< < IŞİD'den En Çok Türkiye Zarar Görüyor


IŞİD'den En Çok Türkiye Zarar Görüyor

Yazan  05 Eylül 2017

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Terörizm ve Terörizmle Mücadele Araştırma merkezi uzmanlarından Erol Başaran BURAL'ın 04 Eylül 2017 tarihinde Yeniçağ gazetesinde yayımlanan röportajıdır.

 

İçinden geçtiğimiz süreçte küresel terörizm kavramı diyince akla hemen IŞİD geliyor. Bunun yanında El Kaide, El Nusra başta olmak üzere şu anda belli lokal noktalarda terör örgütleri de akla gelenler arasında. IŞİD'i tanımlarken dikkat edilmesi gereken en çarpıcı olgu nedir?

Her ne kadar Türkiye kamuoyu IŞİD terör örgütü ile Haziran 2014'de Musul Başkonsolosluğumuzu işgal etmesi ve bölgede ticari faaliyetler yürüten TIR şoförlerinin kaçırılması ile tanışmış olsa da, örgütün kökenleri 1999'a kadar gitmektedir. IŞİD terör örgütünün kuruluşuna yönelik zihinsel çalışmaları ise 1980'lere kadar geri çekmek mümkün. 1980'lerin ortasından bu yana büyük bir evrim geçiren "küresel radikal din tabanlı" terör örgütlerinin en canavar halini temsil ediyor IŞİD. IŞİD; küresel alanda karşılaştığımız en değişik yapıya sahip, kitle iletişim araçlarını adeta bir medya şirketinden bile daha iyi kullanabilen ve gerçekleştirdiği kitlesel terör eylemleri ile büyük yıkım ve hasarlar yaratabilen, bu özellikleriyle belki de gelecek 50 yıl içerisinde akademik çalışmalara konu olabilecek bir örgüt yapısına sahip. Bu nedenle bazı terör örgütleri için her zaman tarif kullandığımız "dış mihrakların" kurduğu ve büyüttüğü bir örgüttür tanımlamasını IŞİD için kullanmak bu terör örgütünün yapısını anlama gayretlerine zarar verebilir. IŞİD terör örgütü bir yandan terör örgütü yapısı gösterirken, diğer yandan bulunduğu bölgede bir devlet yapılanmasına gitmeye çalışan, aynı zamanda da diğer terör örgütlerini kendine bağlayarak küresel alanda adından söz ettiren, binlerce insanı ülkelerini terk ederek kendine katılmaya ikna edebilen kompleks bir yapı olarak tanımlanabilir.

Bu tür radikal İslamcı olduğu ifade edilen terör örgütleri medeniyetler çatışmasının ürünü olarak mı doğduÖrneğin son dönemde en çok tartışılan örgüt bu teorinin Ortadoğu'daki hayaleti olarak nitelendirilebilir mi?

Küresel terör ve küresel terörle mücadelenin başlangıç noktası olarak kabul edilebilecek 11 Eylül saldırılarının ardından dünya üzerinde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı ortaya çıkmıştı. IŞİD'in doğuşunda soğuk savaş döneminin parametreleri, Ruslar ile Afganistan'da hükümete başkaldıran Müslümanların çatışmasında Müslüman Mücahitler Taliban'a evrildi. Bu süreçte ABD'nin devreye girmesi, SSCB'nin dağılması, Irak'ın eski devlet başkanı Saddam Hüseyin'in düşmanlaştırılması, 2003 yılında Irak'ın işgali, mezhep ayrımının körüklenmesi, 2011 yılında Usame Bin Ladin'in öldürülmesi, uluslararası algı yönetimi sonucunda IŞİD'in medeniyetler çatışmasından doğduğunu söyleyebiliriz. Daha doğrusu bu çatışmasının Ortadoğu bölgesindeki yüzü IŞİD ve diğer terör örgütlerinden farklı olarak çok çabuk büyüdü. Bunun yanında silahlandı ve radikalleşti. Aynı zamanda eşine sık rastlanmayan korkunç eylemler düzenledi. 2014 yılında bunun sonucu olarak IŞİD ile mücadele için ABD'nin öncülüğünde uluslararası koalisyon kuruldu. IŞİD üzerine yoğunlaştırılan dikkatleri dağıtmak, koalisyona destek veren ülkelere gözdağı vererek bu desteği sonlandırması yönünde siyasi karar almaya zorlamak için Avrupa ülkelerinde terör eylemlerine başladı. 2014 yılının Mayıs ayında Brüksel'de 3 kişinin hayatını kaybetmesi ile başlayan IŞİD terör örgütü saldırıları neticesinde, son 3 yıl içerisinde sadece Avrupa kıtasında 650'den fazla insan, ülkemizde de 318 vatandaşımız IŞİD terörü nedeniyle hayatını kaybetti. Avrupa ülkeleri içerisinde IŞİD teröründen en çok zarar gören ülkenin Türkiye olduğu rakamlardan açıkça görülüyor.

