Kırk Çürük Yumurta ve Toplum

Yazan  21 Mayıs 2007
Dün Sayın Başbakan’ın Van da devlet olanakları ile düzenlediği toplantı da bu ülkenin 79 yılında hizmeti olanları kırk çürük yumurta olarak adlandırdığını, bu kırk çürük yumurtanın içinde neler olduğunu neler olmadığını kısaca anlatmıştım.

Ama dün kutlanan 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramından sonra aynı konuya neden döndüm.

Gerçek liderler sonra pişman olacağı veya yanlış anlaşıldım diye özür dileyeceği sözleri sarf etmezler. Ancak liderlik iddiasında olanlar da veya kendini lider zannedenler de kendi taraftarlarına mesajlarını verirken çok dikkat etmek, sonra pişman olacağı sözler söylememek zorundadırlar.

Bir ülkenin Başbakanı ülkeyi 79 yıl yöneten insanların tamamına çürük yumurta yakıştırması yapıyorsa, O resmi olarak Başbakan olsa da ülkenin insanlarının tamamının Başbakanı olmadığı gibi asla lider de olamaz. Çünkü ağzından çıkanı kulağı duymayacak şekilde sinirleri bozulmuş durumdadır.

Tabi kolay değil bir gün önce atadığı Cumhurbaşkanını meclise onaylatma gücünü kendisinde hissederken, bir gün sonra sırf kendi yeteneksizliği nedeniyle Cumhurbaşkanı seçtirememenin sorumluluğunu üzerinden atmak maksadıyla, geçmişinde sık sık uyguladığı Takiyyecilik sanatına başvuracak

Kırk çürük yumurta olarak suçladıkları partilerin hiçbirinin geçmişinde Cumhuriyet karşıtlığından kapatılma diye bir şey yok. Hiç bir partinin liderinin halkı sınıflara ayırmaktan mahkûmiyeti yok. O Partilerin Liderlerinin ve yöneticilerinin 79 yılda halkın din duygularını sömürmek ve bu sömürü sonucu şirketlere para toplamak yok. Milletvekillerinden veya adaylarından hiçbiri 10 Kasımlarda sap gibi durduğunu söylememiştir.

O partilerden hiç biri Kıbrıs'ı ülkenin omzunda bir yük görmemiştir. O kişilerden hiç biri bebek katiline sayın diye hitap etmemiştir Yine onlardan hiçbiri Türk kimliğini ülkede yaşayan diğer gruplardan biri olarak nitelememiştir. Onlardan hiçbiri "Ne Mutlu Türküm diyene" deyişinden rahatsızlık duymamıştır.

Bütün bunlar AKP yöneticilerini bu Cumhuriyete layık insanlar olmadığını özde de sözde de Laik Cumhuriyete bağlı olmadıklarını Atatürk'ün inkılâplarını benimsemek bir yana onların karşısında olduklarının göstergesi olup ülkede için için büyüyen karşı devrimciliğin öncülüğünü yaptıkları bir gerçektir.

Ancak unutulmaması gereken çok önemli bir nokta var. Türkiye 22 Temmuzda seçime gidiyor. Cumhuriyet tarihinde bütün seçimler farklı konjonktürlerde yapılmış ve hiçbir seçim bir öncekini aynen doğrulamamıştır. Bu seçimde seçim araştırmaları yapan kuruluşların bir kısmının inandırıcılık yönünden iflas ettiği seçimler olacaktır. Kendini bulgur ambarında görenlerin 23 Temmuzda ne hallere düşeceklerini şimdiden görür gibi oluyorum. Eğer Liderler veya Tayyip Erdoğan gibi kendini lider zannedenler toplumu gerecek mesajlar vermeye devam ederse Haziran ve Temmuz sıcağında bunalmış insanlar kamplara ayrılabilir ve meydanlarda istenmeyen olaylar olabilir.

