< < KÜLT ÖRGÜTLER KAPSAMINDA “FETÖ İLE MÜCADELE"
 Bu sayfayı yazdır

KÜLT ÖRGÜTLER KAPSAMINDA “FETÖ İLE MÜCADELE"

Yazan  10 Aralık 2018

Tehlikeli bir demagog hakkındaki uyarıları görmezden gelmek, ölümcül sonuçlar doğurabilir.

Günlük siyasi söz dalaşları arasında, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) bütün korkunç yanlarını ve yakın gelecekte ortaya çıkması muhtemel tehditlerini gözden kaçırıyoruz. Bu karmaşada, FETÖ meselesini sadece bir iktidar savaşı olarak anlamlandırmak, meselenin Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti açısından bir var olma mücadelesi olduğu gerçeğini göz ardı ediyor.

Birtakım siyasi emeller doğrultusunda rakip veya hasım kişi ve grupların doğrudan terörist veya casus olarak suçlanması, bu gerçeğin anlaşılmasını engelliyor. Bu nedenle FETÖ’yü en genel kapsamda terör örgütüne evrilen“bir kült örgüt” olarak tanımlamak gerekiyor. Böyle bir yaklaşım;

  • Bir kült örgütün barındırabileceği tehditleri gözler önüne serecek,
  • Meseleyi siyaset üstü bir platforma taşımayı kolaylaştıracak,
  • Örgütün terör ve casusluk boyutlarını daha nesnel düşünebilmemizi sağlayacak,
  • Uluslararası alanda bu meseleye olan dikkati daha fazla arttıracak,
  • Bu doğrultuda FETÖ ile mücadelenin daha sağlam temellerde yürütülmesine yardımcı olacaktır.

Bir kült örgüt olarak Halkın Tapınağı (People’s Temple) ile FETÖ’nün kısaca karşılaştırılması konunun ciddiyetini göstermek açısından bu yazıda yeterli olacaktır. 18 Kasım 1978 tarihinde Halkın Tapınağı örgütünün lideri Jim Jones’un emri doğrultusunda 300’den fazlasının çocuk olduğu 918 örgüt üyesi siyanür ile intihar etmiş-öldürülmüştür. Bu akıl almaz olayı gerçekleştiren Halkın Tapınağı örgütü ile FETÖ arasında birçok benzerlik bulunmaktadır. Bu benzerliklerin açığa çıkarılması ile FETÖ’nün de aslında çok tehlikeli bir kült örgüt olduğu anlaşılmaktadır. Fakat FETÖ, Halkın Tapınağı gibi sadece bir kült örgüt olarak değerlendirilirse konu tam manasıyla anlaşılamaz. Çünkü FETÖ, çok tehlikeli bir kült örgüt olmasının yanı sıra hem terör hem de casusluk örgütüdür. Bazı terör örgütlerinin, kült örgütler içerisinden çıkabileceği bilinmektedir. Terörist ve kült örgütler arasındaki temel fark ise kült örgütlerin örgüt dışına saldırmamalarından kaynaklanmaktadır. Terör örgütleri örgüt dışına karşı şiddet kullanır. Kült örgütlerde şiddet sadece örgüt içi kullanılmaktadır. Uygulanan şiddet çoğunlukla psikolojiktir. Terör örgütlerinde ise şiddet hem psikolojik hem de fizikseldir.[1] 

Kült Örgütler ve FETÖ

Kült kavramı; tutku, ilahlaştırma derecesinde saygı, tapınma anlamlarını taşır. ABD’de 1979 yılından itibaren faaliyet gösteren Uluslararası Kült Araştırmalar Derneği (International Cultic Studies Association – ICSA), bu tür örgütlerde yaşanan psikolojik manipülasyonlar ve tacizlerle ilgili eski üyelere yardımcı olma, bunların ailelerine rehberlik etme, halkı bilinçlendirme, konuyla ilgili araştırmaları destekleme ve bu konuyla ilgili uzmanlara yardımcı olma misyonu taşımaktadır.[2] Bu derneğe göre; “‘Kült’; karizmatik ilişkilerle bir arada tutulan, yüksek seviyede adanmışlık talep edilen ideolojik bir örgüttür. Kültler, üyelerini aşırı derecede manipüle ve suiistimal eden bir yapıya dönüşme riski taşırlar.”[3]

1987 yılında İngiltere’de kurulan Kült Bilgilendirme Merkezi(Cult Information Centre – CIC) şu beş özelliğe sahip grupları kült olarak sınıflandırmaktadır:[4]

  • Üyelerini psikolojik baskı ile devşirir, beyinlerini yıkar ve gruba bağlar.
  • Seçkinci totaliter bir yapıya sahiptir.
  • Kurucu lider; kendi kendini atamış, dogmatik, mesihlik veya mehdilik iddiasında, sorgulanamaz ve karizmatik bir kişidir.
  • Para ve üye toplamada amaca giden her yolun mubah olduğuna inanılır.
  • Toplanan servet, üyelere fayda sağlamaz.

