< < Soros ve Vakıfları Ne İstiyor? BM ve Soros’un Göç Planları Ne Anlatıyor?
 Bu sayfayı yazdır

Soros ve Vakıfları Ne İstiyor? BM ve Soros’un Göç Planları Ne Anlatıyor?

Yazan  24 Şubat 2018

Özet

Bu makalenin amacı, yüzyılımızın en büyük problemlerinden birisi olarak görülen küresel göç olaylarına ilişkin olarak, BM ve Açık Toplum Vakıfları tarafından hazırlanan göç inisiyatifleri üzerine bir değerlendirme yaparak, sivil toplum kuruluşlarının rolleri üzerine değerlendirmede bulunmaktır.

Makalede ilk olarak, kendisinin de geçmişinde göçmenlik olan George Soros ve Vakıfları hakkında genel bir bilgi verilerek, sonrasında “Soros Vakıflarının”[i] amaçlarından bahsedilecek, “Soros Vakıflarınca” hazırlanan göçmen planı ile 2017 Yılında Birleşmiş Milletlerin hazırladığı “BM Göçle İlgili Küresel İlkeler Sözleşmesi” arasındaki benzerlikler anlatılacaktır. Müteakiben AB Ülkelerinde, Soros Vakıflarınca göçmenler üzerine yapılan çalışmalardan genel olarak bahsedilerek, başta Macaristan olmak üzere ülkelerin bu planlara karşı tavırları anlatılacak, bu çerçevede göç üzerine faaliyette bulunan Sivil Toplum Kuruluşları (STK) hakkında genel değerlendirmeler yapılacaktır.

Bu makalenin amacı, BM veya Soros Vakıflarınca hazırlanan göçmen planlarını ve göç inisiyatiflerini veya Sivil Toplum Kuruluşlarını (STK) eleştirmek değildir. Makalede STK’lerin faaliyetlerini sürdürürken dikkat etmeleri gereken hususlara dikkat çekilmiştir.

 

Giriş

“Macaristan hükümeti, 2018 yılı başlarında düzensiz göçü engellemek için "Soros'u durdur" isimli bir kanun tasarısı hazırladı ve Meclise sundu…[ii] Peki kimdir bu George Soros ve niçin Macaristan hükümeti dâhil birçok ülke Soros’un göçmenlerle ilgili politikalarından rahatsız olmaktadır? Soros ne istiyor? Niçin göçmenlerle ilgileniyor? Göçmenlerle ilgisi bazılarının ifade ettiği gibi hayırsever bir iş adamı mı olarak mı devam ettiriyor? Yoksa birçok ülkede yardımsever şemsiyesi ardında kadife/renkli devrimleri organize eden bir kapitalist mi? Açık Toplum vakıflarının amacı nedir? Son olarak Macaristan’ın, kendi ülkesinden göç ederek önce İngiltere’ye sonra da ABD’ye yerleşen George Soros hakkında bu olumsuz çıkışının altında yatan sebep nedir? Soros niçin göçü destekliyor? Neden Sivil Toplum Kuruluşları (STK) vasıtası ile belli ülkelere milyarlarca dolar yardım adı altında para aktarıyor? Bütün bu sorular birçok ülkede birçok insanın zihnini kurcalamakta ve bu sorulara cevap aranmaktadır.

Ancak devletler açısından bakıldığında ise burada sorulması gereken sorulardan biri deSoros ve vakıflarının geçmişte renkli/kadife devrimlerde rolü olduğu iddialarımı düşündüğümüzde, acaba Soros tarafından özellikle küresel göç meselesi devletlere karşı asimetrik bir tehdit olarak mı kullanılıyor?

Yine masum olarak düşündüğümüzde, Soros acaba AB’nin yaşlanan nüfusunun gelecekteki işgücünü karşılayamayacağını düşünerek kapitalist bir yaklaşımla bu ülkelerdeki yatırımlarının işgücü açığı nedeniyle sekteye uğramaması için işgücü ihtiyacını mı karşılamaya çalışmaktadır? Yoksa hakikatten göçmenlerin haklarını mı korumaktadır? Tüm bu soruların birçok insan için çok farklı yorumları ve cevapları olabilir. Makalenin başlangıcında ifade ettiğim gibi burada amaç, bu sorular çerçevesinde bir yargıda bulunmak değil hem göç olayına hem de Soros Vakıflarına dikkat çekmektir.