Ortadoğu'daki bu yangın bir anda batıya nasıl ulaştı?

Avrupa'da yaşayan IŞİD teröristlerinin büyük kısmının ekonomik gelir seviyesi düşük. Ayrıca toplumdan dışlanmışlık hissine de kapılmış gençler. Bunun üstüne Avrupa ülkelerinde yükselen İslam düşmanlığı eklendiğinde bu gençler kendilerine daha yakın hissedebilecekleri bir yerler aramaya başlıyor. Hem düzenledikleri terör eylemleri neticesinde medyadan hem de bulundukları sosyal ortamlarda edindikleri bir takım bilgilerden bir şekilde IŞİD yayınlarına, özellikle de IŞİD sosyal medya unsurlarına ulaşan bu kişiler IŞİD'in son derece profesyonel hazırlanan propagandalarından etkilenerek radikalleşmenin son aşamasına ulaşıyorlar. Bu aşamaya gelen gençler kendilerini ispatlama, yaşadıkları ülkede kötü giden bir şeyleri durdurma isteği; kırgınlık, kızgınlık, öfke ve intikam duygularını körükleyerek bu gençleri şiddete sürüklüyor. Avrupa'da IŞİD adına eylem gerçekleştiren bu kişiler; bir çevreye veya örgütlü bir yapıya girmeden sosyal medya ve internet sayesinde kendi kendilerine radikalleşen ilginç örnekler. Sanal dünyada, dijital ortamda teröristleşen bu kişiler düzenleyecekleri terör eylemlerinin yeri, zamanı ve şeklini genellikle kendileri belirliyorlar. 

IŞİD son dönemde, Hamburg, Barselona, Londra, Paris gibi Avrupa şehirlerini hedef aldı. Bu eylemlerde sistematik olarak ve yine spesifik olarak bir eylem tarzı söz konusu mu? Bugüne kadar dünyada, Avrupa ve ABD başta olmak üzere IŞİD'e yönelik ne tür arşiv ve envanter çalışmaları yapıldı?

Kimilerine göre tamamen bireysel, kimilerine göre IŞİD merkezinden yönlendiren Avrupa eylemleri; IŞİD'in küresel alanda ne kadar büyük bir tehdit olduğunu, sadece yoğunlukla bulunduğu Irak, Suriye ve Libya'da değil herhangi bir yerde ve zamanda terörü dünyanın gündemine getirebileceğini ortaya koyuyor. IŞİD terör örgütünün Avrupa eylemleri ile birlikte küresel terörizme getirdiği yeni bir boyut olarak kabul edilen "IŞİD'in Yalnız Kurtları"; bir örgüte bağlı olmayan kendi kendilerine, bir örgütten emir almaksızın eylem gerçekleştiren kişiler olarak tanımlanıyor. Terör eylemleri gerçekleştirmek amacıyla bir bölgeye gönderilen, ya da o bölgede radikalleşen kişilerden oluşturulan, IŞİD üst yönetiminden aldığı eylemin yapılması için terör örgütünden emir bekleyen yapılara ise "Uyuyan Hücre" deniliyor.

