Teröristbaşı’yla “mutabakat” meselesi

Yazan  06 Mayıs 2013

 

Önce yetkililerimizi dinleyelim: Başbakan Erdoğan’ın 30 Nisan Salı grup konuşması: Açık açık ifade ediyorum; çözüm sürecinde Türkiye’nin başını öne eğecek hiçbir girişimin içinde değiliz. Çözüm sürecinde, şehitlerimizin ruhunu incitecek, şehit ailelerini rencide edecek hiçbir girişimin içinde değiliz. Müzakere, taviz verme, pazarlık asla ve asla söz konusu değildir.

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın 28 Nisan Adana konuşması: Kimseyle yapılmış bir pazarlık yoktur. Kimseye verilen bir şeyler yoktur. Bu bir al ver meselesi değil, terörün ülkemizde sona erdirilmesidir. Siyaset kurumu olarak direkt bir görüşmemiz olmamıştır. İstihbarat görevlilerimiz görüşür.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, 28 Nisan İzmir konuşması: Ne pazarlığı yaptınız diyorlar. Biz de diyoruz ki biz bir pazarlık yaptık doğru. Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan. Bunun dışında pazarlığımız yok.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in 16 Şubat konuşması: Biz Türkiye’nin birliğini bütünlüğünü üniter yapısını kimseyle asla pazarlık konusu yapmadık ve asla yapmayacağız. Hükümet ve devlet bir tarafa oturacak, PKK ve BDP bir tarafa oturacak hadi buyurun pazarlık yapalım. Böyle bir şey yok.

“Akiller”  ve yandaşlar da böyle konuşuyor.

Muhalefet partileri ise Erdoğan’a,  “İmralı mutabakatı ile neler verdin, açıkla” diyor.

Bu kargaşa içerisinde insanımız son derece tedirgin. 

Acaba gerçek nedir? Açık bilgilere bakarak arayalım:

1) 26.09. 2012, Erdoğan Kanal 7’de “İmralı’yla görüşmeler yeniden başlayabilir”  dedi. 2) 30.09. 2012, AKP Kongresinde PKK isteklerini içeren  “Siyasal Hedefler Manifestosu”  yayımladı. 3) 16.10.2012, Devlet heyeti teröristbaşıyla görüşmek için İmralı’ya gitti. 4) 30.01. 2013, Devlet heyeti İmralı’ya 6. defa gitti ve teröristbaşıyla   “mutabakat/anlaşma” sağlandı. Demek ki, görüşme emrini Erdoğan vermiş. 5) 08 Ocak 2013, Radikal’in haberine göre, anlaşmanın hayata geçirilmesi için dört basamaklı bir strateji hazırlanmıştır.

Birinci basamak: Çatışmasızlık

1- (...)Ahmet Türk, BDP’li bir heyetle İmralı’da Öcalan’ı ikinci kez ziyaret edecek. 2- Öcalan heyete çözüm iradesini net bir biçimde ifade eden 4 mektup verecek. 3- Mektuplardan biri BDP’ye, diğer ikisi Kandil ve Avrupa’ya, sonuncusu Türkiye kamuoyuna olacak. 4- Mektuplarda Öcalan; yukarıda hususları netleştirecek, bölgede ortaya çıkan yeni dinamikler çerçevesinde Demokratik Özerklik yerine yerel yönetimlerin güçlendirildiği, gerçek anlamda bir demokratikleşmeye gerek olduğunu anlatacak. 5- Devletle vardığı mutabakatı açıklayacak. 6- Bu yeni sürecin her aşamasında neler yapılması ve nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlatacak. BDP, Kandil ve Avrupa’dan önerilerinin tartışılmasını isteyecek. 7- İlk adım olarak PKK’ya şu mesajı çok net bir biçimde verecek:  “Hemen çatışmasızlık ilan edin.”  Çatışmasızlık sağlanmadan diğer adımlar atılmayacaktır.

İkinci basamak: Sınır dışı

Çatışmasızlığın ilanıyla birlikte demokratikleşme yönünde epeydir hazırlığı yapılan adımlar hızla atılacak. 1- Bir yanda yeni anayasa çalışması, uzlaşılan maddeler üzerinde nihayete kavuşturulacak, 2- 4. Yargı Paketi ile karşılıklı güven ortamı oluşturulacak. Paket ile terör suçlamasına ’şiddet kriteri’geleceği için, şiddete bulaşmamış binlerce KCK’lı serbest kalacak. 3- Bu aşamada PKK, 4 bin civarında militanını Türkiye sınırları dışına çekeceğini açıklayacak. 4- Çekilme sürecine müdahale olmayacağı garantisi alındıktan sonra çekilme aşamalı başlayacak.

