Dış Politikada Yumuşak Güç Olgusu

Yazan  10 Şubat 2014

“Güç” (power) kavramı, uluslararası ilişkiler teorilerinde ve uluslararası politika analizlerinde sıklıkla başvurulan en temel kavramların başında gelmektedir. Bazı yazarlar –kavramla ilgili disiplindeki tartışmalar önemli olmakla birlikte– “güç” kavramının uluslararası ilişkilerin merkezi (kavramı) olduğunu dahi iddia etmektedirler.[1] Bu bağlamda, uluslararası ilişkiler ve uluslararası politika yazarları güç kavramına her dönemde özel bir önem verirken, literatürde yaygın olarak kullanılan pek çok kavram da –güç dengesi, süper güç, nükleer güç, asimetrik güç vb.– güç kavramıyla ilişkilendirilmektedir.

Kavram yaygın kullanımına paralel olarak en çok tartışılan kavramların da başında gelmektedir.[2] Gerçekten de güç kavramı hemen her türlü ilişkide varlığını hissettiren ve belki de ilişkilerin doğasını belirleyen ana özelliktir. Gücü tanımlamanın zorluğunu en iyi betimleyen yazarlardan biri olan plüralist yazar Joseph S. Nye gücü “aşk”a benzeterek “…denenmesi, tanımlanması ya da ölçülmesinden daha kolaydır”[3]  demektedir. Nye, bir diğer çalışmasında da gücü hava durumuna benzeterek, hemen herkesin hakkında konuştuğu ancak çok az insanın işleyiş mantığını anladığı bir kavram olarak görmektedir.[4]

Güç olgusuna uluslararası politikada merkezi bir önem atfeden Hans J. Morgenthau,  bu kavramı hem bir ilişki türü, hem uluslararası politikadaki en temel amaç ve hem de istenenlerin yaptırılabilmesi için amaca yönelik bir araç olarak ele almaktadır. Kavramın muhtevasının ve kullanılış tarzının siyasal ve kültürel çevrelerce belirlendiğine de dikkat çeken Morgenthau’ya göre “güç”,

“...insanın insan üzerinde denetim kurmasını ve devam ettirmesini sağlayacak olan     her şeyi kapsayabilir. Bu yüzden, güç, bu amaca hizmete eden bir toplumsal ilişkiyi; fiziksel şiddet kullanımından bir insanın bir başka insanın aklını ve düşüncesini kontrol etmesini sağlayan en görünmez psikolojik bağıntılara kadar her şeyi kapsar. Güç (veya iktidar) Batı demokrasilerinde olduğu gibi, moral ereklerce disiplin altına alınmış ve anayasal güvencelere kavuşturulmuş bulunduğu zaman olsun, meşruiyet ve hukukiliğini kendi sahip olduğu kuvvetinden başka hiçbir yerde bulamadığı kaba kuvvet şekline         girdiği zamanlarda olsun, güç (veya iktidar) insanın insan üzerindeki egemenliğini    kapsar.”[5]

Soğuk Savaş dönemi boyunca askeri güç ve yetenekler, en etkin güç tanımlaması olarak karşımıza çıkarken, Soğuk Savaş sonrası bilgi çağında bu etkinlik “kamuoyunu yönlendirebilme”, “ikna ve pazarlık” yeteneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, uluslararası sistemin çok kutuplu yapısı, uluslararası örgütler ve medyanın artan etkisi sonucu askeri kapasitenin geri planda kalması ile asimetrik savaş yöntemlerinin üretilmesi ve klasik orduların etkinliğinin azalması, çağımızda “sert/kaba güç”ün önemini nispi olarak azaltmıştır. Joseph Nye 1990 yılında yayınladığı “Bound to Lead” adlı eseriyle literatüre kazandırdığı “yumuşak güç” kavramı“yla sert güç/kaba kuvvet” ve “zorbalık” yerine iş birliğini önererek “yumuşak gücü” “Eğer istediğim şeyi istemeni sağlayabilirsem, o zaman yapmak istediğin şeyi yapmaya seni zorlamama gerek yoktur.”[6] şeklindeki sözleriyle ifade etmektedir. Nye’nin 2004’te yayınladığı “Soft Power” adlı eseriyle daha da kapsamlı hale getirdiği yumuşak güç olgusu ve kavramı, en basit ifadeyle bir ülkenin dünya siyasetinde isteği sonuçlara, onun değerlerine hayran olan, onu örnek alan, refah seviyesine ve fırsatlarına özenen ülkelerin kendisini izlemesiyle ulaşmasını ifade etmektedir.