AB ÜLKELERİNDE SENKRONİZE EYLEM BEKLENTİSİ

Son olarak İspanya'da karşılaştığımız IŞİD saldırısı bize muhtemel IŞİD saldırıları ve eylem türleri için de bazı ipuçları veriyor. İspanya'nın Barselona şehrinde masum insanların üzerine araç sürerek 14 kişinin hayatını kaybetmesine, 130 kişinin ise yaralanmasına neden olan saldırı gerçekleştirildi. Hemen ardından bu şehrin güneyinde yer alan Cambrils şehrinde de IŞİD'e bağlı diğer bir grup terör örgüt bombalı eylem hazırlığında iken etkisiz hale getirildi. Bu iki örnek tıpkı El Kaide'nin Afganistan'da gerçekleştirdiği "senkronize karmaşık terör eylemlerini" hatırlatıyor. Bu eylem tipinden yola çıkarak gelecekte IŞİD tarafından eş zamanlı terör eylemlerinin birkaç ülkede aynı anda yapılabileceği olasılığı görülebiliyor. Zaten geçirgen olan Avrupa Birliği ülkeleri sınırlarının terör örgütü elemanlarınca kolayca aşılabildiği göz önünde bulundurulduğunda bu tür bir eylemin gerçekleşme riskinin de yüksek olduğu anlaşılıyor.

EŞ ZAMANLI SENKRONİZE EYLEMLER

IŞİD terör örgütünün Avrupa'da düzenlediği eylemler incelendiğinde, terör örgütünün genel olarak araçla saldırı eylemi düzenlendiği anlaşılıyor. Her ne kadar araçla saldırı eylemleri IŞİD'e ait spesifik bir eylem tarzıymış gibi görünse de, önümüzdeki dönemlerde IŞİD elemanlarının bu saldırıya karşı güvenlik güçlerince önlem alındıkça eylem çeşitliliğini artırabileceğini düşünüyorum. Bundan bir yıl kadar önce Halep yakınlarında düzenlenen bir hava saldırısında öldüğü söylenen eski IŞİD sözcüsü El Adnani'nin bir konuşması var.  Mümkün olduğunca çok sayıda ve ayrı noktada terör eylemi gerçekleştirilmesini, bu eylemlerin büyük hazırlıklar gerektirmediğini, patlayıcı ya da mühimmat bulunamazsa bir kâfirin başının taşla ezilmesinin bile yeterli olabileceğini telkin etmişti. Terör örgütü sözcüsünün bu sözleri birden çok noktada daha değişik eylem türleri ile eş zamanlı ve senkronize bir eylemin habercisi gibi görünüyor.

Avrupa'da bundan sonra eylemleri sürer mi, öngörünüz nedir? Örneğin IŞİD gibi bir örgüt ibadethaneleri hedef alabilir mi?

IŞİD terör örgütü Irak'ta kazandığı toprakların yüzde 90'ını, Suriye'de ise yüzde 60'ın kaybetti. Ekonomik gelirleri ve kaynakları yarıya düştü. Dünyanın değişik bölgelerinden katılımlarda ise büyük düşüş var. Avrupa ülkelerinde yaklaşık 45 milyon Müslüman yaşıyor. Bu sayı içinde IŞİD'den etkilenip radikalleşen çok sayıda insan var. Suriye ve Irak'taki kayıplarını telafi etmek, kendisi ile mücadele eden Avrupalı ülkelerden öç almak ve terörü mümkün olabildiğince küresel alana yaymak amacını güden IŞİD'in Avrupa'daki eylemlerine devam edeceği görülüyor. Barselona saldırısının hemen ardından sosyal medya hesaplarından yaptığı yayımlarda IŞİD'in bir sonraki hedefinin İtalya, Fransa, Almanya, İngiltere ve Avustralya olduğu anlaşılıyor. Bu eylemleri düzenlerken IŞİD mensuplarının Hristiyanlara ait ibadethaneleri de hedef alması büyük bir olasılık. Bunun ötesinde IŞİD'in terör eylemlerinin etkisini artırmak maksadıyla Vatikan'a yönelik bir saldırı düzenleyebileceği de göz ardı edilmemeli.

