tuttuğu topraklardan çekilmek zorunda kalması gibi ortaya çıkan sonuçlar, Barzani yönetimini hiç şüphesiz itibarsızlaştırmıştır. Artık bundan sonra IKBY’nin; bölgesindeki Kürt varlığının temsilciliğini, meşru olarak elinde bulundurma şansının kalmadığı noktasına getirmiştir.  

Barzani’ye mukabil, PKK Terör Örgütü; 2005 yılına kadar savunduğu etnik temele dayalı ulus-devlet eksenli fikirleri terk ederek; “demokratik cumhuriyet, demokratik ülke ve demokratik ulus” gibisöylemlerle hem reel sosyalizm savunucusu tabanlarını ikna etmişler, hem de yeni dünyanın küresel sistemine entegre olacak ve ABD’yi mutlu edecek özerk / federatif yönetim modelini benimseyerek “Büyük Ortadoğu Projesi” ne kökten hizmet eden bir anlayışta birleşmişlerdir.[[iii]]     

Tüm bu gelişmeler yaşanmışken, diğer taraftan Türkiye’nin ABD Büyükelçiliği’nce; "... PKK, yabancı terör örgütleri listesinde yer alan bir örgüttür ve Öcalan, PKK ile bağlantılı terörizm faaliyetleri yüzünden Türkiye'de hapiste bulunmaktadır. Saygı görmeye değer bir şahsiyet değildir."[[iv]]şeklinde yapılan açıklamasıyla örgüt mensuplarına ve yandaşlarına; “Terörist başı Öcalan ve Kandil yönetiminde ki kemikleşmiş kadro ile birlikteliklerini sürdürmek istemedikleri ve liderinizi örgütün başından sildik” mesajını vermişlerdir.

Gelinen noktada özetle, ABD tarafından; Barzani ve Öcalan’ın, örgüt mensupları ve yandaşları nezdinde küçük düşürülmesinin ve itibarsızlaştırılmasının hamlesi yapılırken, ABD’nin, bir taraftan da; PKK’nınSuriye’deki  kolu olan PYD-YPG ile iş birliği halinde yoluna devam ettiği müşahede edilmektedir.           

Netice itibariyle; Barzani peşmergeleri ile PKK’nın konjonktürel olarak yıprandığı, bu nedenle ABD’nin bu yapıları, yeni bir yüz ve yeni bir organizasyonla yeniden düzenleyerek bir imaj değişikliğine götüreceği gözlemlenmektedir.

Bu gelişmeler çerçevesinde, ABD’nin sözde Kürdistan devletini hangi güçlerle ve hangi iş birliği sayesinde kuracağı sorusunu akla getirmektedir.

İşte bu olabilecek değişikliğin cevabının, ABD’nin ve küresel odakların PKK/PYD-YPGörgütü üzerindeki ilişkilerinde aramak gerektiği düşünülmektedir.

ABD’nin, PYD-YPG ile Stratejik Ortaklığı

Suriye iç savaşının yarattığı ortam, PYD-YPG gücünün 2011 yılından itibaren bölgede en önemli aktör olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur. Suriye’deki kaostan istifade ederek, başlangıçta Esat rejimiyle olan ilişkileri sonucu, bölgede yürüttükleri siyasi-askeri angajmanları sayesinde Kuzey Suriye’de otorite tesisi imkanı bulmuştur.

Bilahare, ABD ile yakın iş birliği içerisinde bulunması ve bu kapsamda DAİŞ ile mücadele maskesi altında ABD  tarafından silahlandırılması,[[v]] eğitilmesi, yeniden reorganize edilmesi ve bu fırsatlardan istifade ile küresel güç odakları ile yakın temas imkanlarına kavuşması, silahlı hareketinin yanı sıra siyasi olarak da bölgede etkin konuma itilmesi, örgütü şüphesiz bölgedeki stratejik planın bir parçası ve ortağı konumuna getirmiştir.

ABD ve AB ülkelerinde; PYD-YPG’nin teörör örgütü PKK’nın Suriye kolu olarak tanımlanmasına, PKK’nın da terör örgütleri listelerinde bulunmasına ve terör örgütü olarak kabul ettikleri beyan edilmesine rağmen, söz konusu ülkeler PYD ile siyasi ve askeri angajmana girebilmek adına bu gerçeği görmezden gelmeyi tercih etmişlerdir.[[vi]]           

PYD-YPG’nin; gerek Kuzey Suriye’de gösterdiği etkinliği, gerekse PKK’nın silahlı gücü olan HPG ile birlikte Suriye-Irak hattında oluşturdukları organik güç birliği, Barzani’nin koşullarına ve kazanımlarına mukabil ABD’nin iştahını kabartmıştır.

