“PATATESLİ YUMURTA” ROMANININ KÜLT ÖRGÜTLER KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
 Bu sayfayı yazdır

“PATATESLİ YUMURTA” ROMANININ KÜLT ÖRGÜTLER KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

Yazan  26 Aralık 2019

Kemal Yitikırmak tarafından yazılan “Patatesli Yumurta – Işık Evinden Araf’a” romanı[1] 2016 yılının ekim ayında yayımlandı.

316 sayfadan oluşan bu kitap bir roman olarak kurgulanmış fakat içerisindeki bilgiler FETÖ ve benzeri kült örgütleri anlayabilmemiz açısından son derece önemli. Roman, yazarın örgüt içerisindeki şahsi deneyimlerine dayanıyor ve bu nedenle FETÖ hakkında çok kıymetli bilgiler içeriyor.

Anlaşıldığı kadarıyla “Kemal Yitikırmak” ismini mahlas olarak kullanan yazar, on iki yıl kadar FETÖ içerisinde bulunmuş, örgüte eleman devşirmek amacıyla profesyonel olarak çalışmış, askeri okullara sızacak/sızan öğrencilere abilik yapmış, mahrem imam görevinde bulunmuş ve örgüt adına Asya ülkelerinde öğretmenlik yapmış birisidir.

Bu özellikleri dolayısıyla örgütü çok yakından tanıyan birinin deneyimlerini içeren bu roman FETÖ’nün zihni yapılanmasını, psikolojisini, etik olmayan zihin kontrol yöntemlerini, askeri okullara sızma taktiklerini, eleman devşirme ve mensuplarını ajan olarak kullanma yöntemlerini, gizlerini-gizemlerini ve aldıkları bazı tedbirleri açık ediyor ve FETÖ’nün tam manasıyla bir kült örgüt olduğunu kanıtlıyor.

Romanda yazarın FETÖ’yü çok öncesinden terk etmesi, örgütü terk ediş süreci ve bu süreçte yaşadığı aydınlanmayla birlikte çektiği büyük zorluklar, sıkıntılar çok güzel ifade ediliyor.

Bu noktada yazar, FETÖ ile zihni mücadelede ihtiyacımız olan en büyük şeyi başarıyor: Örgütün hem mevcut üyelerini hem de henüz FETÖ ve benzeri yapıların ağına takılmamış gençlerimizi uyarıyor, ebeveynleri bilinçlendiriyor.

Kült örgütler hakkında yazılmış en önemli eserlerden biri olan “Kült Zihin Kontrolüyle Mücadele” kitabıyla[2] “Patatesli Yumurta” romanı arasında çok büyük benzerlikler bulunuyor. Kendisi Moon tarikatının eski bir üyesi olan Steve Hassan tarafından 1988’de yazılan bu kitap, FETÖ’nün yine eski bir üyesi olan Kemal Yitikırmak’ın romanıyla birçok yönden benzeşiyor. Çünkü bu tür kült örgütlerin kurgusu, çalışma prensipleri, zihni ve fiili örgütlenmeleri ve zihin kontrol yöntemleri hemen hemen aynı. Fakat Yitikırmak’ın kitabı bir roman olarak kurgulanırken, Hassan’ın kitabı daha bilimsel bir temelde yazılmış. Aradaki tek önemli fark bu.

“Patatesli Yumurta” kitabı iyi incelendiğinde kurgu içerisinde FETÖ’nün psikolojisinin, çalışma prensiplerinin, eleman devşirme yöntemlerinin, askeri öğrencilerin sızdırılma taktiklerinin ve şakirtlerin kendi iç duygu âlemlerinin profesyonelce paylaşıldığı görülecektir. Bu kapsamda romanın değeri paha biçilemez fakat şimdiye kadar bu romanın isminin çok duyulmaması, çok yayılmaması ve hakkında çokça konuşulup tartışılmaması garip.

Bu ve buna benzer anlatılardan oluşan değerli madenlerin ortaya çıkarılması ve daha çok işlenmesi gerekiyor.

