Cumhuriyet, Demokrasi, Bağımsızlık ve Milli Egemenlik

Yazan  01 Kasım 2008
Milli Mücadele kazanıldıktan sonra kurulan çağdaş devletin adı Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.

Dünyanın en büyük emperyalist devletlerinin ordularını teker teker yenilgiye uğrattıktan sonra sıra yeni bir devletin kurulmasına geldiğinde önce Meclis Hükümeti oluşturulmuş, ardından "Cumhuriyet" ilan edilmiştir.

Milli Mücadele sırasında açılan ilk TBMM' inde "egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait" olduğu belirtilmiş ve bu durum cumhuriyet ilan edilerek devletin yapısına aksettirilmiştir.Hazırlanan bütün anayasalarda da "milli egemenlik" ilkesi yer almış, dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti bir milli egemenlik devleti olmuştur.

Atatürk dönemi, cumhuriyetin kuruluş dönemi olarak yeni kurulan devlet ile rejimin oturtulması kurumlaştırılması ile geçmiştir.Bu gibi sorunlara rağmen, Atatürk her gittiği yerde demokrasiyi savunmuş, attığı her adımda demokrasiye geçişin işaretlerini vermiştir.Atatürk, cumhuriyetin demokrasi ile tamamlanmasını istemiştir.

Cumhuriyetin ilanından Atatürk'ün ölümüne kadar geçen sürede az sayıdaki teşebbüslerle demokrasiye geçmek mümkün olmamıştır.

İkinci Dünya Savaşı yılları da ülkede demokrasiye geçiş için elverişli bir ortamın gündeme gelmesini önlemiştir.Ancak İkinci Dünya Savaş'ından sonra bütün dünyada esen demokrasi rüzgarları sonucu Türkiye' de de çok partili hayata geçilmiştir.Demokratik açıdan batı model alınıp batıya doğru yaklaşılırken hem demokratikleşme adına hem de batının talepleri sonucu Misak-ı Milli anlayışından uzaklaşılmıştır.Ayrıca ülkede yaşanan kargaşalar sonucu yaklaşık her on yılda bir askeri denetimlerin altına girilmiştir.

Soğuk savaş döneminde istikrarlı biçimde Türkiye'yi batıya bağımlı kılma ve uluslar arası kapitalizmin sıkı denetimi altına alma politikaları sürdürülmüştür.Soğuk savaşın sona ermesinin ardından aynı politikalar devam ettirilmiştir.Demokrasiye geçiş ile birlikte liberal ekonominin tek kalkınma yolu olarak batı tarafından dayatılması, Türkiye Cumhuriyetini geri bırakmıştır.Bağımsız, güçlü, sanayileşmiş bir Türkiye istemeyen dış güçler değişik adlar altında kendi isteklerini kabul ettirmek için yoğun çaba harcamaktadırlar.

Atatürk'ün cumhuriyetin ilk yıllarında her alanda sağladığı büyük kalkınma ve kazanımlar gerek demokratikleşme gerekse özelleştirme adı altında bir bir elimizden çıkmaktadır.

Cumhuriyetimizin 85. yılında demokratik bir cumhuriyet olması bizim için bir şanstır.Önemli olan demokrasimizi üniter devlet yapımızı koruyarak iyi işleyen bir demokrasi haline getirmektir.

Bizim cumhuriyetle birlikte iyi işleyen demokrasiyi sağlamamız için dış müdahalelere, Kopenhag kriterlerine ihtiyacımız yoktur. Türkiye'ye şimdiye kadar kabul ettirilemeyen Kopenhag belgesindeki ulusal azınlıklar konusundaki kriterlerin, Türkiye'ye benimsetilmesi ve üniter devletin tasfiye edilmesi ve Avrupa Birliğine üyeliğin ön koşulu biçiminde bize karşı koz olarak kullanılması Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının asla kabul etmeyecekleri bir durumdur.

"İşgalden zafere, zaferden cumhuriyete" gelen süreç şehitlerimizin aziz hatırası üzerine kuruludur.Bizim cumhuriyetimiz benzeri az görülür bir mücadelenin, Milli Mücadele'nin sonunda kurulmuştur.Bu nedenle cumhuriyetimize ve demokrasimize sahip çıkmak her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının birinci vazifesidir.Cumhuriyetimizin kurucusu aziz Atatürk' e, cumhuriyete ve demokrasiye sahip çıkan herkesin "Cumhuriyet Bayramı" kutlu olsun.

Doç. Dr. Meşküre Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display