×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116



Öcalan mı PKK'yı, PKK mı Öcalan'ı Kullanıyor

Yazan  06 Kasım 2008
SABAHATTİN TALU* - Konuyu daha iyi anlamak amacıyla biraz geriye, 1999 yılına gidelim.

PKK lideri Öcalan, Suriye'deki ikametgâhından "Vurun, yakın, yıkın" tarzındaki verdiği talimatlarla örgütünü yönetiyordu. Türk ordusu Suriye sınırına dayandı ve Öcalan Suriye'den çıkmak zorunda kaldı. Rusya, İtalya ve Yunanistan seyahatlerinden sonra Öcalan Kenya'ya gitti ve orada yakalandı.

Kenya-İmralı yolculuğu esnasında son derece "korkmuş" bir görüntü sergileyen Öcalan, ilk ifadesinde de "Size nasıl yardım edebilirim, hizmetinizdeyim" diyordu.

Derken, Öcalan'ın savunmasını üstlenmek üzere, neredeyse tamamı Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olmuş olan bazı Kürtçü avukatlar tarafından "Asrın Hukuk Bürosu" adı verilen bir oluşum hayata geçirildi.

Bu avukatların ilk işi, "Aman Sayın Başkanım, televizyondaki o ürkek görüntüleriniz, teslimiyetçi açıklamalarınız yanlıştı. Siz hiç merak etmeyin, yeter ki siz biraz sağlam durun, biz kitleleri sokaklara dökeriz, T.C. sizi yok edemez, öldüremez" anlamına gelen uyarılarını Öcalan'a yapmaktı. Dikkat edilirse, Öcalan da daha sonra o ürkek kedi tavrını yavaş yavaş terk etmeye, biraz biraz sertleşmeye ve tehdit dolu açıklamalarını yapmaya başlamıştı.

Öcalan'ın yaptığı her açıklama, her görüş, her talimat, bazen olduğu gibi, bazen de daha uygun görülen bir şekilde değiştirilerek, bu avukatlar tarafından önce Kandil'e ve oradan da kitlelerine ulaştırılmak üzere ROJ TV'ye veriliyordu. Söylemler, DTP tarafından da dillendirilerek siyasi platformlara getiriliyor, tartışma ve çatışma ortamlarına zemin oluşturuluyordu. Özetle, Öcalan ile başlayan süreç, terörist eylemlerle dağlardan sokaklara taşınarak sonuçlanıyordu. Öcalan, "karnım ağrıyor" dedi, "Apo'nun sağlığı sağlığımızdır" kampanyasını, "yalnızım, sıkıldım" dedi, "Apo'ya uygulanan tecride son" kampanyasını, "saçımı kestiler, bana kötü muamele yapılıyor" dedi, "Apo'ya uzanan eller kırılsın" kampanyasını başlattılar. Nihai hedef Öcalan'ın serbest bırakılması, özgürleştirilmesiydi ki, "Yeter artık" anlamına gelen ve "Edi Bese" adı verilen tüm bu kampanyalar, sadece ve sadece Öcalan'a endekslendirilmişti.

Dolayısıyla, bugünkü Kürtçü siyasetin ve meydana gelen terörist eylemlerin tamamının Apo'ya endekslenmiş olması, Apo'nun, kendi menfaatleri ve geleceği doğrultusunda örgütü kullandığını gösteriyordu. Yani, bugüne kadar öne sürülen, dayatılan "Kürt sorunu, anadil isteği, kültürel hak talepleri, Kürt kimliğinin tanınması, demokrasi, barış ve kardeşlik" gibi söylemlerin tamamının sözde kaldığı, bir garnitür niteliğinde zaman zaman kullanılmak üzere rafta tutulduğu, gözler ve kulakların sadece ve sadece Apo'ya çevrildiği anlaşılıyordu.

"Ben sizin için yaşıyorum. Ben olmazsam siz de olmazsınız" diyen Öcalan, görüldüğü üzere örgütü kullanıyordu, bu kesin. Peki, ya örgüt?En az, Öcalan kadar örgüt de Öcalan'ı kullanıyordu, bu da kesin. Neden? Çünkü örgüt, daha doğrusu örgüt üst yönetimi biliyordu ki, Apo'nun serbest bırakılması mümkün değildi ve bunu da dünyadaki hiçbir güç sağlayamazdı. Peki, bunu bildiğine göre, imkânsızı neden dayatıyordu? Çünkü, O da biliyordu ki, imkânsızı dayattıkça kendine "dayanak" buluyordu. Tartışma sokaklara yansıtılıyor, kaos ortamı yaratılıyor ve bundan besleniliyordu. Taraftar kitlesi ve sokak eylemleri arttıkça, buna paralel olarak Devlete düşmanlık da artıyor ve dağa adam kazandırıldıkça güçleniliyor, güçlendikçe de söz ve erk sahibi olunuyor, kendileri için daha güvenli ve otoriter bir yaşam ancak böyle sağlanıp, sürdürülebiliyordu.

PKK üst yönetimi gibi aynı durum, geçmişteki diğer Kürtçü siyasi partiler gibi DTP için de aynen söz konusuydu. Ne kadar keskin ve radikal olunulursa, o kadar pirim yapılır, ünlü restaurantlarda 350-400 milyon hesap verilen rakılı sofralarda balıklar yenebilir, 8-10 miyarlık milletvekili maaşları cebe indirilebilir, kendi aşiretinden insanlara belediyelerde iş ve ihale verilebilir, örgüt parasıyla yurtiçi ve dışı seyahatler yapılabilir, kazanılan sıfat sayesinde dar olan çevreler genişletilebilir, popülarite kazanılabilir, kadınlı-erkekli çeşitli yeni hissi, maddi, sosyal ve siyasi ilişkiler kurulabilir, gibi gibi, kısaca bundan bir şekilde nemalanılabilirdi.

Sonuç olarak; Öcalan, kendi menfaatleri ve geleceği doğrultusunda PKK'yı kullanıyor. PKK üst yönetimi de kendi varlığını sürdürme adına Öcalan'ı öne sürerek kullanıyor. Bu karşılıklı kullanımdan Kürtçü siyasi çevrelerde maddi-manevi nasipleniyor. Peki, bunlar kesin de, herkes bir şeyleri kullanıyor ve menfaatleniyor da, bu kullanımdan herkes mi sebepleniyor? Hiç mi bu sebeplenmeden zarar görerek nasibini almak zorunda bırakılan birileri yok? Var. Tabii ki var. İşte o, taş atan bilinçsiz çocuklar, arabaları yakan, sabote eden işsiz ve cahil gençler, kandırılıp dağa götürülen zavallı genç insanlar ve bu insanların aileleri özelinde olmak üzere, dağdaki, şehirdeki, cezaevlerindeki, mezarlıklardaki ve korkarım beşiklerdeki talihsiz figüranlar.

____________________________________________________________________

(*) This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display