Siyasette Beşinci Bir Güç Mümkün Mü?: Sosyal Medya, Devrimler Ve Siyasette Devlet Dışı Aktörler

Yazan  04 Aralık 2013

Modern siyaset bilimi, yönetimi etkileyen dört güçten bahseder: Yürütme, Yasama, Yargı ve Medya. Her ne kadar 1960 sonrasında eklenmiş olsa da, günümüzde pek çok ders kitabında medya dördüncü güç olarak anılmaktadır. İletişim teknolojilerindeki yeni gelişmeler, bu modele farklı açılardan bakmamızı gerektirmektedir. Günümüzde medya, farklı toplumlar arasında doğrudan iletişimi sağlamaktadır. Bu yeni model vatandaşlara küresel etki alanında “ilk müdahale”yi yapabilme gücü tanıyan ve “beşinci bir güç” olarak bahsedebileceğimiz bir durumun ortaya çıkmasına neden olan bir şablon çizmektedir. Geleneksel medyanın gücü haber şirketlerinden gelirken; yeni medyanın gücü vatandaşların her gün erişebildikleri Internet ve benzeri araçlar aracılığıyla ulus-devletlerin kontrolü dışında alanlarda hareket ediyor olmalarından gelmektedir. Mısır’daki Tahrir Olaylarını ve Türkiye’de yaşanan Gezi Parkı olaylarını incelerken; siyasetçilerin ve karar alıcıların fiziksel sınırların hiçbir anlam ifade etmediği ve hızla küreselleşen bambaşka bir toplulukla başa çıkmakta ne kadar zorlandığı görülmektedir.

Bu yazının temel amaçlarından birisi, “sosyal medyanın siyaset biliminde beşinci bir güç” olarak nasıl geliştiğini incelemek ve bunu yaparken sosyal medyayı “halkın buluşup organize olduğu bir alan” olarak ele almaktır. Geleneksel ve tarihsel olarak bakıldığında “medya”nın bir dördüncü güç olarak hükümetle vatandaşlar arasında bir “aracı/arabulucu” (İngilizcesi mediator) işlevini yerine getirdiğini görürüz. Televizyon, radyo veya gazeteler halkla hükümet arasında mesajları birbirine aktarmaktadır. İnsanlar medya aracılığıyla hükümete kendi taleplerini, isteklerini ve hükümet politikaları hakkındaki görüşlerini aktarmaktadırlar. Benzer bir şekilde hükümet de medyayı halka yeni politikaları, düzenlemeleri ve politikaları anlatmak için kullanır. Ancak sosyal medyanın ve Internet’in yoğun kullanımı ile beraber, ülkenin faklı yerlerinden bağlanan insanlar arasında birebir etkileşimin kurulduğunu ve ortak bir tavır geliştirildiğini görüyoruz. Bu durum “kamusal alan” ya da “kamuoyu” kavramlarından doğası gereği çok farklı olan bir durumdur. Sosyal medya kapsamındaki Twitter ve Facebook gibi siteler milyonlarca insanın sosyal değişim ve benzeri konularda, kimi zaman kendi ülke sınırları dışına taşacak şekilde bile bir araya gelip tartışabildikleri bir alan yaratmaktadırlar. Gutenberg’in İncil’inin kitlelere okuma yazma alışkanlığı kazandırmış olması gibi, sosyal medya bireylere ulus ötesi hedefleri olan bir kendi kendine örgütlenme yeteneği kazandırmıştır. Occupy hareketi bunun en güncel örneğidir. New York şehrinde başlayan hareket, önce tüm Amerika’ya daha sonra dünyaya yayılmıştır. Tüm bu tepki hareketlerinin “Occupy” sloganı ve çatısı altında faaliyet göstermek istemeleri sosyal medya ve Internet’in gücünü de net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu hareketin içindeki pek çok figür, Mısır’daki olaylardan ilham aldıklarını dile getirmişlerdir. Bu da oldukça önemli bir veridir. Kahire ve New York’taki protestocuların gelir düzeyleri ve refahları arasında ciddi farklılıklar olsa da, her iki grup da kendi ülkelerindeki elitlere ve ayrıcalıklı sınıflara karşı protesto gösterilerinde yer almışlardır. Birbirinden çok uzak olan ülkelerde bu protesto hareketlerinin benzer şekillerde ve aynı sloganlarla yapılıyor olması da ikinci bir gösterge olarak karşımızdadır. Dünya tarihinde, bir ülkedeki protesto ve gösterileri duyup başka bir ülkede sokaklara dökülen örnekler çoktur ancak iletişim bu kadar hızlı ve anında olduğu başka bir örnek görülmemiştir. Günümüzde, dünyadaki büyükelçilikler Twitter’ı düzenli olarak takip etmekte ve herhangi bir yerde herhangi bir protesto olduğunda hemen birbirlerini haberdar etmektedirler. Bu durum, bilgiye ilk elden erişim gücünün vatandaşlara geçtiğini açık bir şekilde göstermektedir. Sosyal medyanın en önemli farklılığı toplumun tüm kesimlerinin, hükümet üyeleri dahil, bu oluşumun parçası olmalarıdır.

 

Türkiye’deki Gezi Parkı eylemlerinde sosyal medyanın hükümetler için ne kadar fazla sorun çıkartabileceği görülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sosyal medyayı “bela” olarak tanımlarken; İstanbul Valisi başta olmak üzere pek çok hükümet yetkilisi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı hatta Başbakan kendisi bile, Gezi Parkı protestolarının etkilerini azaltmak için sosyal medyayı bir araç olarak kullanmışlardır.

 

Habermas’ın İletişimsel Eylem Teorisi’ne göre bireyler hükümetin ya da kamunun kontrolünden bağımsız olan kendi özel alanlarında iletişime geçmek isterler. Bu iletişim türünün temelleri geleneksel ve modern toplumların her ikisinde de görülen aile toplantılarında ya da buluşmalarında atılır. 17. Yüzyılda “kamu”, tüm sosyal kesimlerden insanların bir araya geldikleri ve siyaset, ekonomi, felsefe, sosyal problemler ve edebiyat gibi konuları tartıştıkları bir alandı. Bu “kamusal alan”, farklı görüşlerin birleştiği bir mekândı. Özellikle İngiltere’de özgür basının güçlü olması ve çok sayıda gazete ve derginin basılması; eleştirel bir kamusal alanın hükümetin müdahalesi olmaksızın gelişmesine neden olmuştu. Tatler ve Spectator gibi dergiler ya da Briton gibi gazeteler, sahiplerinin ekonomik güçlerine bağlı olarak etkiliydiler. İngiliz Hükümeti ve Parlamentosu bu yayınları “dördüncü güç” olarak tanımlamakta ve

Medyanın halkın kararları üzerindeki etkisi nedeniyle bu vurguyu yaptıklarını söylemekteydiler.

 

18. yüzyıldan itibaren medya, gazeteler, dergiler, broşürler v.b. aracılığıyla bir çığ gibi büyümüş; insanları doğru ve yanlış konusunda ikna edebilmek, hükümeti kararlarını yeniden gözden geçirmeye teşvik etmek, toplumda siyasal/ekonomik/sosyal/kültürel bir güç alanı yaratmak gibi işlevleri sayesinde yönetişim güçlerinin “hükümet dışı” olan dördüncü gücü olmuştur. Ana haber spikerleri ya da tartışma programı sunucuları toplumun kararlarını, hatta oy verme alışkanlıklarını etkileyebilmektedir. İnsanlarda, medyanın “seçimlerde en çok oyu alacak lider” diyerek haber yaptığı lider ve siyasi partilere oy verme eğilimlerinin, sırf kazanan tarafta yer alabilmek adına, çok baskın olduğu yapılan pek çok çalışmayla da ortaya konmuştur. İnsanlar değerlerini ve davranışlarını televizyondaki kişilere atıf yaparak belirler hale bile gelmişlerdir. Yapılan araştırmalar, genel seçimlerde parti liderlerinin ülke çapında birbirleriyle tartıştıkları Televizyon programlarının vatandaşların oy verme oranlarında yüzde 30’luk bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Internet ve iletişim teknolojilerindeki gelişim arttıkça, dünyanın farklı bölgelerinden ve farklı sosyal çevrelerinden gelen bireyler arasındaki etkileşim de hızla artmaya başlamıştır. Bu da beraberinde, bireyler tarafından düzenlenen bireyler arası iletişimi getirmiştir. Dünya, hayat, siyaset, ekonomi ve diğer her şey hakkındaki görüşlerini sosyal medya aracılığıyla birbirlerine aktaran bireyler; kendi bilgi veri tabanlarını oluşturdular. Olayları forumlarda ya da sosyal medya tartışma gruplarında tartışmaya başladılar. Günümüzde hükümetlerin karşılaştığı en büyük sorun, Internet’in iki taraflı iletişim kanalları aracılığıyla aktarılan bilgilerin ve görüşlerin ne şekilde kontrol altına alınabileceği, ya da diğer bir deyişle, alınamaması sorunudur.

 

Sosyal medyanın demokrasinin gelişmesine katkıları da tartışılmazdır. Aristo’nun bundan binlerce yıl önce söylediği gibi “demokrasi”, kötü bir yönetim biçimidir. Aristo’ya göre, kendi kendini yönetemeyen insanlar “demokrasi”yi tek geçerli yönetim şekli olarak görmekte; bu da yozlaşmış bir liderlik ve hükümet anlayışını beraberinde getirebilmektedir. Modern dünyada doğrudan demokrasi neredeyse imkânsız olmakla beraber; sosyal medya sayesinde bireylerin kendi görüşlerini doğrudan ifade etmeleri bu zamana dek ortada olmayan bambaşka bir durum ortaya çıkarmaktadır. Bireyler, görüşlerini doğrudan ifade ettikleri sosyal medyada, çoğu zaman farkında olmadan, resmi görevlilerin de bu görüşleri öğrenmesine neden olmaktadırlar. Bu imkân, ileride insanların sosyal medya aracılığıyla kendilerini doğrudan yönetmelerini de beraberinde getirme ihtimali yüksek olan bir durumdur.

 

Dünya, hiç alışık olmadığı bir “doğrudan demokrasi” dönemine doğru hızla ilerlemektedir. Geleneksel güç paradigmalarının hızla yer değiştirdiği böyle bir dönemde sosyal medyanın bireyler arasındaki etkisi ve gücü, ulus-devletleri hiç alışık olmadıkları bir problemle karşı karşıya bırakmaktadır. Bireyler, kendilerine sosyal medyada bir kimlik yaratarak ya da sınır ötesi sosyal kimliklerin bir parçası haline gelerek hem klasik devlet-vatandaş ilişkisinin dışına çıkmaktalar hem de yeni bir ilişki türü aramaya başlamaktadırlar. Bu dönem içinde uluslararası siyaset de büyük dönüşümlere sahne olmaktadır. 2010 yılında ortaya çıkan Wikileaks belgeleri, yine geçtiğimiz dönemlerde Edward Snowden gibi kişilerin ABD istihbaratına ve dış politikaya etki eden bilgileri sızdırmaları; dünya genelinde büyük dönüşümlere sahne olmuştur.

 

2005 yılında Sarkozy’nin Göçmenlik Yasası ile beraber; özellikle Kuzey Afrika ülkelerinden Fransa’ya ve göreceli olarak AB içine göç eden kalifiye ve yetişmiş eleman sayısında ciddi bir azalma olmuştur. Kendi ülkelerinde iş bulmakta güçlük çeken ve düşük yaşam standartlarında yaşamak zorunda kalan bu gruplar; sosyal eşitsizlik, liderlerin ve yönetici sınıfların lüks yaşamları ile ilgili tepkilerini sosyal medya üzerinde örgütlenerek 2007 yılından itibaren göstermeye başlamışlardır. Bu tepkilerinin neticesinde çeşitli sivil toplum kuruluşları oluşturmuşlar, çeşitli mitingler düzenlemişlerdir. 2010 yılında özellikle sosyal medya tarafından herkesin erişimine açık bir hale getirilen Wikileaks belgeleri sayesinde iddia ettikleri yolsuzluklar açığa çıkmış ve Mısır başta olmak üzere meydanlarda toplanarak hükümetlerin devrilmesi için protesto gösterileri başlamıştır. Arap Baharı’na sosyal medyanın gücü ve etkisi açısından bakıldığında, geleneksel paradigmaların ne kadar temelden sarsılabileceğini görebilmekteyiz. Dünya üzerinde değişime en kapalı ve geleneksel toplumlardan birisi olarak algılanan Mısır toplumunun sosyal medya sayesinde “sosyal bir devrim”i organize edip başarmış olmaları, beşinci bir güç olarak sosyal medyanın literatüre ve bilime girmesi gerekliliğini bir kez daha gözler önüne sermektedir.

 

 

Evren Altınkaş

EĞİTİM

1994-1998.     Dokuz Eylül Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü,

1999-2000     Akdeniz Çalışmaları Yükseklisans Programı, King’s College, London.  (Tez Konusu: Türk Dış Politikasında Kıbrıs Sorunu ve Bölgesel Çözüm Önerileri)

2003-2005      Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Yükseklisans Programı, Dokuz Eylül Üniversitesi. (Tez Konusu: Kıbrıs’ta Siyasal Partiler)

2005- 2011     Karşılaştırmalı Tarih Doktora Programı, Dokuz Eylül Üniversitesi. (Tez Konusu: Batı’da, Osmanlı İmparatorluğunda ve Türkiye’de Aydın Kavramının Gelişimi (1750-1950))

 

İŞ DENEYİMİ

Kasım 1998- Nisan 2012        Dokuz Eylül Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Siyasi Tarih Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi

Lisans düzeyinde Siyaset Bilimine Giriş, Sosyolojiye Giriş, Savaşlar ve Devrimler Tarihi, Medya ve Siyaset, Uluslararası İlişkiler Teorileri, Uluslararası Siyasal ve Ekonomik İlişkiler, Siyasi Tarih, Modern Avrupa Tarihi, Türk Dış Politikası, Orta Doğu Tarihi, Türk Siyasal Yaşamı, Modern Siyasal Düşünceler gibi derslerin anlatılması, içeriklerinin hazırlanması, 13 haftalık dönemlerde bizzat öğretilmesi tarafımdan yerine getirilmiştir.

 

Nisan 2012- Mart 2013        Avrasya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Yardımcı Doçent ve Bölüm Başkanı

Lisans düzeyinde Siyaset Bilimine Giriş 1 ve 2, Tarih ve Toplum, Temel Hukuk, Hukukun Temel Kavramları, Atatürk İlke ve İnkılapları, Akademik Yazım ve Uluslararası Güncel Sorunlar derslerinin öğretimi tarafımca yerine getirilmiştir.

 

Temmuz 2012- Mart 2013   Avrasya Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü

 

Ekim 2012-      Halen        KTÜ Uluslararası Hukuk dersi öğretim üyesi (dışarıdan görevlendirmeyle)

 

Nisan 2013- Halen      Artvin Çoruh Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamı Yönetimi Bölümü Yardımcı Doçent

 

AKADEMİK ÇALIŞMALAR

                Hakemli Dergilerde Makaleler

  • “The Iran-Iraq War and Its Effects on Turkey”(Uluslar arası Hukuk ve Politika Dergisi, Ekim 2005, Cilt.1, Sayı.4, ss. 137-144)
  • “Tarihin İtici Gücü” (E-Akademi Hakemli Dergi, Kasım 2006, Sayı. 57)
  • “Ortaçağ Neyin Ortası?”(Üniversite ve Toplum Hakemli Dergi, Mayıs 2007)
  • Amerika Birleşik Devletleri’nde Yeni Sağ: Çay Partisi Hareketi” (İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 10, Sayı 19, 2011, ss. 36-49)
  • “Osmanlı Modernleşmesinin Özgün Noktası: Aydınlar”(International Journal of History Studies, Cilt 3, Sayı 3, Kasım 2011)
  • “Cumhuriyetin İlk Yıllarında İki Demokrasi Deneyimi: TPCF ve SCF” (Akademik Bakış Dergisi, Cilt 29, Mart-Nisan 2012)
  • “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Aydınlar: Kurucu İdeolojinin Seçkinleri” (Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Yıl 7, Sayı 14, 2011, ss. 114-132)

 

Hakemli Dergilerde Kitap Özeti

  • Çarpıtılmış Geçmişe Ayna: Avrupa’nın Yeniden Yorumlanması”. (Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt. 5, Sayı. 17, Bahar 2008, ss. 191-196.)  

 

Kitap Bölümleri

  • Tarih Boyunca ABD-Suriye İlişkileri”, (Arap Baharı ve Suriye, ed. Barış Adıbelli, IQ Yayıncılık, Mart 2012, ss. 137-151.)
  • Kıbrıs Sorunu, Türk Dış Politikası ve Uluslararası Hukuk” (Türk Dış Politikası ve Uluslar arası Hukuk, ed. Cenap Çakmak, Seçkin Kitabevi, 2012, ss. 47-65.)
  • Tarih Boyunca ABD-İran İlişkileri”, (Arap Baharı ve İran, ed. Barış Adıbelli, Bilim yayıncılık, ss. 130-143.)

 

Akademik Konferanslarda Sunulan Tebliğler

  • “Türkiye ve Yunanistan: Rakip Müttefikler” (VII. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi,  21-23 Kasım 2001, ODTÜ, Ankara.)
  • “Cultural Globalization: Isomorphism” (First International Relations Conference, ODTÜ, Temmuz 2002, Ankara)
  • “İzomorfizm ve Popüler Kültür”(Crossroads, Temmuz 2006, İstanbul, Türkiye)
  • “Political Islam in Turkey: Beyond the Modernity?” (49th Annual ISA Convention, San Francisco, ABD, Mart 2008)
  • Batı Dışı Uluslararası İlişkiler Eğitimi Mümkün mü?” (3. Ulusal Uluslararası İlişkiler Çalıştayı, Ilgaz, 2011)
  • A Fifth Force in Politics? Social Media” (53rd Annual ISA Convention, San Diego, ABD, Nisan 2012)

 

ÇALIŞMA ALANLARI

Avrupa Tarihi, Siyaset Bilimi, Orta Doğu Tarihi ve Politikası, Kıbrıs, Türk Dış Politikası, Uluslararası İlişkiler Teorisi, Sosyoloji, Osmanlı Tarihi, Siyaset Bilimi, Siyasi Tarih, Türk Siyasal Yaşamı, Küreselleşme, Kültür.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display