ABD başta olmak üzere bölgedeki Kürtlerin hamiliğine soyunan küresel güçler, PYD-YPG’ye bölgede alan açarak iş birlikçi bir Kürt özerk bölgesi yaratma arzusunda oldukları artık gün yüzüne çıkmıştır.

Nitekim tüm bu koşulların oluştuğu bir dönemde, Barzani’nin referandum ve bağımsızlık söylemlerine karşı, başta ABD olmak üzere batılı güçlerin duyarsız kalmasının arka planında; PKK/PYD-YPG’nin ulaştığı gücün ve bu örgütün söz konusu ülkelerle olan siyasi-askeri angajmanlarının yattığını söylemek yerinde olacaktır.

PKK’nın, Suriye Kolu PYD-YPG Üzerinden Devşirilmesi

PKK Terör Örgütü’nün Türkiye’deki silahlı kanadı olan HPG’nin % 22-25’nin Suriyeli ve yine PYD-YPG’nin de Suriyeli teröristlerden oluştuğunu birlikte mütalaa edersek, müstakbel bir Kürt devletinin başlangıç noktasının Kuzey Suriye’den başlatılmasının ABD’nin hesaplarına uygun düştüğü değerlendirilmektedir.

ABD ile YPG-PYD’nin iş birliği, bölgenin şekillendirilmesinde askeri anlamda önemli bir ittifak olmakla birlikte, örgütün ideolojisinin-felsefesinin Ortadoğu’da küresel güçlerin yapmak istedikleri ile uyumlu hale getirilmesi de bir zorunluluk olarak önlerinde bulunmaktadır. ABD’nin örgütle son dönemdeki sıkı ilişkilerine bakıldığında bu durumun aşılması yönünde önemli temaslara gidildiği kıymetlendirilmektedir.

ABD’nin bölgede arzu ettiği idari ve siyasi yapılanma, kanton tipi şehir devletçikleridir. ABD, yeni dünya düzeninde küreselleşmenin şehir devletçikleri ile gerçekleşebileceğini düşünmektedirler.[[vii]]  Nitekim, terör örgütünün Kuzey Suriye’de 30 Ocak 2014’de ilan ettiği kanton yapılanması[[viii]] ABD’nin beklentisi ile örtüşmektedir.

Böyle bir düzene geçiş; etnik, mezhepsel, dinsel, ekonomik gruplar, sermaye grupları gibi diğer küçük modelli yerel idarelerle olabilecektir. Bu tarz modeller, büyük sermaye gruplarının doğrudan kontrolü altına girebilecek yönetim modelleri olduğundan yeni dünya düzeni için arzu edilen bir sistem olmaktadır.

Küçük parçalara siyasi-ekonomik olarak ayrılan toplumlar, birlik ve beraberlik gibi cephe oluşturup topyekûn bir güç mücadelesi oluşturamayacaklarından ve başkaldırı tarzı tepkisel hareketleri gösteremez hale geleceklerinden, bu durumda sömürgeci güçlerin önünde bir engel kalmayacak ve dolayısıyla arzu edilen sömürü düzeni tam kontrollü kurulmuş olacaktır. Diğer bir husus; terör örgütü üst yöneticilerinin kemikleşmiş sosyalist dünya görüşleri, liderlerinin değişmez mücadele alışkanlıkları, esnek olmayan örgütün hiyerarşik düzeni gibi sebeplerle, ABD’nin örgüt üzerindeki hakimiyetini bu güne kadar arzu ettikleri seviyede derinleştiremediği değerlendirilmektedir. 

İşte bu noktada, PKK terör örgütüne; Suriye kolu üzerinden yapılacak müdahale ile gelişen koşullara uyarlanması ve ABD ile daha yakın bir evlilik oluşturması kapsamında düğmeye basıldığı, bu çerçevede ABD’nin örgüte binlerce silah yardımı yaptığı (bugüne kadar 3500 TIR dolusu silah ve mühimmat)[[ix]] ve birlikte çalıştıkları gözlenmektedir. Kısacası, PKK’nın Suriye kolu üzerinden yeni bir isim altında ve yeni bir düzenlemeyle ABD’nin tam kontrolüne girmesi yönünde çalıştıkları mütalaa edilmektedir.

Yukarıda ortaya konulan değerlendirmeler ışığında; mevcut PKK’nın Suriye kolu üzerinden revize edilerek ve devşirilerek oluşturulacak yeni bir PKK’nın kapıda olduğunu söylemek mümkündür.