Üçüncü basamak: Silah bırakma görüşmeleri

Eğer ilk iki basamak güvenli bir biçimde çıkılabilirse:

1- PKK ile silahların bırakılması için görüşmeler başlayacak. 2- Bu süreçte yeni anayasa konusunda dört parti tam bir mutabakata varamasa da uzlaşılan noktalar ilan edilecek. 3- “Kürt Sorunu” nun demokratikleşme çerçevesinde çözümü yolunda en kritik üç konu şunlar:

Bir, nötr bir vatandaşlık tanımı olacak. Yani ne Türk, ne de Kürt üzerinden bir tanımlama yer almayacak. ’Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı’ olacak.

İki, anadilde eğitimin önündeki engeller kaldırılacak.

Üç, yerel yönetimler, özerklik yetkisiyle donatılacak. Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Sözleşmesi’ne koyulan şerh kaldıracak.

Dördüncü basamak: Silahlara veda

Silah bırakma öyle kolay bir süreç değil. Sonuçta 30 yıldır silahla yaşamaya alışmış bölgesel bir örgüt PKK. Bu yüzden Karayılan hem dağ kadrosunun hem de yöneticilerin ikna edilmesi gerektiğinden bahsetti ilk açıklamasında.

Öcalan’ın ağırlığını koyacağı en kritik aşama bu ve bu konuda Öcalan’ın kafasında bir plan var. Bu planın detaylarını bu aşamada değil üçüncü aşama geçildikten sonra açıklayacak. Tıpkı kendi konumu gibi... Şimdilik söylenen, Öcalan’ın bu konuda hem kendisine çok güvendiği hem de ikna olduğu... 

Mutabakat/anlaşma yürürlüğe girdi

Teröristbaşıyla yapılan bu anlaşmanın gereği aynen takvimde belirlendiği şekilde hızla yürürlüğe sokulmuştur. Kısa sürede planın 3. aşamasına gelinmiştir. Gerçekleştirilenleri özetleyelim:

1. Teröristbaşı açıktan ve resmen muhatap alındı. 2. Teröristbaşının 21 Mart mektubu, Diyarbakır Meydanında, devletin aracılığı ile  bütün dünyaya duyuruldu. Ulus devleti ve bir milleti kabul etmediği tekrarlandı. 3. PKK kaçırdığı 8 kamu görevlisini bıraktı. 4. Tutuklu, çok sayıdaki KCK’lılar gruplar halinde bırakılmaya başlandı. 5. Teröristbaşının istediği   “Akil Adamlar”  komisyonu, PKK ile birlikte kuruldu, vatandaşı ikna için yollara düştü.  6. Teröristbaşının istediği  “Çözüm komisyonu”  Mecliste, AKP-PKK ikilisinin oylarıyla kuruldu. 7. Her yıl baharla beraber sınır bölgelerine sevk edilen komando birlikler bu yıl gönderilmedi. 8. Valilere verilen yetki ile güvenlik güçlerinin görev yapması önlendi. 9. Karayılan 8 Mayısta PKK karargahı Kandil’de açıktan basın toplantısı yaparak, teröristlerin silahlı olarak Türkiye’den çekilmeyi düşündüklerini açıkladı. 10. Karayılan, Türkiye’nin anlaşma şartlarını yerine getirmesini; Anayasanın değiştirilerek Kürt kimliğinin tanınması, özerkliğin kabulü, Apo başta herkesin özgür bırakılması, ana dilde eğitim ve PKK’lıların etnik siyaset yapmasının önündeki engellerin kaldırılmasına kadar Irak’ın kuzeyindeki kamlarda silahlı eğitim yaparak bekleyeceklerini ilan etti.

Teröristbaşıyla yapılan ve adına “barış-çözüm” denilen “mutabakat”ın gereği herkesin gözü önünde yapılırken, yetkililer böyle bir şey yok diyebiliyorlar. Gerçekte ise; devlete, millete ve vatana ortaklık karşılığında, PKK terörü durduracak. Milletten gizlenen de budur.

Türkiye’nin başını öne eğdirmeyecek, şehitlerimizin ruhunu incitmeyecek ve şehit ailelerini rencide etmeyecek diyerek geçiştirilemez. Bin yıllık egemenliği Türk Milletinin elinden alma sonucunu doğuracak olan bu süreç durdurulmalıdır.

