En Büyük Parti Tarafsızlar

Yazan  17 Mayıs 2007
Seçim tarihi yaklaştıkça kamuoyu yoklamaları her gün yapılmaya ve sonuçları ilan edilmeye başlandı. Anketlere göre bazı partiler bir gün barajı geçiyor, bir başka gün % 5’ler civarında kalarak baraja takılıyor.

Bütün bu sonuçlar tartışılabilir, anketlerden bazılarının bazı siyasi gruplar tarafından seçmeni etkilemeye yönelik olarak siparişle ve para karşılığı yaptırıldığı öne sürülebilir, ancak bütün anketlerin gösterdiği müşterek bir gerçek var: ülkemizdeki en büyük siyasi grup tarafsızlar. Gerçekte bu gruba "tarafsız" demek çok doğru değil. Zira seçimlerde tarafsızlık demek öncelikle liberalizm ile komünizm veya sosyal demokrasi arasında, ya da Türk milliyetçiliği ile azınlık ırkçılığı (Kürtçülük vb.) arasında bir seçim yapmamak, tavır koymamak anlamına geliyor. Yine bu anketlere göre, seçme yeterliliğine sahip vatandaşlarımızın yarıya yakın bölümü İslam ile Hıristiyanlık; Globalleşme, AB yandaşlığı, ABD müttefikliği ile millilik; federasyonculuk ile Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü arasında tarafsız.

Böyle bir değerlendirme ve iddia öncelikle Türk Milleti'ne hakaret, o milleti ve milletin Anadolu toprakları üzerinde kurduğu milli devleti inkar olur. Meseleyi, "tarafsızlık" değil; Milletin büyük çoğunluğunun, siyasi yelpazede kendini, inandığı ve bağlı olduğu değerleri temsil edecek bir siyasi parti arayışını, bulamayışını, bunun sonucunda da mevcut siyasi partilerden herhangi birisine mensubiyeti reddini gösteren bir tavır, bir duruş, bir vaziyet alış olarak değerlendirmek gerekir. Bu tespitin de çok doğru ve haklı gerekçeleri bulunmaktadır.

Yakın siyasi dönemlerde İslami değerleri öne çıkararak Türk seçmeninden rey isteyen ve iktidar olan bir siyasi parti, başındaki sözcü, "camiler kışlamız, minareler süngümüz" derken; hemen sınırımızda Müslüman bir ülkeyi işgal eden ve camileri gerçekten kışla haline getirip ibadet mahallerini asker postalıyla çiğneyen Hıristiyan güçlerine tepki vermemiş, zindanlarda işgalci güçlerin kadın askerlerinin dahi taciz ve tecavüzüne uğrayan Müslüman kardeşlerini yok sayarak işgalcilere destek vermiş; daha da ötesi, camilerimizdeki hutbe ve vaazlarda, "İslam en son ve en büyük dindir" mesajlarından rahatsızlık duyan Hıristiyan toplumun tepkisini haklı bularak bu söylemleri kaldırtmış; dinler arası diyalog ve hoş görü adına Caminin yanına kilise ve sinagog da ekleterek "Dinler Bahçesi" inşa ettirmiştir. Seçimler öncesinde bir Yahudi hanıma adaylık teklif ederek kendisine izafe edilen "İslamcı" kimliğini reddettiğinin mesajını da veren bu partinin yandaşlarından bir bölümü geçmişte kullandığı oyları ve mensup olduğu siyasi kimliği yeniden sorgulamak zorunda bırakılmıştır.

Bu ideolojik ve pragmatik parti yapılanması içerisinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi olan "Türk Milliyetçiliği"nin mevcut siyasi partiler arasında tam olarak temsil edildiği de söylenemez. Türkiye'de siyasi İslam geleneğinden gelen siyasi gelenekler gibi Türk Milliyetçiliği geleneğinden gelen siyasi partiler de belli güçler tarafından ehlileştirme operasyonuna tabi tutulmuştur.

Benzeri değerlendirmeleri ve kafa karıştırıcı siyasi atraksiyonları diğer birçok parti için de zikretmek mümkündür.

Mevcut siyasi partilerin omurga yapısı bakımından birbirinden farklı olmadığını; yönetim ilkeleri, siyasi ve iktisadi politikalar açısından alternatif teklif ve programları bulunmadığını, bunların bünyesinde inanç ve talep bakımından kendilerini ifade etmelerinin imkansızlığını gören Türk seçmeni siyasetten uzaklaşmış, "tarafsız" olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Ama tarafsız olmadığını, meydanlara dökülüp sesini yükselterek ya da siyasete ve siyasetçilere sırtını dönüp oy vermeyerek göstermektedir. Bu tavır eleştirilebilir ancak bir gerçeği de unutmamak gerekir: Türk seçmeni şerrin her türlüsünü reddetmektedir ve "ehveni şer şerlerin en kötüsüdür".

Dursun DAĞAŞAN

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Yönetim Kurulu Üyesi

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display