Bu bilgiler ışığında FETÖ ve liderinin kült özellikler taşıdığı söylenebilir. FETÖ için tüm yayınlar örgüt lideri Fetullah Gülen tarafından yazılmıştır, örgüt içinde yalnızca onun kitapları okunur, vaazları dinlenir ve örgüt halk arasında Fetullahçılar olarak bilinir. Şiddete varan ideolojik radikalleşmede örgüt liderine körü körüne bağlılık ve onu mümkün mertebe en üst seviyeye yüceltme önemli bir rol oynar. Meşruiyet ve güvenirlik kazanmak için dini kitaplardan ve inançlardan yararlanırlar. FETÖ lideri kitlesini yönlendirebilmek için paranormal olaylara (geleceğe dair işaret taşıyan rüyalar, kehanetler; Hz. Peygamber, Cebrail, hatta Allah ile görüşme iddiaları gibi) başvurur. FETÖ lideri sadece kendisini değil kurduğu örgütü de kutsar ve tanrısal bir iradeye bağlar. Üyelerini sonu mutlak mutlulukla bitecek kutsal bir yolun yolcusu ve çilekeşleri olarak motive eder.[5]

Halkın Tapınağı (People’s Temple) Örneği ve FETÖ

Halkın Tapınağı mensuplarının başına gelen felaketten kaçabilen bir avuç insan, bir gün örgüt lideri Jim Jones’un yönlendirmesiyle böyle bir toplu intihar-cinayet yaşanabileceği konusunda oldukça bilinçsizdi. 18 Kasım 1978 tarihinde, toplamda 918 örgüt mensubu ki bunların 300’den fazlası çocuktu, Guyana’da bir ormanlık alanda öldü. Bu olay, tarihte en büyük toplu cinayet-intihar ritüeli olarak yerini aldı. Olayın yaşanacağı sabah, sadece 11 örgüt mensubu gerçeklerin farkına vararak ölümden kaçabildi. İntihar esnasında her ne kadar başka örgüt mensupları da gerçeklerin farkına varıp siyanür içerek kendilerini öldürme düşüncesinden vazgeçseler de onların da hepsi Jim Jones’un direktifleriyle öldürüldü. Zehri içmek istemeyenlere siyanür enjekte ediliyordu. Silahlı muhafızlar herkesi kuşatmıştı. Çocuklar çığlık çığlığa koşuştururken ellerinde şırıngalarıyla sağlık görevlileri onları zehirleyerek öldürmeye çalışıyorlardı. Bu felaketten yaklaşık bir yıl öncesine kadar medyada bu örgüt hakkında suiistimal, şantaj ve zorbalık haberleri çıkmıştı ve akabinde Jim Jones Kaliforniya’dan Guyana’daki ormanlık bölgeye kaçarak binlerce takipçisini bu ormanlık alana çağırmıştı.[6]

Jim Jones’un 900’den fazla takipçisinin Guyana bölgesindeki ormanda kitlesel katliamının acı verici fotoğrafı, Fotoğraf: David Hume Kennerly, Kaynak: Getty Images.

