Çanakkale Zaferi

Yazan  18 Mart 2008
Muhteşem zaferlerimizden birinin daha yıldönümünü kutluyoruz.

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker

Gökten ecdât inerek öpse o pak alnı değer

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi

Bedr' in aslanları ancak bu kadar şanlı idi

Tarihimiz binlerce senenin beslediği bir membâdan kuvvet almasaydı belki de o ihtişamı gösteremeyecekti.

Çanakkale'yi savunan her Türk tarihini yanında görüyordu.

İşte Süleyman Paşa 40 arkadaşı ile o kıyılarda sal yaptı. Belki de o kumsala ayak bastı. Hacı İlbey, Lala Şahin Paşa, Evranos belki de bayrak bayrak hâlâ semalarda dolaşıyorlar.

Yıldırım'ın babası Murad-ı Hüdâvendigâr belki de o ağaçlıkta dinlendi.

İşte bir zamanlar Koca Barbaros donanmasıyla gelmiş ve Türk sultanına ülkeler hediye etmişti.

Belki boğazın suyu, Turgut Reis'e kavuşmak için böyle hırçın ve hızlı, yalpalaya yalpalaya başını taştan taşa vurarak akıyor.

İhtiyar Köprülü, milletinizafere ulaştırması için belki de ayak bastığı her tepede Allah'a yalvardı.

Zırhlıları peş peşe batıran topçularımıza belki de Karacehennem İbrahim Ağa'nın ruhu sinmiştir.

Büyük vatan şairi Namık Kemal'in kalbi belki de hâlâ çarpıyordur.

Çanakkale'yi geçmek için önce bu tarih barajını aşmak lazımdı. Orada tarih yanımızdaydı. Tarih en büyük müttefikimizdi.

Bugün şanlı tarihimizin en parlak zaferlerinden olan ve Çanakkale'nin geçilmez olduğunu bütün dünyaya ispatlayan "Çanakkale Zaferi"nin 93. yıldönümünü idrak ediyoruz.

Denizde ve karada 200 binin üzerinde şehide mâl olan; kat kat düşman kuvvetlerine karşı iman kuvvetiyle kazandığımız bu zafer dünya tarihinde nadir görülen bir vatan savunması örneğidir.

Çanakkale Savaşı sırasında yaşananlar o günün savaş ortamını gözler önüne sermektedir.Çanakkale gazilerinin anlattıklarına göre, bir hücum gününde sedyeciler durmadan yaralı taşıyor, doktorlar sadece yaraları sarabiliyorlardı. Hayatlarından umut kesilenlerle fazla ilgilenmiyorlardı. Tam işin en yoğun olduğu sırada cerrahın önüne gencecik bir çocuk yatırırlar, bir ayağı kopmak üzere parça parça ve bağırsaklar dışarıdadır, ümit yoktur. Kopmak üzere olan bacakla fazla ilgilenmez sadece bağlar, bağırsakları toplar. Sağlıkçılara "kaldırın bunu!" derken genç çocuk "baba" diye seslenir. Bakar kendi oğludur. Sarılır, öper oğlunu "bu benim oğlum gölge bir yere kaldırın" der. Masanın üzerine çoktan bir başka yaralı Mehmetçik yatırılmıştır. Doktor onunla meşgul olmaya başlar. Sırada daha çok Mehmetçik beklemektedir. Doktor ancak ertesi günü oğluyla ilgilenecek zamanı bulur. Fakat oğlu çoktan gömülmüştür.

Bütün bu zorluklara rağmen Türk askerinin cesareti ve kahramanlığı her yönüyle Çanakkale'de bir kere daha görülmüştür. Şairin,

"Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor

Bir hilâl uğruna Yarab ne güneşler batıyor"

diyerek yücelttiği 200 binden fazla şehidin uğrunda can verdiğini gören Çanakkale, varlığına kasteden düşman heyulalarını birer birer yutmuş burada şahlanan vatan müdafaası ruhu da Milli Mücadele günlerine feyizli bir ışık tutmuştur.

Çanakkale cephesinin açılmasına, büyük siyasi emel ve ihtiraslar sebep olmuş ancak Türk ordusunun bin bir fakirlik içerisinde gösterdiği cesaret ve fedakârlık, azim ve irade zaferi sağlamıştır.Çanakkale zaferi imanın küfre, mazlumun zalime üstünlüğüdür.

Asımın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek

İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek

Çanakkale'de nice yiğitler toprağa düşmüştür. Ama Balkan Savaşı'ndan kalma denilen bir ordu ve "hasta adam" bilinen bir millet tekrar ayağa kalkmıştır.

Yazımı Mithat Cemal'in Çanakkale için söylediği şu heybetli mısralarla bitirmek istiyorum:

Etlerle kemiklerle örülmüştür ufuklar

Ey Akdeniz insan bedeninden kapımız var

Ejdersen eğer, yerleri yık, gökleri yık ez

Fakat uğrunda öldüğümüz bu nokta geçilmez

Doç. Dr. Meşküre Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display