Yukarıda da görüldüğü gibi, gücü “istenen sonuçlara varabilmek için başkasının ya da başkalarının davranışlarına etki edebilme yeteneği” olarak tanımlayan Nye’a göre, bu etki edebilme yeteneğini sadece fiziki güç kullanımı, bastırma ve yaptırım gibi unsurlarla açıklamak, gücün boyutlarını anlamaya yardımcı olmaz. Gücü anlamanın en iyi yolu, gücün “yumuşak güç” (soft power) ve “sert” (hard power) olmak üzere iki uçta seyrettiğini görebilmek ve aynı zamanda bu iki gücün birbirleriyle dirsek teması içinde ve birbirini sürekli besler nitelikte bir ilişkide olduğunu tespit etmekten geçmektedir. Dolayısıyla, ülkelerin gücünü yalnızca sahip oldukları maddi ögeler (yer altı, yerüstü kaynakları, teknolojik ve ekonomik kapasitenin büyüklüğü, insan gücü ve ordu) ile tanımlamak, bütün bunlara sahip olunduğu durumlarda bile “mutlak” anlamda güce sahip olunduğu anlamına gelmemektedir. Bu bağlamda, “sert güç”, uluslararası siyasal ilişkilerde askeri ve ekonomik güç gibi unsurların politik baskı ya da ikna etme aracı olarak kullanılmasını ifade ederken; “yumuşak güç”, uluslararası alanda istediği hedeflere, kaba güç kullanarak ulaşmak yerine, diğerlerini ikna ederek ulaşma anlayışını ifade etmektedir. Diğer bir deyişle, “yumuşak güç”, bir ülkenin dünya siyasetinde istediği sonuçlara ulaşması noktasında, onun değerlerine hayran olan, onu örnek alan, onun refah seviyesine ve fırsatlarına özenen ülkelerin onu izlemesini sağlayan çekici güçtür. Dolayısıyla “yumuşak güç”, zorlama veya paradan ziyade “cazibe” ve “çekicilik”le istediğini yaptırabilme kabiliyetini ifade eder.[7] (Bkz. Tablo 1)

Tablo 1 : Joseph S. Nye’ın Güç Tipolojisi[8]

Nye’a göre, “sert güç” bir ülkenin askeri ve ekonomik kapasitesinden kaynaklanan “zorlama kabiliyeti”nden ileri gelirken; “yumuşak güç” ise, bir ülkenin kültürünün, siyasi değerlerinin ve politikalarının “çekiciliği”nden ileri gelmektedir. Eğer bir ülkenin politikaları diğer ülkeler tarafından meşru görülüyorsa o ülkenin “yu muşak gücü”nden sözedilebilir ve bu meşruluk devam ettiği sürece o ülkenin “yumuşak gücü” gelişir.[9] Bir ülke kendi amaçlarının ve değerlerinin başka ülkeler tarafından benimsenmesini sağlayabilirse, askeri ve ekonomik gücünün ağırlıkta olduğu sert gücünü daha az kullanmak zorunda kalır. Bu bağlamda yumuşak güç, geleneksel güç dengesinin çok üzerinde etki ve kontrol imkanı vermektedir.[10] Diğer taraftan, “yumuşak güç” ile “nüfuz” aynı şeyler değildir. “Nüfuz”, tehditlerin ve paranın sert gücüne de dayanabilirken; yumuşak güç, ikna etme, kendine çekme becerisidir.[11]

Bir ülkenin yumuşak gücü her şeyden önce şu üç kaynağa dayanır:

§  Kültür

§  Siyasi değerler

§  Politikalar

Bir ülkenin kültürü ve siyasi değerleri, evrensel değerler içerdiğinde ve politikaları başkalarının da paylaştığı değerlere ve çıkarlara hizmet ettiğinde, yarattığı sorumluluk ve çekicilik ilişkileri sebebiyle, istediği sonuçları elde etme olasılığını arttırır. Bu bağlamda, dar görüşlü değerlerin ve sınırlı kültürlerin yumuşak güç yaratması zordur. Yurt içindeki ve dışındaki hükümet politikaları da diğer potansiyel yumuşak güç kaynağıdır. Hükümet politikaları, bir ülkenin yumuşak gücünü güçlendirebileceği gibi zayıflatabilir de. Bir hükümetin yurt içindeki, uluslararası kuruluşlardaki ve dış politikadaki tavırlarıyla savunduğu değerler, diğer ülkelerin tercihlerini belirlemede ve onları kendi yanına çekmede etkilidir. Bu bağlamda, kibirli veya kayıtsız olan ya da ulusal çıkarlar konusunda dar görüşlü bir yaklaşım üzerine kurulan iç ve dış politikalar, yumuşak gücü önemli ölçüde zayıflatmaktadır.[12]

Yumuşak güç ve sert güç birbirleriyle ilişkilidir; çünkü, bir ülkenin başka ülkelerin davranışlarını etkileyerek amaçlarına ulaşması becerisinin her iki kolunu oluştururlar. Aralarındaki fark, hem davranışın türünde hem de kaynakların somutluğundadır. Bu bağlamda sert güç ile yumuşak güç arasındaki davranış çeşitliliği ve farklılığı “zor kullanma”dan, “ekonomik baskı”ya, “gündem oluşturmak”tan salt “cazibe”ye kadar uzanan geniş bir spektrumda sıralanabilir. Yumuşak güç kaynakları, davranış spektrumunun “kendine çekme” ucuyla birleşirken, sert güç kaynakları genellikle “emir” davranışlarıyla ilişkilidir (Bkz. Tablo 2).

Tablo 2: Sert Güç-Yumuşak Güç Davranış Spektrumu[13]

Fakat bu ilişki kusursuz değildir. Örneğin, ülkeler bazen “yenilmezlik” söylentilerinin etkisiyle emir gücüyle başka bir ülkeye yanaşabilir ve bazen emir gücü, ileride meşru görülecek kurumlar kurmak için kullanılabilir. Keza, güçlü bir ekonomi, sadece yaptırımlar ve para yardımları için kaynak sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bir cazibe kaynağı da olabilir. Bununla birlikte, davranış çeşitleri ve bazı kaynaklar arasındaki bağlantılar, bizi yumuşak güç ve sert güç kaynakları ve davranış şekilleri konusunda açıklayıcı bir tablo oluşturmamıza imkan vermektedir.[14] Son olarak, yumuşak gücün bazen belirli amaçlar üzerinde doğrudan etkisi olmasına rağmen, daha çok bir ülkenin ulaşmaya çalıştığı genel amaçlar üzerinde etkisi olduğu söylenebilir. Nye’a göre, yumuşak güç özellikle “çevre amaçlar”ın gerçekleştirilmesiyle alakalıdır. Yani yumuşak güç, demokrasi, insan hakları ve açık pazarları geliştirme konularında daha önemli bir rol oynamaktadır.[15]

Yumuşak gücün öncelikli hedefleri, medya, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, finans ve iş dünyasıdır. İletişim araçlarının yaygınlaşması sonucu, günümüzde medya yoluyla yapılan savaşlar önem ve öncelik kazanmıştır. Ticaret, kültürün iletildiği yollardan biridir. Bu iletim, kişisel temaslar, ziyaretler veya alışveriş yoluyla da olabilmektedir. Popüler sporlar da, iletilen değerlerde rol oynayabilmektedir. Örneğin, ABD’deki basketbol (NBA) maçları, dünyada 42 dilde ve 212 ülkedeki 750 milyon kişi tarafından izlenmektedir. Politik mesajlar, spor takımlarının veya ünlülerin davranışları ya da televizyon veya sinemanın gösterdiği çeşitli görüntüler yoluyla da iletilebilmektedir.

