Evet resmi olarak yaklaşık 25 yıl; gayrı resmi olarak süregelen bir savaşın sonuna doğru gelindiği görülmektedir: Türk Milletini ve hem Türk Dünyasının ve hem de İslam coğrafyasının yıldızı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, dünya coğrafyasından silme savaşı… Asırlardan beridir verilen bu savaşın artık sonuna gelindiğinin iki önemli belgesi vardır: Birincisi Veli Küçük Paşa'nın, Ergenekon davasındaki mahkemesinde, yargı heyeti kanalıyla verdiği ifade; "Devletin beni düşmanlara satacağını hiç düşünmemiştim…" İkinci ve son gelişme ise; bu ülke için mücadele verirken yaralanarak tekerlekli sandalyeye mahkum yaşamını idame ettiren, üstün hizmet madalyalı bir emekli Albayın, Ergenekon soruşturmasına sanık olarak alınacağı haberleri üzerine İNTİHAR ETMESİ OLAYI…
İkinci gelişme artık açık bir mesajdır: "Düşmana teslim olmaktansa bir askerin yapacağı şerefli yolu seçmek." Cenaze töreninde yürekten ağlayanlarla, timsah gözyaşı dökenlerin aynı fotoğrafta olmaları da işin cabası… Hafızamızı biraz zorlarsak resmin netleştiğini daha iyi görebilmek gayet mümkündür: İlk tutuklamalarda, çete olarak itham edilen bu harekatın kasası olarak aylarca tutuklu kalan ve iddianamesi bile belli olmadan, hapiste yakalandığı kanserden ölen ve Bağ-kur borcunu bile ödeyememiş bir Kuddusi OKKIR… Devletin al-i menfaatlerini şahsi çıkarları uğrunda kullanmak amacıyla darbe teşebbüsü ve örgüt kurmak suçlamalarının yapıldığı tutuklanmış insanların önemli bir bölümü halen neden tutuklandıklarından bile bihaber! Hiç kimsenin, hatta bu soruşturmayı yapanların bile unuttukları veya unutturmaya çalıştıkları asıl önemli şey: Bu örgütün mali kaynağı nerede? Veya bu tutuklanan ÜSTÜN HİZMET MADALYALI çete üyelerinin şahsi mal varlıklarının miktarı nedir? Çoğu askeri lojmanlarda ikamet eden bu şahsi emelleri uğrunda devletin imkanlarını kötüye kullananların çoğunun acaba kaç holdingi var? Kaç milyarlarca liralık arsaları, çiftlikleri veya lüks otoları var? Bir yerlerden zimmete geçmiş o 3-5 el bombası ile, birkaç silahın maddi karşılığı mı servetleri acaba? Hangi servetlerini büyütmek ya da korumak için acaba darbe hazırlığındaydılar? Marmaris veya Bodrum'da yazlıkları veya lüks yalıları mı vardı? Veya aldıkları iddia edilen haraçları nerelerde saklamışlar acaba?
Merhum Albay'ın cenazesinde kardeşi haykırıyor: "itirafçılar değil iftiracıların niye peşine düşülmüyor?" diye… Öte yandan Ahmet Türk sesleniyor: "Diyarbakır'ı, Mardin'i de kazın. Yeraltından cesetler çıkacaktır" diye… Yani izahı şu: "Dün Bölge'de ölen PKK'ların intikamı alınıyor." Yeraltındaki cesetlerin hesabı soruluyor…
Evet bu savaş Türkiye ve Türk Milleti açısından yenilgiyle sonuçlanmıştır: Askeri olarak da, siyasi olarak da (TRT6 gibi yasasız bir olay ve Anayasaya rağmen Başbakan'ın Kürtçe konuşması vs.), ekonomik olarak da (tüm finans sektörünün ve KİT'lerin satılmış olması vs. gibi milli sermayenin tükenmesi) kaybedilmiştir. İşgal güçleri tüm stratejik yerleri zapt etmiştir: Sermaye piyasasını, medyayı, yargıyı ve siyaseti… KADER'in "üçü de aynı görüşte" sloganlı afişleri bu doğruyu dile getirmiyor mu? Peki ne olmalı? İşte sorun burada düğümlenmektedir: LİDER YOK… Bezginleşmiş, yılgınlaşmış, uyuşuk hale gelmiş halkı yeniden harekete, gayrete ve inanca sevk edecek LİDER ARANIYOR.
