Bu sayfayı yazdır

Müştereklerimiz Gücümüzdür

Türk halkına söylenen birçok yalan vardır. Bu yalanlardan en büyüklerinden birisi de mozaikçi siyasetçi ve aydınların söylediği “farklılıklarımız gücümüzdür” şeklindeki yalandır.

Bu büyük yalan, bizi vatanımızda bir araya getiren en önemli unsurun farklılıklarımız değil, müştereklerimiz olduğu gerçeğini görmemezlikten gelerek, sürekli ne idiğü belirsiz farklılıkları vurgular, kutsar ve ön plana çıkarır. Oysa bu farklılıklar, Türk milletini birbirinden ayırmanın, parçalamanın ve bölmenin araçlarıdır.

Dünyada farklılıklarını kutsayarak, güçlendirerek güçlenen hiçbir toplum veya devlet yoktur. Aksine milletler ve devletler, ne kadar farklı unsurları bir araya getirseler de bir an önce müşterekler bularak, yaratarak, var olanları güçlendirerek farklılıkları silmeye ve müşterekleri güçlendirmeye çalışırlar. Farklı milletleri, cemaatleri, toplulukları ve bunların kültürlerini bir araya getiren ABD'de söylemsel zeminde çok kültürlülükten bahsedilse de ortak bir "Amerikan kültürü ve kimliği" geliştirmek için her türlü araç kullanılarak müşterekler oluşturulmak amacı ile sürekli ve her türlü araç kullanılır.

Amerikan hayat tarzı da denilebilecek olan bu müştereklik politikası için Amerikan futbolundan pizzaya kadar her türlü araç kullanılır. Hollywood, Amerikan müştereklerini oluşturmak için kullanılan en önemli araçlardan birisidir. Çünkü Washington'da oturanlar farkındadırlar ki, eğer Amerikan müştereklerini sürekli oluşturarak bir Amerikan milletini yeniden, tekrar tekrar üretmezler ise ilk sert darbede ABD parçalanır.

Üç kıtaya yayılmış Osmanlı imparatorluğunun mirasçısı olarak Osmanlı'nın en geniş zamanında ulaştığı genişliğin nerede ise 20'de birine sıkışmış olan Türkiye Cumhuriyeti'nin toprakları üzerinde muhakkak ki, bu geniş coğrafyanın ve coğrafyaya yayılmış olan toplumların izi vardır. Ancak, Anadolu coğrafyası ayni zamanda Türk milletinin üç kıtaya yayıldığı ana çekirdek coğrafyadır. Yani, üç kıtadan eski Osmanlı tebaası insanlar Anadolu'da bir araya gelerek "yeni bir Amerika" yaratmamışlardır.

Anadolu'ya Balkanlardan ve Kafkaslardan gelenlerin büyük bir bölümü zaten Anadolu'dan gidenlerdir. Anadolu'dan gitmemiş olmasına rağmen Anadolu'ya gelenler ise gelirken kendilerini "Türk" olarak beyan edenlerdir. Ne anlamda Türk? Dil olarak Türk. Din olarak Türk. Kültür olarak Türk. Yani "ne mutlu Türküm diyene" diyenlerin sığınağı olmuştur Anadolu.Anadolu'da yeni bir millet oluşmamıştır. Anadolu'da sadece Türk kimliği güçlenmiştir bu göçler sonucunda. Hatta 1925 Anadolu'su, etnik anlamda 1905'deki Anadolu'dan çok daha fazla Türk'tür.

Bütün toplumlar ve devletler müştereklerin güçlendirilmesi üzerine kurulmuş iken tarihi, din, kültürel, ırki müşterekleri en güçlü milletlerden birisi olan Türk milletinin aydınlarının ve politikacılarının ortada "farklılıklarımız gücümüzdür" şeklinde bir safsata ile dolaşmaları ve hatta buna inanmaları ne yazık ki trajiktir. Bundan daha da kötü olan Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini temsil eden Türk milliyetçilerinin bir bölümünün mozaikçi zeminde "Türkiye'yi farklılıkların farkında olarak yöneteceğiz" iddiası ile ortaya çıkmalarıdır.

Oysa, Türk milliyetçileri küreselleşmenin etnik ajan politikasına teslim olmadan "Türkiye'yi farklılıkların farkında olarak yöneteceğiz" demeden, Cumhuriyetin kurucu ideoloji Türk milliyetçiliğine gerçekten karşı çıksalar, o zaman Türk milletinin arzu ettiği, özlemini çektiği duruşu sergilemiş olacaklardır. Bu duruşu, "Ne Mozaiği ulan" şeklinde özetlemek mümkündür.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü