×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116

 Bu sayfayı yazdır

Ne Haber, Diyalogcular

Yazan  29 Kasım 2008
NADİM MACİT - Papa 16. Benedikt, ’Dinlerarası diyalog olmaz’ dedi. Diyaloğun ancak kültürler arasında olabileceğini belirtti, ancak İtalya’nın eski Senato Başkanı Marcello Pera’nın ’Hıristiyan Olduğumuzu Neden Söylemeliyiz? adlı yeni kitabıyla ilgili

dinlerarası diyaloğun 'kişinin kendi inancını parantez içine alması "anlamına geleceğini savunarak" eseriniz, çokkültürlülük kavramındaki iç içe ilişkiyi, bunun siyasi ve kültürel açıdan mümkün olamayacağını da gözler önüne seriyor' değerlendirmesini yaptı. Joseph Ratzinger, Papa seçildikten sonra Dinlerarası diyaloğun rafa kaldırıldığını İmparatorluk politikalarında teo-stratejiler ve Türkiye adlı çalışmamızda ortaya koymuştuk. Ancak 'algı kalıbını'değiştiren çokbilmiş zevat, diyalog edebiyatını bir iman esası gibi sunmaya çalışmakla kalmadı, Papa aşkına Kur'ân'ın açık ifadelerini çarpıtarak diyaloğa teolojik ve tarihi temeller bulmaya devam etti.

Papa'nın kitapları ve makalelerinin önemli bir kısmı elimizde. Papa'nın görüşleriyle ülkemizde savunulan diyalog arasında uçurum var. Bu nedenle ART'de Dr. Ali Güler'in hazırlayıp sunduğu Düşünce Zamanı programında Papa 16. Benedikt'le birlikte diyalog bitti dediğimizde bazı çevrelerden tepkiler almıştık. Şimdi soruyorum: Ne haber diyalogcular? Bu ülkede bazı şeylere inanmak için misyon şefi, papaz, AB sözcüsü olmak mı gerekiyor? Papa'nın temel çalışmalarını açın, bakın diyaloğa temel teşkil edecek ne bulacaksınız? Özellikle politikanızın ve hayatınızın temeli yaptığınız AB konusunda Papa çok farklı düşünüyor. Papa, Avrupa: Bugünü ve Yarını adlı çalışmasında 'Avrupa nedir?'sorusuna cevap aramakla başlar. Tarihi ve coğrafi anlamda Avrupa üzerine değerlendirmeler yaptıktan sonra 'Avrupa'nın gerçek ruhunun Hıristiyanlık olduğunu' belirterek şöyle der: Evet, Hıristiyanlık Avrupa'da doğmadı. Fakat kesinlikle Hıristiyanlık en etkili kültürel ve entelektüel etkisine Avrupa'da ulaştı. Ve hâlâ özel bir biçimde Avrupa ile birlikte tanımlanıyor. Öyleyse hastalıklı unsurlar nedeniyle krize giren Avrupa'nın yapması gereken ilk iş: Hıristiyan köklerde birleşmektir. Papa'nın görmek istediği Avrupa şudur: Hıristiyan imanın büyük değerlerini, gerçeklerini temel alan Avrupa, sadece bir ekonomik blok olmaktan öte hem insanlık hem de kendisi için bir hukuk toplumu / hukuk kalesi olmalıdır. Birleşik Avrupa'nın inşası için gerekli güçler ise bu değerlerdir.

Başkalarına özgürlük ve saygı adına 'kendi değerlerinden koptuğunu düşünen Papa, birleşik bir Avrupa projesinin Hıristiyan değerlere dayanmasını zorunlu görüp, bir Hıristiyan birliğini gerçekleştirme amacına bağlı olarak şöyle der: Görevimiz; bizim için kutsal olanın varlığına ve bize görünen Tanrı'nın yüzüne dönerek kendi içimizde saygıyı beslemeliyiz. Bu söz hem yeni bir duruma hem de Hıristiyan köklerde buluşma hedefinin stratejik boyutuna gönderme yapar. J. Ratzinger'in Papa seçilmesinin arkasında "Avrupa'yı Hıristiyan köklerde birleştirme'fikrinin saklı olduğunu bütün dünya bilmektedir. Çünkü Papa'nın anılan görüşü, Avrupa'nın politik duruşunu yansıtan fikirdir. Ve bu görüş, Sarkozy-Papa buluşmasında da dile getirilmiştir. Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı olan Papa, anılan görüşünü AB'nin öncü ülkeleriyle gerçekleştirmek istemektedir. Geleceğe dönük stratejik bakış açısından mesele değerlendirilirse, bu çıkışın; ekümenik ruhu koruyarak bütün Hıristiyan unsurların birlikte hareket etmesini sağlamaya dönük olduğu görülür. Sadece ekonomik anlamda değil, ortak dini ve kültürel blok olarak Birleşmiş Bir Avrupa fikri devreye sokulmuştur. Söz konusu anlayışa göre Türkiye'nin AB'ye girmesinin şartı anılan misyona tabi olmaktan geçer. Birçok Batılı politikacı tarafından yüksek sesle dile getirilen bu görüş; 2008 AB İlerleme Raporu'nda üstü örtük biçimde yer almaktadır.

Postmodern misyonerliğin sürümü olan diyalog uçtu. Vatikan, Türkiye-Ermenistan arasındaki sorunlarda tavrını başından beri Ermenistan'dan yana koydu. Bu yetmedi, Ermenistan'ın sözde soykırım tezine sahip olmasını tembihledi. Şimdi merak ediyorum hizmet programının içine dinlerarası diyalog maddesini koyan Diyanet İşleri Başkanlığı ve Mesihçi-Diyalogcu hoşgörü fedaileri bu gelişmeleri nasıl tevil edecekler? Papa'nın dili sürçtü derlerse hiç şaşmayın!