Pontus “Çalışmaları”

Yunan devletinin Helenist politikalar çerçevesinde Türkiye’ye yönelik yıkıcı faaliyetleri devam ediyor. İsmail Cem’in Dış İşleri Bakanlığı sırasında

Bakanlığın "Yunanistan ile İlişkilerden Sorumlu devlet Bakanlığına" dönüştürmesi ve Öcalan'ı saklayan Yunanistan'ın üzerine gitmek gibi büyük bir fırsatı bilerek heba etmesinden bu yana Yunan diplomasisi Türkiye'ye karşı sürekli alan kazanıyor.

Türkiye politikasını değiştirmeyen ancak AB'nin arkasına saklanarak yürüten Atina, Cem'in politikalarını devr alarak sürdüren AKP iktidarı döneminde de Türkiye karşısında üstünlük sağlamaya devam ediyorlar. Yunan istihbaratı Türkiye'de yıkıcı çalışmalarına devam ediyor. Yunanistan'da Türk düşmanlığı besleniyor. Bu düşmanlığın en son örneklerinden birisi de Selanik'te bir Pontus soykırım anıtının yapılıyor olması.

Bu anıt bir planın parçası. Plan, Türkiye'nin savunma güçlerinin AB saldırısı altında zayıfladığı bir dönemde sözde Ermeni soykırımına bir de Pontus soykırımını eklemek. Atina bu politikayı sistemli olarak geliştiriyor. Amaç, "Türkiye'nin Doğu Karadeniz bölgesindeki Ortadokslara yapılan soykırımı tanımadığı sürece Avrupa Birliğine kabul edilmemesi"nin sağlanması.

Doğu Karadeniz kıyılarında Pontus devleti kurulma fikri Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanmasından sonra ortaya atılmıştır. 1870'den sonra Yunanistan'dan Karadeniz'e gelen Rumların sayılarında artış olmuş, Samsun çalışmaların merkezi haline getirilmiştir. İlk Pontus cemiyetlerini temeli 1904'de Merzifon Amerikan Koleji'nde atılmıştır. 1908'de 2. Meşrutiyet ile birlikte ilk pontus çetesi kilisenin desteği ile Samsun'da kurulmuştur.

I.Dünya Savaşı'nda Rus ordularının Doğu Karadeniz bölgesini işgal etmesi üzerine Pontus çeteleri Rus ordusu ile işbirliğine girmişlerdir. Ancak Rus Devrimi ile birlikte Rus ordusunun geri çekilmesinden sonra Pontusçular, konuyu siyasal alana kaydırmaya çalışmışlardır. Bu çerçevede 5 Mayıs 1917'de Tiflis'de "Yunanistan Kafkaslar Kongresi" düzenlenmiştir. Ekim 1917'de Atina'da Pontus toplantısı Doğu Karadeniz'de bir Rum devleti kurma çalışmalarını geliştirmek için yapılmıştır. Ekim 1917'de Paris'de "Pontus Milli Merkezi" kurulmuştur. Temmuz 1918'de Bakü'de 1918Ekiminde ise Batum'da "Milli Pontus Merkezleri" kurulmuştur.

Bu arada Türklere karşı bir Rum-Ermeni ittifakı Ocak 1920'de imzalanmıştır. İstiklal Harbi sırasında 25 bin civarında Pontusçu çete Karadeniz bölgesinde Yunan ordusu ile işbirliğine girerek arkadan vurmaya çalışmıştır. Türk halkı bu "çıbana" karşı gerek Karadeniz bölgesinin Kuvai Milliye güçleriile gerek ise9 Aralık 1920'de kurulan Merkez Ordusu'nun faaliyetleri ile cevap vermiştir.

1923 yılının ilk aylarına kadar süren mücadele sonucunda Pontus çıbanı değişmiş, cerehat akıtılmıştır. Yunanistan ve Pontusçu çetelerin torunları Karadenizde yaşayan 700 bin Rumun 350 bininin katledildiğini ileri sürmektedirler. Oysa bölgede yaşayan Rumların sayısı 260 bindi. 1928'e kadar değişik şekillerde Türkiye'yi terk edenlerin toplamı ise 210 bini geçmektedir ki bunlarda tespit edilenlerdir. Özetle Türk halkı yine hayali bir soykırım iddiası ile karşı karşıyadır.

Yunan başbakanı Mıtsotakis "Dedelerimiz, Pontus topraklarına dönüş hayalini size miras olarak bırakarak öldüler. Bu mirası kalbinizin içinde koruyun" demiştir 1993'de Bu yaklaşım devlet politikası olarak kendisini açığa vurmuştur. Yunanistan 14 Şubat 2001'den buyana 14 Eylülü "Küçük Asyalı Yunanlıların Türk Devleti tarafından soykırımını anma günü" olarak resmen kutlamaktadır.

Yunan istihbaratı Karadeniz bölgesinde çalışmaktadır. Bazı gençlerimiz Yunanistan'a eğitim bursu vererek götürülmekte, orada Yunan idealleri doğrultusunda eğitilmektedirler. Bütün bunlar hepimizin gözleri önünde gerçekleşiyor. Hala Yunanistan ile dostluktan bahsediyoruz.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display