Dün oynanan Fenerbahçe –Galatasaray derbisinin sonunda yaşananlar buna bir örnektir. Özünde bir yarışma eğlence ve hoşgörü olan sporun yöneticilerin taraftarını bir sezon boyu kışkırtmak suretiyle ne hallere düştüklerinin en canlı ve acı örneklerinden birini yaşadık ve böyle giderse de yaşamaya devam edeceğiz. Milli takımda beraber kazanmanın mutluluğunu, kaybetmenin üzüntüsünü birlikte yaşamış futbolcular birbirlerini sakatlamak için sahada kovaladıklarını gördük. Orada bulunanların güvenliklerini sağlamaktan başka hiçbir suçu olmayan bu ülkenin vefakâr polisine karşı linç girişimi gördük. Bütün bunların altında yatanlar acaba ne?

Bu konuda yüzlerce neden sayılabilir ama bence en önemlisi klup yöneticilerinin örnek davranışlarda bulunamaması ve verdiği demeçlerle taraftarlarını kışkırtmasıdır. Unutmayalım meydan mitinglerinde veya verdikleri demeçlerle halkı kışkırtan ve tahrik edenler oradan ayrılacak ancak orda ki insanlar başka partilere oy verseler de komşu olarak arkadaş olarak yaşamaya devam edecekler. Bu nedenle kendini lider zannedenler seçimin kazasız belasız geçmesi için toplumu germesinler. Söylediklerine dikkat etsinler.

Alaettin Parmaksız

1951 yılında Karaman Ermenek kazasında doğdu. İlk ve orta öğrenimi orada tamamladıktan sonra o dönemde Ermenek kazasında lise olmadığı için Liseyi EDİRNE'de okudu. 1970 ylında Kara Harp Okulu'na girerek, 1973 yılında Kara Harp Okulu'ndan, 1974 yılında Piyade Okulu'ndan mezun oldu. 1975 yılında Komando İhtisas Kursu'nu bitirdikten sonra tayin olduğu Erzurum'da 1980 yılında Kara Harp Akademisi'ni kazanarak, 1982 yılında Kara Harp Akademisi'ni bitirdi. 1992–1993 yılında NATO Savunma Koleji'ni, 1996 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisi'ni bitirdi.

Kara Harp Akademisini bitirdikten sonra1982–1984 yıllarında KIBRIS'ta, 1984–1990 yıllarında Genelkurmay Karargâhı Harekât Başkanlığı'nda görev yaptı 1990–1992 Yıllarında HAKKARİ'de Dağ ve Komando Tabur Komutanlığı, 1992–1993 Yıllarında Genelkurmay Karargâhı Anlaşmaları İzleme Şubesi'nde proje subaylığı, 1993–1995 yıllarında Güney Kore Askeri ataşeliği, 1995–1996 Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı Kurmay Başkanı ve AZERBAYCAN 887 Tugay Eğitim Komutanlığı, 1996–1997 Kara Kuvvetleri Psikolojik Harekat Şube Müdürlüğü, 1997–1999 Gökçeada 5. Komando Alay Komutanlığı görevlerinde bulundu.

1999'da Tuğgeneralliğe terfi ederek Dağ ve Komanda Tugay Komutanlığına atandı. Hakkâri'de iki yıl tugay komutanlığını müteakip, 2001 yılında Edremit'te bulunan 19. Piyade Tugay Komutanlığı'na atanarak, iki yıl bu görevi yaptı. 2003'te Tümgeneralliğe terfi eden ve Genelkurmay İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma Daire Başkanlığı görevine atanan Emekli Tümgeneral Parmaksız, 2004 yılında Tümgeneral rütbesindeyken istifa ederek emekli oldu. 

4 yıl boyunca görev yaptığı Hakkari anıları ile bitirilemeyen terörün nedenleri, çözüm için uygulama modelleri ve terörle mücadelenin analizinin yapıldığı “BURASI HAKKARİ ANKARADAN GöRüNDüĞü GİBİ DEĞİL” adlı kitabı yayınlanmıştır. Parmaksız, evli ve iki erkek çocuk babasıdır.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display