FETÖ ve benzeri kült örgütlerden ayrılmayı başarmış kişilerin bilinçlendirme faaliyetlerinin desteklenmesi gerekiyor.

Bu yazıda yukarıda bahsettiğim romandan seçtiğim bazı örnek cümleler üzerinden FETÖ’nün kült örgüt boyutunu değerlendirmeyi amaçlıyorum. Romandan seçtiğim cümleleri ve ardından ilgili bilgileri ve değerlendirmeleri paylaşıyorum. Fakat bu kısma geçmeden önce “kült örgüt nedir?” kısaca hatırlayalım.

“‘Kült’; karizmatik ilişkilerle bir arada tutulan, yüksek seviyede adanmışlık talep edilen ideolojik bir örgüttür. Kültler, üyelerini aşırı derecede manipüle ve suiistimal eden bir yapıya dönüşme riski taşırlar.”[3]

1987 yılında İngiltere’de kurulan Kült Bilgilendirme Merkezi (Cult Information Centre – CIC) şu beş özelliğe sahip grupları kült olarak sınıflandırıyor:[4]

  • Üyelerini psikolojik baskı ile devşirir, beyinlerini yıkar ve gruba bağlar.
  • Seçkinci totaliter bir yapıya sahiptir.
  • Kurucu lider; kendi kendini atamış, dogmatik, mesihlik veya mehdilik iddiasında, sorgulanamaz ve karizmatik bir kişidir.
  • Para ve üye toplamada amaca giden her yolun mubah olduğuna inanılır.
  • Toplanan servet üyelere fayda sağlamaz.

Profesör Benjamin Zablocki (1997)  kült örgütü “çekici (etkileyici) ilişkiler sayesinde bir araya getirilen ve sınırsız bağlılık talep edilen ideolojik bir örgüt” olarak tanımlıyor. En genel tanımlarından biri ise şu şekilde paylaşılıyor:[5]

“Üyelerin, onların ailelerinin ya da toplumun hâlihazırda ya da ihtimal dâhilinde olan zararına ve grup liderlerinin amaçlarını gerçekleştirmek amacıyla oluşturulmuş bir kişi, fikir veya şeye büyük veya aşırı bir bağlılık veya adanmışlık sergileyen ve etik olmayan manipulatif ikna ve kontrol teknikleri kullanan (örneğin; arkadaşlardan ve aileden tecrit, güçten düşürme, telkinlere açıklığı ve boyun eğmeyi arttırmak için özel yöntemlerin kullanımı, güçlü grup baskısı, enformasyon yönetimi, bireyselliğin ya da eleştirel düşüncenin askıya alınması, gruba olan sınırsız bağımlılığın desteklenmesi ve grubu terk etme korkusunun yaratılması) bir grup veya hareket.”

***

  • “Dünyayı, ‘biz’ ve ‘bizden olmayanlar’ olarak ayıran bir zihniyetten sıyrılıp, evrensel değerlere doğru bir yolculuk yaparken ona yaverlik edenler edebiyat ve felsefe olmuştur.”
  • “Girmek değil, çıkmaktı gerçek sorun.”
  • “Hayatının on iki yılını Hizmet’te geçirmiş birisi olarak yaşayabilecek misin dışarıda?...Korkuyorsun, hem de çok korkuyorsun. Korkunun en büyük kaynağı elinde tutmaya alışık olmadığın, bir kor gibi tenini yakan özgürlüğün.”

FETÖ ve benzeri kült örgütlerde sıklıkla “biz ve onlar” - “siyah ve beyaz” ayrımının yapıldığını görüyoruz. Böylece mensuplarının düşünceleri kontrol ediliyor. Şakirt kişi örgüt dışarısını kötü, ölümcül, şeytani olarak algılıyor. Örgüt içini ise en korunaklı yer sanıyor. FETÖ ve benzeri örgütlerde mensuplar bu şekilde sürekli korkutuluyor. Örgütü terk etmemeleri için büyük psikolojik baskılara uğruyorlar.

