Açılım: Sonuç değil süreç

Yazan  21 Ağustos 2009
AKP iktidarıyla birlikte Türkiye, bir süreçten diğerine savrulan ülke haline gelmiştir. Temel alanlarda Türkiye’de artık sonuçlardan değil süreçlerden bahsedilebiliyor.

Bugünkü Türkiye'yi yönetenler için süreç, her şey için yeterli görülmektedir. İktidar, sonuç almayı değil süreci kullanarak iktidarda kalabilmeyi amaç edinmiştir. Her şeyin zaman içinde olabileceği havasını yaygınlaştırarak durumu idare ediyor. Böylece Türkiye'nin kaderi üzerinden adeta bir "süreç" kumarı başarıyla oynanmış oluyor.

Türkiye'de bugün bir süreç ekonomisinden, süreç adaletinden, süreç üyeliğinden ve süreç açılımından söz edilebilir. İnsanlar ölmezse ekonomik yoksulluktan, dayanabilirlerse hapishanede adaletsizlikten kurtulabileceklerdir. Ülke o zamana kadar yıkılmazsa AB'ye üye, bölünmezse de "Kürt Açılımı" yla "demokratikleşmiş" olacaktır. Sonuçta aşamaları aylar, hazırlaması yıllar ve uygulaması birkaç iktidar sürecek bir süreçten bahsediliyor.

İktidar bunun için "her türden riski" aldığını söylüyor. "Bedeli ne ise ödemeye hazır" olduğunu açıklıyor. Bedeli hep başkaları ödeyince, riskleri askerde "yan gelip yatanlar" alınca iktidar yetkililerine de meydan okumak kalıyor.

Süreç kumarının aşamaları

Bilindiği gibi en büyük süreç kumarı AB ile başladı. AB'ye üyelik süreci "belki yarın (2050) belki de yarından da yakın (2030)" yanılgısı içinde ucu alabildiğine açık bir biçimde inadına sürdürülmektedir. Hem de samimiyetsiz, inançsız ve ilkesiz bir biçimde...

Anayasayı değiştirme sorunu da bu süreç aşamalarından nasibini almıştır: Önce iktidar kendi görüşlerine yüzde yüz yakın hukukçulara "taslak anayasası" hazırlatmış. Ardından da yükselen tepkiler üzerine "Partimizi bağlamaz" diyerek sahiplenme cesaretini gösterememiştir.

Sürecin üçüncüsü de yıllara sarkan dinleme, gözleme ve izleme ile sağlanmaya çalışılan yargılama açılımlarında yaşanmıştır. Bu süreç, nerdeyse bütün yurttaşları telekulak sürecinin muhatabı haline getirmiştir. Kuşkusuz dinleme ya da izleme işlemleri sınırlı bir süreç olarak sürdürülmemiştir. Süreçte dördüncü aşama ise "Kürt Açılımı" ile başladı. "Adına" ister şunu deyin, isterse bunu deyin diyerek devletin tepesi, resmen "Kürt Sorunu" tespitini yapıp yeni bir fitne sürecinin fitilini ateşledi. Bu süreçte iktidar hiç ummadığı bir biçimde faka bastı. Henüz bunun farkında değil. Bu süreçle bundan böyle Türkiye yönetilir; değerler ve ilkeler ise tanınır olmaktan çıkmıştır. "Kürt Sorunu", "Kürt Çalıştayı" ve "Kürt Açılımı" derken her şey bir anda çorbaya döndü. Mehmetçik ile terörist; şehit anasıyla terörist anası; federasyon ile milli devlet aynı kefeye konuldu.

Milletin açıkta kalması!

Henüz süreç devam ediyor. Yılların hatta yüzyılın sorununu, iktidar henüz farkına varmış gibi davranıyor. İktidar yetkilileri kapı kapı dolaşıp görüş devşirerek süreci sürüncemeye dönüştürüyor. İlginç olan yanı ise kapısı çalınanların özellikle "Kürt Sorunu" konusunda herkes tarafından bilinmedik hiçbir görüşlerinin olmamasıdır. İktidarın yaptığı aslında görüş almaktan daha çok malumu ilan ederek zevahiri kurtarmaktır.

Kardeşlik ve bir arada yaşama iradesine bu saçma sapan açılım söylemleri büyük bir darbe vurmuştur. Süreç, açılım, demokratiklik derken iktidar büyük bir fitneyi uyandırmıştır. Bu sürecin iktidarın diğer sürüncemede bıraktığı süreçlere hiç benzemediği kısa sürede görülecektir. Allah bu iktidardan, açılımlarından ve milleti açıkta kalmaktan korusun!

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display