Dünyanın başka yerlerinde de örgütün eylemler yapmasını bekliyor musunuz? Hangi ülkeler olabilir?

IŞİD'in doğrudan değil ancak kendisine biat ettiğini açıkladığı terör örgütleri vasıtasıyla da terörü yayma çabaları devam edecektir. Bugün Filipinler'de Mayıs ayından bu yana devam eden çatışmalarda olduğu gibi. Filipinler örneğinden yola çıkarak IŞİD'in uzak Asya'ya doğru açılabileceği, Afganistan'da kendisine biat eden örgütler vasıtasıyla Taliban ile de iş birliği içerisinde faaliyetlerini sürdürebileceği, Libya'da bir süre daha direnebileceği, Afrika'da Boko Haram ortaklığı sayesinde ses getirici eylemlerde bulunabileceği açıkça görülüyor.

IŞİD başta olmak üzere küresel anlamda tanımlanan terörle mücadelenin ilkeleri ve yapılması gerekenler neler? Batı bundan şikâyet ederken, terörle mücadelede gereken önlemi alıyor mu? Siz terörle mücadelede uluslararası bir işbirliğini nasıl tanımlıyorsunuz?

Uluslararası terörizmle mücadelede temel ilke bir ülkenin topraklarında faaliyet gösteren terör örgütü ile iş birliği ve koordinasyon içerisinde topyekûn ve kapsamlı yaklaşım çerçevesinde, süreklilik anlayışıyla mücadele edilmesidir. Yani terör örgütünün sürekli olarak takip ve kontrol edilmesi, terör örgütü ile ilgili istihbarat gayretlerinin birleştirilmesi, terör faaliyetleriyle ilgili şahısların yakalanması ve iadesi, terör örgütlerinin finansal kaynaklarıyla mücadele edilmesi, bilgi paylaşımının sürekli olarak yapılması, koordinasyon mekanizmalarının devamlılık prensibiyle işletilmesi bu kapsamda sayılabilir.

Uluslararası terörle mücadelenin temel problemi bir ülkede faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarının başka bir ülkede özgürlük savaşçısı ya da aktivist gibi kavramlarda muamele görmesidir. Yaklaşık 40 yıla yakın bir süredir PKK terörü ile mücadele eden ülkemiz bu konuda oldukça mağdur bir durumdadır. PKK terör örgütünü terör örgütü olarak kabul eden ve hatta terör örgütü listelerine dâhil eden batılı ülkelerin bir kısmı kendi ülkelerindeki terör örgütü mensuplarının sözde demokrasi anlayışı altında faaliyet göstermelerine müsaade etmektedir. Almanya ile yaşanan son dönemlerdeki krizlerden birisinin de bu olduğu biliniyor. Batılı ülkeler ne yazık ki sadece kendi ülkelerine ve vatandaşlarına zarar veren terör örgütleri ile mücadele ederken, "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" anlayışı ile diğer terör örgütlerini göz ardı edebilmektedir. Batının IŞİD'le mücadelede her türlü tedbiri alırken diğer terör örgütlerine müsamaha göstermesini örnek verebiliriz. Bir süre, özellikle 2015 yılı başlarında Türkiye'nin IŞİD'le mücadele etmediği savını öne süren batılı ülkeler maalesef ki PKK ile mücadelede sınıfta kalmıştır. Uluslararası terörizmle mücadelenin en önemli unsurlarının başında süreklilik gelir. Ayrıca samimi bir şekilde ülkeler kendi ülkesinde de saldırı olacakmış gibi âmâ'sız fakatsız tedbir almaları gerekir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display