FETULLAHÇI MANKURTLAR VE DAR’UL HARP ANLAYIŞI

Yazan  30 Nisan 2019

Fasıldan Fasıla kitabında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşışöyle diyor:[1]

“Nihai hedefe ulaşana kadar, yani sonuca ulaşıncaya kadar, her yöntem, her yol mubahtır. Bunun içerisine yalan söylemek de, insanları aldatmak da girer.”

FETÖ elebaşınaait bu sözler; 15 Temmuz gecesi Fetullahçı sözde bir subayın yıllarca beraber çalıştığı, terörle mücadele bölgelerinde birlikte omuz omuza çarpıştığı ve yeri geldiğinde ailesini dahi emanet edebildiği silah arkadaşına/dostuna nasıl olur da öldürmek amacıyla birdenbire kurşun yağdırabildiğinin kısa bir özetidir. Yıllarca süren bir oyun, takılan birçok maske, casusluk ve en sonunda o gün o emir geldiğinde dostu düşman görüp saldırmak… Bu sayılanlar, FETÖ’nün karanlıkta kalan en iğrenç faaliyetlerinden sadece bir kaçı…

FETÖ, askeri okullara sızdırdığı mensuplarını, henüz 12-13’lü yaşlarda örgüte kazandırmıştır. Terör örgütü, bu çocukların motivasyonunu sağlamak ya da sözde hizmetlerinden asla kopmamaları için sürekli “TSK dinsizlerin elinde” argümanını kullanmıştır. Bunun neticesinde askeri okullara sızdırılacak örgüt mensupları, “dinsiz orduyla savaş ve onu kurtar”misyonu ile hareket etmiştir.

Bu misyona yüklenen kutsallık sayesinde, henüz 13-14 yaşlarında askeri liseye giren örgüt mensubu bir askeri öğrenci, örgütün bir maşası olarak kullanılmaya gayet hazır bir hal almıştır. Bu durum, o dereceye kadar varmıştır ki bu öğrenciler, profesyonel ajanların dahi zorlanabileceği görevlerde rahatlıkla bulunabilmişlerdir. Örneğin ailesiyle oturup kalktıkları, hayallerine, sevinçlerine, üzüntülerine ortak oldukları en yakın kardeşlerini, silah arkadaşlarını vicdanları sızlamadan üstlerine şikayet edebilmişler ispiyonlayabilmişler, onlar hakkında topladıkları bilgileri ışık evlerinde sözde abilerine en ince ayrıntısına kadar anlatabilmişlerdir.[2]

Bu akıl almaz olayları en iyi açıklayan ve özetleyen kavram ise mankurtlaşmadır:[3]

“Dolayısıyla harekete tam olarak teslim olmuş bir insanda adalet ve hakkaniyet duygusu kalmadığı gibi; acıma, şefkat ve merhamet duygusu da kalmaz. Bu noktaya gelmiş insanların tek varlıkları, hatta varlık nedenleri örgütleri olup kendilerini bu yapıya tamamen adamışlardır… Bu, tam anlamıyla bir mankurtlaşma sürecidir. Mankurt, Cengiz Aymatov’un “Gün Olur Asra Bedel” adlı romanında eski bir Türk efsanesine dayanarak anlattığı bir insan karakteridir. Bir kabile tarafından kaçırılıp, değişik yöntemler uygulanarak beyni yıkanan ve kendisini her şeyiyle efendisine adayan, onun kulu ve kölesi olan bir delikanlının hikâyesini anlatmak üzere kullanır Aymatov bu karakteri. Bu delikanlı, kendisine ait olan her şeyi efendisinden bilmektedir ve onun için yaşamaktadır. Kendisini yıllarca büyük bir hasret içinde arayan annesi bir gün gelip oğlunu bulur, annelik hasretiyle çocuğuna doğru atılırken, mankurtlaşmış olan oğlu onu efendisinin develeri için tehlikeli biri olarak görür ve ateş edip annesini oracıkta öldürür.”

***

FETÖ mensuplarının mankurtlaşma süreci olağanüstüdür ve bu nedenle sıradan vatandaşlarımızın bunu anlamlandırabilmesi oldukça zordur. Bunlar; hayat akışı içerisinde nadiren karşılaştığımız çocuğunu boğan anne veya annesini öldüren kız çocuğu gibi anormal örneklerdir. Bu anormalliği en iyi açıklayan kavram ise “dar’ul harp” olmaktadır.

Dar’ul harp anlayışı, FETÖ’nün soru hırsızlığından teröre, devlet bilgilerini çalmak ve sızdırmaktan kadın pazarlamaya kadar birçok suçu işleyen mensuplarının kendi vicdanlarını rahatlatmalarını ve yaptıklarına bir meşru zemin yaratmalarını sağlar. Örneğin en basitinden soru çalmayı ve kul hakkı yemeyi meşrulaştıran bir Fetullahçının kurduğu “Eeee biz o makamlara gelmeyeceğiz de bu dinsizler mi gelecek” sözü, bu sapkınanlayışın bir tezahürü olarak değerlendirilebilir.

Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın “Türkiye’de Örtülü Savaş”[4] başlıklı kitabı, dar’ulharpçiliği anlama noktasında önemli bir kaynaktır. Buna göre;[5]

  • Takiyeci; tehlikeli durumdan kendini korumak için asıl niyetini gizleyip insanlara başka türlü gözüken, hile yapan ve aldatan kimse demektir.
  • Örtülü savaş; resmen ilan edilmeyen sinsice yapılan bir gizli harp anlamına gelir.
  • Dar’ul harp; savaş ülkesi demektir. Bazı Müslümanların yine bazı Müslümanları kâfir sayarak onlara ve onların devletine karşı savaş açmaları, o Müslümanları öldürmeyi helal kabul etmeleri ve onların mallarını kendileri için harp ganimeti olarak helal saymalarıdır.

Türkiye’de takiye yapan örtülü savaşçılar, aynı zamanda işbirlikçilerdir. Düşman saydıkları Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onu benimseyen Türk milletine zarar vermek amacıyla gayrimüslimlerle, Hristiyan milletlerle işbirliği yaparlar.Türkiye Cumhuriyeti’ni dinsiz olarak sayarken, işbirliği yaptıkları Hristiyanları kitap ehli olarak görüp faaliyetlerine meşru zemin yaratmaya çalışırlar. Kendilerini zayıf gördükleri için takiyeci ve örtülü bir savaşı tercih ederler.[6]

Türkiye’de dar’ul harpçiler kısaca şunları savunur:[7]

  • Türkiye Cumhuriyeti, laik olduğu için kâfir devlettir.
  • Kâfir devleti benimseyenler de kâfirdir.
  • Bu nedenle Türkiye ve ona inanan halk, dar-ı harp hükümlerine tabidir.
  • Türkiye’ye herhangi bir şekilde zarar vermek, onu zayıflatmak cihattır. Halkı da kâfir olduğuna göre onlara kötülük yapmak, eziyet etmek, iftira atmak ve benzeri zararlar vermek caiz ve helaldir.
  • Mallarını çalmak veya hileli işler yaparak mallarını ele geçirmek harp ganimeti olarak helaldir.
  • Normal hayatta haram olan birçok şey dar-ı harpte helaldir. Tefecilik ve zina gibi eylemler helaldir.

Bu bilgiler kapsamında FETÖ elebaşına ait şu sözler dikkat çekicidir:[8]

“Arkadaşlarımızın mevcudiyeti İslami geleceğimiz adına bu işin garantisidir. Bu açıdan Adliye, Mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir…Bizim varlığımızın bunlar nabzıdır. Zayiata meydan vermeyin… Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın. Bu açıdan, diğer taraftan bu kanun ve kuralları kullanma, biraz önce anlattığım esneklik içinde, diğer taraftan bir kanun ve kural adamı olma imajını uyarmak, yani harfiyen riayet ediyor bunlar denmeli, denmeli ki muntazam terfilerin arkasında bir ölçüde bu vardır. Ve sizin ilerki dönemde daha hayati, daha önemli yerlere gelmenizin arkasında da bu vardır. Yani sivrilmeden mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerilere gitmek…”

Görüldüğü üzere FETÖ, Türkiye’de takiyeci örtülü bir savaş içerisinde bulunmuştur. İslam’a aykırı birçok noktayı dar’ul harp anlayışı çerçevesinde örgüt içerisinde meşrulaştırmıştır. Ergenekon, Balyoz gibi davalarda birçok vatansever insana iftiralar atmış, Türk Ordusunun ve Devletinin en mahrem bilgilerini diğer milletlerin istihbarat örgütleri ile paylaşmıştır. Askeri okullarda kendilerinden olmayan binlerce öğrenciye işkenceler etmiş ve sistem dışına atmıştır. Kendilerine karşı gelen birçok kişiyi şantaj ve tehdit yoluyla susturmuş, kendi mensuplarının önünü açmış, hatta faili meçhul cinayetlere karışmıştır. 

Bu kapsamda mankurtlaşma ile dar’ul harp kavramlarına hâkim olmak, FETÖ mensuplarının nasıl bu derece büyük bir hainlik içerisinde bulunabildiklerini, birçok yüz kızartıcı suçu nasıl vicdanları sızlamadan işleyebildiklerini ve işledikleri suçları bilerek, gülerek, pişkince nasıl inkâr edebildiklerini anlamamızda şüphesiz çok yardımcı olacaktır.

           

 

 

 

[1] Necip Hablemitoğlu, Köstebek, 11. Baskı, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2015, s.28.

[2] Yağız Aksakaloğlu, FETÖ Kıskacında Askeri Okullar, Galeati, Ankara, 2018, s.68-70.

[3] Ömer Çaha, Cemaatten Terör Örgütüne Gülen Hareketinin Anatomisi, Liberal Düşünce, 21(83), 2016, s.98.

[4] Zekeriya Beyaz, Türkiye’de Örtülü Savaş, Destek Yayınevi, İstanbul, 2011.

[5]A.g.e., s.27-29.

[6]A.g.e., s.32.

[7]A.g.e., s.-9-10.

[8] Nuh Mete Yüksel tarafından hazırlanan iddianameden aktaran Necip Hablemitoğlu, a.g.e., s.23-24.

Yağız Aksakaloğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display