Nitekim bu endişeyi, PKK’nın terörist başlarından Rıza Altun’da; “...uluslararası koalisyonun ilişkileri aracılığıyla PYD’yi sosyalist kimliğinden uzaklaştırarak emperyalist bir kimlik kazandırmak istediğini,...ABD’nin; PYD’nin özgürlük çizgisinden rahatsız olduğunu, devlet yerine öz güçlerine dayanan özerk bir yönetimi kabul etmeyeceği,...ve ABD’nin nihai hedefinin PYD’yi dönüştürmek olduğu...”[[x]] şeklinde bir beyanla dile getirmiştir.

Sonuç Olarak;

ABD’nin muhtemelen Kandil’de ki örgüt üst düzey yöneticilerini, Türkiye’den bağımsız olarak etkisiz hale getirmek isteyeceği veya başka bir yöntemle tasfiye edeceği, bunların yerine kendileri ile daha yakın iş birliği yapabilecek yeni bir yönetimle / liderlerle yola devam etmek isteyecekleri,

Son zamanlarda örgütün Türkiye’de yediği ağır darbeyi de dikkate alarak; gerek teröristlerin imhadan kurtarılması, gerekse yeniden teşkilatlandırılması ve eğitilmesi çerçevesinde, Türkiye’de bulunan terör örgütü unsurlarının geçiçi olarak ve uzun bir süre Kuzey Irak’a çekileceği ve bilahare Suriye Kuzeyi’ni buradan takviye edecekleri,

Yine Kuzey Irak’a çekilen bu unsurların bir kısmı ile de, İran bölgesinde PKK’nın kolu olan ve uykuda bekletilen PJAK unsurları ile birlikte İran’a karşı kullanmaya başlayacakları,

Son aşamada ise, PKK terör örgütünü IKBY güçleri üzerine sürmek suretiyle Türkiye’nin güneyinde hilal şeklinde bir Kürt kuşağı oluşturmayı düşündükleri kıymetlendirilmektedir. Elbette, bu noktada bilahare sıranın Türkiye’ye gelebileceği gerçeğini söylemeden geçmek mümkün değildir.

O halde; ABD başta olmak üzere küresel güç odaklarınca örgütün dönüştürülmesine ve uzun soluklu yeni bir tehdit yaratılmasına fırsat vermeden, PKK ele başlarına yönelik olarak İran-Irak’la da iş birliği yaparak, artık Türkiye’nin kesin sonuçlu bir harekât yapmasının zamanı geldiği değerlendirilmektedir.  

 

 

 

 


[[i]]PYD-YPG Terör Örgütü; 2003 yılında kurulmakla birlikte, tarihçesi PKK’nın Suriye’de faaliyetlerine başladığı 1980’lerin ilk yıllarına kadar uzanmaktadır.

[[ii]]Ünal Atabay, “Şeytan Üçgeninde Kürtler Üzerinden Oyunlar”, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, www.21yyt.org/, 05.11.2017.

[[iii]]Ünal Atabay, “Ayrılıkçı Kürtlerin Musalla Taşı PKK”, Alibi Yay., Ankara, Nisan 2017, s.192,193.

[[iv]]“Türkiye’deki Diplomatik Misyonu Tarafından Yapılan Açıklama”, ABD Büyükelçiliği resmi yazısı, www.odatv.com/, 21.10.2017.

[[v]]YPG’nin 2014 yılında DAİŞ’in yoğun saldırılarıyla yüz yüze kalması üzerine, ABD ve DAİŞ ile mücadele eden uluslararası koalisyon güçlerinden silah yardımı talebinde bulunmasıyla birlikte, YPG’nin ABD ile temasında önemli bir dönüm noktası olmuştur. ABD bu yardım çağrısına cevap vererek derhal silah yardımına başlamış ve Suriye’de ABD’nin adeta kara gücünü oluşturmuştur.

[[vi]] Can Acun, Bünyamin Keskin, “PKK’nın Kuzey Suriye Örgütlenmesi, PYD-YPG”, SETA Yay., İstanbul, 2016, s.8, (d.n:2).

[[vii]]Ünal Atabay, a.g.e., s.119.

[[viii]] Can Acun, Bünyamin Keskin, a.g.e., s.16.

[[ix]] “3500 TIR Dolusu Silah Gönderdiler”, www.sozcu.com.tr, 19.10.2017.

[[x]]Terörist başlarından Rıza Altun, “ABD’nin Hedefi PYD’yi Dönüştürmek”, www.krdnews.net., 12.11.2017.

Ünal Atabay

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Terörizm ve Terörizmle Mücadele Araştırmaları Merkezi Başkanı

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display