Çaremiz: Türk Milletinin uyandırılmasında ve seçim sandığındadır.

Sadi Somuncuoğlu

1940 yılında Aksaray’da doğdu. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden 1962 yılında mezun oldu. 1957-58 yıllarından itibaren Türk Ocakları’nın faaliyetlerine katıldı ve fikri yetişmesi de bu yıllarda başladı. Çeşitli devlet memuriyetlerinde bulundu. 1965 yılında Bab-ı Ali’de Sabah Gazetesi’nin yayımlanmasında görev aldı. Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde Organizasyon ve Metot ile İdarecilik kurs ve eğitimi gördü.

1967 yılında MHP (CKMP) Gençlik Kolları Genel Başkanlığı görevi ile aktif siyasete başladı. 1969 yılında MHP Genel İdare Kurulu’na, arkasından da Genel Sekreter Yardımcılığına seçildi ve 12 Mart 1971’e kadar ülkücü gençliğin eğitim ve teşkilatlanma işlerini yürüttü.

Üniversite öğretim üyelerini bir araya toplayan ve gençliğin meseleleri üzerinde bilimsel çalışmalar yapan “Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi (KÜBİTEM)’nin kurulması ve faaliyet göstermesinde görev aldı. Devlet, Töre ve Bozkurt dergilerinin yayımında, aktif olarak çalıştı. Birçok yazı ve makalesi yayımlandı. Yurt içinde ve dışında konferanslar verdi.

1977 yılında Niğde Milletvekili seçilerek Parlamento’ya girdi. Demirel’in Başbakanlığında kurulan koalisyon hükümetinde Devlet Bakanı oldu. 12 Eylül 1980 darbesine kadar MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu.

12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte tutuklandı. 6 yıl süren “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”nda, 1 Nolu Mamak Askeri Mahkemesi’nde idamla yargılandı.  İki yıl tutuklu kaldıktan sonra, 7 Nisan 1987’de verilen kararla beraat etti.  

1988-1995 yılları arasında siyasetten uzak kaldı ve Türk Ocakları Genel Merkez Heyeti Üyeliği ile Türk Ocakları Genel Başkanlığı görevlerinde bulundu.

1995 yılında ANAP Aksaray Milletvekili seçildi. TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyeliği yaptı.  1,5 yıl sonra ANAP’tan ayrılıp MHP’ye katıldı. MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. 1999 yılında yeniden MHP Aksaray Milletvekili seçildi. 28 Mayıs 1999’da kurulan 57. Hükümette Devlet Bakanlığı görevine getirildi.

Cumhurbaşkanlığına aday olduğu için 8 Mayıs 2000’de Devlet Bakanlığı görevinden azledildi. 2002’den itibaren iç/parti siyasetinden ayrılarak milli siyasetle uğraştı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makaleleri yayımlandı.

Halen, Ankara’da faaliyet gösteren (Temmuz 2008) Milli Düşünce Merkezi Başkanlığı görevini yürütmektedir.

Evli ve üç çocuk sahibidir.

 

Yayımlanmış kitapları:

*   Avrupa Birliği Bitmeyen Yol (Ötüken Yayınları-Mart 2002),

* Gümrük’te Kuşatma (1.Baskı-ATO Yayınları/Temmuz 2002, 2. Baskı Yeni Avrasya Yayınları/Ağustos 2002),

*  Kıbrıs’ta Sirtaki (1.Baskı-Yeni Avrasya Yayınları/Eylül 2002, 2.Baskı-ATO Yayınları/Ekim 2002)

* Sorularla Belgelerle Kıbrıs/Çözüm mü Çözülme mi? (Türkiye Sağlık-İş Sendikası Yayınları/2003)

*  Avrupa Birliği Uyum Paketlerinden FEDERASYON’a / Etnik/Irkçı Siyasallaşma Projesi, (ATO Yayınları-2003),

Annan Planı Gerçeği ve KKTC’nin Kurtuluşu (Yeni Avrasya Yayınları-Haziran 2004)  

İstanbul’da Yeni Roma İmparatorluğu (Akçağ Yayınevi-2004),

Göre Göre KAPANA DÜŞTÜ TÜRKİYE’M (Bilgi Yayınevi-2005)

Son Haçlı Seferi-PKK Açılımı(Milli Düşünce Merkezi )

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display