Romanda FETÖ’nün “biz ve bizden olmayanlar” şeklindeki katı ayrımından kurtulan Yitikırmak, bu başarısını büyük oranda okuduğu felsefi ve edebi kitaplara borçludur. Bu sayede kendisi ve FETÖ dışındaki dünya ile tanışmış, başkalarının yerine kendisini koyabilmiş, dışarının hiç de anlatıldığı şekilde ölümcül ve şeytani olmadığını görmüş ve en sonunda örgütü terk etmemesi için kurulan o şiddetli psikolojik baskılardan kurtulabilmiştir.

Edindiği yeni bilgiler ve arkadaşlıklar FETÖ’nün sapkınlığını ortaya çıkarmıştır.

  • “Düşüncelerin, uzun erimde eylemlere itaat ettiği gerçeğini anlayacak kadar deneyimli değildin henüz. İnsanın düşüncesi yaptıklarının ve hatta bazen yapacaklarının esiriydi. Yanlış bir şeyi uzun süre yaptığında artık onun yanlış olmadığına inanıyor, hatta başkalarını da inandırıyordun.”
  • “Dilleri bile değişecek zamanla. Caiz diyecekler, mekruh veya bidat diyecekler, müspet diyecekler, menfi diyecekler. Bununla da yetinmeyip; yemeğe taam, toplantıya istişare, savcıya müddei, kızlara taife-i nisa diyecekler şifreli bir dilin anahtarını yeni elde etmişler gibi.”
  • “Kuşku imanın zıddıydı.”
  • “Anlama, anlam arama, bulamayınca anlam yaratma hastalığı.”
  • “İnsan zihni bu, sevmez düzensizliği ve anlamsızlığı”:

FETÖ ve benzeri kült örgütlerde günün büyük çoğunluğu ritüellere, ayinlere ve bu yolla örgüt ideolojisinin aşılanmasına ayrılıyor. Bu sayede davranışlar kontrol ediliyor. Kontrol altına alınan davranışlar, kalbin ve zihnin kapılarını daha açık hale getiriyor. Böylece hedef kişinin zihni daha kolay kontrol altına alınabiliyor.

Örgüt içerisinde kullanılan dili anlamadaki zorluk ve aşina olmama durumu ise yeni gelen kişinin ilk anda zihni bir karışıklığa düşmesine neden oluyor. Bu sayede yeni üyeler diğer üyelerin ne hakkında konuştuklarını ve gerçeğin ne olduğunu anlamak için daha çok çalışmaları gerektiğini düşünüyorlar. Aslında burada örgüt mensuplarına anlamadan inanmaları gerektiği öğretiliyor, düşünmeleri engelleniyor.[6]

Sürekli bir anlam arayışı içerisinde olan yeni üye giderek gerçek anlamı bulduğunu düşünüyor ve başına gelen her iyi şeyde örgütünü ve örgüt liderini kutsamaya, her kötü işte ise kendini suçlamaya başlıyor.

  • “Esnafların, sizin tasarruf ettiğiniz paralarla ne yaptığınızı bilmesi gerekmiyordu ne de olsa. Şeffaf olmak zorunda değildiniz ve bu size büyük bir güç veriyordu.”
  • “Hizmet için yalan söylemek caizdi; çünkü hedef büyüktü, ufak tefek prangaların ayağına takılmasına izin veremezdin.”

Bu tür yapılarda amaca giden her yol mubah olarak görülüyor. Örgüt mensupları örgüte para kazandırmak amacıyla sömürülüyor, din adına hayır sanıp para verenler kullanılıyor.

Kimsesizlere, okuyan çocuklara yardım topluyoruz şeklindeki yalanlarla insanlar kandırılıyor.

FETÖ ve benzeri kült örgütlerin yeterince denetlenmemesi, arkalarındaki politik destekler ve istihbarat örgütleriyle ilişkileri bu örgütlerin giderek güçlenmesine, güçlendikçe de kontrolden çıkmalarına neden oluyor.  

  • “Yine de önlem almak işindi senin.”
  • “Adının Hilmi diye anılmasına alışamamıştın henüz.”
  • “Hizmet adına, hep saman altından su yürütmeyi salık verdiler sana. Dışarıdan sıradan birisi olarak görülmeyi ama içeride derin işlerle meşgul olmayı öğrettiler.”
  • “Çocuklara sahabelerden, özellikle de Aşere-i Mübeşşire’den adlar verilecek. Birisi Zübeyr olarak, diğeri Saad, bir diğeri Mus’ab. Adları değişince, halleri tavırları da değişecek çocukların.”

Bu durumda FETÖ gibi bazı örgütlerin yeni kimliği iyice benimsetmek amacıyla takma-kod isimler kullandığı, mensuplarının isimlerini değiştirdikleri biliniyor. Yeni isimle birlikte örgüt mensubu asıl karakterinden kopmaya başlıyor ve süreç sonunda iki karakterli bir hale dönüşüyor. Örgütün dizayn ederek dondurduğu yeni karakteri eski karakterine karşı geliyor, onu unutturmaya çalışıyor. Böylece örgüte tam bir bağlılık sağlanıyor.

Örgüt vicdanı, bireysel vicdanın önüne geçiyor; örgüt aklı, bireysel aklın yerini alıyor.

  • Bütün geleceğini planlıyor abiler: “Tabii ki rahat edecektin onun yanında.”

FETÖ ve benzeri kült örgütler, örgüt mensuplarının hayatının her noktasına karışan, onların bireysel karar verme iradelerini yok eden, sadece grubun değer, inanç ve tercihlerini katı bir şekilde dayatan bir yapıya sahiptirler. 

Hedef şahıslar üzerinde kontrol mekanizmaları o kadar ciddiyetle işletiliyor ki örgüt mensubu ne zaman uykusu geleceği, acıkacağı ve tuvalette ne kadar süre kalması gerektiği gibi hususları dahi örgütün iradesine bırakıyor. Böylece örgüt mensubu, ileride karşılaşacağı daha karmaşık sorunlarda nasıl karar vermesi gerektiğini bilemiyor. Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar vermekte örgüte bağımlı hale gelmiş oluyor.[7]

  • “Yılsonunda hepsi, abilerinin bir dediğini iki etmeyen, Hizmet için anne babasını bırakıp adını bile duymadıkları bir ülkeye gidebilecek kadar sadık birer hakikat savaşçısına dönüşeceklerdi.”

FETÖ gibi örgütlerde gerçekleştirilen zihin kontrolünde genellikle fiziksel bir taciz görünmez. Hipnoz süreçleri grup dinamikleriyle birleştirilir. Böylece kişi tehdit edilmeden yönlendirilir, zihni manipüle edilir. Ona her ne yapılıyorsa, olumlu yaklaşır.[8] Bu nedenle FETÖ ve benzeri örgütlerde gördüklerimiz genellikle beyin yıkama olarak değil, zihin kontrolü olarak değerlendirilmelidir.

FETÖ’ye bağlı abiler ve ablalar birer eleman avcısı niteliğinde çalışıyorlar. Bu yüzden de avlarını iyi tanımak zorundadırlar.[9] FETÖ elebaşı da Fasıldan Fasıla I’de şu şekilde yazar:[10]

“İnsanları ele alırken zaaflarıyla birlikte ele almak lazımdır. Bu zaafları göz ardı edilerek, muvakkat his ve heyecanlarla onları istihdam etmek, beklenmedik bir anda, ümid edilmedik bir şeyle karşılaşmak demektir. Hizmetin selameti için insanlar iyi tanınmalı sonra istihdam edilmelidir.”

  • “İlk gelişte en önemli şey ikinciyi garanti altına almaktır.”

Tıpkı FETÖ’nün gençlerimizi avlaması gibi, Moon Tarikatı da üniversiteye yeni geçen, ortamı tanımayan, bunalımda ya da yeni bir şeylerin arayışında olan insanları keşfeder ve örgüte üye kazandırmakta profesyonel olan abileri ve ablaları ile harekete geçer.

İlk temasta öyle bir sıcak ilişki kurulur ki hedef kişi bu örgüt mensuplarını sevgi dolu, saygılı, idealist, düzgün, güvenilir insanlar olarak tanır.

Daha sonrasında sohbet davetleri başlar. Bu sohbetlerde örgüt mensupları hedef şahsa çok fazla değer gösterirler, üzerine titrerler. Kendisinin çok değerli olduğunu hissettirirler. Hedef kişi dört bir yandan sevgi bombardımanına tutulur.[11] Romanda bu taktik yukarıdaki cümleyle gayet güzel özetlenmiştir.

  • “Sana burs verip, ucu ucuna geçinmeni sağlamaları da bu yüzdendi. Okulunu aksatmayacak kadar paran olsun cebinde; karnını doyuracak kadar, yılda bir kere de olsa üzerine bir gömlek alacak kadar. Minnettar kalacaktın Hizmet’e sana baktığı için, sana para verdiği için. Sadakatin, itaatin ve çalışkanlığın için yetecekti bu.”

FETÖ gibi Moon Tarikatının stratejisi de insanları kendine bağımlı kılasıya kadar onlara yardım ve hizmet etmektir. Ardından onları kontrol etmeye başlarlar.[12]

  • “Diğer abiler ‘Risale-i Nur’u iyice anlamadan başka kitapları okumak zararlıdır, tehlikelidir’ derlerdi. Bu yüzden pek mümkün olmazdı Risale-i Nur’dan başka bir kitap okumak.”

FETÖ ve benzeri kült örgütlerde enformasyon kontrolü yapılarak mensupların örgüt dışından gelen bilgilere kendilerini kapamaları sağlanıyor ve örgütten kopan şahıslarla görüşmeleri kesin olarak yasaklanıyor. Örgüt ve örgüt elebaşı hakkındaki eleştirileri duymaz, görmez oluyorlar. Eleştirel düşünme yeteneklerini kaybediyorlar.

Hedef şahsın önce mevcut kimliği çözülüyor, sonra değiştiriliyor ve ardından yeni kazanılan örgüt kimliği donduruluyor.

Böylece neredeyse her denileni yapacak şakirtler haline geliyorlar.

  • “Başka herkesi silip süpüreceksiniz. Atatürk’ten, okulda en çok sevdikleri öğretmenden, onlarla yaşıtlarıymış gibi oyunlar oynayan amcalarından, yengelerinden daha yakın olacaksınız çocukların yüreğine. Bir çeşit yeni yaşam koçları olacaksınız; yani, gençlik rehberleri, yani idolleri.”

Günümüzde FETÖ ve benzeri kült örgütlerde bu derecede, yani ailesini dahi unutturacak şekilde bir zihin kontrolü yaşanıyor. Örgütteki üyeler, hedef şahsın eski kimliğini unutmasını ve onun yerine örgütün kimliğini kazanmasını istiyorlar.

Zihin kontrolü altındaki şahıs, içinde bulunduğu grubun baskısıyla ailesinden, eğitiminden, arkadaşlarından, özgür iradesinden vazgeçiyor ve onun yerine grubun kimliğini kazanıyor. Ayrıca FETÖ örneğinde bu sosyal sürecin abiler ve ablalar aracılığıyla hedef şahsın ailesine kadar uzandığı görülüyor.

Örgüt elebaşı bu süreçte hedef kişinin baba rolünü oynamaya başlıyor. Örgüt, hedef kişinin ailesi yerine geçiyor. Ardından kişi artık bir mürit haline geliyor ve ondan tarikatı için çok sevdiği bir şeyden vazgeçmesi isteniyor. Böylece eski hayatına dair bağları tamamen kopartılıyor.