Tehlikeli bir demagog hakkındaki uyarıları görmezden gelmek, ölümcül sonuçlar doğurabilir. “İşte liderlik budur,” diyen Jeff Guinn, 2017 yılında çıkan “Jonestown’a Giden Yol” kitabının yazarı ve Sundance TV Belgeselleri: Ormanda Terör’ün yapımcısı, Hitler gibi despotların Jim Jones gibiler için doğrudan ilham kaynağı olduğunu ve diğerlerinin bu manipülatif kontrol stratejilerini izlediklerini belirtiyor. Demagoglar bir avuç onları takip eden insan bulduktan sonra takipçilerinin nefret etmesi için düşmanlar tanımlarlar ve onlardan savaşmalarını isterler. Mesaj açıktır: “Bizimle aynı fikirde olmayanlar sadece hata yapmıyorlar, onlar aynı zamanda bizi yok etmeye çalışan şeytanlardır.” Bu kapsamda Jones gibi demagoglar takipçilerini dış dünyadan soyutlamak zorundadırlar. Bu ilk etapta medya örneği üzerinden görülür. Onlara karşı gelen herhangi bir yazı, örgüt mensuplarını yanlış kişiyi takip ettikleri hususunda bilinçlendirebilir. İşte bu nedenle demagog, takipçilerini basında çıkan farklı seslere inanmamaları için ikna etmek zorundadır. Bugün yine aynı şekilde bir lider çıkıp insanları toplu intihara sürükleyebilir. Değişen bir şey yok çünkü insan doğası inanmak ister. Bu nedenle herhangi bir demagog çıkıp bütün doğruyu kendisinin söylediğine dair bizleri ikna edebilir, bizim buna bütün kalbimizle inanmamız ihtimal dahilindedir.[7]

Felaketten sonra Halkın Tapınağı örgütü lideri ve takipçileri hakkında ortaya atılan delilik ve beyin yıkama gibi yargılar gerçeği yansıtmamaktadır. Belki örgüt lideri çılgın olabilir fakat kesinlikle takipçileri çılgın değildi. Bu noktada ürkütücü olan, takipçilerinin inanılmaz şekilde gayet normal insanlar olmalarıdır.[8] Jonestown bir hapishane değildi. Bir okulu vardı, çalışma grupları oluşturuluyordu, üyeler bulundukları yeri güzelleştirmek için çiçekler ekiyordu. Fakat buradan ayrılmak çok zordu. İzin verilmeden kimse dışarıyla bağlantı kuramazdı ve dışarıdan ziyaretçiler de hiç hoş karşılanmazdı.[9] Konuyla ilgili bazı raporlara göre felaketten önceki birkaç yılda örgüt mensuplarından zehir olduğu söylenen sıvıları içmeleri istenmeye başlamış ve bu durum bir ritüel haline getirilmişti. Bu nedenle örgüt lideri, böyle temel basit ritüellerin çoğunlukla inançtan daha önemli olduğunu ve davranışın inancı belirlediğini anlamış görünüyor.[10] Halkın Tapınağı örgütünün lideri ve mensuplarının siyasetle de yakından ilişkili olduğu biliniyor. Gerçekten de örgüt lideri Jim Jones’un siyasetçilerle kayda değer bir ilişkisi vardı.[11]

Halkın Tapınağı örgütüne benzer şekilde hem Türk halkının, hem de FETÖ’nün alt kademe mensuplarının önemli bir kısmı, bir gün (15 Temmuz 2016) asker kılığına bürünmüş örgüt militanlarının kendi vatandaşlarına, kendi silah arkadaşlarına ölüm kusabileceği konusunda bilinçsizdi. Her ne kadar örgüt hakkında çok tehlikeli olduğu, terör suçunu işlediği, casusluk yaptığı, Emniyet Teşkilatı, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı gibi stratejik kurumlara sızdığı, mevcut stratejik kurumlardaki vatansever insanların örgütün kumpasları neticesinde görevlerinden uzaklaştırıldığı, örgütün hasımlarına karşı şantaja, tehdide başvurduğu şeklindeki haberler,araştırmalar yapılmış ve raporlar, kitaplar yazılmış olsa da bu tehlikeye karşı gelin(e)medi.

FETÖ lideri takipçilerini olabildiğince dış dünyadan soyutlamaya çalıştı ve onları uyarabilecek örgüt hakkındaki karşı söylemlerde bulunan kişi ve grupları dinlememeye ikna etti. Hatta örgüt aleyhinde konuşanları şeytanlaştırarak örgüt mensuplarına dış çevreyi korkunç, örgüt içini ise oldukça korunaklı bir yer olarak sundu. Bu noktada Ömer Çaha’dan şu alıntı çok çarpıcıdır:[12]“Örgütün yazıp çizen akademisyenleri bile gazeteyi bayiden aldıktan sonra Gülen mülakatının olduğu sayfayı koparıp, geriye kalanları okumadan çöpe attılar. Örgüt, üyelerini başka bilgi kaynaklarına kapatarak onları daha kolay endoktrine ettiği gibi, aynı zamanda dış dünyayı kendi üyeleri için tehlikeli ve korkulacak bir dünya haline de getirmektedir.”

