Yeniden Yapılanma; TSK

Yazan  29 Eylül 2017

Tehdit Odaklı Yerine, Ulusal Menfaatleri Gözeten Yapılanma

Yaşadığımız ülkenin toprakları; konumu, bölgesel durumu ve küresel güçlerin dayattığı güvenlik ortamı, ana vatanımızda ve çevre coğrafyada yapılacak hataları affetmez bir özelliğe sahiptir. Nitekim, bu topraklarda nice hakimiyet kuran bir çok imparatorluk ve milletler zayıf düştükleri anda tarihe gömülmüşlerdir.

TSK; tarihin derinliklerinden beri var olan savaşçılık yeteneği, üstün disiplin anlayışı ve sürekli kendini yenileyen kurumsal hafızası ile her türlü coğrafyada varlığını kesintisiz sürdürmüştür. Farklı sosyo-kültürel yapıları bir arada barındıran ve sıkı sıkıya bağlı bir ruh yapısını içeren TSK, milletiyle birlikte aynı hedefe bakma becerisini gösterebilen, disiplinler manzumesiyle asırlardır yaşayan bir organizmadır.

Silah sistemleri ne kadar modern olursa olsun, ordunun savaşma kabiliyeti ile cesareti, onun tarihsel birikimi ve milletinin onlara olan inançlarıyla vardırlar. Ordu, içinden çıktığı milletin yansımasından başka bir şey değildir[i].        

Türk Ordusu’nun son 15 yıldır atlattığı badireden çıkarılan derslerden de istifadeyle, yeni bir ruh ve heyecan ile önümüzdeki yüzyılları karşılayacak şekilde ordumuzun yeniden teşkili ve yapılanması önem arz etmektedir.

TSK’nın; yeni dünya düzeninin ve bölgesel koşulların yaratacağı etkilere göre belirecek bir tehdit algılamasından ziyade, milletin beklentilerini karşılayacak şekilde ulusal menfaatleri gözeten bir yapılanmaya tabi tutulması esas olmalıdır[ii].

TSK’nın yeniden yapılandırılması, genel bir Türkiye yapılanması dışında elbetteki müstakilen ele alınmamalıdır. TSK’nın yapılandırılmasını ülkenin genel sistem yapılandırılması ile birlikte mütalaa etmek uygun olacaktır. Bu durumda ülkemizin genel sistemi ile bütünlük arz edecek şekilde sistem-parça ilişkisini daha sağlıklı kurgulayabiliriz.[iii] Ancak, burada sadece TSK’nın geldiği noktadaki ülke şartlarının dayattığı gerçekler ışığında özet bir model ortaya konulacaktır.

Modelin ortaya konulabilmesi için, öncelikle Türkiye’nin önümüzdeki süreçte ulusal menfaatlerinin neleri gerektirdiği ve muhtemel tehdit net olarak ortaya konulmalıdır.[iv] Şüphesiz ülkemizin yüce ulusal çıkarları ne ise, ordumuzun teşkilat yapısı da o olacaktır. Ulusal çıkarlar kapsamında belirlenecek ulusal hedefler ise askeri gücümüzü belirleyecektir.

Teşkilatlanma Yöntemi

İlk adımda; ana yurt ve yurt ötesinde ulusal çıkarlar doğrultusunda var olmanın hangi coğrafyada nasıl bir güce ihtiyaç olabileceği tespit edilmelidir. İkinci aşamada; TSK’nın sevk-idaresini sağlayacak komuta-kontrol yapısı ortaya konulmalıdır.Son olarak; ulusal çıkarlar çerçevesinde, ana yurt sathında kuvvetlerin tertiplenme ve teşkilatlanma mimarisine gidilmelidir.

Yeniden yapılanmada öncelikli olarak, zamanın ruhunun da ilerisinde ordunun insan kaynağının yetiştirilmesi ve geliştirilmesi üzerinde durulması hayatidir.