Kişi daha öncesinde şiir yazıyorsa bırakıyor, edebi kitaplar okuyorsa kitaplarını yakıyor, çok başarılı bir mühendis olmak istediği için üniversiteye gittiyse üniversite okumaktan vazgeçiyor gibi…

Böylece giderek örgüte daha fazla bağlanıyorlar.

  • “Ben yoktur; cemaat vardır, örgüt vardır, tüm benlerin içinde eriyip yok olduğu fokur fokur kaynayan bir biz vardır.”

Zihin kontrolü, bağlılığı ve uyumu destekler; bağımsızlığı ve bireyselliği yasaklar.[13] 

Romanda anlatıldığı kadarıyla FETÖ’nün evlerinde yalnız kalmak bile yasaktır. Bu sayede sürekli birbirlerini kontrol altında tutarlar ve kendilerini şeytandan uzak tuttuklarına inanırlar.

Tüm bunlar FETÖ’nün bir kült örgüt olduğunu kanıtlıyor. Fakat FETÖ bir kült örgüt olmasının yanı sıra hem bir terör hem de bir casusluk örgütüdür.

Aşağıda romandan seçtiğim bazı cümleler FETÖ’nün casusluk boyutunu gözler önüne seriyor:

“Sırların vardı bir zamanlar, sır sahibi olmanın sana önemli bir kişi olduğunu anımsattığı, benliğini okşadığı günlerde.”

“Sınıftaki arkadaşlarını fişlerken birbirleri hakkında da bilgiler verirlerdi. Böylece, okullarındaki bir şakirdin sigara içtiğini ya da kızlarla gezdiğini, onun da kendisi gibi bir şakirt olduğunu bilmeyen başka bir şakirtten öğrenebilirdiniz.”

“Su eklendikçe rengi açılan çay gibi, ağır ağır şeffaflaşıyor her şey; gizli saklı bir şey kalmıyor artık evlerin en küçük odalarındaki şark köşelerinde, nalbur dükkânlarının siyah bir perdeyle ayrılmış arka odalarında, telefon kulübelerinin önündeki kuyruklarda, çağrı cihazına gönderilen mesajlarda, halı altlarına saklanan esrarengiz disketlerde, gözleri bağlanıp yeri kimse tarafından bilinmeyen eve getirilen arkadaşlarda.”

“Sır tutmayı, sır tutarak öğrenen neslin bir parçasısın. Daha da önemlisi yaşadıklarının, sanki hiç yaşanmamışlar gibi, anında unutulması gereken hayal ürünleri olduğuna inanmışsın.”

“Bir ajan gibi, kırlarda edindiği bilgileri kovanındaki kraliçeye ileten bir işçi arı gibi çalışıyorsun.”

Sonuç Yerine

Steve Hassan’ın dediği gibi; “Gerçek, yalanlardan ve sevgi, korkulardan daha güçlüdür. Eğer dini bir örgüte dâhilseniz unutmayınız ki Allah, bizlere özgür iradelerimizi verdi. Bu yüzden hiçbir ruhani yapının bu özgürlüğümüzü elimizden alması, bizleri aldatması ya da zihinlerimizi kontrol etmesi kabul edilemez.”[14]

Unutmayalım ki henüz bu tür yapılara bulaşmayan insanlarımızı uyarmak, onları bilinçlendirmek, bu tür örgütlerin içine girenleri uyarmaktan çok daha kolay ve zahmetsiz.

FETÖ ile mücadelede eski üyelerin yardımları hayati önemde.

Bu kişiler hem örgüt mensuplarını hem de örgütün yeni hedefi olan gençleri uyarmalı.

Bu kapsamda desteklenmeleri ve hiçbir şeyden çekinmeden-korkmadan rahatça konuşabilmeleri ve yazabilmeleri gerekiyor.

Ayrıca eski üyelerin ve ailelerinin iyileştirilmesi noktasında görev almaları sağlanmalı.