Soros Kimdir?

Dünyanın en büyük finans spekülatörlerinden biri olan George Soros, 12 Ağustos 1930’da Macaristan’ın Başkenti Budapeşte’de doğmuştur. Aslen Yahudi asıllı bir ailenin oğlu olan Soros, II. Dünya Savaşı esnasında Macaristan’ın Almanlar tarafından Nazi işgaline uğraması üzerine, 1944 Yılında ailesi ile birlikte İngiltere’ye göç etmiştir. Soros’un belki de göçmenlere olan bu ilgisi, kendisinin göç geçmişinden kaynaklanmaktadır. Soros İngiltere’de Oxford Üniversitesi’nde Ekonomi eğitimi görmüş, bu esnada hocası Karl Popper’den de etkilenmiştir. Bu konuda Hocası hakkında “Okulda onun kitaplarının ve açık toplum felsefesinin etkisi altına girdim. Bu felsefe başarıma büyük katkı yaptı.”demektedir.”[iii]

Soros, Üniversite eğitimi sonrası kendi hayatında bir göç olay daha yaşayarak İngiltere’den ABD’ye göç etmiştir. George Soros, hayırseverlik çalışmalarına ilk olarak 1979'da Güney Afrika'da başlatmıştır. 1979’da ABD’de, fikirlerinden etkilendiği Karl Popper’in felsefesi doğrultusunda “Açık Toplum Vakfını” kurmuştur. 2000’li yılların sonunda bu Vakıflar vasıtası ile yapmış olduğu yardımların toplamı, Birleşmiş Milletlerin yaptığı yardımların toplamını geçmiştir. Son yirmi yılda, Çin, Rusya, Polonya, Çekoslovakya ve Macaristan dâhil birçok Afrika ülkesine yaklaşık 5 milyar dolar bağış yapmıştır.Soros’un kendi ifadesi ile 1979’dan bu güne kadar, dünyada 100'den fazla ülkede faaliyet gösteren Açık Toplum Vakıflarına, 32 milyar dolardan fazla bir miktarda para fonlarda kullanılmak üzere yardım sağlanmıştır.[iv]

Vakıf, ABD’de de Soros tarafından açıklanan 18 milyar dolarlık bağış desteğiyle ikinci büyük kişisel hayırseverlik konumundadır. Soros’un, halen 100’den fazla ülkeye, 26 ulusal ve bölgesel vakıf ve ofis ile yılda 940 milyon dolarbağışladığı söylenmektedir.[v]Örneğin, Macaristan’da kurulan Açık Toplum Vakıfının yılda3 milyon dolar harcadığını ifade etmektedir. Son olarak Vakfın, Brexit karşıtı kampanyaya 400.000 Sterlin bağışladığı basında yer almıştır.[vi] 1991'de açık, demokratik toplumların ilkelerini teşvik eden bir araştırma ve politika analizi merkezi olarak “Orta Avrupa Üniversitesini” kurmuştur[vii]. Vakıf halen her yıl düzenli olarak ihtiyacı olan ülkelere bağışları ile yardımlarını sürdürmektedir. Soros kimilerine göre hayırsever kişiliği ile tanınmasının yanı sıra bir “iyiliksever”, kimilerine göre ise kendi çıkarları için uğraşan “Londra Şeytanı”olarak görülmektedir.[viii]

Soros’a göre; küreselleşme gelir dağılımını bozmuş, bunun üzerine gelen kapitalizm ise insanlara beklenen refahı getirmemiştir. Bu yüzden küreselleşmenin ortaya çıkardığı sorunlar çözülmelidir. Bu noktada küresel göçün en temel sebeplerinden biri olan gelir dağılımının adaletsizliği olduğu akla geldiğinde bu husus ile Soros’un düşüncelerinin paralellik göstermesi dikkat çekici bir durumdur.

Soros’un kurduğu “Açık Toplum Vakıfları”her ülkede, birbirinden bağımsız sivil toplum örgütleri gibi çalışmakta, her ülkede aynı politikaları uygulamadan her ülkenin ihtiyaçlarına göre hedeflerine yönlendirilmektedir. Örneğin, Güney Afrika'da ırkçılığa karşı hareketler desteklenerek buna ilişkin politikalar üretilirken, diğer Afrika ülkelerinde AIDS'le mücadele faaliyetleri olarak öne çıkabilmektedir. Yine bu faaliyetler bazı ülkelere hastane yapımı şeklinde sürerken, bazı ülkelerde ise rejim mağdurlarına hukuki ve insani yardım adı altında sürmektedir.