Güçlü Ordu İçin,  Güçlü İnsan

Bölgemiz coğrafyasında var olmanın ön şartı güçlü bir orduya sahip olmaktır. Güçlü ordu, güçlü Türkiye demektir. Geçtiğimiz yıllarda bazı odaklarca bu söz, maksatlı olarak çarpıtılmak istenmiştir. Unutulmaması gereken şudur ki; güçlü ülke hiçbir zaman güçlü orduyu yaratmaz, ekonomik gücünüzle teknolojik olarak ordunuzu donatabilirsiniz ve teknolojik olarak güçlü kılabilirsiniz, ama, sadece bu tedbirlerle onun güçlü olmasını sağlayamazsınız. Bu yetenek tek başına yetmez, esas olan insandır, insanın güçlü kılınmasıdır. Öncelikle, bu silah sistemlerini kullanacak olan insana yatırım yapmak zorundasınız.

Söz konusu yatırım; onların silah kullanma becerisine değil, onların ruhlarına ve düşüncelerine olan yatırım olmalıdır. İyi yetiştirilmiş insanlar, her türlü silah sistemleri ile mücadele edebilecek yetenekte olurlar ve kuvvet çarpanı daima insandır. Dillerden düşürülmeyen teknolojik kuvvet çarpanı ise, onu kullanacak olan insana verilen ruh oranında kuvvet çarpanı etkisi yaratacaktır.

Bir ordunun savaşma kabiliyetini; yukarıda da vurgulandığı gibi teknolojik yetenekler ve silah kullanma becerileri ile sağlayamazsınız. Ordular, sadakat ve itiat ile yoğrulmuş, ruhen iyi yetiştirilmiş personel ile ayakta dururlar ve savaşırlar. Bu ruh, milletin tarihten gelen birikimi, kültürel bağları ve gelenekleridir.

FETÖ/PDY darbe girişiminin yarattığı sonuçlar itibariyle TSK’nın personel yapısı; ruhi manada ve sayısal anlamda sarsıntıya uğramış ise de, gerektiğinde az personel ile de görev yapabilme yeteneğini tarihsel birikimi ve kurumsal kültürü ile aşabilen TSK, Fırat Kalkanı Harekâtı ve  terörle mücadeleyi aralıksız sürdürme yeteneğini göstermiştir. Bununla birlikte, FETÖ’nün TSK’ya verdiği zararı ortadan kaldıracak şekilde, TSK’nın savaşma azim ve iradesinin yeniden daha sağlam ayaklar üzerine oturtulmasına ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.

Şu unutulmamalıdır ki, TSK’nın kurumsal ve geleneksel yapısı itibariyle mevcut subay-astsubay sayısının önemli bir bölümünü kaybetse dahi, yönetimde zafiyet meydana gelmeyecektir. TSK, görevine kaldığı yerden devam edecek, bilakis her rütbedeki personelin bir-iki ve hatta üç üst kademeye ait görevleri yerine getirebilecek nitelik ve yeterlilikte olduğu unutulmamalıdır. O halde, FETÖ mensuplarını ordu bünyesinden tasfiyeye devam etmekte cesur olunmalıdır.    

Esas olan bundan sonrasıdır. Personel kaybı meydana geldiği endişesiyle, alel acele alınacak kararlar ve uygulamalarla TSK’ya daha büyük bir darbe indirme riski bulunmaktadır.

Harp okullarına ara sınıflara öğrenci alınması hataların en büyüğüdür.Oysa ki, sadece birinci sınıftan itibaren sabırla eğitilecek öğrencilerle yola çıkılması daha uygun olurdu. Ayrıca, sözleşmeli personel alımı, başka okullardan ordu nam ve hesabına öğrenci yetiştirmek veya açıktan subay-astsubay alımı da aynı vahim hatalardandır.