Kaynak:http://www.liderhaber.org/tarihe-gececek-15-temmuz-fotograflari-846g-p8.htm

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında basında örgüt lideri ve mensupları hakkında deli, zihinsel olarak sorunlu gibi yargılar görülmeye başlandı. Çünkü kimse normal insanların böylesine kanlı bir olaya başvuracağını, ülkesine ve milletine böylesine ağır bir şekilde ihanet edebileceğini hayal dahi edemiyordu. Fakat süreç içerisinde bu yargıların gerçeği yansıtmadığı, aslında FETÖ liderinin gayet bilinçli, sinsi olduğu ve takipçilerinin içerisinde onun atletini, tırnağını sapıkça saklayanlardan bazılarının dahi entelektüel açıdan bir ölçüde kendini geliştirmiş insanlar olduklarının görülmesi, yaşananların korkunçluğunu arttırdı. FETÖ çıkış noktası itibariyle perde önünde okullarında, dershanelerinde dinini bilen ve uygulayan öğrenciler yetiştiriyor, fakir ailelerin çocuklarına fırsatlar tanıyor, uluslararası alanda Türklük ve İslam sevgisi aşılıyordu. Fakat süreç içerisinde örgütten kopanların cezalandırıldığı, mensuplarının toplumdan izole edilerek casus ve terörist olarak kullanıldığı anlaşılan bir yapı olduğu anlaşıldı. Örgüte bağlı televizyon kanallarında ve yayın organlarında darbenin sinyallerinin verildiği[13] ve Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlovsuikastının bir televizyon dizisinde çok benzer şekilde canlandırıldığı biliniyor.[14]Bu sayede örgüt, emellerini bir ritüel gibi mensuplarının bilinçaltına işlemeye çalışmaktadır. Son olarak FETÖ liderinin Halkların Tapınağı lideri Jones gibi kayda değer siyasi ilişkilerinin olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu ilişkiler öyle bir boyuta ulaşmıştır ki görünürde basit bir dini cemaatin lideri olarak bilinen Fetullah Gülen, ulusal alanı da aşarak henüz 1998 yılında Vatikan’da Papa 2. Jean Paul ile görüşmüştür.[15]

Mücadeledeki Temel Hatalar

1.Çok Başlılık Sorunu ve Sivil İradenin Eksikliği: 15 Temmuz Darbe girişimi sonrasında örgüt mensupları hakkında yaklaşık 20 bin soruşturma ve 8 bin dava açıldı. 105 bin kişi yargılanıyor, 50 bin kişi tutuklandı, 9 bin firari aranıyor, kamudan 109 bin kişi ihraç edildi.[16] Bu sayılar her geçen gün değişebilir, önemli olan mücadeledeki çok başlılığın açtığı sorunları görebilmektedir. Örneğin örgüt tarafından mağdur edilen şahıslar davaları takip etmekte zorlanmış, birçoğu davalara müdahil olamamıştır. Bununla birlikte sürecin sulandırılmasına zemin hazırlanmıştır. Çünkü bu çok başlı yürütülen sürecin kontrolü çok zor bir hal almıştır. Yargılamalar, kripto FETÖ mensuplarının yönlendirmelerine karşı zayıflatılmıştır. Meselenin siyasallaştırılmasına ek olarak, kamuoyunu aydınlatmadaki zaaflar ve genel olarak kamu diplomasisindeki başarısızlık ve yetersizlikler, sivil iradenin ve uluslararası kamuoyunun bu konuya olan ilgisini, hatta güveninigün geçtikçe azaltmaktadır. Başlı başına FETÖ’yü ve faaliyetlerini anlamak bile çok zor bir işken, açılan davaların bütün Türkiye’ye yayılması ile mesele çok daha karmaşık bir görüntü sergilemiş ve sivil irade konudan uzaklaştırılmıştır. Yargılamaların nesnelliğine dair olan inanç ise farklı yerlerdeki farklı uygulamaların etkisiyle yok olma noktasına gelmiştir.