Fakat günümüzde bu bir yana hali hazırda samimi itirafçı olanların bile ifadelerine kolayca ulaşamıyoruz. Hâlbuki bunların hem görsel hem de yazılı medyada sıklıkla yer alması ve bizleri bilinçlendirmesi gerekiyor.

Altını çizerek tekrar yazayım: Eski üyelerin anlatımları çok önemli. Bunların görünür-bilinir-konuşulur-tartışılır olması ise çok daha önemli.

Şimdi soralım:

  • Bugüne kadar FETÖ’nün zihin kontrol yöntemlerinden sıyrılarak özgürleşen kaç kişi vardır?
  • Bunlar nerelerde, ne işlerle uğraşmaktadırlar?
  • FETÖ ve benzeri kült örgütlerle zihni mücadele için neyi bekliyoruz?

FETÖ; kült örgütler alanında elimizin altında bulunan çok zengin bir maden. Araştırılması, derine inilmesi, işlenmesi, gerekli yol ve yöntemlerin öğrenilmesi gerekiyor. Biz ise bu madeni işlemiyoruz. Onları anlamıyoruz, anlamaya çalışmıyoruz.

Fiili mücadele kapsamında örgüt mensuplarını yakalamak ve cezalandırmak çok önemli fakat sadece fiili anlamda yakalamak ve cezalandırmak bir çözüm değil. Zihni anlamda bir mücadele gerekiyor. FETÖ mensuplarının diğer kült örgütlerle kendilerini karşılaştırmalarına olanak sağlanmalı. İşte o zaman nasıl sömürüldüklerini daha iyi anlayabileceklerdir.

Yazımı “Patatesli Yumurta” kitabının değerli yazarı Kemal Yitikırmak’ın çok önemli olan şu tespitiyle bitirmek istiyorum:

“Yalnız ve işsiz kalma pahasına yaşadığı şehri terk eden genç öğretmen, kazanımlarını korumak için değil de yanlışların üzerine kalın bir çizgi çekip hayata doğru yerden başlamak için çıkmıştı yola. Bunu yaparken de asla ‘ben kandırıldım’ mağduriyetine sığınmamıştı. Çünkü köle olarak doğmuş bir insan, özgürlüğüne kavuştuktan sonra ‘kandırıldım’ demez, onun yerine, ‘haksızlığa uğradım ama çabaladım ve kendimi kurtardım’ der.”

 

 

[1] Kemal Yitikırmak, Patatesli Yumurta – Işık Evinden Araf’a, Boyalıkuş, İstanbul, 2016.

[2] Steven Hassan, Combatting Cult Mind Control, Park Street Press, Rochester, 1990.

[3] Hilmi Demir, Gülen Örgütü: Ezoterik Bir Kült Cemaatin Radikalleşmesi, Ay Yayıncılık, Ankara, 2017, s.76

[4] https://cultinformation.org.uk/question_what-is-a-cult.html

[5] https://www.icsahome.com/articles/onusingtermcult

[6] Rifat Serav İlhan, “Kült Örgütleri Bağlamında Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ): Adanmışlık ve İtaat Davranışının Psikososyal Dinamikleri”, Abdurrahman Babacan (Ed.), 15 Temmuz Geçmiş – Gelecek, Pınar, İstanbul, 2018, s. 231-324.

[7] Rifat Serav İlhan, a.g.e.

[8] Steven Hassan, a.g.e., s.56.

[9] Hilmi Demir, Gülen Örgütü: Ezoterik Bir Kült Cemaatin Radikalleşmesi, Ay Yayıncılık, Ankara, 2017, s.131.

[10] Aktaran Hilmi Demir, a.g.e., s.131.

[11] Steven Hassan, a.g.e., s.13-14.

[12] Steven Hassan, a.g.e., s.10.

[13] Steven Hassan, a.g.e., s.54-55.

[14] Steven Hassan, a.g.e.

Yağız Aksakaloğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı