Bu sayfayı yazdır

Çanakkale Ruhu ve Sembollerin Önemi

Yazan  20 Mart 2023

Vatan uğruna can veren on binlerce şehidi hatırlatırcasına her ilkbahar açan “kan çiçeği” gelincikler neden Çanakkale savaşlarının değil de Büyük Britanya’nın birinci Dünya Savaşı sembolüdür?

Belki karayel acımasızca eser, başlarına mermi ve bombalar sağanak gibi yağarken can ve şan değil, vatan uğruna savaşan atalarımız, koruganları sarmalayan gelincikleri görecek halde değillerdi de ondan. Ayrıca bir zafer yaratmak, onu anlamak ve anısını yaşatmak için bazen sembolden çok vefa ve saygıya ihtiyaç vardır. Ama bazı sembollerin de önemini insan görünce takdir ediyor.

ANZAK’ların Gelibolu Duyarlılığı

1914 sonundan itibaren Avustralya’da askerlik çağına gelen gençler arasından yaklaşık 410 bin kişi Süveyş kanalı üzerinden Gelibolu’ya gelmiş. Bunların 60 bini savaşta hayatını kaybetmiş, 167 bini ise yaralanmış[1]. Kalanlar ise geri dönmeyi başarmış. İşte Gelibolu savaşında ölen ve yaralananların anısına Sydney’deki Hyde Park’ın güneyinde bir ANZAK anıtı var. Yapılması için 1916 dan itibaren fon toplanmış ve anıt 1934 de açılmış. O gün bugündür bu anıtın önünde her sabah saat 11.00 de bir ihtiram kıtası tören yapıyor. Kısa ve anlamlı tören, ANZAK lar için bir ulusal bilinç yaratmış. Her gün tekrarlanan törenlerin bu açıdan sembolik bir önemi var. Bir taraftan Atatürk’ün onlara verdiği “çocuklarınız artık bize emanet” sözü ile beyhude bir hevesle kaybettiklerini hatırlıyor, diğer taraftan kendilerini yenen büyük komutana ve onun milletine duydukları saygıyı gösteriyorlar. ANZAK ların Gelibolu duyarlılığı bir yenilginin onurlu ve gururlu kabulü.

 Çanakkale savaşlarının yıldönümünü kutlamanın ve Çanakkale şehitlerini anmanın ne kadar önemli olduğunu çok iyi anlamamız gerekiyor. Bu yıl 108. Yıldönümünü kutladığımız büyük bir kara ve deniz zaferi. Bence 2015 de bu zaferin 100. yüzyılı hak ettiği gibi kutlanmadı. Sanki kutlama takvimi geciktirildi[2]. Bunun nedeni acaba ‘Boğaz Harbi’nde yenilen ‘Düvel-i Muazzama’yı tekrar utandırmamak için mi diye çok düşünmüştüm. Sözüm Çanakkale ve Gelibolu’ya değil. Ama ülke genelinde Çanakkale zaferi ile ilgili hep bir coşku eksikliği sezerim. Bunu yakın tarih bilincini yitirmeye ve son 20 yıldır toplumsal hafıza ve tarih algılaması ile art niyetle oynanmasına yorarım. Oysa ‘Boğaz Harbi’nin kutsal anısı “Dur yolcu, bilmeden basıp geçtiğin bu toprak; Bir devrin battığı yerdir” dizeleri ile hala Çanakkale’de.

Çanakkale Hala Geçilmez

Müşterisi henüz pek fazla olmasa bile, artık güzel bir köprü Gelibolu yarımadasını Çanakkale’ye bağlıyor. Bu Türkiye’nin, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan 4.köprüsü olduğu için önemli. Ancak, “Çanakkale geçilmez” sözü hala gelincikten daha anlamlı bir sembol olmaya devam ediyor. Bu, bize elde kalan son vatan parçasını armağan eden atalarımıza verilmiş bir söz ve korunması gereken bir ruh. Yeni kuşakların mutlaka bilmesi gerek. Çanakkale zaferi, ruhların, evliyanın, ecinnilerin yardımıyla değil, yüce ruhlu, iradeli, uz görüşlü bir komutanın, ona inanan bir komuta heyetinin, asker, sivil, çoluk, çocuk, Türk, Kürt, Ermeni ve Arnavut’un canları pahasına omuz omuza savaşarak kazandığı bir zafer. Çocukken çoğumuzun evinde o yılları yaşayan, zafere paydaş olan büyükler vardı. Onlar ve okullarda okutulan şiirler sayesinde bazılarımız aynı heyecanı yaşayarak büyüdü. Elimizden geldiği ve sözcükler yetti kadar çocuklarımıza da aktardık. Ama bu büyük zaferin anısını ve gururunu toplumsal bilinci canlı tutarak ebediyen yaşatmamız gerek. Bunun için yılda sadece bir gün anmak yetmez. Türkiye’nin belli başlı meydanlarında, hiç olmazsa Gelibolu’da ve Çanakkale’de her gün anılsa yeridir. Zamanın “Çanakkale geçilmez” bilincini aşındırmasının önüne ancak böyle geçilebilir.

 

[1] İsmet Görgülü (2008), “Çanakkale İlk Günde Biterdi” adlı kitabında Türklerin kaybını; 57.000'i Şehit, 21.000'i Hastalıktan ölüm, 10.000'i Kayıp, 100.000'i Yaralı, 64.000'i Hasta olmak üzere toplam kaybını 252.000 kişi olarak belirtilmektedir. Bknz, Bilgi Yayınları, Ankara.

[2] 18 Mart ihmal edilerek 24 Nisan 2015 de 17 yabancı devlet başkanı ve 5 başbakanın da katıldığı törenle kutlandı.

Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Misafir Yazar