Soros Vakıfları neyi amaçlıyor?

GeorgeSoros’un Açık Toplum Vakfı, herkesin katılımına açık olan canlı ve hoşgörülü toplumlar inşa etmek için çalıştığını, azınlıklar ve çeşitli görüşler dahil insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğünü güçlendirmeye çalıştıklarını ifade etmektedir.[ix] Ayrıca politik, hukuki ve ekonomik sistemlerde daha adaletli olmasını ve temel haklarını koruyan kamusal politikaları şekillendirmeye yardımcı olduklarını söylemektedirler.

Vakıf görevleri arasında adaleti, eğitim, halk sağlığı ve bağımsız medyayı ilerletmek için girişimler yürütmek, sınırlar ve kıtalar arasında, yolsuzluk ve bilgi özgürlüğü gibi konularda ittifaklar kurmak, dünyanın her yerindeki, marjinal toplumlardaki insanların hayatlarını korumak ve geliştirmek bulunmaktadır.

Vakfın değerleri olarak, temel insan haklarına, haysiyetine ve hukukun üstünlüğü ile tüm insanların sivil, ekonomik ve kültürel yaşama tam olarak katılabildikleri bir topluluğa inandıklarını ifade etmektedirler. Ayrıca ırk, sınıf, cinsiyet, cinsel yönelim ve vatandaşlık da dahil olmak üzere eşitsizliklere önem verdiklerini, tartışmalı konuları ele almayı ve kök nedenleri ele alan ve cesur, yenilikçi çözümleri desteklemeye çalıştıklarını söylemektedirler.

Soros Vakıflarının Göç ve Sığınmacılar Üzerine AB Ülkelerindeki Çalışmaları

GeorgeSoros’un Açık Toplum Vakfı, 1996 yılından itibaren faaliyet alanı içine “sığınmacı/mülteci krizini” almıştır. Soros, bu çerçevede “Açık Toplum Vakıflarının” misyonunu, hukukun üstünlüğünü güçlendirmek; insan haklarına saygı, azınlıklar ve görüş çeşitliliği olarak ifade ettikten sonra, birçok göçmen ve mültecinin haklarının farkında olmadığını, birçoğunun savaş ve çatışmadan kaçmak için duygusal ve ekonomik sıkıntı içinde bulunduklarını bu yüzden göçmenleri ve mültecileri koruyan, topluma entegrasyonuna yardımcı olan ve onları etkileyen politikaları savunmada lider bir rol üstlenmelerini sağlayan girişimlere destek verdiklerini ifade etmektedirler. Bu çerçevede insancıl bir şekilde tepki vermek isteyen tüm sivil toplum kuruluşlarını desteklemek için büyük göç hareketlerinden etkilenen tüm Avrupa ülkelerinde çalıştıklarını ifade etmektedirler.

Soros Vakıfları Yunanistan'da sınır bölgelerinde, kabul tesislerinde ve gözaltı merkezlerinde hakların ihlallerini izleyen “Yunan Mülteciler Konseyi” gibi kuruluşlarla birlikte çalışmaktadır. Bu çerçevede göçmenlere konut, temel tıbbi bakım ve diğer yardım hizmetleri ile hak ve yükümlülükleri hakkında güvenilir bilgi sağlayan “Hellenik İnsan Hakları Birliği” ile göçmenlerin ülkedeki entegrasyonunu desteklemek isteyen bir organizasyon olan “Yunan Mülteciler Forumu” 2013 yılında Açık Toplum Vakfı tarafından kurulmuştur.  

İtalya'daise, İtalya sığınma sistemini reforma tabi tutmak için çalışan organizasyonları desteklemekte, İtalya'nın sığınma merkezlerinde daha iyi koşulları olmasını savunmaktadır. Sığınmacıların adli gözetim ve usul güvenceleri olmaksızın özgürlüğünden yoksun bırakılmamasını sağlamak için çalışmaktadır. 

İspanya'da,mültecilere adli yardım sağlayan ve “İspanya'nın Mülteciler Komisyonu” ve “Coordinadora de Barrios” gibi ulusal sığınma sistemini iyileştirmek isteyen STK'lara destek verdiklerini söylemektedirler.

Batı Avrupa'da,Açık Toplum'un çalışmalarının İngiltere'den Finlandiya'ya kadar uzandığı ifade edilmektedir. İngiltere'de ırkçılık ve yabancı düşmanlığının yükseldiğini ve bu çerçevede göçmenlerin bakış açılarını gazeteleri aracılığıyla güçlendirdiğini söylemektedirler.

Orta ve Doğu Avrupa'daise, yeni gelenlere haysiyetle davranılmalarını sağlamak ve toplumla bütünleşmelerine yardımcı olmak için çalışan yerel organizasyonları destekledikleri, bu çerçevede Macaristan'daki göçmenlik merkezlerinde çalışan sosyal görevliler, öğretmenler ve polis memurları gibi profesyoneller için eğitim kursları düzenlediklerini ifade etmektedirler.

Soros Planı ne anlatıyor, neyi amaçlıyor?

Özellikle Suriye’deki iç savaş ve sonrasındaki savaş neticesinde ülkelerini terk etmek zorunda kalan Suriyeli sığınmacılar, AB ile Türkiye arasında sığınmacı krizine neden olmuştur[x]. Soros, göç konusunda AB’nin üye devletlere mülteci/sığınmacı kabulünü çekici hale getirmesi gerektiğini ve ülkelerden mülteci/sığınmacı krizinin çözümüne katkıda bulunmak üzere milli gelirlerine göre katkı vermelerinin sağlanması gerektiğini ifade etmektedir. Bu konuda mültecilerin yük olarak görülmemesi gerektiğini söyleyerek mültecilerin bulundukları ülkelerin ekonomik anlamda milli gelirine de katkı sağlayacağını savunmaktadır. Suriye krizine yönelik olarak “Gerçek bir kriz, bunun farkına varılmalı. Avrupa Birliği’ni tahrip edebilecek bir süreç yaşanıyor” diyerek AB ve BM’ye sunduğu çözüm için “6 adımlı Planını” dünya kamuoyu ile paylaşmıştır.[xi]

Soros, hâlihazırda AB Üyesi 28 ayrı ülkede mevcut olan 28 ayrı mülteci/sığınmacı sisteminin işe yaramadığı ifade ederek, mevcut sistemin pahalı, verimsiz ve kimin sığınma hakkını elde edebileceğiyle ilgili tutarsızlıkları bulunan bir sistem olarak eleştirmektedir. Yine AB Ülkelerinde, mülteci/sığınmacı sorununa çözüm bulunması için “AB Mülteci ve Göç Birimi” oluşturmalı, yeni sistemde tüm AB Ülkelerince kabul edilen ve uygulanabilecek ortak mülteci kabul kuralları belirlenmelidir. Soros Planında, AB tarafından geliştirilecek operasyonel faaliyetler ile ilgili olarak, mültecilere dünya standartlarında, insan hakları bağlamında muamele edilmesinin gerekli olduğu belirtilmektedir. Yine özellikle Ege ve Orta Akdeniz’deki boğulma olaylarında hayatını yitiren göçmenleri kastederek, boğulmaların önlenebilmesi için mültecileri Yunanistan ve İtalya’dan başlayarak gidecekleri ülkelere ulaştıracak güvenli ulaşım kanallarının oluşturulması gerektiğini ifade etmektedir.

Bu plana göre, “Avrupa Birliği yıllık en az bir milyon mülteci kabul etmeli, bu mültecilere ilk iki yıl barınma, sağlık, eğitim masrafları için mülteci başına 15.000 Avro sağlanmalı, mültecilerin yükü tüm ülkeler arasında adil bir şekilde paylaşılmalı, bu giderler için yeterli mali kaynak sağlanmalıdır. Böylece mültecileri kabul etmek durumunda kalan üye ülkeler için göçmenlerin kabulünün cazip hale gelebileceği, AB, Lübnan, Ürdün ve Türkiye’de yaşayan mülteciler için bu ülkelere küresel düzeyde yeterli finansal destek sağlanması gerektiği" ifade edilmektedir.

Soros, Türkiye’de bulunan sığınmacıların durumuna ilişkin olarak “Türkiye’nin çıkarı ne olacak? Üstlendiği maliyetler telafi edilmeli” diyerek, “Önümüzdeki süreçte maliyetler geçmişte olduğundan çok daha fazla artacak. Türkiye ile AB’nin bu çerçevede yakınlaşmaya ihtiyacı var.” demektedir. Özellikle Suriye krizinin yarattığı sığınmacı krizi konusunda Türkiye ile AB arasında işbirliğine ihtiyaç olduğu vurgulanmaktadır.[xii]

BM ve AB Ülkeleri Soros Politikaları Hakkında Ne düşünüyor?

Suriye Krizi ile AB Ülkelerinde gündeme gelen sığınmacı krizi birçok AB Ülkesi için halen sorun oluşturmaktadır. AB bir yandan yaşlanan nüfus ve düşük doğum oranlarından dolayı artan işgücü açığını kapatmak için göçmenlere ihtiyaç duyarken bir yandan da bu göçmenlerin ülkeye yasal veya yasal olmayan yollardan ülkeye girişlerinin önüne geçmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede bazı AB Ülkeleri göçmenleri/sığınmacıların ülkelerine girişlerine ve yerleşmelerine karşı çıkmaktadırlar.[xiii] Bunların başını “Vişegrad Grubu” olarak adlandırılan Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Slovakya’nın başını çektiği ülkeler oluşturmaktadır.[xiv]

Sığınmacı karşıtı tutumuyla bilinen Macaristan hükümeti, halen BM tarafından sürdürülen göç sorunun çözümü için yapılan çabalara karşı çıkmaktadır.[xv] Bu çerçevede sığınmacı girişini önlemek üzere Sırbistan ve Hırvatistan sınırına kolluk kuvvetleri ile takviye yapmış, sınırlarına jiletli tel örgü çekmiş, sınır bölgelerinde olağanüstü hal ilan ederek sınırlarını yasa dışı geçenlere karşı uygulanan cezaları artırmıştır.[xvi] Ancak Macaristan Hükümetinin bütün bu uygulamaları, Sivil Toplum Örgütleri tarafından insan hakları bağlamında eleştirilerek Macaristan Sınır Koruma güçlerinin, sığınmacılara şiddet uygulayarak Sırbistan'a geri göndermekle suçlanmaktadır.

Macaristan Hükümeti ise, Soros Planı olarak bilinen plana karşı kampanya başlatarak George Soros'u, finanse ettiği sivil toplum kuruluşları aracılığıyla yıllık bir milyon sığınmacıyı Avrupa'ya taşımaya çalışmakla suçlamaktadır. Yine Macaristan Başbakanı Orban ise, Soros için "Soros, gizli bir şekilde kendi kurumları üzerinden yasa dışı göçe maddi destek veriyor. Soros'un göçmen siyasetine göre, AB'ye her yıl bir milyon sığınmacı taşınmalı. AB Komisyonu, George Soros ve sivil toplum kuruluşları, Macaristan'ın göçmen düzenlemesine saldırıyor, Macaristan'ın sınırdaki tel örgüyü yıkmasını, hukuki düzenlemeler yapmasını ve yasa dışı göçmenlerin ülkeye girişine izin vermesini istiyorlar." diyerek bahse konu plana karşı çıkmaktadır.[xvii] Yine Orban, Avrupa'da, Macar Hükümetinin de aralarında bulunduğu, ulusal çıkarları ön planda tutan hükümetlerin bertaraf edilmeye çalışıldığını belirterek, Macaristan'ın kendi sınırlarını koruyacağını, ulusal çıkarları ön planda tutan hükümetleri bertaraf etmek isteyen 'Soros Planı'nı engelleyeceklerini söylemektedir.

Bu hususta Avrupa'da karar verici tüm forumlarda Soros'un desteklediği kurum ve kuruluşların çok etkili olduğunu savunan Orban, ''Soros'un askerleri, ne yapmamız, ne söylememiz, ne düşünmemiz ve hatta kendimizi nasıl tanımlamamız gerektiğine kendileri karar vermek istiyorlar. Göç, 'Soros Planı' için sadece bir araçtır. Bununla halkları zayıflatıp, Hristiyan kültürüne son darbeyi vurmak istiyor.'' diye konuşmaktadır. Orban ayrıca, 'Soros Planı'nın, Avrupa'nın güvenliğini ciddi bir şekilde tehdit ettiğini belirterek, bu yüzden Avrupa'da terör eylemlerinin ve suç oranlarının arttığını iddia etmektedir.