2.Teorik Alt Yapı Eksikliği ve Araştırma Merkezlerinin HareketsizliğiFETÖ meselesinin sadece bir siyasi mesele olarak algılanması ve böyle bir algının yaratılması araştırmacıların meseleye olan ilgisini azaltmış ya da en azından geçici bir ilgiyle sınırlamıştır. Oysaki psikoloji, sosyoloji, ilahiyat, yönetim, siyaset bilimi, ekonomi, uluslararası ilişkiler, hukuk, terör, güvenlik vb. gibi meselenin birçok akademik boyutunun bu bağlamda bir bütün halinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Üniversitelerin bir kısmı bu konudaki hassasiyetlerini çeşitli kongre ve sempozyumlarda gösterse de bu durum, tek bir merkez etrafında örgütlenip araştırmaların sürekli bir hale getirilmesinden uzaktır. Aynı zamanda geçmiş ve mevcut araştırmalarla birlikte açık kaynak verilerinin tek bir çatıda toplanamamış olması, akademik çalışma yürütme bağlamında meselenin yalnızca belli kısımlarına projeksiyon tutulmasına ya da tümden karanlıkta kalmasına yol açmıştır. Bu nedenle konuya kült örgütler temelinde yaklaşacak, teorik alt yapıyı güçlendirecek ve FETÖ ve benzeri yapılanmalara karşı bilinçlenme sağlayacak devlet dışında merkezlere ihtiyaç bulunmaktadır. Öte yandan örgütün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkelerini hedef tahtasına koymuş olması tespitinin eksikliğiyle birlikte, örgütün genel ideolojik altyapısı yerine yalnızca örgütün militanlarının FETÖ’yle mücadele kapsamına alınması; mücadeleyi tabiri caizse “terörle mücadeleden ziyade teröristle mücadele” olarak şekillendirmiştir.Özetle; ideolojiler üstü, sivil bir çatı altında, FETÖ ve benzeri örgütleri kült örgüt temelinde terör, casusluk, din gibi diğer bütün yönleriyle değerlendirecek, meseleye eleştirel yaklaşacak, mevcut hatalara dikkat çekecek, muhtemel tehdit ve tehlikeleri öngörebilecek, gelecek odaklı düzenli çalışmalar yürüten bir merkezin şu ana kadar faal ol(a)mayışı, büyük bir eksikliktir.  

3.Yeni Adaletsizlikler: FETÖ ile mücadele ederken kısa vadeli siyasi sonuç beklentili yaklaşım ve söylemler ve yargılamalardaki zengin-fakir ayrımcılıkları iddiaları, toptancı yaklaşım iddiaları, FETÖ konusundaki kirli ilişkileri örtme iddiaları gibi durumlar neticesinde oluşabilecek sonuçlar o denli vahim olabilir ki, bu durum toplumun belirli kesimlerinde“Keşke darbe olsaydı” şeklinde bir yargıyla sonuçlanabilir. Bugün birtakım çevrelerde bilgi eksikliği sonucunda veya kasıtlı olarak yaygınlaştırılan“darbe girişimi bir senaryoydu” söylemleri, ileride oluşabilecek söylemlerin vahameti açısından bizlere çok şey ifade etmektedir. Adalet mülkün temelidir ve adalet herkes içindir. Çok net bir şekilde anlaşılmalıdır ki, binlerce yıllık Türk devlet kültürünün esaslarından olan adalet dairesi parçalandığında,Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarına, kuruluş esaslarına ve bizatihi Türk Milletine karşı esas darbeyi adalete olan güveni sarsanlar ve adaletin işleyişinin bozanlar yapmış olacaktır.

4.İdeolojik Ayrımlar: FETÖ’nün ideolojisi çok çarpıktır. Hedeflerine ulaşırken de çeşitli ideolojilerden her grubu hedef almışlardır. Bu nedenle FETÖ mağdurları muhafazakâr, milliyetçi, devrimci, liberal gibi çeşitli gruplar içerisinde bulunabilir. Bu gerçeğin farkında olmadan, FETÖ’nün hedef tahtasında yer almış olan mağdurlardan yalnızca belli ideolojilere sahip olanların yaraları sarılıyorsa, bu bir anlamda FETÖ’ye destek manasına gelecektir. Yine aynı şekilde FETÖ ile mücadele edecek sorumlular, belli ideolojilere göre seçilip bunun sonucunda da mücadelenin daha kuvvetli ve etkili ilerlemesi engelleniyorsa,bu durum da örgütü güçlendirmeye yarayacaktır.