Esas ve öncelikli mesele istihdam değil, personeli yetiştirmektir.Yani, öğrencilere; bir birilerini yakından tanıma fırsatı, karşılıklı sonsuz güven, samimi itaat,sevgi-saygı,silah arkadaşlığı, aidiyet-sadakat duygusu, memleket ve millet sevdası ile savaşçı ruhu gibi değerlerin kazandırılmasıdır.

Söz konusu değerler, kumpas öncesi dönemdeki askeri okullarda; uzun süreli, adım adım, bir sistem içerisinde ve tarihin derinliklerinden beri gelen, ancak yazılı olarak tarif edilemeyen ama geleneksel alışkanlıkları, uygulamaları ile ruhi kurumsal hafızasıyla kazandırılmaktaydı.

Tüm bu değerleri, açıktan temin edilen personele, ara sınıflara alınan öğrencilere veya sözleşmeli personele beklenilen manada bu ruhu kazandırmak son derece zordur. Çünkü bu durum, insanın tabiatına, fıtratına ve bilimselliğe aykırıdır.

Halkın Ordusu

TSK, tarihin, Çin Ordusu ile birlikte bilinen ve varlığını kesintisiz sürdüren iki ordusundan biridir.[v] TSK; herhangi bir ideolojinin, cemaatin, tarikatın, siyasetin veya bir sınıfın ordusu değildir. TSK, bir halk ordusudur. TSK’nın profesyonel mensupları, ülkesinin tüm sosyal sınıf mensuplarından hiç bir ayırım yapılmadan yeteneklerine göre seçilip ve yükümlü askerlerle birlikte kaynaşan ordu-millet anlayışı ile kucaklaşan, bu özelliğiyle yaşayan bir halk ordusudur.

Halkın ordusu demek, milletin ordusu ile birlikte hareket etmesi demektir. Türkler, uzun asırlar boyunca konar-göçer hayat yaşadıklarından, hayatlarındaki daimi tehlike onların ordu-millet bütünleşmesini sağlamıştır. Ordu-millet bütünleşmesinin temeli burada yatmaktadır. Ordusunun havasını teneffüs etmeyen milletler ordusuyla birlikte hareket edemezler.

Nitekim, Türk Ordusu’na kurulan kumpaslar ve dinsiz ordu gibi söylemlerle, sinsice yürütülen psikolojik harekâtın arkasındaki saldırılar; Türk Ordusu’nun asırlardan beri var olan geleneksel disiplin anlayışını ve milletin ona verdiği savaşçı ruhunu, ordu-millet bütünleşmesini yıkmak istemelerinden kaynaklanmış ve kumpas davalarıyla, dinsiz ordu karalama kampanyalarıyla öncelikle ordu-millet bağı hedef alınmıştır.

Söz konusu dönemde propaganda ile aldatılan ve kumpas kuranlara karşı ordusuna zamanında sahip çıkmayan/çıkamayan milletimiz, nihayetinde hain FETÖ/PDY’nin saldırısı ile bedel ödemek zorunda kalmıştır.

Ordu-Millet, Profesyonel Bir Tarzdır

Şer odaklarının ordu-millet bağınının koparılmasında uğraştıkları diğer bir yol haritası ise, teknik yetenekli insanlardan oluşturulacak tam profesyonel kadrolu bir ordunun yaratılması gayretleridir. Bu tip orduyu kamuoyuna her fırsatta bulunmaz bir nimet olarak sunmaya çalışmaktadırlar.

Kamuoyundaki propagandanın aksine; Hava Kuvvetleri öteden beri tam profesyoneldir, Deniz Kuvvetlerinin ana harp silah ve araçlarını kullananlar profesyoneldir, Kara Kuvvetlerinde ana muharebe sistemlerini kullanan kadroların önemli bir kısmı ile birlikte; iletişim, ikmal-bakım, istihkâm ve ulaştırma alanlarındaki kadrolar öteden beri profesyoneldir. Özel Kuvvetler Komutanlığı kurulduğu günden beri profesyoneldir. O halde, geriye ne kaldı diyebiliriz? Ordu-millet bütünleşmesini sağlayan yükümlü askerlerin kadroları.

Ordunun gücü milletin ta kendisidir. Ordu-millet bir ruhtur, bu ruh zaten profesyonel bir tarzdır. Tam profesyonel askerlik; milletin tarihsel birikimine, kültürüne, geleneklerine, milletin var olma ruhuna-iradesine, istiklaline ve ülkemizin güvenliğine aykırıdır.Tam profesyonel bir TSK, Türk halkına yabancılaşacaktır[vi]. Türkiye’nin savunma sisteminin asıl sorunu ordunun değil, ordu ile ilişkilerde sivil yöneticilerin profesyonelleşememesi ve bu alandaki eleman açığıdır[vii].      

Bununla birlikte; çağın getirdiği yenilikleri, karmaşık silah sistemlerinin kullanılabilirliğindeki sürekliliği sağlamak maksadıyla, yükümlü askerlik sisteminden asla vazgeçilmeden yarı profesyonel bir sistem içerisinde ordumuzu şekillendirmek daha akıllı bir yöntem olacaktır.

Yeniden Teşkilatlanma - Anayurt Komutanlığı     

TSK’nın mevcut emir-komuta yapısı, bilimsel ve askeri ihtiyaçları karşılamaktan uzak bir yapıdadır. Kuvvet komutanlıklarının Genelkurmay Başkanlığından koparılarak doğrudan MSB’lığına bağlanması, dünyaca kabul görmüş harp prensiplerinden olan emir-komuta birliği ve sadelik prensibi bu uygulamayla sakatlanmıştır. Baş ve kollar ayrılmıştır.

Anılan olumsuz durumla birlikte, yeni ihtiyaçlara göre; Genelkurmay Başkanlığını, son dönem yıpranan durumundan uzaklaştırmak ve yeni bir vizyon çerçevesinde,Türklerin tarihsel olarak geniş coğrafyalara yayılan soydaşlarının da üzerinde manevi bir değer oluşturacak şekilde, “Anayurt Komutanlığı” adı ile Cumhurbaşkanlığına bağlanması (Anayasa değişikliğini müteakip), kuvvet komutanlıklarının karargâh yapıları kaldırılarak “Anayurt Komutanlığı” karargâhında “Baş Karargâh” adı altında (Bugünkü Gnkur. 2’nci Bşk), halen olduğu gibi müşterek (kara-deniz-hava iç içe ve birlikte) karargâh işleviyle birleştirilmelidir.

Ülkemizin konumu itibariyle bekasını yakından ilgilendiren ilgi ve etki sahalarındaki küresel güvenlik ortamları bağlamında; Kuzeybatı Sahası (Marmara-Balkanlar),Güneybatı Sahası (Ege-Akdeniz Havzası-Kıbrıs),Güneydoğu Sahası (Ortadoğu),Kuzeydoğu Sahası (Doğu Karadeniz-Kafkasya-İran) veMerkezi Saha (Batı Karadeniz-Orta Anadolu) olacak şekilde ve yurt ötesi alanlarla birlikte mütalaa edilerek, barıştan itibaren TSK’nın organizasyonu; 5 ana bölgede oluşturulacak müşterek karargâhlar ile teknolojik yeteneklere dayalı müşterek birliklerden, atak ve mobilize yapılardan oluşan “Müşterek Saha Komutanlıkları” şeklinde düzenlenmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. 

Merkezi Saha Kuvvet Komutanlığı bünyesinde ise; gerektiğinde müşterek komutanlıkları derhal takviye edecek, elastiki ve modüler-müşterek bir yapıda ana yurt merkezinde olacak şekilde kuvvetler bulundurulmalıdır.   

Burada bahse konu saha komutanlıkları; klasik savunma anlayışına göre değil, bölgedeki menfaatlerimize uygun bir müşterek karargâh çatısı altında teşkil edilmelidir. Bu teşkiller, başlangıç tertiplenmesini oluştururlarken, bir taraftan da zamanın ruhuna uygun olarak elastiki yapılarla anayurt bölgesinin her noktasında derhal bulunmak, yurt ötesinde ise; gerektiğinde varlık göstermek ve menfaatlerimize uygun hatlar ile üsler tesis etmek hedefleri doğrultusunda düzenlenmelidir.       

Söz konusu kuvvetlerle birlikte müşterek harekâtın ruhuna uygun olarak, bünyesinde; uzay[viii], askeri istihbarat, dijital-siber güç, stratejik ulaştırma, merkezi lojistik, merkezi sağlık, stratejik iletişim ve sivil-asker-insani yardım unsurlarını bulunduracak şekilde, “Müşterek Özel Saha Komutanlığı” teşkiline de ihtiyaç vardır. Burada sözü edilen askeri istihbarat, MİT’e devredilen Gnkur. Elektronik Sistemlerini de devralarak muharebe sahası istihbaratı için yeni ihtiyaçlara göre teşkil edilmelidir.

TSK bünyesinde; eski askerlerden ve sivil akademisyenlerden istifade edecek şekilde, daimi danışmanlık kurumu tesis edilmeli, özellikle terörle mücadele bölgesi için bazı kademelerde danışmanlık hizmeti düşünülmelidir.

Askeri Sağlık Sisteminin Yeniden İhyası   

Muharebe sahasından hasta ve yaralıların tahliyesi ile tedavisi için mutlak ihtiyaç duyulan askeri tabiplik müessesesinin yeniden ihyası önemini muhafaza etmektedir. Bu kapsamda; askeri doktorlar rütbesiz olarak (askeri memur veya başka bir tarz statü) ve yeni bir statüde yapılacak bir düzenlemeyle yeniden bünyeye kazandırılmalıdır. Söz konusu yapılanmada; daha çok mobil, hava ulaştırma ağırlıklı ve sahraya dayalı yeni bir askeri sağlık sisteminin ihdası üzerinde çalışılmalıdır. Söz konusu askeri tabiplik müessesesinin insan kaynağı için; doğrudan MSB’ye bağlı olacak şekilde “Milli Savunma Sağlık Bilimleri Üniversitesi” adı altında yeni bir teşkil de düşünülmelidir.

Geleceğin Türk Ordusu

Katılımcı çoğulcu demokrasi ile özdeşleşen, milletin değerlerini özümsemiş, her türlü tarikat, cemaat ve gruplaşmalardan uzak, toplumun kültürel dokusunun bir parçası olarak milletin mukaddesatını kavramış ve ordu-millet arasında sarsılmaz bir bağ oluşturulmasını sağlayacak liyakat sahibi bireylerden oluşmalıdır.



[i] Ümit Özdağ, “Kendi Ülkesinde Kuşatılan Ordu-TSK”,  4. Baskı, Kripto Yay., Ankara, 2014, s.205.

[ii]Sait Yılmaz, “Türkiye’de Savunma Reformu Çalışmaları: Ak MİT’den Sonra Ak Ordu’ya Geçiş”, makale, www.ulusal.com.tr, 12 Mayıs 2014.

[iii]Cengiz Kapmaz, “Peki, Halkı Kim Kurtaracak”, www.serbestiyet.com/yazarlar/cengiz-kapmaz/708480, 03 Ağustos 2016.

[iv]26 Temmuz 2017 tarihinde aynı sitede yayımlanan “Altı Buçuk Cephede Savaşa/Çatışmaya Hazır Olmak (Türkiye)” başlıklı yazıda ortaya konulmuştur.

[v] Ümit Özdağ, a.g.e., s.204.

[vi] a.g.e., s.207.

[vii] Sait Yılmaz, a.g.m.

[viii]  a.g.m.

Ünal Atabay

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Terörizm ve Terörizmle Mücadele Araştırmaları Merkezi Başkanı

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display