Yurt içi ve yurt dışındaki hükümet politikaları da yumuşak güç kapsamında diğer bir potansiyel güç kaynağıdır. Demokrasi ve insan hakları gibi siyasi değerler, güçlü çekicilik kaynaklarıdır. Devletlerin bu değerleri sadece ifade etmeleri yeterli değildir. Bu siyasi değerlerin yumuşak güç uygulamak isteyen ülkede de eksiksiz uygulanmakta olması gerekmektedir. Diğer bir yumuşak güç kaynağı da devlet dışı aktörlerdir. Son yıllarda sayıları giderek artan devlet dışı aktörlerin uluslararası sistemdeki rolü, bilgi çağına damgasını vurmuş bulunmaktadır. Bu anlamda sivil toplum kuruluşları (STK), ulusal sınırların ötesinde her türlü iletişim vasıtalarından yararlanarak devletlere ve önde gelen iş adamlarına doğrudan baskı yapabilmekte ve politikalarını değiştirmelerini isteyebilmektedir. Öte yandan STK’lar, devletlerin ve şirketlerin ne yapması gerektiği konusunda halkın görüşlerini de dolaylı yoldan etkileyerek değiştirebilmektedir. Silahlı kuvvetler de, yumuşak gücün oluşturulmasında önemli bir rol oynayabilmektedir. Silahlı kuvvetlerin, sert güç yeteneğinin yanı sıra, barış zamanında diğer ülkelerle çok sayıda değişim, ortak tatbikat ve yardım programları vardır. Bu ilişkiler, diplomatik yollarla elde edilemeyen bir etki kanalı oluşturmaktadır.[16]

 


[1]Michael Barnett, Raymond Duvall, “Power in International Politics”, International Organization, Vol. 59, No: 1 (Winter 2005), p. 39.

[2]Güce ilişkin kavramsal analiz tartışmalarının tarihsel geçmişi için bkz. Stefano Guzzini, “ ‘Power’ in International Relations: Concept Formation Between Conceptual Analysis and Conceptual History”, 43rd Annual Convention of the International Studies Association, New Orleans, 24-27 March 2002, pp. 1-29,http://www.diis.dk/graphics/COPRI_publications/COPRI_publications/publications/7-2002.pdf

[3]Joseph S. Nye, Jr., Bound to Lead, The Changing Nature of American Power,Basic Books, New York, 1990, p. 25.

[4]Joseph S. Nye, Jr., Soft Power: The Means to Success in World Politics, Public Affairs-Perseus Books Group, New York, 2004, p. 1; Joseph S. Nye, Jr., “The Changing Nature of World Power”, Political Science Quarterly, Vol. 105, No: 2 (Summer 1990), p. 177.

[5]Hans J. Morgenthau, Uluslararası Politika: Güç ve Barış Mücadelesi,  C. I., Çev. Baskın Oran, Ünsal Oskay, Türk Siyasi İlimler Derneği Yayınları, Ankara, 1970, s. 10.

[6]Joseph S. Nye, Amerikan Gücünün Paradoksu, Literatür Yayıncılık, İstanbul, 2003, s.10-11.

[7]Bkz. Joseph S. Nye, Yumuşak Güç, Çev. Rayhan İnan Aydın, Elips Kitap, Ankara, Ekim 2005, s. 14-15.

[8]Bu tablo Nye, Yumuşak Güç, s. 37’den alınmıştır.

[9]Joseph S. Nye, “Soft Power and American Foreign Policy”, Political Science Quarterly, Vol. 119, Number: 2 (2004), p. 256.

[10]Sait Yılmaz, Güç ve Politika, ALFA Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti., İstanbul, Mayıs 2008, s. 53.

[11]Nye, Yumuşak Güç, s. 15.

[12]Daha geniş bilgi için bkz. Nye, Yumuşak Güç, s. 20-26.

[13]Bu tablo Nye, Yumuşak Güç, s. 17’den alınmıştır.

[14]Nye, Yumuşak Güç, s. 16-17.

[15]Nye, Yumuşak Güç,s. 25.

[16]Sait Yılmaz, “Yumuşak Güç ve Evrimi”, USAM Bülteni, İstanbul Aydın Üniversitesi, İstanbul, s. 5-6, http://usam.aydin.edu.tr/YUMUSAKGUCVEEVRIMI(4a4j).pdf

Doç. Dr. Bülent Şener

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display