5.Kısa Vadeli Düşünmek:Bu mücadele uzun vade düşünülerek yürütülmelidir. FETÖ gibi çok boyutlu, doktrininin temel yapı taşlarından biri gizlilik olan ve yıllarca devlet bünyesine gizlice sirayet eden, yani bir kanser hücresi gibi yayılmış olan bir örgütle mücadele, belki onlarca sene sürecektir. Böylesine bir kült örgütle mücadelenin uzun vadede nelere yol açabileceğine dair çeşitli araştırmalar yapılmalıdır. Bu uzun süreçte başarılı olmak için maraton koşmayı öğrenmek gerekmektedir. Aksi takdirde FETÖ ile mücadelede kısa vadeli düşünmek, uzun vadede çok daha güçlü ve tehlikeli bir FETÖ gerçeğiyle sonuçlanacaktır.

Sonuç

Meseleye kült örgütler çerçevesinden bakmak, yukarıda kısaca belirttiğimiz beş temel hatayı acilen gidermekte oldukça yardımcı olacaktır. Öncelikle mücadelede çok başlılığın yol açtığı sorunlar günümüzde hemen çözülemese de, kült örgütler hakkında yapılan bilinçlendirme faaliyetleri ile sivil iradenin FETÖ ve benzeri kült örgütler konusuna olan ilgisi genişletilecek ve gelecek açısından FETÖ ve benzeri yapılanmalara karşı önlemler şimdiden alınmaya başlanacaktır. İkinci olarak;temel esasları yukarıda belirtilen bir kült örgütler araştırma merkezi ile ABD ve İngiltere’de 1980’lerde kurulan STK’lara benzer şekilde faaliyetlere süratle başlamak, meselede daha nesnel olmamızı ve bu kapsamda meseleyi sulandıran gelişmelerin önüne geçmemizi sağlayacaktır. Üçüncü olarak;bu sayede yeni adaletsizliklerin oluşması engellenebilecek ve mevcut adaletsizliklerin çözülmesine yardımcı olunacaktır. Dördüncü olarak; kült örgütler konusunda yürütülen faaliyetler neticesinde, bu meselede ideolojik ayrımların ne kadar gereksiz ve tehlikeli olduğu, aksine kült örgütler konusununbireysel boyuttan tutun da kurumsal boyuta kadar bütüncül bir yaklaşım gerektirenönemli bir güvenlik meselesi arz ettiği daha rahat kavranacaktır.Son olarak da,kült örgüt mensuplarının geri kazanılması, ailelerine yardım edilmesi, psikolojik travmaların sarılması gibi çok daha uzun vadeli planlar gerektiren rehabilitasyon stratejileri daha sistematik bir şekilde planlanacaktır.

 

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

[1]https://cides.fryshuset.se/files/2012/07/differences_and_similarities.pdf

[2]https://www.icsahome.com/aboutus

[3] Hilmi Demir, 2017, Gülen Örgütü: Ezoterik Bir Kült Cemaatin Radikalleşmesi, Ay Yayıncılık, Ankara, s.76

[4] https://cultinformation.org.uk/question_what-is-a-cult.html

[5] Hilmi Demir, a.g.e., s.76-87

[6]https://www.news.com.au/world/north-america/how-i-survived-jonestown-massacre-of-918-dead-in-jungle/news-story/b97d0a33834708eacb6565fbebeca5a7#.m2kdh

[7]https://www.rollingstone.com/culture/culture-features/jonestown-jim-jones-lessons-terror-jungle-751924/

[8]James, T. Richardson, 1980, “People’s Temple and Jonestown: A Corrective Comparison and Critique”, Journal for the Scientific Study of Religion, 19(3), s.240

[9]James, T. Richardson, a.g.m., s.246

[10]James, T. Richardson, a.g.m., s.251

[11]James, T. Richardson, a.g.m., s.250

[12] Ömer Çaha, 2016, “Cemaatten Terör Örgütüne Gülen Hareketinin Anatomisi”, Liberal Düşünce, 21(83), s.99

[13]https://www.timeturk.com/darbenin-sinyali-ilk-ne-zaman-verildi-iste-mit-uzmanlarinin-analizi/haber-231164

[14]http://www.milliyet.com.tr/suikast-plani-feto-dizisinden-kurgulanmis-ankara-yerelhaber-3175920/

[15]http://www.internethaber.com/papa-ve-fetonun-sir-gorusmesi-arsivden-cikti-1749906h.htm

[16]http://www.internethaber.com/iste-feto-bilancosu-kac-tutuklu-kac-firari-var-kac-dava-acildi-foto-galerisi-1817321.htm

Yağız Aksakaloğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı