Mitingler ve Kakofoni

Yazan  07 Mayıs 2007
Türk Halkı sessizdi, Türk halkı tepkisizdi. ABD ve AB ye sırtını dayayan Adalet ve Kalkınma Partisinin meydana getirdiği hükümet, seçim meydanlarında halka verdiği sözlerin hepsini unutmuş, bildiğini okumaya devam ediyordu.

Onlar için ülkenin menfaatlerinden önce iktidarlarını sürdürme çok daha önemliydi. Zannediyorlardı ki bu sessizlik hep devam edecek. Onlar da dilediklerini diledikleri gibi yapacaklar. Bu ülkenin kırmızı çizgileri varmış, milli menfaatleri varmış önemli değildi. Çözümsüzlük çözüm olamazdı.

Kendilerini o kadar güçlü görüyorlardı ki Ağustos 2006 daki Kuvvet Komutanlarının ve Genelkurmay Başkanının görev devir teslim törenlerinde, Cumhuriyetin temel değerleri ile ilgili açıklamaları, bir kulaklarından girmiş diğer kulaklarından çıkmış, Sayın Cumhurbaşkanı'nın benzer açıklamasından sonra ABD Büyükelçisi Ross Wilson bunlar kakofoni diye açıklama yapmış bu açıklama da ülkemizde ki din baronlarını zevkten çılgına döndürmüştü. Kalemleri ellerinde, iftira dillerinde yazmışlardı da yazmışlardı. Onlar için halkın ne dediği, ne düşündüğü önemli değildi. Amerika ne diyor Avrupa ne diyor ona bakıyorlardı. Laikliğin ve Cumhuriyetin temel değerlerinin en sadık koruyucusuydular.

Aydınlıkları kendilerinden menkul zatlar için kendilerinin dışında kimse çağı yakalayamazdı. Onlar açısından Milliyetçilik, ırkçılık, ulusalcılık çağa kapalılık, küreselleşme ise ülkenin kurtuluşu için AB üyeliği ile tek çözümdü. Nasıl olsa halk tepkisizdi, nasıl olsa sermaye kendilerini destekliyordu.

Ross Wilson'un açıklaması ise tamamen diplomatik teamüllere aykırıydı. Yabancı temsilciler kural olarak ülkenin iç işlerine karışamaz. ABD Büyükelçisinin açıklaması aslında onun istenmeyen personel ilan edilmesi için yeterliydi. Ancak ne Dışişlerimizin ne de İşçi Partisi hariç diğer siyasi partilerin sesi çıkmıştı.

Ama unutulan, görülemeyen, bazılarınca fark edilemeyen bir şeyler vardı Anadolu'nun her yerinde çoban ateşleri yanmaya başlamış, her partiden, her düşünceden her meslekten, her yaştan insanlar çoban ateşlerinin dağ ateşine ne zaman döneceğini merak ediyordu. Anadolu'da katıldığım konferanslarda hemen hemen herkes lider arayışındayken onlara bu işin lider işi olmadığını ortak aklın buna önderlik edeceğini, gecenin hep karanlık olmadığını, bunun mutlaka aydınlığa dönmek zorunda olduğunu açıklamaya çalışmıştım.

Bu gün gazetelerde bir haber vardı. AKP Amerika'dan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bildirisi ile ilgili beklediği şekilde kuvvetli bir tepki göstertilemediği için üzgündü. Ross Wilson "Türkiye'nin anayasal süreçlerine saygı duyan bir konumdayız" açıklamasından sonra Türkiye de laikliğin tehlike altında olduğu iddiaları ile ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor. "Bizim Türkiye'ye demokratik laik bir toplum olarak büyük bir güvenimiz var. Geçmişte bu konuda kararlılık göstermiş ve gelecekte de bu konuda kararlılık göstereceğine inandığımız bir ülke, Türkiye de bu konudaki tartışmalar oldukça uygun bir şekilde yerine getiriliyor"

Acaba Ross Wilson'nun düşüncesini bu kadar değiştiren nedir? Malum laiklik tartışmaları için kakofoni açıklamasını yapmıştı. Ancak gerek Tandoğan'da, gerekse Çağlayan'da yine her düşünceden her yaştan özellikle kadınlar meydanlarda Türkiye laiktir, laikkalacak sloganlar atıyordu. Yoksa AKP yöneticilerinin algılayamadığı mesajı o daha önce mi anladı. Güvendiği dağların arkasındaki kuvvetin yani halkın kaymaya başladığını mı gördü? Ross Wilson'a bir dost tavsiyesi: ülkenin yani ABD'nin Türk Halkı nezdinde prestij kaybetmesini istemiyorsan iç politikaya karışma biz kendi işimizi kendimiz hallederiz.

Bu açıklamalardan önce AKP yöneticileri daha sonra da bu ülkeyi yönetme iddiasında olan partilere ve siyasilere şunu hatırlatalım: Kendinize milletin dışında dayanak aramayın. Dış destek sizi kullandığı sürece destekler ve arkanızdan gücün kaydığını hissettikleri anda batan gemiyi önce farelerin terk ettiği gibi sizi terk ederler. Hele böyle bizim yaşadığımız coğrafyada bu daha çabuk görülür. Ortadoğu da her gün dengelerin değişim yaşadığı, sorunların kanla ve güçle çözüldüğü bu coğrafyada halkın taleplerini göz önüne almazsanız yanan çoban ateşleri dağ ateşine döner ve sizi de yakar.

Alaettin Parmaksız

1951 yılında Karaman Ermenek kazasında doğdu. İlk ve orta öğrenimi orada tamamladıktan sonra o dönemde Ermenek kazasında lise olmadığı için Liseyi EDİRNE'de okudu. 1970 ylında Kara Harp Okulu'na girerek, 1973 yılında Kara Harp Okulu'ndan, 1974 yılında Piyade Okulu'ndan mezun oldu. 1975 yılında Komando İhtisas Kursu'nu bitirdikten sonra tayin olduğu Erzurum'da 1980 yılında Kara Harp Akademisi'ni kazanarak, 1982 yılında Kara Harp Akademisi'ni bitirdi. 1992–1993 yılında NATO Savunma Koleji'ni, 1996 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisi'ni bitirdi.

Kara Harp Akademisini bitirdikten sonra1982–1984 yıllarında KIBRIS'ta, 1984–1990 yıllarında Genelkurmay Karargâhı Harekât Başkanlığı'nda görev yaptı 1990–1992 Yıllarında HAKKARİ'de Dağ ve Komando Tabur Komutanlığı, 1992–1993 Yıllarında Genelkurmay Karargâhı Anlaşmaları İzleme Şubesi'nde proje subaylığı, 1993–1995 yıllarında Güney Kore Askeri ataşeliği, 1995–1996 Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı Kurmay Başkanı ve AZERBAYCAN 887 Tugay Eğitim Komutanlığı, 1996–1997 Kara Kuvvetleri Psikolojik Harekat Şube Müdürlüğü, 1997–1999 Gökçeada 5. Komando Alay Komutanlığı görevlerinde bulundu.

1999'da Tuğgeneralliğe terfi ederek Dağ ve Komanda Tugay Komutanlığına atandı. Hakkâri'de iki yıl tugay komutanlığını müteakip, 2001 yılında Edremit'te bulunan 19. Piyade Tugay Komutanlığı'na atanarak, iki yıl bu görevi yaptı. 2003'te Tümgeneralliğe terfi eden ve Genelkurmay İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma Daire Başkanlığı görevine atanan Emekli Tümgeneral Parmaksız, 2004 yılında Tümgeneral rütbesindeyken istifa ederek emekli oldu. 

4 yıl boyunca görev yaptığı Hakkari anıları ile bitirilemeyen terörün nedenleri, çözüm için uygulama modelleri ve terörle mücadelenin analizinin yapıldığı “BURASI HAKKARİ ANKARADAN GöRüNDüĞü GİBİ DEĞİL” adlı kitabı yayınlanmıştır. Parmaksız, evli ve iki erkek çocuk babasıdır.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display