Tüm bunların neticesinde Macaristan Hükümeti tarafından Soros’un desteklediği Açık Toplum Vakıflarının faaliyetlerinin kısıtlanması amacıyla2018 yılı Şubat ayında, “Soros’u Durdur” adı altında bir kanun tasarısı Macaristan Parlamentosuna sunulmuştur. Bahse konu kanunun yasalaşması halinde, sığınmacıların Macaristan'a girişine ya da ülkede yaşamasına herhangi bir şekilde yardımcı olan tüm kuruluşlar ''Göçü Destekleyen Kuruluş'' olarak tanımlanacak ve Macaristan Hükümetinin izniyle faaliyet gösterebilecektir. Bu çerçevede yurt dışından maddi destek alarak göçü destekleyen kuruluşlara % 25 vergi getirilmesi ve buradan elde edilecek gelirlerin yine sınır güvenliğinde kullanılması planlanmaktadır. Ayrıca Macaristan'ın ulusal güvenliğini tehdit eden Macar vatandaşlarının Schengen sınır bölgesine 8 kilometreden daha fazla yaklaşmamasını öngörülerek kendi ülkesinden göçmen olarak giden başta George Soros olmak üzere ihtiyaç halinde başka yabancı uyruklu kişilerin de Macaristan'a girişlerini yasaklamayı planlamaktadır. Kısacası Soros’un “Açık Toplum Enstitüsü” adı ile faaliyet gösteren STK’lerin faaliyetlerinin kısıtlanması hatta yasaklanması düşünülmektedir.

Soros Macaristan’ın iddialarına karşılık olarak, bu noktada “Açık Toplum Vakıflarının” göçü desteklemediğini ifade etmekte, ancak küresel göçün modern dünyanın kaçınılmaz bir gerçeği olduğunu, uluslararası hukuka uygun olarak, göçün getirdiği zorluklara karşı sorumlu politika çözümleri bulmaya yardım ettiklerini söylemektedir.

BM Genel Sekreteri tarafından Aralık 2017’de yayınlanan “Uluslararası Göç Raporunda” bu konuya ilişkin değerlendirmeler bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından, Zirvenin açılış konuşmasında da kolektif çabaların önemini vurgulamış, insan hareketliliğinin zorluklarına değinilerek, mülteci ve göçmenlerin hedef ülkeler için bir yük olarak görülmemesi gerektiği, onların daha çok potansiyellerini açığa çıkarmaya çalışılması gerektiği ile göçmenlerin insan haklarının önemli olduğu ifade edilmiştir.[xviii]

Yine raporda yabancı düşmanlığı ile savaşmak, mülteciler ve diğer göçmenler daha olumlu bir kamuoyu anlatımı yaratmak için "Herkes için hep beraber saygı, güvenlik ve haysiyet" adı altında küresel bir kampanya başlatıldığından bahsedilmektedir. Bu çerçevede 2016’da BM genel Kurulunda oybirliği ile kabul edilen “Mülteci ve Göçmenler için New York Deklarasyonu” ile “Herkesin haklarını korumaya yönelik taahhütler, yükün adil bir şekilde paylaşımı, koruma ve yardım sorumluluğu”, uluslararası göç ve mültecilerin tüm yönlerini ele almak için "Mülteciler” ve “Düzenli ve güvenli göç” adı altında iki küresel anlaşma süreci geliştirmesinin gerektiği vurgulanmıştır.[xix] Bahse konu deklarasyon sadece Macaristan Hükümetinin tepkisini çekmemiş 2017 yılında ABD’den yapılan açıklamada, "ABD'nin Göçle İlgili Küresel İlkeler Sözleşmesi'ne” katılımını sona erdirdiğini bildirilmiştir. Deklarasyonun ABD göçmen ve mülteci politikalarıyla ve Trump yönetiminin göçmenlik prensibiyle bağdaşmayan çok sayıda hüküm içerdiği açıklanmıştır. [xx]

Genel Değerlendirme

Gerek BM’nin gerekse Soros Vakıflarının faaliyetleri, göçmenler açısından değerlendirildiğinde, hazırlanan planların başta AB Ülkeleri olmak üzere gelişmiş tüm ülkelerin göçmenlere yönelik tutumlarının yumuşatılmasını ve küresel göçün sistematik bir biçimde teşvik edilmesini sağlamaya çalıştığı değerlendirilmektedir.

Son dönemde bu görüşler BM Genel Sekreter tarafından da ifade edilmektedir. Bu çerçevede BM Genel Sekreter tarafından ifade edilen, statülerine bakılmaksızın göç eden herkesin insan haklarını korumak, kitlesel mülteci alan ülkeler için destek, bu ülkelere uzun süreli yardım, mülteci çocukların bir eğitim alması, arama kurtarma operasyonlarını geliştirme, insani yardım kaynaklarını artırma ve mültecilerin yeniden yerleşiminin teşvik edilmesi gibi konular bütün olarak düşünüldüğünde, bahse konu hususların Soros Planında da benzer şekilde ifade edilmekte olduğu düşünülmektedir.

Soros Vakıflarının gelecekte başta AB ve Kuzey Amerika Ülkeleri olmak üzere ihtiyaç duyacağı işgücü açığını ekonomik düşüncelerle kapatma amacını da hedeflediği değerlendirilmektedir. Bu şekilde üretimin işgücü açığı ile sekteye uğramamasının planlanmakta olduğu izlenimini yaratmaktadır.

Macaristan örneğinde olduğu gibi gelecekte bu tür düzenlemelerin yaygınlaşması durumunda Soros’un kurduğu “Açık Toplum Vakıfları” için şüpheler saklı kalmak kaydı ile, göçmenler için hakikatten etkin çalışmalar yapan Sivil Toplum Kuruluşlarına yönelik ulusal güvenlik temeline dayalı tepkiler artacak ve sonucunda göçmenlereve sivil toplum kuruluşlarınayönelik bu tür kanunlar gelecekte etnik şovenizm bağlamında göçmenlere karşı tutum olarak yaygınlaşabilecektir.

Ancak bu durum, Macaristan’ın aldığı tedbirleri bir kenarda tutarak, Soros Vakıfları gibi STK’ların yaptıkları yardımların amaçlarının iyi analiz edilmesi gerektiği gerçeğini de ortaya çıkarmaktadır. Bu çerçevede, Macaristan örneğinde olduğu gibi, gerektiğinde devletler tarafından, STK’lerin kuruluş amaçları çerçevesinde faaliyetleri engellenmeden etkin bir şekilde denetlenmesi gereklidir. Bu çerçevede STK’lerin  de kuruluş amaçlarına aykırı olacak şekilde faaliyetlerde bulunmaması için kendi iç denetim mekanizmalarının bulunması gerektiği değerlendirilmektedir.

Tehdit algıları bağlamında, mülteci/sığınmacı yada küresel göç hareketlerinin, gelecekte ülkeler üzerinde asimetrik bir tehdit olarak kullanılabileceği değerlendirilmektedir. Bu husus dikkate alındığında, gelişmiş ülkelerin birçoğunda halen “küresel göç gerçeğinin” “ulusal bir güvenlik sorunu” olarak görüldüğüne tanıklık etmekteyiz. Bu durum Macaristan örneğinde olduğu gibi ülkeleri ulusal savunma pozisyonuna geçirerek olaya sadece güvenlik boyutu ile bakmasına yol açmaktadır. Bu nedenle göçün her yönü ile sağlayacağı fayda ve mahzurları açısından, göçten etkilenen toplumlara anlatılması gereklidir. Bu konuda da paradoksal olarak yine STK’lere büyük bir görev düşmektedir.

Sonuç olarak;

Bu makalede de başlangıçta ifade edildiği gibi gerek BM, gerekse Soros planının yanlışlığı ve doğruluğu üzerine bir yargıda bulunulmamıştır. Buradaki amaç ortaya çıkan sorular bağlamında gerek devletlerin, gerekse STK’ların faaliyetlerini icra ederken konuya ilişkin dikkatini çekmek ve yardım faaliyetlerinin icrasında dikkatli olunması gerekliliğidir.

Burada esas alınması gereken en önemli husus “göçmenlerin insan oldukları ve her şeyin insan hakları bağlamında insanın üstünlüğü” olması gerektiğidir. Bu noktada unutulmaması gereken tek şey “Küresel Göçmen” haline dönüşmüş insanların, insan hayatı bağlamındaki yaşam haklarıdır.

Bu çerçevede hem devletlerin hem de STK’ların faaliyetlerini icra ederken bu göçmenlerin “İnsan” oldukları gerçeğini asla gözden kaçırmamaları gerektiğini unutmamalıdır. Bu şekilde “yönetilen göç” ile olumlu sonuçlar alınabilecektir.

 

 

 


[i]Basın ve yayın organlarında sıklıkla “The Open Society Foundations-Açık Toplum Vakfı” olarak nitelendirilmektedir.

[ii]Timetürk Haber Sitesi https://www.timeturk.com/macaristan-da-soros-u-durdur-kanunu-mecliste/haber-849135” Güncelleme Tarihi:14.02.2018

[iii]Paratic Haber Sitesi, https://paratic.com/george-soros-hayati/, Güncelleme Tarihi:31.05.2017

[iv]Açık Toplum Vakfı Web Sitesi, https://www.opensocietyfoundations.org/about, Erişim Tarihi:18.02.2018

[v]Açık Toplum Vakfı Web Sitesi, https://www.opensocietyfoundations.org/about/history, Erişim Tarihi:19.02.2018

[vii]George Soros ile Macaristan Başbakanı arasında bu Üniversite’de sorun olmuş Soros’un kurucularından olduğu “Central European University”’nin kapanmasına yol açacak bir kanun tasarısı kabul edilmiş ve bu konuda birçok protestolar olmuştur. Bkz: http://www.bbc.com/news/world-europe-39493758 , Güncelleme Tarihi:04.04.2017

[viii]https://paratic.com/george-soros-hayati/ Erişim Tarihi:31.05.2017.

[ix]Açık Toplum Vakfı Web Sitesi, https://www.opensocietyfoundations.org/about/mission-values, Erişim Tarihi:21.02.2018

[x]İronik bir durum olarak, Suriye’deki Mülteci krizi başta olmak üzere birçok ülkede krize neden olan renkli/kadife devrimlerin arkasında Soros’un “Açık Toplum Vakflarının” olduğu birçok kesim tarafından basında ifade edilmektedir.

[xi]Açık Toplum Vakfı Web Sitesi, https://www.opensocietyfoundations.org/explainers/understanding-migration-and-asylum-european-union,  Güncelleme Tarihi:12.2016

[xii]Bu konuda Türkiye ve AB arasında 16 Aralık 2013 tarihinde Ankara’da imzalanan ve 25/6/2014 tarihli ve 6547 sayılı Kanunla onaylanan,  “Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşması” bulunmaktadır. (http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/08/20140802-1.htm) Yine bu çerçevede; Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği arasında 18 Mart 2016 tarihinde gerçekleştirilen Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi’nde alınan kararlara göre, 20 Mart 2016 tarihi itibarıyla ülkemizden Yunanistan’a geçen tüm düzensiz göçmenlerin geri dönüşleri başlamıştır. Bu Mutabakata göre, Yunanistan adalarına ulaşan göçmenlerden yalnızca uluslararası koruma başvurusu reddedilenler veya uluslararası korumaya ihtiyacı olmayanların geri dönüşü sağlanmaktadır.

[xiv]Bölgesel bir ortaklık olarak Dört Orta Avrupa ülkesi olan Çek Cumhuriyeti, Macaristan,  Polonya ve Slovakya arasında siyasi, askeri, ekonomik işbirliğine dayalı bir gruptur. 1991 Yılında Macaristan, Çekoslovakya ve Polonya arasında kurulmuş olup Çekoslovakya'nın 1993'te Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olmak üzere ikiye ayrılması sonucu sayısı dörde çıkmıştır.

[xv]Bkz.: BM tarafından sürdürülen çabalara ilişkin hususlar “BİRLEŞMİŞ MİLLETLER “ULUSLARARASI GÖÇ RAPORU” ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME” konulu makalemde ana hatları ile bahsedilmektedir.

[xviii] Açık olarak ifade edilmese de Soros Planında belirtilen birçok husus BM Göç Raporunda ana hatları ile bahsedilmektedir.

[xix]BM Resmi Web Sitesi, http://refugeesmigrants.un.org/declaration, (Erişim Tarihi:04 Şubat 2018)

Mehmet Zeki Bodur

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Enstitü Başkanı