Bu sayfayı yazdır

PKK Neden Sivil Kıyafetli Askerlerimizi Şehit Ediyor?

Yazan  30 Ekim 2014

PKK hiçbir eylemini askeri-politik bir hedef geliştirmeden gerçekleştirmez. Koymuş olduğu hedef yanlış, gerçekleştirmesi mümkün olmayan hedef bile olsa PKK bu eylemini kendi içinde rasyonel bir şekilde izah eder. PKK’nın bir süre önce Hakkari/Yüksekova’da başladığı ancak daha sonra ara verdiği ve bugünlerde yeniden başladığı sivil giyimli görev dışındaki askerlerimizi “kafalarına kurşun sıkarak” infaz politikası da askeri-politik hedefi olan saldırılardır. PKK’nın asker infazı politikasını en yoğun olarak uyguladığı yerin Yüksekova olması, Yüksekova’da PKK’nın özerklik ilan etmesi ve Yüksekova’nın uyuşturucu kaçakçılığı merkezi olması arasında ciddi bir ilişki vardır.

PKK, açılım-müzakere-teslimiyet sürecinde Güneydoğu Anadolu’da meşruluk kazanmış ve devlet iktidarı yanında kendi iktidarını oluşturmuştur. Gerilla savaş terminolojisinde “ikili iktidar” denilen devlet iktidarı ve örgüt iktidarı yan yana yaşamaya başlamışlardır. İktidarın emirlerini yerine getirerek güvenlik güçlerine hareket izni vermeyen valiler sayesinde polis karakollarına ve asker kışlalarına hapsolmuştur. Hatta, PKK Hakkari gibi yerlerde esnafın polis karakollarına yiyecek-içecek yollamasını yasaklamıştır.

Yüksekova ve Lice gibi yerlerde PKK, devlet iktidarını mümkün olduğunca köşeye sıkıştırmayı hatta yok etmeyi hedefleyen bir strateji izlemiştir. Bu strateji kısmen başarılı olmuş, örneğin Lice’de devlet iktidarı yok olmuştur. Devlet bugün Lice’ye “dışarından giren çıkan” bir iktidara dönüşmüştür. PKK, valiler, kaymakamlar atamış, asayiş adı altında “güvenlik birimleri” oluşturmuş, şehirlerarası yollarda ve şehir içlerinde yol kontrolları yapmaya başlamıştır. Ayrıca “PKK mahkemeleri” bir süreden bu yana çalışmalarına başlamışlardır.

PKK bir süreden bu yana özerklik siyasetini bütün güneydoğu Anadolu’da değil, il ve ilçe bazında gerçekleştirmeyi hedeflediğini açıklamıştır. Cizre’de özerklik ilan edilmiştir. Önümüzdeki süreçte, Şırnak ve Hakkari’de özerklik ilan edilecektir. Bu aşamada PKK’nın polis ve askeri karakol ve kışlalarındaki muhasara stratejisi yeni bir aşamaya geçmiştir. Bu da kışla dışına sivil çıkan asker ve polislerin infaz edilmesi stratejisidir. Yüksekova’da üç uzman çavuşun ve Diyarbakır’da bir astsubayın eşinin yanında şehit edilmesinin nedeni bu yeni stratejidir. İnfazlar, polis ve asker üzerindeki kuşatılmışlık baskısını artırırken, özerklik çabalarına güç verecektir.

PKK, bu stratejiyi uygularken, AKP Hükümetinin geri adım atarak yeni tavizler vereceği tahlili üzerinden hareket etmektedir. Haziran 2015’de genel seçimler yapılacaktır. Ahmet Davutoğlu’nun başbakan olarak kendi tabanında bile tutmadığı söylentileri yayılmaktadır. 2003’den bu yana uygulanan inşaat sektörü ağırlıklı ekonomik politikalar artık başbakan Davutoğlu ve politikaların mimarı Babacan tarafından bile eleştirilmektedir. Ekonomik hedefler revize edilmiştir. Ortadoğu kaynaklı baskılar artmaktadır. Türkiye/AKP, Batı dünyasında IŞİD’in gizli müttefiki olarak algılanır/algılandırılır iken, PKK ile ABD arasında Ayn El Arap çatışmaları sırasında açık bir silah arkadaşlığı oluşmuştur. Erdoğan’ın Obama’ya telefonda “PKK/PYD’ye silah yardımı yapmayın” şeklindeki uyarısına rağmen,  Obama, Türkiye’yi değil, PKK’yı tercih etmiştir.

Ayrıca Obama, peşmergelerin Türkiye üzerinden gösteri geçişi yaparak Ayn El Arap’a giriş yapmalarını AKP  Cumhurbaşkanına dayatmıştır. Obama’nın bu dayatmasını PKK zemininin çok iyi okuduğunu ve yeni doğan ABD-PKK silah arkadaşlığını PKK zemininin çok iyi okuduğunu peşmergelerin geçişi sırasında sevinç gösterileri yapan PKK’lıların “Biji Serok Obama” diye bağırmaları göstermektedir.

Özetle, önümüzdeki günlerde PKK askerlerimizi infaz politikasını AKP Hükümeti yeni bir taviz verene kadar sürdürecektir. Burada soru yukarında çizilen iç ve dış politika gelişmeler çerçevesinde AKP’nin taviz verip vermeyeceği değil, ne zaman vereceğidir. Ancak PKK’ya verilen her taviz Türkiye’yi huzur ve barışa değil, daha büyük bir çatışmaya doğru sürüklemektedir. Türk Milleti’nin AKP-PKK tarafından uyutulduğu, hiç tepkisiz devletinin ve ülkesinin bölünmesini sosyal yardımlar karşılığında kabul edeceği iddiası/efsanesi doğru değildir. Nasıl AKP’nin PKK’ya yeni bir taviz vermesi bir zaman meselesi ise Türk Milletinin de “Bir Dakika” demesi biz zaman meselesidir. AKP’li politikacıların artık PKK’ya verilen tavizlere değil, Türk Milletine güvenmelerinin zamanı gelmiş, geçmektedir.

Prof. Dr. Ümit Özdağ

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Yönetim Kurulu Başkanı